Anasayfa Makale Kur’an-ı Kerim Işığında İsraf ve Cimriliğin İktisadi Sonuçları

Kur’an-ı Kerim Işığında İsraf ve Cimriliğin İktisadi Sonuçları

by

TÜKETİCİLERİN İHTİYACINDAN FAZLASINI ALIP İSRAF ETMESİ DURUMU

Bu birinci durumda tüketicilerin davranış şeklini açıklayacak olursak; toplumdaki bir kesimin ihtiyacından fazla ürün alarak israfa neden olması sonucu toplumun diğer kesimi bu ürünü ya ihtiyacından daha az tüketecek ya da hiç tüketemeyecektir. Daha açık anlaşılması için şu örneği verebiliriz. Bir sınıfta 20 kişi olduğunu, sınıfa 20 dilim pasta geldiğini ve pastanın her bir diliminin açık artırma şeklinde satışa sunulacağını varsayalım. Sınıfın israf etmeden tüketeceği pasta miktarı 20 dilimdir. Sınıfta satın alma gücü daha fazla olan veya israfı alışkanlık hâline getiren öğrenciler tüketemeyeceği hâlde ihtiyacından daha fazla pasta alırlarsa yeteri kadar pasta olmadığından diğer öğrenciler pasta almaktan ve yemekten mahrum kalacak, aynı zamanda pasta az olduğundan fiyatı yükselecektir. Durumu iyi olan veya israfı alışkanlık hâline getirmiş 5 birey tüketemeyeceği hâlde tüm pastaları alsa, diğer 15 kişi pasta tüketemeyecektir. İşte israf da aynı şekildedir. Burada bahsedilen tasarruf yapmak değil israftan kaçınmaktır. Evimizde tüketemeyeceğimiz kadar gıda maddesi alıp daha sonra bozulunca çöpe atıyorsak bu ürünleri tüketecek maddi durumu zayıf bireylerin ekmeğini çöpe atmış olmuyor muyuz?

Elektronik aletlerde, elbisemizde veya ayakkabımızda ufak bir sıkıntı gördüğümüz zaman tamir ettirmek yerine çöpe atıp yenisini almaktayız. Biz bunları çöpe atmak yerine tamir ettirsek, ülkemizin hatta dünyamızın kıt kaynaklarını daha verimli kullanmış oluruz. Bunları tamir ettirdiğimiz zaman sadece para transferi yapmış oluruz. Para birimizin cebinden çıkıp diğerimizin cebine girer. Bu sayede istihdam da sağlanmış olur ve aynı şekilde doğadaki kaynakları da tüketmemiş oluruz. Ayrıca hammaddesi bununla aynı olan veya yakın olan birçok ürünün de fiyatı artmamış olur. Bu da gelecek yıllarımıza ve gelecek nesillere daha çok kaynak bırakmakla neticelenir. Özellikle ithâl edilen ürünleri çöpe atıp yenisini almak dış ticaret açığımızın artmasına neden olacaktır.

Hz. Muhammed (sav) , “ Nehir kenarında abdest alıyor bile olsanız bir damla suyu israf etmeyiniz.” (Ahmed b. Hanbel, el-Musned, II-221) buyurmuştur.

Evde su damlıyor ise damlayan yeri yaptırma maliyeti ne kadar çok olursa olsun su israf olmasın diye yaptırmalıyız. Örneğin kiracı olduğumuz evdeki musluk su damlatıyor ve bunu yaptırma maliyeti 100 TL olsun. Musluktan damlayan su en az 10 yıl damlasa bile damlayan suyun maliyeti en fazla 100 TL’ye ulaşacak. Biz bu evde on yıldan daha az oturacaksak burada ekonomik kârımıza bakmayacağız, toplumun kârını düşünüp suyun boş yere israf olmaması için musluk tamircisi çağırıp musluğu tamir ettireceğiz. Toplumdaki tüm bireyler kendi ekonomik kârını düşünüp yukarıdaki örnekte olduğu gibi suyun damlamasına göz yumarsa bir gün tonunu 3-5 TL’ye tükettiğimiz suyun litresini bu fiyata tüketmek zorunda kalabiliriz. Burada su sadece bir örnektir, tüm malların israfından kaçınmalıyız.

Resmî ve özel kurumlarda lavabo vb. yerlerin ışıklandırmaları sürekli açık olmamalı, lavaboya biri girdiği zaman otomatik lavabonun ışığı yanmalı ve kimse yokken sönmeli, aynı şekilde musluklarda kişi elini uzattığı zaman musluktan su akmalı ve asansörlerde de aynı şekilde tek kişi kullanımını engelleyici otomatik tedbirler alınmalıdır. Örneğin asansör 500 kilo üzeri olduğu anda hareket etmeli veya 10 saniye sonra hareket etmelidir. Bu iki kriterden birine ulaştığı anda hareket etmelidir. 500 kiloyu bulduğu anda direkt hareket etmeli bulamadıysa 10 saniye sonra hareket etmelidir. Bu 10 saniye süresi arttırılabilir veya eksiltilebilir. Kendimize ait olmamasına rağmen kullanılmadığı hâlde açık kalan musluk, lamba gördüğümüz zaman bunların israf olmaması için kapatmalıyız. Kendi otomobilimizle işe ve benzeri yere giderken akrabalarımızdan, komşularımızdan veya bize zarar vermeyeceğinden emin olduğumuz aynı yönde giden kişileri de arabamıza davet edip onları da götürmemiz kıt olan kaynakların verimli kullanılmasını sağlayacaktır. Bize ait olsun veya olmasın israfına engel olduğumuz her bir ürünü gelecekte biz ve gelecek nesiller daha ekonomik tüketecektir.

Farklı bir açıdan bakarsak, israf eden kişi de iki yönlü zarara uğramaktadır. Birincisi israf ettiği miktara isabet eden parasını çöpe atmış olacak, ikincisi ise ihtiyacı olmayan ürüne talep yaratarak bu ürünün fiyatının artmasına neden olacaktır. Yani israf etmekle o ürünü daha sonra hem daha pahalıya alacak hem de fiyatı artan bu ürünle üretimde kullanılan hammaddesi yani girdisi aynı olan ürünlerin de maliyetini arttıracak ve o ürünleri de daha pahalıya alacaktır. Aldığımız ancak kullanmadığımız bir malı çöpe atmanın israf olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Ancak değişik alternatiflerimiz varken daha fazla kaynak tüketerek ihtiyacımızı gidermek de bir israftır. Tüm mallarda ihtiyaçlarımızı giderirken daha ucuz olan alternatifleri değil, daha az kaynak tüketilen alternatifleri ekonomik imkânlarımız ölçüsünde tercih etmeliyiz. Bu duruma birkaç uygulama örnekleri verilmiştir.

TÜKETİCİLERİN İHTİYACI VE ALIM GÜCÜ OLDUĞU HÂLDE İHTİYACINDAN DAHA AZ TÜKETMESİ DURUMU

Tüketiciler arasında bazı kişilerin ihtiyacı olduğu hâlde tüketimde bulunmaması öncelikle malın fiyatını düşürecektir. Bu durumdan ilk başlarda tüketiciler kârlı çıkacaklardır. Ancak, malın fiyatının düşmesi sonucu yeni üreticiler piyasaya girmeyecek, eski üreticiler de küçülme yoluna gideceği için ilerleyen zamanlarda malın fiyatı düşmeyecek, hatta yükselecektir. Bu durum aşağıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır.

Üreticiler açısından olayı değerlendirdiğimizde, tüketicilerin kendi ihtiyaçlarından daha az tüketmeleri hâlinde yani ürünü tüketme ihtiyacı var ve ürünü alabilecek alım güçleri de varken tüketecekleri miktardan daha az satın almaları hâlinde arz durumu ne olacaktır? Bu durumda tüketiciler ürünü daha az talep ettikleri için ürünün fiyatı düşecektir. Fiyatın düşmesi sonucunda üreticiler daha az mal arz edecekler yani daha az üreteceklerdir. Sonuç olarak bazı firmalar küçülme yoluna gidecek ve işçi çıkaracak bazı firmalar ise fiyatın düşmesi sonucunda kâr edemeyecekleri için tamamen üretimden vazgeçecekler, kepenk kapatacaklardır. İşte görüldüğü gibi tüketicilerin alım güçleri ve ürüne ihtiyaçları olmasına rağmen ürünü talep etmemeleri bazı kişilerin işsiz kalmasına neden olacaklar. İhtiyaç duydukları miktardan daha fazla satın alıp tüketmemeleri hâlinde ise kaynaklar israf olacaktır. “ Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.’’ (Furkân 25/67). Ayet-i kerimede belirtildiği şekilde israf etmeden ve cimrilik yapmadan ihtiyacımız kadar (ihtiyacımızdan da az olmayacak şekilde) tüketirsek ekonomide istikrar olacaktır. Bu durum grafikle açıklanmıştır.

Tablo 13: Bal Üreticisinin Talep Miktarındaki Azalışa Göre Değişen Üretim Miktarı

Grafik 4: Bal Üreticisinin Talep Miktarındaki Azalışa Göre Değişen Üretim Miktarı

Bal stoklanma imkânı olduğu için ve arı kovanlarından yılda birden fazla bal alınabildiği için arzın fiyat esnekliği vardır. Bal üreten çiftçilerin arz eğrisi ve bal talep eden tüketicilerin talep eğrisi 30 birim fiyat üzerinde dengeye gelmiştir. Çiftçiler 30 birim fiyat üzerinden satış yaptıkları zaman kâr elde etmektedirler. Ancak, bal talep eden bazı tüketiciler bala ihtiyaçları varken ve bal alabilecek maddi duruma da sahip olmalarına rağmen bal almamışlardır. Bu kişilerin bal almaması sonucu talep eğrisi sola kaymış ve talep 2 hâlini almıştır. Bunun sonucunda fiyatlar 25 birime düşmüştür. Bu durumda, bulunduğu bölgede bol çiçek olan ve zaten köyde ikamet edip kovanları taşıma maliyeti olmayan arıcılar bu fiyattan kâr ederken, bunun dışındaki diğer arıcılar çok düşük bir kâr elde etmiş veya hiç kâr edemez duruma gelmişler, hatta bazı arıcılar bu fiyattan zarar etmeye başlamışlardır. Çok düşük kâr eden veya zarar eden arıcılar bal üretmekten vazgeçmişlerdir. Birçok üreticinin üretimi bırakması üzerine arz eğrisi sola kaymıştır. Yeni denge noktası 100 birim miktar üzerinde 40 birim fiyatta oluşmuştur. Bazı kişilerin ihtiyaçları ve alım güçleri varken bal almaması hem bal fiyatını yükseltmiş hem de bazı arıcıları işsiz bırakmıştır. Bal fiyatının yükselmesine ve bu arıcıların işsiz kalmasına kim sebep olmuştur? Bazı arıcıların işi bırakması ile birçok bal kovanı da çöpe gitmiş yani kaynaklarımız israf olmuştur. Bu duruma bala ihtiyacı olmasına rağmen ve alım güçleri varken alım yapmayan kişiler sebep olmuştur. Eğer bu bireyler ayet-i kerimede buyrulduğu gibi hareket etselerdi bal fiyatı artmayacak ve bal üreticilerinin işsiz kalmasına neden olunmayacaktı. Ayrıca arılar çiçekler ve bahçeler için vazgeçilmez bir görev üstlenmektedir. Arıcılar iş yapmayınca arı sayısı da düşecektir. Arıların azalması doğa için iyi bir sonuç olmayacaktır.

Pasta ihtiyacı olan bir kişi pastanede 50 TL’ye satılan pastayı almak yerine 30 TL’ye malzemelerini marketten alıp evde kendi yaptığında sürekli pasta yapmadığı için artan malzemeleri çöpe atmış olsa bile aslında ekonomik olarak kârlı olduğunu düşünebilir. Ancak toplumu zarara uğratmaktadır. Çünkü kişi çöpe attığı her malzeme ile üretilmiş olan bir kaynağın tüketilmeden çöpe gitmesine, bazı kişilerin bu ürünleri tüketmemesine veya az tüketmesine neden olacaktır. Bu sadece bir örnektir, yaptığımız her bir fiilde kendimizin değil toplumun yararını da göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz. Ayrıca pastaneden alışveriş yaparak orada daha fazla bireyin çalışmasını sağlamış oluruz. Siz pastaneden pasta yerseniz orada çalışan işçiler de sizin sayenizde bir ekmek yiyecektir.

Aynı şekilde self servis çalışan bazı yerler karton veya plastik bardak, tabak, bıçak, çatal kullanarak daha az işçi çalıştırarak kârlı olmaktadırlar. Ancak bu durumun ülkenin servetine zararı olmaktadır. Çünkü bunu yapmak yerine 1 veya 2 kişiyi işe alarak daha az kaynak tüketerek ülkenin servetini harcamamış olacaklardır. Çünkü emek faktörü ülkemizde fazladır.

Son dönemde teknolojinin gelişmesi ile üretim artık makinalarla yapılmaktadır. Ancak az da olsa el emeği ile üretimde yapılmaktadır. Örneğin el emeği ile dokunan halı, el emeği ile yapılan kundura ve benzeri gibi. Üretimde makine kullanılmadığından uzun süre emek verilerek halı üretildiği için maliyeti daha yüksek olmakta bu da fiyata yansımaktadır. Bazı tüketiciler el ile dokunan halı ile makinada üretilen halı arasında çok bir fark görmezken bazı tüketiciler el ile dokunan halıyı beğenmektedirler. İşte maddi durumumuz iyi ve el ile dokunan halıyı beğenmişsek burada fiyatına bakmaksızın el ile dokunan halıyı tercih etmeliyiz. Çünkü halı üretilirken makine, enerji ve benzeri kaynaklar tüketilmeden sadece el emeği ile halı üretilmiş, dünyamızda daha az kaynak tüketilerek üretim yapılmıştır. Ayrıca el emeği ile dokunan halıyı almakla istihdam da sağlamış oluruz. Burada halı bir örnektir. Maddi durumumuz iyi ise fiyatı daha pahalı olmasına rağmen bu ve buna benzer üretim kaynaklarını az kullanılarak üretim yapılan ürünleri tercih etmeliyiz.

Üretimde ne kadar emek ve ne kadar teknoloji ile üretim yapılacağının analizi iyi yapılmalıdır. Bir buğday tarlasına ekim yapabilmek için bir insan günlerce çalışsa tarlayı hazır hâle getiremez ancak bir traktör birkaç saat içinde dönümlerce tarlayı sürebilir. İşte bu gibi alanlarda, teknoloji yoğun üretim yapılmalıdır. Ancak teknoloji ile emek arasında üretimde çok az bir zaman farkı var ise burada emek yoğun üretim tercih edilebilir. Basit bir örnek vermek gerekirse bir lokantada patates soyma makinası ile patatesleri soymak bir saat iken insan gücü kullanılarak soymak dört saat ise emek yoğun bir üretimin tercih edilmesi daha mantıklı olabilir. Şöyle ki patates soyma makinesi bol su ve elektrik harcayarak üretimini gerçekleştirmektedir. Dünyamızda ve ülkemizde elektrik ve su kaynakları kıttır ancak emek kaynağı fazladır. Burada üç saat kazanmak yerine üç kişi çalışan bir lokantaya bir dördüncü kişiyi alıp alınan bu işçiye bu ve buna benzer işleri yaptırarak ülkemizdeki kaynakların daha verimli kullanılmasına katkı sağlanacaktır. Burada kullanılan her bir fazla enerji sonucunda enerji ile üretim yapılan tüm sektörlerde maliyet artışı yaşanacaktır.

Süleyman Hilmi KARA

 

(Bu metin makaleden alıntıdır. Makalenin tamamına kaynaktaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.)

Kaynak: Dergi Park

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun