Anasayfa Araştırma İslam İktisadında Çağdaş Perspektifler

İslam İktisadında Çağdaş Perspektifler

by

Talha Bedirhan Işık islamiktisadi.net okurları için çevirdi!

Çağdaş ekonomik sisteme alternatif olacak bir sisteme yani İslam ekonomisine olan ilginin canlandığı zamanlarda yaşadığımız için şanslıyız. Her geçen gün yeni araştırmalar yapılmakta, akademik makaleler yazılmakta, yeni merkezler kurulmakta, yeni kitaplar yayınlanmakta ve yeni dergiler ortaya çıkmaktadır. İslam ekonomisindeki bu fikir gelişiminin pratik tezahürü de övgüye değerdir. Finans uzmanları ve İslam alimleri, özel olarak Müslüman toplumlar ve genel kapsamda insanlık için uygulanabilir çözümler tasarlamak ve çağdaş kapitalist sistemin tehdidine karşı koymak için yıllarca kafa kafaya verdiler. Neyse ki, bir noktaya kadar başarılı oldular; dolayısıyla İslami bankalar ortaya çıktı, geleneksel bankalar faizsiz operasyonlara başladı ve geleneksel ürünlerin İslami alternatiflerine (örneğin sigortacılıkta tekafül, bankacılıkta murabaha ve mudarebe) olan talep arttı.

İslam ekonomisi disiplinindeki tüm bu umut verici gelişmeler bugünlere birtakım zorluklar çekerek geldi. Yeni araştırmalara rağmen, alanın belirli boyutlarında hala önemli bir boşluk var ve yeni fikirler, var olanları daha da yakınlaştırmak yerine alan içinde taban tabana zıt görüşlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Sonuç olarak, İslam ekonomisi disiplininin birleşik bir tanımı henüz ortaya çıkmadı ve alana yeni giren bir öğrenci İslam ekonomisinin ne olduğu hakkında bir fikir edinmeden önce çatışan görüşlerin labirentinde sıkışıp kalıyor.

Bu nedenle, okuyucuların İslam ekonomisi disiplini hakkında genel bir kavrayışa sahip olabilmeleri için onlara İslam ekonomisindeki çağdaş yaklaşımlara genel bir bakış açısı sunmak gerekmektedir. Bu bakış açılarının kendine has özellikleri olmakla birlikte bazı ortak özellikleri de vardır. Zaman açısından ilginç bir boyuta sahiptirler. Bazıları erken dönem İslam iktisatçılarına kadar uzanabilirken, diğerleri yeni ortaya çıkmaya başlamışlardır, bu nedenle bir dereceye kadar bu disiplinin gelişiminin bu perspektiflerin gelişimine paralel bir zaman çizelgesi yapılabilir.

İlk perspektif, İslam ekonomisini hem tek bir ekonomik aktörün hem de milyonlarca benzer ekonomik aktörün yaşadığı bütün bir ekonomik yaşamın yönetimi için İslam hukuku kaynaklarında ortaya konan bir emir ve kılavuzlar topluluğu olarak ele alır. Dolayısıyla, basit bir ifadeyle bu yaklaşım Kur’an ve sünnetin rehberliğinde hem bireyin hem de toplumun hayatını yönetmeye çağrı anlamına gelir. Nihayetinde bu görüşün savunucuları İslam İktisadının iktisatla ilgili Şeriat doktrinlerinin bilgisi ve uygulaması olduğunu öne sürmektedirler. Bu bakış açısına göre ilk adım, bireyin ve toplumun ekonomik hayatına ilişkin hükümlerin izini sürmektir. Bu emir listesi daha sonra dinin, İslam’ın etik ilkelerine dayanan ekonomik teorileri kovmak için kullanılır. Bu teoriler, insanların ekonomik problemlerini çözmek için uygulanabilir araçlar tasarlama bağlamında şekillenir. Süreç, hukukçular tarafından genel ilkelere çevrilen ve daha sonra eşzamanlı olarak zamanın gerçek ekonomik yaşamında uygulanacak çeşitli ekonomik teori ve politikalara dönüştürülen, Kuran ve sünnetten beşeri ekonomik meseleleri yöneten ilkelerin türetilmesi olarak özetlenebilir. En basit örnek, Kur’an-ı Kerim ve sünnette yer alan riba yasağıdır. İslam fıkhı, hangi işlemlerde uygulanıp hangi işlemlerde uygulanmadığı gibi onu genel ilkelere çevirir. Son olarak İslam iktisatçıları, Kur’an ve sünnetin koyduğu esaslara ve İslam hukukçularının verdiği hükümlere uygun olarak faizsiz bankacılık ürünleri üretmek için çaba harcarlar.

Bir başka doktrin, İslam ekonomisini sadece Kur’an ve Sünnet’ten bazı hükümlerin alınmasından ve bunlara dayalı olarak pratik hayatta uygulanacak bazı ilkelerin türetilmesinden daha geniş bir disiplin olarak görmektedir. Bunun yerine bu görüş, İslam ekonomisinin, İslam’daki ekonomik hedefler ve bu hedeflere ulaşmanın olası yolları üzerine bir çalışma olduğunu öne sürer. Dolayısıyla İslam ekonomisi, Şeriat’tan gelen bazı kuralların sadece bir uygulaması değildir. Aynı zamanda bireylerin ve toplumun ekonomik hayatının İslam’ın amaçlarını gerçekleştirecek şekilde yönetilmesidir. Dolayısıyla bu bakış açısı, İslam ekonomisini hedef odaklı bir disiplin olarak savunmaktadır. Hafas Furqani’nin (2018) belirttiği gibi, Umer Chapra’ya (1996) göre bu hedefler algılanan yaşam ideallerine ulaşmada insanlara yardımcı olacak şekilde İslam ekonomisi disiplininde bir paradigma görevi görür.

Ayrıca rolünü İslami bir bireyin, yani bir Müslümanın ekonomik yaşamının incelenmesiyle sınırlayan üçüncü bir bakış açısı ortaya çıkıyor. Bu, açık ara en dar alana sahip bir yaklaşımdır ve bu nedenle yalnızca bir Müslümanın kıt kaynaklar arasında seçim yapma davranışını inceler. Furqani’nin (2018) belirttiği gibi, İslam ekonomisinde insanın davranışı kavramı, insanın doğası, misyonu ve yaşam amacı anlayışındaki farklılıklar nedeniyle değişebilir. Bu nedenle İslam İktisadı için farklı mikro temeller ve farklı bir kapsam öneriyorlar. Bu farklı ekonomik fail kavramı, mantıksal olarak farklı düşünce ve analiz çerçevelerine yol açar. Basit bir ifadeyle, İslam ekonomisi düşüncesinin bu perspektifi, ekonomik bir fail olarak materyalist bir birey yerine ütopik bir Müslüman’ı sunar. Çağdaş ekonomi, bireysel bir ekonomik aktörün, maddi refahını arayan ve kârını maksimize eden biri olduğunu varsayar. Bu bakış açısı, İslam ekonomisi yaklaşımında, İslami doktrinlere temsili bir ekonomik aktör olarak bağlanan ideal bir Müslümanı modeller. Dolayısıyla bu, ekonomideki temsili ekonomik aktörlerle ilgili aksiyomları değiştirerek alanın mikro temellerini değiştirir. Varsayımlardaki değişikliklerin sonuçları bu nedenle makroekonomik düzeye de yansır. Kapitalist sistemdeki ekonomik aktörler kendi çıkarları tarafından yönlendirilecek ve karlarını maksimize edecekken, İslam ekonomisindeki bir ekonomik aktör, tam tersine ekonomideki Müslümanlar için hayırseverlik ve kardeşlik gibi davranış özelliklerini yansıtacaktır.

Sonuç olarak, bazı iktisatçılar önceki bakış açılarına kıyasla farklılık gösterirken, üçüncüsü açık ara en tartışmalı olanı olmuştur. Muhalifler, İslam ekonomisi çalışmasının odak noktasının genel olarak tüm insanların davranışları olması gerektiğine inanıyor; sadece çözüm, yaklaşım ve normlar İslami perspektifte inşa edilmelidir. Muhtemelen en iyi özetleyen Ebul Ala Mevdudi’dir; “İslam, insan ekonomisini oluşturan hayatın ekonomik yönünün doğal prensiplerini tanır/kabul eder ve devlete dayanarak değil de ahlaki talimat yolu ve küçük seviyede olan, dışarıdan gelen bir güçle insanın şeytani dürtülere zayıf düştüğünde takip ettiği yanlış prensipleri ortadan kaldırır”.

Temsili bir ekonomik aktörün ütopik anlayışı, İslam’ın sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa hizmet eden bir iktisat sistemine sahip olma iddiasının gerisinde kalmamıza neden oluyor. Bireysel ekonomik aktörle ilgili aksiyom alırken ideal İslami özellikler aramak iki probleme yol açar. İlk olarak, analizine ve çalışmalarına sadece İslami doktrinleri takip eden bireylerin davranışlarını dahil ederek alanın kapsamın Müslümanlara indirger. İkinci olarak, temsili bir ekonomik aktör olarak ideal bir Müslüman varsayımı, alanı uygulanabilir bir alandan ekonomik aktörlerin gerçek hayattaki davranışlarıyla pek bağdaşmayan ütopik bir dünya görür.

Ahsan Shafiq

islamiktisadı.net için çeviren: Talha Bedirhan Işık

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun