Anasayfa Makale Nassa Bağlı Olarak Ebediyen Veznilik ve Keylilik

Nassa Bağlı Olarak Ebediyen Veznilik ve Keylilik

by

Hanefi mezhebine göre ivazlı bir akitte vezni veya keyli özellikteki bir malın kendi cinsiyle değişiminde faiz cereyan edebilir. Bu anlamda faizin illetini “cins ve kadr (veznilik ve keylilik)” olarak belirleyen Hanefiler mübadele edilen mallar arasında her iki özelliğin birlikte bulunması halinde hem fazlalık hem vade faizi, yalnız birinin bulunması halinde sadece fazlalık faizi gerçekleşeceğini, buna mukabil her iki özelliğin bulunmaması durumunda ise herhangi bir faiz türünün ortaya çıkmayacağını kabul eder (Heyet, t.y., 3/117). Hanefilerin faizin illetine dair bu yorumunun arkasında riba hadisinde geçen altı maddenin Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde vezni ve keyli olarak mübadele edilmesi yatar. Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde altın ve gümüş vezni olarak, buğday, arpa, hurma ve tuz ise keyli olarak mübadele edilmekteydi (İbn Âbidin, 1966, 5/177). Buna dayalı olarak Hanefiler şöyle genel bir ilkeyi benimsemiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde nasla keyliliği sabit buğday, arpa, hurma, tuz gibi maddeler ebediyen keyli; nasla vezniliği sabit altın ve gümüş gibi maddeler de ebediyen vezni kabul edilir. İnsanlar zamanla aksini örf edinse bile bu değişmez (Kuduri, t.y., 87; Serahsi, t.y., 12/142). Hakkında nas bulunmasa da Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde keyli veya vezni olarak mübadele edildiği bilinen maddeler de ebediyen keyli veya vezni kabul edilmektedir (Burhaneddin İbn Mâze, 2004, 7/75; Heyet, t.y., 3/117). Hakkında nas olmayan ya da Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde hangi ölçü birimine göre mübadele edildiği bilinmeyen maddelerin vezniliği ve keyliliği hususunda ise insanların örfüne itibar edilmektedir (Burhaneddin ibn Mâze, 2004, 7/75; Heyet, t.y., 3/117). Görüldüğü üzere Hanefi mezhebi nasla sabit olsun ya da olmasın bilinmesi durumunda Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde malların mübadelesinde hangi ölçü biriminin kullanıldığını esas almaktadır. Bu anlayışa göre bir kimse mesela buğdayı buğdayla veznen, altını altınla keylen eşit olacak şekilde bile mübadele etse caiz kabul edilmemektedir. İnsanların bunu örf edinmiş olmasının da hükme etkisi yoktur (Heyet, t.y., 3/117). Çünkü buğdayın keyliliği ile altının vezniliği nasla sabittir ve bu hususta örf dikkate alınmaz. Haskefî’nin de işaret ettiği gibi nas örfe göre daha kuvvetli bir delildir ve daha kuvvetli delil varken daha zayıfına itibar edilmez (Haskefî, 1966, 5/176). Nassın örfe göre daha güçlü delil kabul edilmesi şu şekilde gerekçelendirilir: (i) örf batıl olabilir ama nas batıl olamaz (ii) örf yalnız bir beldenin ahalisi için geçerli olabilirken nas herkes için bağlayıcıdır ve (iii) örfün hucciyeti nasla sabit olmuştur (İbnü’l-Hümâm, 1970, 7/15).

Anlaşıldığı kadarıyla bu tür mübadele işlemlerinde faiz ihtimaline binaen katı bir şekilde nassen keyli olan mallarda yalnız keylen eşitlik, nassen vezni mallarda da yalnız veznen eşitlik dikkate alınmaktadır. Aksi durumda ilgili malların mübadelesinde nassen belirlendiği düşünülen ölçü birimine göre eşitliğin sağlandığından emin olunamamaktadır.1 İbn Nüceym’in (ö. 1563) işaret ettiği üzere bir mübadele işleminde eşitliğin (mümâselet) sağlanması suret ve mana itibariyle olur ve sureten eşitliği ölçü birliği sağlarken manen eşitliği de cins birliği sağlamaktadır (Zeyneddin İbn Nüceym, t.y., 6/138). Dolayısıyla bir mübadele işleminde faize düşmemek için Hanefilere göre hem sureten hem manen eşitliğe dikkat etmek gerekmektedir.

Hanefi mezhebinin kurucu imamlarına nispet edilen ve mezhep içinde genel kabul gören yaklaşım budur. Ancak konuyla ilgili Ebu Yusuf’tan farklı bir görüş nakledilmektedir. Buna göre bir şeyin vezniliği veya keyliliğinde esas ölçü nas değil örftür. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında da vezni olan da keyli olan da nassa binaen değil o zamanın örfüne binaen vezni veya keyli olarak kabul edilmişti (Serahsî, t.y., 12/142). Bu görüş mezhep kaynaklarında Ebu Yusuf’tan gelen meşhur rivayetin aksine (İbn Âbidin, 1966, 5/176), şâz (Burhaneddin ibn Mâze, 2004, 7/75) ya da zayıf (Birgivî, 2011, 559) bir rivayet olarak nitelenmiş ve zahirürrivaye dışında bir görüş olarak kabul edilmiştir. Nevâdirin Hanefi mezhebindeki rolüne bağlı olarak da ilk dönemlerden itibaren konuya dair hakim görüşten farklı ve zayıf bir görüş olarak kaynaklarda aktarılagelmiş ve belli zamanlarda ihtiyaca göre ön plana çıkartılarak zahirürrivaye görüşünü terk için bir dayanak haline getirilmiştir. Hanefilere göre vezniliği nasla sabit gümüş dirhemlerin zamanla adedi olarak alışveriş ve borç konusu edilmeye başlanması Ebu Yusuf’un bu görüşünü gittikçe öne çıkarmıştır. Nitekim bu çalışmada bu mesele ayrıca ele alınacaktır. 

Ebu Yusuf’un bu görüşü muhtemelen selem ile alakalı nevâdir olarak gelmiş ve sonrasında geçerliliği bütün satım türlerine teşmil edilmiştir. Serahsi konuyla ilgili genel ilkeyi “selem” bahsinde aktarırken (Serahsî, t.y., 12/142) Burhaneddin el-Buhari (ö. 616/1219) selem bahsinde (Burhaneddin ibn Mâze, 2004, 7/75) şunları kaydetmektedir: 

“Dirhem ile keyli malda veznen selem yapsa veya dirhem ile vezni malda keylen selem yapsa yani keyliliği nasla sabit malda veznen, vezniliği nasla sabit malda keylen selem yapsa Hasan b. Ziyad’ın el-Mücerred’de ashabımızdan zikrettiğine göre caizdir, Tahavi’nin ashabımızdan zikrettiğine göre ise caiz değildir. Buna göre konu hakkında iki rivayet olmuş oldu. el-Münteka’da keyli malda veznen selem yapmanın cevazı hususunda Ebu Hanife ve İmam Muhammed’in görüşünü olumsuz olarak zikrederken Ebu Yusuf’un görüşünü ise olumlu olarak zikretti. Keyliliği nas ile sabit malın kendi cinsiyle (mesela buğdayın buğdayla) veznen değişimi caiz değildir, veznen eşit gelseler bile. Çünkü şeriatta bu tür değişime keyli eşitlik şartıyla izin verilmiştir. Fetâvâ ehl-i Semerkand’ta aktarıldığına göre: (Buğdayın buğdayla veznen değişiminde) keylen de eşit oldukları bilinirse caiz olur. Aynı şekilde unun un ile veznen değişimi vezinde eşit olsalar da caiz değildir, çünkü un keylidir. Ancak ikisinin de aynı zamanda keylen eşit olduğu bilinirse o zaman caiz olur. Yine aynı kaynakta: Vezniliği nas ile sabit şey kendi cinsiyle keylen mübadele edilemez. Ebu Yusuf’tan bu konuda şaz bir rivayet vardır: İnsanlar bunu örf edinmişse caizdir.”

Yukarıda el-Münteka’daki nakilde görüleceği üzere Ebu Yusuf’tan nassen keyli malda veznen, vezni malda da keylen selem yapılabileceğine dair bir görüş aktarılmaktadır. Muhtemelen bu nevâdir görüş Ebu Yusuf’a atfedilen genel görüşün kaynağını teşkil etmektedir. Nitekim kurucu imamların görüşlerinin kıyas yoluyla diğer meselelere taşındığı açıkça bilinmektedir. Mesela Ebu Hanife’den ekmekte vezni veya adedi olarak selem yapılamayacağına dair bir rivayet vardır. Bu rivayete/asla dayalı olarak ekmeğin veznen veya adeden borç alınıp verilmesinin de buna kıyasla Ebu Hanife açısından caiz olmayacağı belirtilmiştir. Nitekim Burhaneddin el-Buhari (ö. 616/1219) bunun gerekçesini “Çünkü ona (Ebu Hanife’ye) göre ekmekte selem caiz olmadığına göre karzda hayli hayli caiz olmaz. Çünkü karz konusundaki kurallar seleme göre daha sıkıdır. Mesela elbisede (siyab) karz olmazken selem caiz oluyor”.

Son cümlede de alıntılandığı üzere karz konusu seleme göre daha sıkı kurallara tabidir. Bundan ötürü Ebu Hanife ve İmam Muhammed’e göre örneğin buğday gibi keyli bir malın veznen selem akdinin konusu yapılabilmesi mümkündür. Çünkü onlara göre satımda “mümaselet” aranırken selemde yalnız “malumiyet” aranmaktadır (Tahavi’den Naklen İbnü’l Hümam, 1970, 7/16). Ancak veznen selemi yapılabilen buğdayın bu şekilde satım konusu veya karz konusu yapılmasını uygun görmezler. Hasan b. Ziyad’ın rivayetine göre buğdayın veznen satımı selemde de caiz olmamaktadır (İbnü’l Hümam, 1970, 7/16).

Konuyla ilgili başka bir tartışma alanı örfen belirlenmiş veznilik ve keyliliğin el işi (es-sun’a) ile değişip değişmeyeceği meselesidir. Hanefi mezhebine göre altın ve gümüş dışında kalan vezni veya keyli mallar el işi (sun’a) ile bu özelliklerini kaybedebilir. Örneğin demir ile pamuğun her ikisi de vezni olduğu için birincisi re’sül-mal ikincisi de müslemün-fih kılınarak bir işlem yapılamamaktadır. Çünkü bu iki madde veznilik özelliğinde birleştiği için peşin olması gerekmektedir. Ancak iki taraftan biri el işi ile veznilikten çıkması halinde (altın ve gümüş dışındaki maddelerde) bu işlem caiz hale gelmektedir. Örneğin demir bir kılıç re’sül-mal kılınıp vezni bir mal da müslemün-fih yapılırsa bu işlem caiz hale gelir. Bu son meselede cins birliğinin oluşmaması için müslemün-fihin demir olmaması şarttır (İbnü’l Hümam, 1970, 7/14). 

Hamdi Çilingir

***

Kaynak: International Journal of Islamic Economics and Finance Studies 

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun