Anasayfa Köşe Yazıları Seçim Ekonomisi Üzerine

Seçim Ekonomisi Üzerine

by

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek. Seçim atmosfer yoğun geçiyor ve son günlerde partiler ve liderler arası rekabet hız kazanıyor. Seçimin sonucunu ideolojik ve siyasi unsurların yanı sıra hemen her seçimde olduğu gibi ekonomik vaatler ve beklentiler de belirleyecek gibi gözüküyor. Seçim ekonomisi, iktisadi hayatın önemli olaylarından bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor.

Bu yazımda seçimlerin mali boyutuyla ilgili birkaç cümle söylemek istedim. Siyasetin kutuplaştırıcı dilinin, gönül kırgınlıklarının yazılarıma uğramaması için özen gösteriyorum. Buna karşın ister istemez değer yargılarından tamamen bağımsız, bir yazı yazmak çok zor olacaktır. Yine de mümkün olduğunca objektif hareket edebilmek niyetiyle bu yazıyı kaleme almaya çalıştım.

Ekonomi bilimini, siyaset teorileri ya da siyaset ile beraber inceleyen kamu tercihi teorisi iktisadi düşünce okulunun temel teorilerinden biriyle yazıya başlayalım. İlgili okulun naçizane bana göre bazı hatalı varsayımları (vatan sevgisi, toplumsal normlar, kurumların rolü, değer yargıları göz ardı edilmiştir ve insan doğası bireyci bir perspektife sıkıştırılmıştır) ve hatalı çözüm önerileri olsa da seçimin mali boyutunu aydınlatacak birçok teorisi de vardır. Kamu tercihi teorisine göre kamu ekonomisinde toplumu en temelde 4 gruba ayırabiliriz. Bunlar seçmenler/halk, siyasetçiler, bürokratlar ve çıkar grupları olarak sınıflandırılmaktadır. Bireyler rasyonel davranarak kendi çıkarlarına göre hareket eder. Sözü edilen 4 grup arasında ekonomik ve siyasi amaçlar uğruna bir mübadele (değiş-tokuş) söz konusudur:

  • Vatandaşlar siyasetçilerden kamu hizmeti ya da kamusal bir menfaat talep etmekte ve bunun mümkün olduğu kadar az vergi ile finanse edilmesini tercih etmektedir (daha doğrusu toplam vergi miktarından ziyade, kendi cebinden mümkün olduğu kadar düşük seviyede vergi çıkmasını ister).
  • Siyasetçiler için iktidar olmak temel amaçtır. Bu amaç uğruna çeşitli vaatlerde bulunurlar. Özellikle seçim dönemlerinde bu vaatler sınırı aşabilir. Seçim dönemlerinde iktidar partisi yeniden seçilmek, muhalefet partisi ise iktidar olmak üzerine bir strateji benimser. Bu noktada popülist vaatler ortaya çıkabilir.

Diğer gruplara değinmeden bile, teoride de işaret edildiği üzere, gerçek hayatta yalnızca bu iki grubun davranışları bile, esasında gereğinden fazla kamu harcamalarına, azalan vergi gelirlerine ve sonuç olarak bütçe açıkları ve kamu borçlarının artmasına neden olabilir. Bu davranışların en net görülebileceği zamanlardan bir tanesi seçim dönemleridir. Bu genişletici ekonomi politikalarının uygulandığı duruma “seçim ekonomisi” ismi verilmektedir. Bu yüzden seçimler doğası gereği genişletici para ve maliye politikasının uygulandığı dönemler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Seçim dönemlerindeki gelişmelerde gözümüze birkaç husus çarpmaktadır. Buna göre:

  • İlk olarak seçimler birçok yatırım, tüketim ve tasarruf kararını şekillendirmektedir. Dikkat edilecek olursa seçim; toplumdaki birçok kişi ve kurumun kısa ve uzun vadede dolar, altın, faiz gibi değişkenlere ilişkin çeşitli tahminlere yön vermekte, beklentileri
  • Seçim, doğası gereği vaat üzerine kuruludur. Fakat bu vaatler her zaman gerçekleşmez, hatta bazen tam tersi durumla da sonuçlanabilir. Genellikle seçim öncesi hiçbir siyasi partiden daraltıcı bir iktisadi politika vaadine çok rastlanmaz. Partiler genel olarak geleceğe yönelik çizdikleri projeksiyonlarla vatandaşları ikna etmeye çalışır. Fakat ekonominin ya da maliye biliminin de bir doğası vardır ve şartlar gereği bazı durumlarda toplumsal refah için genişletici, bazı durumlarda ise daraltıcı politikalar gerekli olabilmektedir. Örneğin aile bütçesi yaparken “bu ay çok borca girdik önümüzdeki ay harcamaları kısalım, tatile gitmeyi erteleyelim” gibi sözler duymamız çok olası iken, partilerin seçim beyannamelerinde “bütçe açığı yüksek seviyeye geldi, bu yüzden önümüzdeki dönemde vergileri arttıracağız” minvalinde bir cümle görmek zordur. Buna karşın bazı durumlarda toplumun refahı için bütçeyi küçültmek, vergileri arttırıp harcamaları azaltmak gerekebilir bu durum hayatın bir gerçeğidir. Mevcut konjonktür bu yönde bir politika tedbirinin konuşulmasına çok izin vermemektedir.
  • Ekonomik vaatlerin bir kısmı belirli gruplara yöneliktir. Örneğin emekliler, sanayiciler, esnaf ve benzeri. Bu uygulamalardan bazıları toplumsal adalet için gerekli iken, bazı durumlarda toplumsal adaleti daha da bozabilir. Bazı kişilerin faydasına olan politika tedbirleri toplumun genelinin menfaatine olmayabilir. Bu yüzden “bazı grupların menfaatine yönelik vaatler aynı zamanda toplumsal bir zarar meydana getirmektedir”. Eğer bazı kişi ve grupların bireysel faydasını arttıran vaatler toplumun geneline ek bir yük getiriyorsa bu politika tedbirlerine karşı toplumsal bir duruş sergilenmeli ve karşı çıkılmalıdır. Bunun dışında bugün toplumun faydasına yönelik uygulanan bir politika, yarın gelecek nesiller için de iyi bir politika
  • Seçimin aynı zamanda idari giderleri de vardır. Seçime ilişkin partilerin yaptığı reklam ve tanıtım giderleri hazineden partilere yapılan yardımlar (transferler) ile karşılanmaktadır. Özellikle yüksek gürültülü seçim araçlarına ödenen paralara yıllardır üzülmekteyim. Bangır bangır son ses, hasta, yaşlı, bebek, ders çalışan öğrenci dinlemeden sokaklardan müzik çalarak geçen seçim araçlarının kullanımı, gürültü kirliliğine yol açması sebebiyle topluma rahatsızlık vermektedir. Bazı ülkelerde gürültü yapan işletmelerden neden oldukları dışsal zarar nedeniyle vergi alındığı düşünüldüğünde, bizde gezici araçlarla yapılan gürültü için seçim yardımlarının kaldırılması hatta üzerine vergi alınmalıdır. Kişilerin seçim kararlarına etkisinin çok olmadığını düşündüğüm bu uygulama umarım tarihe karışır. Zaten günümüz iletişim araçlarının dönüşümü de düşünüldüğünde mitinglere, afişlere ve parti bayraklarına harcanan bütçe israf olarak değerlendirilmelidir. Uzmanlık alanım olmadığı için bu konuyu iletişimcilere ve siyaset bilimcilerine bırakıyorum.

Seçime az bir süre kala seçimin mali boyutuna ilişkin zihnimde ilk canlananlar bu şekilde. Bunun yanında ben hem genel seçimlerde hem yerel seçimlerde partilerin ekonomik vaatlerinin bütçeye ek yük getiren “açık arttırma”ya ya da yarışa dönüşmesinden de rahatsızlık duyuyorum. Osmanlı Devleti’nde hükümdar değiştikten sonra dağıtılan culüs bahşişlerinde olduğu gibi bu yarışın da krize yol açmasından endişe ediyorum. Esasında depremin oluşturduğu ekonomik yıkım bu kadar tazeyken, yüksek miktarda genişletici özellikte politika uygulama lüksümüzün olup olmadığından bile tam emin değilim. Mevcut mali kaynakların özellikle büyük şehirlerdeki kentsel dönüşüm için harcanması daha isabetli olur kanaatindeyim.

Mevcut demokratik düzende daha iyi bir sistem inşa edebiliriz, buna inanıyorum. Aksi takdirde uzun dönemde günümüzdeki seçimlerindeki siyasi yarışın ve vatandaşların sınırsız isteklerinin krizlere yol açmasından ya da verimsizliğe evrilmesinden endişe ediyorum. Ülkemiz adına hayırlısını dileyerek yazıma nokta koyuyorum.

Şükrü Çağrı Çelik

Manisa Celal Bayar Üniversitesi

 

 


*  Yazarların görüşleri kendilerini bağlar.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun