Anasayfa Araştırma İslam İktisadı ve Piyasa Mekanizması

İslam İktisadı ve Piyasa Mekanizması

by

Üretim faaliyetlerinin serbest bir ortamda sürdürülmesini esas kabul eden İslam, hâsılanın paylaşımında uyulması gereken bazı kurallar ortaya koymaktadır. Bu kurallar, israftan kaçınılmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını ve nimet külfet paylaşımında adaletin sağlanmasını amaçlar (Baeck, 1994, s.98-9). 

Devletin iktisadi hayata müdahalesine önemli sınırlamalar getirilmiş; fiyatın piyasada oluşmasına, başka bir deyimle ticaretin serbestçe yapılmasına ortam hazırlanmıştır. Merkezi otorite ticari güvence sağlamakla görevli kılınmıştır. Bu uygulamaya bağlı olarak İslam’ın yayılmasıyla yukarıda da değinildiği gibi, Ortaçağ’da İslam dünyasının ekonomisinin dinamik bir yapıya kavuşmasına ortam hazırlanmıştır. Ortaçağ’da İslam dünyasında kentleşme süreci, ticari faaliyetlerdeki dinamizme bağlı olarak hızlı olmuştur. Şehir idarecilerinin pazar yerlerini düzenleme ve denetleme görevleri bulunmaktaydı. Fiyat oluşumuna yöneticilerin doğrudan müdahaleleri iyi karşılanmamaktaydı. Esas olan fiyatın piyasada serbestçe oluşan fiyat olduğu kabul edilmekteydi (Essid, 1995, s.151-3).

İslam’ın iktisadi faaliyetlerle ilgili temel kurallarına göre iktisadi faaliyetlerin yürütülmesinde devlet, imtiyazlı bir ortaklık kabul edilir. Devletin imtiyazlı oluşu, iç ve dış güvenliğinin sağlanması, ölçü ve tartı araçlarının denetimi, alt yapı hizmetlerinin devlet ve vakıflar tarafından karşılanması gibi hizmetlerin yalnız devlet tarafından yerine getirilmesinden dolayıdır. Diğer üretim faktörleri sahiplerine, hâsıladaki paylarını serbest pazarlıkla belirleme hakkı tanınırken, devletin payı (vergi oranları) temel ilkelerle tayin edilmiştir. 

Devlet, iktisadi faaliyetleri makro düzeyde ihtiyaçlara göre yönlendirebilir. Mikro düzeyde birey ve firmaların üretimi serbestçe yapmaları öngörülmektedir. Çünkü mikro düzeyde müdahale bireyin iradesine (irade-i cüziyyesine) karışma sayılmaktadır. Kâr ve zararın serbestçe karar veren üretim faktörleri sahiplerine ait olması gerektiği savunulmaktadır. Hile ve ihtikârı önleyen tedbirlerin alınması belli kurallar çerçevesinde kamu görevlilerine verilmiştir. Bu yetkiler piyasa mekanizmasının işleyişine müdahale değil; piyasa mekanizmasının serbestçe işleyişini sağlama hedefine yönelik düzenlemeler olarak kabul edilmektedir. Mal piyasasında devletin müdahalesine hiç yer verilmemektedir. Rekabetin geçerliliği mal piyasası için kabul edilmektedir. Devlete, üretim faktörlerinin hâsıladaki paylarının serbest anlaşma ile belirlenmesinde hakem işlevi verilmektedir. İnsanın tercih özgürlüğüne sahip olması doğal bir hak sayılmaktadır. Tercih özgürlüğü, bu dünyanın imtihan yeri olmasının gerektirdiği temel bir haktır. Farklı alternatifler arasında tercih özgürlüğünün olmaması dünya hayatına yüklenen anlama aykırıdır.

Arif ERSOY

(Bu metin makaleden alıntıdır. Makalenin tamamını okumak için kaynaktaki bağlantıya tıklayınız.)

Kaynak: Dergi Park

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun