Mebî’, satış (bey‘) akdine konu olan mal anlamında fıkıh terimi.
Mülkiyeti nakleden akidlerin en yaygını olan bey‘ (satım sözleşmesi) geniş anlamıyla klasik fıkıh literatüründe yer alan selem, sarf ve mukāyeda (trampa) akidlerini de kapsamakla beraber dar anlamıyla bir malı deyn özelliği taşıyan bir bedel karşılığında temlik etmeyi, mebî‘ de bey‘ akdine konu olan karşılıklı edimlerden ayn niteliğinde olanını ifade eder. Akidde yer alan karşılıkların mahiyetleri bundan farklı olursa sözleşme ayrı bir isimle anılır ve farklı hükümlere tâbi olur (bk. BEY‘). Mutlak bey‘, “dış âlemde somutlaştırılmış bir malın peşin veya veresiye bir bedelle mübadele edilmesi” mânasına geldiğinden dar anlamıyla mebî‘ bu mübadelede dış âlemde somutlaştırılmış olan edimi belirtir. Bununla birlikte mebî‘ terimi de bey‘ kelimesinin fıkıh literatüründeki kullanımına paralel olarak anlam genişlemesi ve daralmasına uğradığından bey‘ sözlük mânasında yani mutlak mânada mübadeleyi belirtmek üzere kullanıldığında herhangi bir maddî değer mübadelesi işleminde karşılıklı bedellerden mal niteliği taşıyana mebî‘ denebilir. Nitekim İslâm âlimleri Kur’an’da geçen (özellikle el-Bakara 2/275) bey‘ lafzının bütün mal mübadelesi işlemlerini kapsadığı kanaatini taşıdıkları için selem, sarf gibi akidler bey‘in bir alt türü olarak düşünülmüş, hatta Hanefî fıkıh kitaplarında ilgili bölüm başlığı kelimenin çoğulu olan “büyû‘” şeklinde ifade edilmiştir. Şâfiîler de konu düzenlemesinde bey‘ kelimesinin bu geniş anlamını göz ardı etmemişler, fakat Kur’an’daki tekil kullanımına sadık kalarak kendi literatürlerinde bu şekli korumuşlardır. Bu çerçeve esas alındığında bey‘, tam iki taraflı borçlar hukuku akidlerinin hepsini (muâvazât) içine aldığından mal teriminin kapsamına ilişkin görüş ayrılıkları bir yana icâre akdinin konusu olan emek veya kullanım hakkı da mebî‘ sayılır. Fakat bey‘ ve mebî‘ kelimelerinin fıkıh literatüründe yaygın olan teknik anlamına göre bir mübadelenin bey‘ ismini alabilmesi için akde konu edilen karşılıklı bedellerden birinin mutlaka ferden muayyen, diğerinin ise nev‘an muayyen bir şey veya bir miktar para olması gerekir ve ancak bu tür bir akidde yer alan karşılıklı bedellerden ferden muayyen olanına mebî‘, karşı bedele de semen denir.
Mebî‘ teriminin kapsamını belirlerken bununla yakından ilgili olan ve akid genel teorisinde akdin konusuna karşılık gelen “ma‘kūdün aleyh” veya “mahallü’l-akd” kavramının bütün akid türlerine şâmil, mebîin ise sadece bey‘ akdiyle sınırlı olduğu, dolayısıyla aralarında umum-husus ilişkisi bulunduğu dikkate alınmalıdır. Öte yandan ister tek tarafa ister iki tarafa borç yükleyen akid olsun, her iki durumda ma‘kudün aleyh akdin konusunun tamamına tekabül ederken mebî‘ dar anlamdaki bey‘ akdinin konusu olan karşılıklı bedellerden sadece birini ifade eder. Sırf bey‘ akdi çerçevesinde düşünüldüğünde de fakihlerin çoğunluğuna göre mebî‘ ve semen akdin ayrı ayrı rükünlerini oluşturduğundan mebî‘ ma‘kūdün aleyhin tamamına değil sadece bir parçasına karşılık gelir. Bununla birlikte Hanefî fıkhında bey‘ akdinin konusu denince daha çok satılan mal kastedilir ve satım bedeli satım sözleşmesinin gereği veya hükmü kabul edilir. Bu sebeple bey‘e konu olan karşılıklı bedellerden hangisinin mebî‘, hangisinin semen olduğunun belirlenmesi akde bağlanacak hükümler açısından önem arzeder.