Anasayfa Makale Kurumlar ve İktisadi Gelişme

Kurumlar ve İktisadi Gelişme

by
Adem Levent ((Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi,  mail: ademlevent@uludag.edu.tr))
Timur Kuran’ın İslam Ekonomisi Yaklaşımının Metodolojik Analizi((Bu makale İnsan & Toplum dergisinde yayımlanmıştır. Bu sitede yer alan metin makalenin giriş ve ilk  bölümünü oluşturmaktadır. Makalenin tamamını okumak için tıklayınız.))

Giriş 

İslam ekonomisi veya İslam moral ekonomisi, ((Moral ekonomi kavramı, E. P. Thompson (1971) tarafından kullanılmış ve Sanayi Devrimi ile beraber İngiltere’nin değişen toplumsal yapısını ifade etmektedir. 19. yüzyılda piyasa ekonomisinin ortaya çık- masıyla beraber toplumsal ilişkiler içerisinde anlam bulan ekonominin, bu tarihten sonra özerkleşerek yeni bir bilim dalına evrilmesi ve toplumsal ilişkilerden bağımsızlaşması, halkın moral ekonomisini boz- muştur. Böylece kavram, 19. yüzyıl öncesi, toplumsal ilişkiler içerisinde anlam bulan ekonomi içeriğine gönderme yapmaktadır. Dolayısıyla moral ekonomi, bir piyasa ekonomisi eleştirisi içermektedir. Bu bağlamda M. Asutay, moral ekonomi kavramını, E. P. Thompson ve K. Polanyi’ye atıfla İslam ekonomisi için kullanmaktadır. Modern ekonomi öncesi toplumsal ilişkiler içinde anlam bulan İslami ekonomik kuralların moral/ahlak temelinde geliştiğini iddia etmektedir. Asutay’a göre İslam moral ekonomisi, mo- dern dönemde İslami ontolojinin sosyal yapı içinde anlam bulmasını ifade etmektedir. Adalet ve hak kavramları bunu gerçekleştirmenin temel ilkeleridir. İslam moral ekonomisi; değerleri, normları, kuralları ve kurumları içermektedir. İnsan merkezli gelişme stratejisidir (Asutay, 2012, s. 95; 2014). Moral ekonomi bağlamında piyasa ekonomisi eleştirisi ve İslam moral ekonomisi için bk. Rogan, 2017; Tripp, 2006.)) 1960’lardan sonra sömürgecilik karşıtı bir hareket olarak ortaya çıkmıştır (Asutay, 2012, s. 94). İslami dünya görüşü- nün bir yansıması olarak ortaya çıkan İslam ekonomisi, post kolonyal dönemde çoğunlukla Müslümanların yaşadığı devletlerde kapitalist gelişme başarısızlığını vurgulayıp Kur’an ve sünnet değerlerini merkeze alarak bir dünya düzeni amaçlamıştır. İslami kimliğin gelişimine paralel olarak doğmuştur (Asutay, 2007, s. 5). İslam ekonomisinin temel ilkeleri ise adil ekonomik paylaşım, sosyal adalet, sosyalizm ve kapitalizmden ayrı ekonomik sistem, kişisel çıkara dayanmayan davranış normları, moralite, insani değerler, refah, zekâtın yaygınlaştırılması ve faiz yasağıdır. Politik içerikle gelişen İslam ekonomisi zamanla finans alanına kaymış ve modern bankacılık sistemi içerisinde katılım bankacılığı şeklinde uygulama alanı bulmuştur. Böylece hem teorik hem de pratik yönler kazanan İslam ekonomisi etrafında kayda değer bir literatür gelişmiştir. Söz konusu literatür, İslam ekonomisi lehine ve aleyhine olmak üzere ikili bir görünüm arz etmektedir. İslam ekonomisi taraftarları hem teorik hem de pratik olarak İslam ekonomisinin gelişiminden memnuniyet duyarken İslam ekonomisi eleştirmenleri, İslam ekonomisinin modern ekonomiye uymadığı veya modern ekonomiye sistematik bir alternatif oluştur(a)madığı gerekçesiyle ona karşı çıkmaktadırlar (Alamasi, 1999, s. 56).

Bu bağlamda Timur Kuran, İslam ekonomisi eleştirisi gerçekleştiren önemli bir teorisyendir. Kuran, birçok çalışmasında (1983, 1995, 1996, 1997, 2002, 2005a, 2012a, 2012b, 2013), İslam ekonomi söyleminin gerçekçi bir zemine oturup oturmadığını tartışmakta ve İslami finans olarak uygulama alanı bulan faiz yasağının ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulamaktadır. Bununla birlikte Kuran’ın temel ilgi alanları; kurumsal sosyal değişim, Osmanlı iktisadi yaşamı, Orta Doğu’nun ekonomik açıdan az gelişmişliği ve İslami davranış normları üzerinedir. Söz konusu çalışmalarını yaparken genel olarak iktisadı, özel olarak da İslam ekonomisini, iktisadi olmayan unsurlarla ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Osmanlı iktisadi yaşamının durgunlaşmasını ve Orta Doğu’nun ekonomik açıdan gerilemesini de sadece iktisadi unsurlarla değil iktisadi olmayan kurumsal sosyal yapılarla açıklamaktadır. Davranış normları (1983), adalet (1989), kültür (1996), politika (2002), vakıflar (2005b), hukuk (2012a), ekonomik kurumlar (2013), zayıf mülkiyet hakları (2018) ve benzeri kavramlarla Kuran, İslam ekonomisini ve Orta Doğu’nun gelişme sürecini değerlendirmektedir. Kuran’ın temel metodolojisi söz konusu kavramları kullanarak ekonomik faaliyetleri açıklamaya çalışan kurumsal iktisat olarak dikkat çekmektedir. Kuran, kurumsal iktisadın metodolojisini, İslam ekonomisini ve İslami davranış normlarını açıklayan bir çerçeve olarak kullanmaktadır. Modern ekonominin biçimlendiği yer Batı olduğundan, bu kurumsal çerçeveyi, Batı’yla karşılaştırmalı bir şekilde analiz etmektedir (Kuran, 2012a, s. 11).

Bu çalışmada, Kuran’ın söz konusu yaklaşımı, büyük oranda, kurumsal iktisat literatürü taranarak eleştirel açıdan incelenecektir. ((Kuran’ın İslam ekonomisine dair düşüncelerini kurumsal iktisat bağlamında ele alan yazılar neredeyse yoktur. Sadece yeni kurumsal iktisada atıfla ele alan değini şeklinde bir kitap değerlendirme yazısı bulunmaktadır (bk. Malik, 2012). Ayrıca Kuran’ın İslam ekonomisine dair düşüncelerini eleştirel açıdan ele alan yazılar da sınırlıdır (Alamasi, 1999; Çizakça, 2010). Bu alanda genelde kitap değerlendirme yazıları mevcuttur (bk. El-Gamal, 2005; Zaman, 2010; Ibrahim, 2011; Islahi, 2012; Hafez, 2014; Yaka, 2014; Rashid, 2016))) Böyle bir girişim, kurumsal iktisat metodolojisinin İslam ekonomisine, az gelişmişlik sorunsalına ve çağdaş iktisadi meselelere nasıl uygulanacağını göstermesi bakımından da önem arz etmektedir. Ayrıca Kuran’ın İslam ekonomisi ile ilgili düşüncelerinin kurumsal iktisat bağlamında ele alınması, bu alandaki çalışmaların sınırlı olduğu düşünülürse ((İslam ekonomisini kurumsal iktisat bağlamında ele alan çalışmalar sınırlıdır. Doğrudan olmasa da Avner Greif (2006), Orta Doğu’nun Orta Çağ ticari yaşamını kurumsal dinamikler çerçevesinde açıklayan önemli bir ismidir ve aynı zamanda Timur Kuran’ın kurumsal analiz için yararlandığı önemli isimler- den biridir. Greif ve Kuran’dan etkilenerek kurumsal iktisat bağlamında İslam ve Hristiyanlıktaki Orta Çağ ticari yaşamıyla ilgili çalışmalar yapan bir diğer isim ise Jared Rubin’dir (2011).)) hem İslam ekonomisi hem de kurumsal iktisat yazınına önemli bir katkı sunacaktır. Bu amaçla çalışmada öncelikle Kuran’ın İslam ekonomisine dair iddiaları ve temel metodolojisi ele alınacak, daha sonra söz konusu iddiaların ve metodolojinin modern Ortodoks iktisat bağlamında analiz edildiği gösterilmeye çalışılacaktır. Burada Kuran’ın kurumsal analizi, metodolojik düzeyde benimsemesinin kurumsal iktisadı araçsallaştırdığı iddia edilmektedir. Sonuç olarak Kuran’ın iddialarının aksine hem İslam ekonomisinin hem de Kuran’ın çoğu çalışmasında metodolojik çerçeve olarak yer alan kurumsal iktisadın kendi öz varlığıyla ele alındığı vakit, modern Ortodoks iktisada alternatif olarak ciddi bir potansiyel sunma imkânları vurgulanacaktır. Ancak ilgili potansiyelin Ortodoks iktisat tarzında pür iktisat teorisi şeklinde algılan- maması kaydıyla gerçekleşebileceği, bir ön varsayım olarak belirtilebilir.

Metodoloji ve İddialar

Timur Kuran’ın İslam ekonomisi ile ilgili temel iddiası, İslam ekonomi doktrinin “siyasal İslam” ya da “İslamcılık” olarak bilinen toplumsal hareketin yaptığı katkıda aranması gerektiğidir. Kuran’a göre İslam ekonomi doktrini, Hindistan’ın sömürge döneminin sonlarında İslami kimlik bilinci yaratma ve bu kimliği savunmaya yönelik kampanyanın bir ögesi olarak ortaya çıkmış; en azından başlangıçta İslam ekonomisinin ekonomik karakteri, İslami karakterinin yanında ikinci planda kalmıştır (Kuran, 2002, ss. 147-148). İslam ekonomisi, 1960’ların ortalarına kadar kendi başına bir disiplin olarak ortaya çıkmamıştır (Kuran, 1989, s. 171). Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılması ve kültürel bağımsızlığına kavuşması, İslam ekonomisi isimlendirmesini ortaya çıkarmıştır. Kavramın isim babası Ebü’l-Alâ Mevdûdî, Batılılaşmaya karşı Müslüman kültürü savunmuştur. Bu nedenle İslam ekonomisinin kültürel yönü, ekonomik yönüne baskındır (Kuran, 1996, s. 438). Bunun yanın- da Kuran, İslam ekonomisinin temelinin 7. yüzyılda Arabistan’da gelişen davranış normlarında saklı olduğunu düşünmektedir. Bu normlar diğerkâmlık (alturism), ahlak ve toplumsal dayanışma içermektedir. Ancak bu davranış normlarını, İslam ekonomistlerinin iddia ettiğinin aksine günümüze uyarlamak iki açıdan imkânsızdır. İlki, 7. yüzyılda Arabistan’da ortaya çıkan bu normlar, küçük ölçekli toplumlar için geçerlidir. İslami davranış normlarını bugünkü büyük ve karmaşıklaşmış mo- dern toplumlarda uygulamak, ekonomik olarak bedavacılık sorunu (free rider problem) doğurmaktadır. İkincisi, İslami davranış normları belirsizdir. Bugünkü gelişen toplumlarda daha detaylı hukuk ve kurallar vardır (Kuran, 1983, ss. 356-357).

Kuran’ın (2012a, s. 21) Orta Doğu’nun gelişme sorununa yaklaşımı da kurumsal sosyal ve ekonomik değişim çerçevesindedir. Kuran’a göre kurum,((Kurumsal iktisat literatüründe kurumların bütünleşik bir tanımını bulmak güçtür. Veblen (2017, s. 184), kurumları, marjinal fayda teorisi bağlamında eleştirerek içgüdü ve alışkanlık psikolojisinden etkilendiği yerleşik düşünce alışkanlıkları şeklinde tanımlamıştır. Commons’a göre (1931, s. 648) kurumlar, bireysel eylemin genişletilmesi, serbestleştirilmesi ve denetiminde ortaya çıkan toplu eylem ve hukuktur. North’a göre (2002, s. 9) kurumlar, bir toplumda oynanan oyunun kurallarıdır. Kuran’ın kurum yaklaşımı ise Veblen ve Commons’tan ziyade North ve Greif’in yaklaşımlarına daha yakındır (Kuran, 2012a, s. 39).)) bireysel davranışları belirleyen ve onlar tarafından biçimlenen düzenleri sosyal olarak yaratan bir sistemdir. Kurumlar, ekonomik faaliyetleri mümkün kılan yasalar, düzenleme- ler ve örgüt biçimleridir. İktisadi faaliyetleri biçimlendiren formel ve enformel kurallar vardır. Hukuk da formel kuralların en etkilisidir. Orta Doğu’da ilgili kurumsal sosyal yapıların ve formel kuralların başında da İslam hukuku gelmektedir. İslam hukuku, ilke olarak bütün insan uğraşlarını kapsamıştır.

Modern öncesi dönemde Orta Doğu’nun ekonomik kurumları büyük ölçüde bölgenin başat hukukuna yani İslam hukukuna dayalıdır. İslam hukuku statik bir yapı değildir (2012a, s. 11). Ancak Orta Doğu’yu etkisi altına almış bir kurumsal çerçeve olarak İslam hukukunun yapısı Orta Doğu’yu geri bıraktırmıştır. Kuran’a göre İslam miras sistemi, faiz yasağı, çok eşliliğe cevaz, ticari ortaklıklara ilişkin hukuk yokluğu, gayrimüslimlere tanınan hukuk seçme özgürlüğü, dinden dönme yasağı, sözleşme hukuku, vakıf, mahkeme sistemi ve kapitülasyonlar, İslam hukukundan kaynaklanan kurumsal yapılardır. Kuran’a göre bunlar, Orta Doğu’yu ekonomik açıdan geri bırakan İslami kurumlardır. Bu kurumlar, Orta Doğu’da sermaye birikiminin oluşmasını engellemiştir. Ekonomik modernleşme söz konusu kurumlar nedeniyle gecikmiştir (2012a, s. 366; 2005b).

Bu kurumlardan vakıf ve hukuk seçme özgürlüğünü örnek vermek gerekirse; Orta Doğu’da çeşitli sosyal hizmetler vakıf kurumunca sağlanmaktaydı. Bu kurum, sosyal hizmetleri sağlamada alternatif örgütsel biçimler geliştirme ihtiyacını sınır- ladı ve teknolojik atılımlar karşısında günün koşullarına uygun araç olarak yetersiz kaldı. Bir diğer örnek, ekonomik modernleşme sürecinde Batılıların şebekeleşme yöntemleri de gayrişahsi ticareti kolaylaştıran kurumlarla iç içe geçerek modernleşti. Kapsamlı bir açıklamanın anahtarı, İslam’ın kendine özgü hukuksal çoğulculuğunda yatar. İslami yönetim altındaki gayrimüslimler, İslami mahkeme sistemi dışında iş yürütebilir ve Müslümanlar taraf olmadığı sürece uyuşmazlıklarını, özerk mahkemelerde çözme yoluna gidebilirlerdi. Batı’nın modern ekonominin hukuksal altyapısını oluşturduğu dönemde, bu hukuksal çoğulculuk, Yahudilere ve Hristiyanlara muazzam bir avantaj sağladı. Gayrimüslimler, Batı’nın iş yöntemlerini benimseyerek, Batılılarla ekonomik ittifaklar kurarak ve uyuşmazlıklarını çözmede Batı mah- kemelerine başvurarak ekonomik bakımdan ilerlemeye başladılar (Kuran, 2012a).

Kuran için kurumsal analize öncelik vermek, Orta Doğu’nun ekonomik gelişimini anlamak için hayati konumdadır. Orta Doğu 19. yüzyılda hem teknoloji hem de örgütsel kapasite bakımından geri kalmıştır. Ancak her ikisinin ekonomik etkileri aynı ölçüde olmamıştır. Teknolojinin makineleşme bağlamında Batı’dan Doğu’ya aktarımı, görece kolayken teknolojiden yararlanmayı sağlayacak örgütsel araçların aktarılması ise daha zordur. Sağlam bir borsa bir gecede kurulamaz. Çapraşık bir hukuk sistemine, çeşitli uzmanlık mesleklerine ve ilgili uzmanları yetiştirecek okullara gerek vardır. Gerekli becerilerin yalnızca bir bölümü, yerel kültürlere ve dillere aşina olmayan yabancılarla sağlanabilir. Bu bakımdan şirket hisselerini alıp satmaya yönelik piyasaların yokluğu, teknolojideki gelişmelere oranla Orta Doğu’nun ekonomik ilerlemesi önünde daha zorlu bir engel oluşturmuştur. Kurumsal analize öncelik vermenin altında yatan mantık budur (Kuran, 2012a, s. 34).

Müslümanlar gerçek kişileri ilgilendiren sözleşme hukukunun oluşturulmasına ve yayılmasına büyük katkılarda bulunmuşlarsa da tüzel sözleşme hukukunun oluşturulmasını Avrupa’ya bırakmışlardır. Benzer biçimde Müslümanlar, bireysel borçlanmayı düzenleyen kurallar geliştirmiş olmalarına rağmen çağdaş bankacılığın kurumsal çerçevesi Batı Avrupalılarca kurulmuştur. Kurumsal yaratıcılığın Batılılara geçmesi, Müslümanların Batı karşısında zayıflamalarına yol açmıştır (Kuran, 2002, s. 244).

Karl Polanyi’nin (1957a, s. 70); “ekonominin modern öncesi dönemde ekonomik olmayan kurumlara gömülü olması” durumu, Kuran’ın İslam ekonomi söylemini ve Orta Doğu’nun az gelişmişliği ile ilgili iddiasını anlamak için önem arz etmektedir. Çünkü Kuran (2002, 2012a), hem İslam ekonomi doktrinini hem de Orta Doğu’nun gelişmişlik düzeyini ekonomik olmayan kurumsal sosyal yapılarla açıklamaktadır. Bu karşılaştırmalı kurumsal analiz nedeniyle Kuran’ın ilgili yaklaşımı kurumsal iktisat metodolojisidir. İktisat disiplininde hukuk, örgütsel kapasite, sözleşmeler ve iktisat ilişkisini geliştiren düşünce okulu kurumsal iktisattır. Karşılaştırmalı kurumsal iktisat veya kurumsal politik iktisat yaklaşımı bu nedenle Kuran’ın temel metodolojisini oluşturmaktadır.

Kurumsal iktisat, ((Kurumsal iktisat veya Amerikan kurumsal iktisadı, 20. yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri’n- de ortaya çıkmış bir iktisadi düşünce okuludur. Thorstein B. Veblen, John R. Commons, Vesley C. Mitchell ve Clarence Ayres okulun önde gelen isimleridir (Rutherford, 2001, s. 173). Kurumsal iktisat, 20. yüzyılın başında şekillenmekte olan kapitalizmin yapısal dönüşümünü dikkate alarak tekelci şirketleri, sendikal oluşumları, devletin iktisadi etkinliklerini ve belirsizliğin neden olduğu ekonominin denge dışı seyrini kuramlaştırmayı amaçlamıştır (Özveren, 2007, s. 23). Alman tarihçi okulu ve Marksizm’den güçlü şekilde etkilenmekle beraber asıl detaylı etkiyi, pragmatist felsefeden ve 19. yüzyılın son çeyreğindeki içgüdü-alışkanlık psikolojisinden almaktadır. Teorik çeşitliliğe karşın kurumsal iktisadın entelektüel esin kaynağının Veblen’in düşünceleri olduğu söylenebilir. Veblen’in kurumsal yaklaşımı büyük ölçüde Darwinizm’in etkisiyle ortaya çıkmıştır (Hodgson, 2004, s. 7). Kurumsal iktisat, kendi içinde, birbirinden farklı birçok düşünce ve yaklaşım çeşitliliğine sahiptir. Fakat kurumsal iktisadın söz konusu çeşitliliğine rağmen en belirgin özelliği, Ortodoks neoklasik iktisada karşı olmasıdır. Bununla beraber neoklasik iktisada karşıt olarak kalmamakta aynı zamanda ona alternatif de sunmaktadır. Kurumsal iktisat, heterodoks düşünce okuludur, iktisadi analizde güç ve teknoloji kavramlarına vurgu yapmakta ve neoklasik iktisadın standart denge ve fayda maksimizasyonu varsayımlarını bütüncül ve evrimci yaklaşım getirerek eleştirmektedir (Samuels, 1984, s. 211).)) ekonomiyi altı temel tema üzerinden açıklamaktadır: Devletin ekonomik faaliyetlerdeki rolü, teknolojinin önemi, değer kavramı, sosyal kontrol teorisi, kültürün ekonomiye etkisi ve kurumların önemidir (Gruchy, 1990, s. 362). Genel olarak kurumsal iktisat içerisinde hukuk ve ekonomi arasındaki ilişkiyi Hamilton, Hale ve Commons yapmıştır (Rutherford, 2001, s. 181). Kurumsal iktisatçılar, hukuki, politik ve ekonomik sistem çalışmalarıyla üç boyutlu bir yaklaşımı birleştirmişlerdir. Hukuki, politik ve ekonomik karar alma süreçleri birbiriyle ilişki- lidir (Gruchy, 1973, s. 623).

Kuran, davranış normları, kültür, hukuk, sözleşmeler ve iktisat arasında ilişki kurarken orijinal kurumsal iktisada ya da orijinal kurumsal iktisadın öncülerine hiçbir atıf yapmamaktadır. Kuran’ın hem kurum tanımı hem de hukuk ve iktisat ilişkisine dair yorumu, kurumsal iktisat ve iktisat tarihi üzerine çalışan akademisyen Greif’in çalışmalarına dayanmaktadır (Kuran, 2002, 2012a). Dolayısıyla Kuran’ın yaklaşımındaki kısıtlardan biri, orijinal kurumsal iktisat öncülerine (Veblen, Commons) ve Polanyi’ye doğrudan hiçbir referansın bulunmamasıdır. Ya da Kuran’ın analizinde, kurumsal iktisat içi bir tartışmanın yer almaması, Kuran’ın metodolojisinin kasıtlı olarak disiplin içi bir tartışmadan kaçındığını göstermektedir. Kuran’ın düşüncesinde görülen bu kısıt, Eyüp Özveren’in kurumsal iktisat etrafındaki çalışmalara yaptığı eleştiriyi gündeme getirmektedir. Özveren’e göre, kurumsal iktisat, kurumları savunan, onların sayılarının ya da etkilerinin yaygınlaştırılmasını öneren bir iktisat anlayışı değildir. Kurumsal iktisadı kurumsal iktisat yapan özellik, kurumlara önem verilmesi ve kurumların işleyişinin iktisadi açıdan açıklanmasının amaç edinilmesi de değildir. Bu anlamda kurumları konu alan bir iktisadi irdeleme alanına haklı olarak “kurumlar iktisadı” (economics of institutions) denmektedir. Oysa kurumsal iktisat, iktisadın, kurumları da çalışma alanına katmasını savunmak yerine iktisadın geleneksel alanındaki süreçlerin doğaları gereği aslında ister istemez kurumsal oldukları vurgusundan yola çıkar. İktisat, tanımı gereği kurumsaldır. Öyleyse iktisat ancak kurumsallaşmış bir süreç olarak tanımlanabilir ve anlaşılabilir (Özveren, 2007, ss. 15-19). Özveren’in bu tanımı, Polanyi’nin 1957 yılında yayımlamış olduğu “Kurumsallaşmış Bir Süreç Olarak Ekonomi (The Economy As Instituted Process) adlı makaleye aittir.

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere Kuran, kurumsal iktisadın felsefi arka planını benimsememekte ve ekonomiyi, kurumsallaşmış bir süreç olarak kavramamaktadır. Kurumsal analizi, Batı ve Orta Doğu’nun ekonomik gelişme mekanizmalarını karşılaştırmalı açıklamak için kullanmaktadır. Metodoloji düzeyinde bir kurumsal analiz tercihinde bulunmaktadır. Dolayısıyla Kuran’ın kurumsal iktisat metodolojisi büyük oranda yeni kurumsal iktisada dayanmaktadır. ((Kuran, kurumsal iktisadı, analiz çerçevesi olarak kullanırken kurumsal iktisat içi bir tartışmaya girmemektedir. Hatta çalışmalarında yeni kurumsal iktisadı benimsediğine ilişkin de herhangi bir atıf yoktur. Ancak hem davranış normlarını (1983) hem kimlik ve kültürü (2002) hem de hukuku ve ticari korporasyonları (2012a) odağa alarak iktisat çözümlemesi yapması, Kuran’ın kurumsal iktisadı, metodoloji düzeyinde benimsediğini göstermektedir. Kuran’ın kurumsal iktisat içi tercihinin ise örtük olarak kurumsal analizi ve Ortodoks neoklasik iktisadı birleştiren yeni kurumsal iktisat olduğu söylenebilir. Çünkü tarihsel analiz, verimlilik ve iktisadi başarı üzerinden yapılmaktadır. İlgili analizin Douglass North’un (2002) analizine benzerliği su götürmezdir. Kurumsal iktisat felsefesine hiçbir atıf yapmamaktadır.)) Çünkü yeni ku- rumsal iktisat, neoklasik iktisada yaslanarak hukuk, kurallar, sözleşmeler, mülkiyet hakları ve işlem maliyetleri gibi kurumsal iktisadın analiz araçlarını kullanmaktadır. Böylece hem neoklasik iktisattan kaynaklanan teorik yönleri korumuş olmakta hem de kurumsal iktisadın kurumlar ve tarihi bağlamı kullanılarak gerçekleşen sentez ile disiplin içinde yeni bir atılım gerçekleşmektedir. Gerçekleşen sentez ile ekonomik gelişmeler tarihi, verimlilik üzerinden analiz edilerek neoklasik teori ve kurumlar yeni kurumsal iktisatta birleşmektedir. Batı’nın ekonomik yükselişi de ilgili senteze dayanılarak izah edilmektedir. Bu yaklaşım da doğal olarak Kuran’ın analizini, orijinal kurumsal iktisattan uzaklaştırarak ilerlemeci bir çizgiye götürmektedir. Ekonomi, kurumsallaşmış bir süreç olarak ele alınmamaktadır. Kuran’ın mevcut modern kuralları ve hukuk düzenini veri kabul edip İslami davranış normlarını eleştirmesi bunun sonucudur. Ancak modern kuralların ve hukukun nötr olduğunu söylemek zordur. Söz konusu kurallar ve hukukun altında bir değerler sistemi, kültür ve dünya görüşü yatmaktadır yani kurallar ve hukuk, bağlam bağımlı bir niteliğe sahiptir.

Kuran’ın yaklaşımında dikkat çeken bir diğer kısıt ise Batı’nın ekonomik gelişmişlik düzeyini ticari korporasyonların/şirketlerin gelişimine bağlayarak açıklamasıdır. İlgili açıklama da kurumlar ve iktisadi gelişme arasında doğrudan ilişki kuran yeni kurumsal iktisada dayanmaktadır. North ve Thomas (2009 [1973]) ile Acemoğlu ve Robinson (2014), kurumlar ile ekonomik değişim ve performans arasında yakın ilişkiler kurmuşlardır. Söz konusu yazarlara göre gelişmenin temeli, verimliliktir. Verimlilik, kurumsal yapılara bağlıdır. Verimli ekonomik organizasyon veya kapsayıcı ekonomik ve siyasal kurumlar, büyümenin anahtarıdır. Batı’nın yükselişi buna bağlıdır. Kurumsal değişim, ekonomik büyüme için önemlidir. Ancak hem adı geçen ilişkiyi kuran yazarların hem de Kuran’ın iddiaları oldukça tartışmalıdır. Çünkü kapitalist gelişme tarihi veya Batı Avrupa’nın ekonomik olarak gelişmesi oldukça karmaşık bir süreçtir ve bu süreç sadece ticari korporasyonların/şirketlerin gelişimine veya kurumsal değişime indirgenmeyecek kadar bir dizi gelişmeyi barındırmaktadır. Söz konusu gelişme veya kapitalistleşme süreci, sosyal teori bağlamında daha geniş bir çerçevede ele alınmalıdır. Çağdaş sosyal teoride ilgili konu hakkında birçok tartışma bulunmaktadır.

Bu bağlamda Kuran’ın kurumsal analiz temelindeki metodolojisi, gelişme yazınına veya kapitalist gelişme tarihine farklı bir yaklaşım getiriyor gibi görünse de özünde modernleşmeci yaklaşımdan farklı değildir. Çünkü Kuran (2012a, s. 55), değişime ve durgunluğa ışık tutan toplumsal mekanizmaları, kurumsal yaratıcılık bağlamında içsel dinamikler açısından yorumlamaktadır. Kurumsal yaratıcılık da Orta Doğu’nun gelişme sorununu, endojen büyüme teorisiyle ilişkilendirmekte- dir. Bu durum, gelişme yazınında bulunan modernleşmeci yaklaşımla benzerdir. Modernleşmeci yaklaşım, gelişme mekanizmasını, toplumların içsel dinamiklerine bağlamaktadır ve temel olarak iyimsercidir. Bu yaklaşımda benimsenen evrensel gelişme tezidir.7 Ancak modernleşmeci yaklaşımın aksine gelişme sorununun doğası gereği siyasal olduğu söylenebilir. Gelişme sorunu, güç ilişkilerinden bağımsız değildir. Ahmet İnsel’in (2000) yerinde deyişiyle gelişme, iktisadi olmaktan ziyade doğası gereği siyasal bir süreçtir. Kuran’ın kurumsal analiz bağlamında modernleşmeci yaklaşımı benimsemesi, yukarıda ifade edildiği üzere, kurumsal iktisadı, felsefi olarak benimsemediğini göstermektedir. Kurumsal iktisat, hem ekonominin doğasına hem de gelişme sorununa güç ilişkileri penceresinden yaklaşmaktadır.

Bu belirsiz iddialara karşın Kuran (2012a), İslam hukukunu, iktisadi olarak yorumlarken temel sistematiğinin özcü8 olmadığını dile getirmektedir. Ona göre İslam hukuku, özü itibarıyla geri değildir sadece Batı’daki kurumsal gelişmelere kendini adapte edememiştir. Bundan ötürü Müslüman toplumlar gelişme göstermemiştir. Yaygın yönelimin aksine Kuran’ın özcü tezlerden uzak kalması ise önem arz etmektedir.

 

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun