Finans sektöründe inovasyon kültürünü benimsemiş, hep yeniyi, yapılmamışı arayan kurumların açık ara öne çıktığı aşikâr. Elbette ki bu yaklaşımın, o şirketteki en üst yöneticiden tutun da kariyerindeki ilk günlerini yaşayan stajyerlere kadar herkeste aynı duyguyla bütünleşmesi önemli.
Bu anlamda başlıkta belirttiğim finovasyon kelimesi benim için yeni fikirler, yeni teknolojiler ve yeni iş modelleri aracılığıyla finansal hizmetlerin sunumunda ve işleyişinde yapılan değişiklikleri ifade ediyor.
Yeni teknolojileri son kullanıcıların hayatına entegrede başarılıyız
Ülkemizdeki finans kurumlarının bu konuda hem yetenekli hem de iştahlı olduklarını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek bunları yerelleştirip, yeni teknolojileri son kullanıcının hayatına entegre etmek noktasında oldukça başarılıyız. Bu noktada “görünmez bankacılık” ve “gömülü finans” gibi kavramların somut örneklerini görmeye başladık. Özellikle “servis modeli bankacılığı” yaklaşımı ile tüm bankacılık fonksiyonlarının servisleştirilmesi adına önemli adımlar atılıyor.
Böyle gelişmeler arttıkça kurumlar arasındaki rekabetin inovasyon başlığına kaydığını görüyoruz. Özellikle sene başından itibaren birçok banka, aracı kurum, portföy yönetim şirketi, emeklilik şirketi, elektronik para ve ödeme kuruluşunun üst düzey yöneticileri ile yaptığım sohbetlerin ana konusu “yeni ne yapabiliriz?” oluyor. Müşteri deneyimini bir taraftan sadeleştirip, diğer taraftan finansal hizmetleri hayatın her anına nasıl entegre ederiz diye düşünüyor, fütüristik bakış açısıyla geleceğin dünyasını bugünden tasarlıyoruz. Bunu yaparken de elbette sadece ülkemize bakmıyoruz. Dünyadaki finansal hizmetlerde nasıl yenilikler uygulanıyor, hangi ülkede ne gibi yenilikler kurgulanıyor diye yoğun araştırmalar yapıyoruz. Birçok finans kurumunun sadece bu konuyla ilgilenen üst düzey yöneticileri ve takımları bulunuyor.
Yeniyi aramak!
Yakın zamanda tam da bu konuyla ilgili olarak problemi ve ihtiyacı görerek çözüm üretmiş ve ülkemizi Silikon Vadisi’nde başarı ile temsil eden sevgili Eren Hükümdar ile sohbet etme imkânı buldum. 2017’den beri Maxitech ekibiyle birlikte o dünyanın içinde yer alırken, tüm gelişmeleri işin mutfağından takip ediyor ve hatta gelişmelere bizzat katkı sağlıyor. Yaklaşık iki senedir de Entrapeer adı altında, finans kurumlarını ve girişimleri birbirine bağlamak için kurulan kurumsal inovasyon platformunda kurucu ortak olarak görev yapıyor.
Yaptığımız sohbette Eren samimiyetle şunları aktardı: “Entrapeer’i kurmadan önce global bir araştırma yaptık. 11 ülkede 60’a yakın büyük şirketle yaptığımız görüşmelerde nasıl inovasyon yaptıklarını, neden start-up’larla çalıştıklarını, çalışırken ne gibi zorluklar yaşadıklarını analiz ettik. Değerlendirmenin sonucunda yüzde 42 gibi büyük bir oranda start-up’larla iş birliklerinin önündeki en büyük engelin risk faktörü olduğunu gördük. Bu riski oluşturan en büyük unsurun ise “güven” olduğunu tespit ettik. Güven kaybının sebebi ise aslında yine teknoloji sayesinde yapıların çok hızlı gelişmesi, 4-5 kişilik çok küçük takımların ortaya koyduğu ürünlerin hayatımızda büyük yer ediyor olması ve dünyayı değiştirecek güce sahip olması olarak görünüyordu. Bu analizin sonucunda büyük kurumların, start-up’ların ortaya koyduğu hem teknolojiyi hem de ne yaptıklarını çok net bir şekilde anlaması halinde iş birliklerinin daha kaliteli bir şekilde artacağını gördük. Buradan hareketle de dünyanın en büyük “verimli iş birliği veri tabanı”nı oluşturduk.”
Bu gelişmeler ışığında ülkemizdeki finansal inovasyon gelişmelerinin de bu veri tabanına katkı yaptığını söyleyebilirim. Erişilebilir, verimli, hızlı, kolay, kapsayıcı, güvenli finansal deneyimlerin yeni teknolojilerle hayatımıza entegrasyonu açısından atılan bu adımları ve sektörün bu konuya ilgisini geleceğimiz adına çok kıymetli buluyorum.
Güzel bir gelecek için…
***
Kaynak: DÜNYA