Anasayfa Tartışma İktisatçılar ve İktisatçı Olmayanlar Nasıl Daha İyi Anlaşabilir?

İktisatçılar ve İktisatçı Olmayanlar Nasıl Daha İyi Anlaşabilir?

by
Dani Rodrik

Çeviri: Mehtap Nur Öksüz 

İktisatçılar, tarih, sosyoloji veya siyaset bilimi gibi disiplinlerin kendi alanlarına ait büyük soruları üzerlerine almada hiçbir zaman çekingen olmadılar. Köleliğin çağdaş Amerikan toplumu için uzun vadeli etkileri nelerdir? Neden bazı topluluklar diğerlerinden daha yüksek düzeyde sosyal güven sergilerler? Son yıllarda sağ popülizmin yükselişini ne açıklamaktadır?

İktisatçılar bu ve bunlar gibi ekonomik olmayan pek çok sorunu ele alırken arz ve taleple ilgili temel meşguliyetlerinin çok ötesine geçerler. Ne var ki disiplin sınırlarındaki bu ihlal durumu her zaman hoş karşılanmaz. Akademisyenler iktisatçıların diğer disiplinlerdeki çalışmalara aşina olma zahmetine girmedikleri için—haklı olarak—itiraz ederken misafirperver olmayan akademik kültürden de şikâyet ederler. Söz kesmeler ve saldırgan sorgulamalarla dolu ekonomi seminerleri, meslektaşların araştırma sonuçları ve fikirler üzerine konuştuğu bir forumdan çok bir engizisyon mahkemesi gibi görünmektedir.

Gerilimin en önemli kaynağının iktisatçıların araştırmalarına getirdikleri yöntemlerden kaynaklandığını söylemek mümkündür. İktisatçılar, belirli bir temel faktörün ilgili bir sonuç üzerinde “nedensel” bir etkiye sahip olduğunu göstermek için istatistiksel araçlara güvenirler. Çoğu zaman yanlış anlaşılan bu yöntem, iktisatçılar ve diğerleri arasında bitmeyen ve verimsiz bir çatışmanın kaynağı olabilir.

İktisatçıların kullandığı yöntemin avantajlarını (ve sınırlarını) anlamak yöntemin iktisadi olmayan soruların analizine katılabilmesi açısından oldukça değerlidir. Önemli bir başka konu ise iktisatçıların yaklaşımının diğer bilimsel disiplinlerdeki alternatif ve genellikle nitel yöntemlerin yerini almadan onları nasıl tamamlayabileceğidir. Bu durum, nedensellik fikrinin kendisiyle başlanmasını gerekli kılar. Nedensellik hakkında bilgi edinme iki yoldan biri ile gerçekleşebilir; bir nedenden yola çıkarak sonuçlarını belirlemeye çalışır veya sonuçtan başlayarak nedenleri bulmaya çalışırız. Columbia Üniversitesi’nden istatistikçi Andrew Gelman, ilk yöntemi “ileriye dönük nedensel çıkarım” (nedenden olası sonuçlara doğru giden) ve ikinci yöntemi “ters nedensel çıkarım” (sonuçtan olası nedenlere doğru giden) olarak isimlendirmiştir.

İktisatçılar, bu yaklaşımlardan ilki olan ileriye dönük nedensel çıkarımda saplantılıdırlar. Bu bakımdan, X’in bazı temel nedenlerindeki dışsal bir değişkenin ilgili Y sonucu üzerinde öngörülebilir ve anlamlı bir etkiye sahip olduğunu gösteren deneysel çalışma en çok takdir edilendir.

Doğa bilimlerinde, nedensel etkiler ölçülürken fiziksel koşullardaki değişikliklerin sonuçlar üzerindeki etkilerinin izole edildiği laboratuvar deneylerine başvurulur. Bu yöntem kimi zaman iktisatçılar tarafından da rastgele sosyal deneylerde kullanılır. Örneğin, ilave gelirin sonuçlarını bulmak için hane halklarından bazılarına ekstra gelir verildiği ve bazılarına verilmediği bir nakit hibe programına dahil edilebilirler.

Tarih ve sosyal yaşam, çoğu zaman insanlığın değişimindeki etkilerin kesin olarak tespit edilmesine ve ölçülmesine izin veren laboratuvar benzeri koşullara imkân vermez. İktisatçılar da bunun yerine hayali istatistiksel tekniklere başvururlar.

Örneğin, yağmur yağışı gibi dışsal bir faktör ile iç savaş arasındaki istatistiksel bir ilişkiyi belgeleyerek, gelir seviyelerindeki değişikliklerin (tarımsal üretimdeki dalgalanmalara bağlı olan) iç savaşların bir nedeni olduğu sonucuna varabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, iç savaşlar hava koşullarını etkileyemediğinden iki değişken arasındaki ilişkinin tek yönlü nedensellikten kaynaklanıyor olmasıdır.

Bu doğrultuda hakkıyla yapılmış çalışmalar görülmeye değer önemli başarılar olarak addedilebilirken aynı çalışmalar bir tarihçi veya siyaset bilimci tarafından hoş karşılanmayabilir.

Bunun nedeni, iktisatçıların yönteminin “iç savaşa neyin sebep olduğu” sorusuna (ters nedensel çıkarım sorusu) cevap vermemesidir. Bu yaklaşımla, nedenlerden neredeyse sadece biri (gelir dalgalanmaları) hakkında kanıt sağlanır ki bunun önemli olmayan bir faktör olması olasıdır. Daha da kötüsü ise yalnızca ileriye dönük tümevarım yaklaşımı doğrultusunda eğitilen iktisatçıların araştırmaları sonucu elde ettikleri kısmi yanıtları aslında daha kapsamlı soruların cevabı gibi sunmalarıdır.

İktisatçılar bir nedensel etkinin istatistiksel tanımlanmasında genellikle araştırmayı ilk etapta motive eden soruyu daha dar veya biraz daha farklı biçimde cevaplayan tekniklere başvururlar.

Örneğin Hindistan veya Kenya’nın belirli bölgelerinde gerçekleştirilen rastgele sosyal deneylerden elde edilen sonuçlar, diğer bölgeler veya ülkeler için geçerli olmayabilir.

Mekânda çeşitliliği araştıran bir araştırma tasarımı, bir bölgenin yanlış zamanda hasat edilmesinin sonuçları gibi zaman içindeki değişikliklere bağlı bir soruya doğru cevabı veremeyebilir. Araştırmada kullanılan dışsal şok her zaman temsili olmayabilir; örneğin, nedeni su kıtlığı olmayan gelir eksikliğinin çatışmalar üzerindeki etkisi ile yağışla ilgili şokların etkisi birbirinden farklı olabilir.

Bu nedenle, iktisatçıların araştırmaları çok sayıda nedeni göz önünde bulunduran, olası etkileri inceleyen ve nedensel mekanizmaların mekân ve zaman çeşitliliğini ele alan daha eksiksiz sentez çalışmalarının yerini alamaz. Bu tür çalışmaların tarihçiler ve niceliksel olmayan (nitel) yönelimli sosyal bilimciler tarafından üstlenilmesi daha olasıdır.

Bu tür çalışmalarda zorunlu olarak daha büyük bir rolü olan muhakeme gücü, sonuçların geçerliliği hakkında tartışmalara daha fazla alan bıraksa da böyle bir çalışma da gereklidir. İktisatçılar, fenomenleri açıklayan ve olası nedenler hakkında hipotezler ortaya koyan, ancak nedensel bir kesinlik iddiasında bulunmayan tarihçilerin, etnografların ve diğer sosyal bilimcilerin çalışmaları olmaksızın nereden başlayacaklarını bilemezler.

İktisatçılar, istatistiksel ve analitik yöntemlerinin gücünden haklı olarak gurur duyabilirler. Diğer yandan bu araçların kısıtları konusunda daha bilinçli olmaları gerekir.

Sonuç olarak, her iki araştırma tarzı da sosyal dünya anlayışımızı zenginleştirir. İktisatçılar ve diğer akademisyenler, birbirine yakın disiplinlerde yapılan işleri reddetmek veya küçümsemek yerine, akademik yaklaşımlarının çeşitliliğini benimsemelidirler.

 

 

 

Kaynak: Project Syndicate 

 

 

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun