Anasayfa Araştırma Katılım Bankaları Borçluluğa mı, Reel Ekonomiye mi Katkı Yapmalı?

Katılım Bankaları Borçluluğa mı, Reel Ekonomiye mi Katkı Yapmalı?

by

Kar ve zarar esaslı bankacılık, her kesimden insanın adeta peşini bir gölge gibi izleyen ‘borçlu yaşamı’ büyük oranda önleme kapasitesine sahip olmasına rağmen değişik nedenlerle konvansiyonel uygulamalara yönelmiştir. Dahası, kuruluştan bugüne kuruluş felsefelerine aykırı olan bu tabloyu ortadan kaldıracak uygulamalar yerine, 1990’lara nazaran 2000’li yıllarda daha çok tartışmalı işlemler gündeme gelmiştir.

Mevzuat başta olmak üzere bazı sorumluluk ve yükümlülüklerin hakim iktisadi ve bankacılık uygulamaları ile birliktelik içinde bulunması, katılım bankalarını adeta konvansiyonel bankacılığın gölgesinde bırakmıştır. Tanınması ve bilinirliği önünde bir engel gibi duran bu algılanış, katılım bankalarının sektördeki payının %5’in üzerine çıkmasına engel oluşturmaktadır. Kar ve zarara dayalı işlemlere dönmeleri halinde bu algı kolaylıkla düzelebilecektir. Diğer bir ifadeyle, kendi ilke ve prensiplerine dönen ve girişimcileri teşvik eden alternatif yöntemlere yoğunlaşan katılım bankalarının toplumsal kabulleri beraberinde sektör paylarının artacağı muhakkaktır. 

Zira, ticari muamelelere yön veren nitelikteki hükümlere uygun davranıldığında ticaret, bir yandan ibadete dönüşürken, öte yandan kutsal metinlerde belirtildiği gibi rızkın onda dokuzuna sahip olunacağı müjdesi vardır

Burada önerilen kar zarar ortaklığı modeli ile katılım bankalarını teknopark ve TTO bünyelerindeki ileri teknolojik alanda çalışmalar yapmak amacındaki binlerce genç araştırmacı içinden seçilen girişimcilerin hayallerinin ürüne dönüşeceği vakte kadarki herhangi bir dönemde finansör (ortak) olarak katılmayı kapsamaktadır. Son süreçte ise, tabiatı gereği yüksek kazanç potansiyeli bulunan yatırımı ister büyük kazançlarla elden çıkarabilir, yani satabilir, isterse ortaklığa devam ederek büyütmeyi ve kazanmaya devam edebilir. Esasen, bir Hadis-i Şerif’te bildirildiği gibi, birbirlerine hainlik etmedikçe iki Müslüman arasındaki ortaklığın üçüncü ortağı Allah (C.C.) olacağından bu ticari organizasyon ortaklarına, sadece yaşadığımız dünya için değil öte dünya içinde en büyük kazancı sağlayabilecektir. 

Kaynak: researchgate

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun