İslam dini, özel mülk edinimi ve sermayeyi kötüleyen sosyalizm ya da sermayeyi ve kar maksimizasyonunu hayatın temeline koyan kapitalizm gibi sistemlerin aksine mal ve mülk edinimi ile sermayenin meşru üretim faktörleri arasında sayılması konusunda mutedil bir yaklaşım ortaya koymuştur.
İslam, insanın bütün doğal ve fıtri ihtiyaçlarını gidermede onu kısıtlamamış, mutlaka ona meşru alternatifleri serbest (mubah) bırakmıştır. Bu çerçevede İslam hukuku ve iktisadı da mal edinme ve bunu istediği şekilde harcama ve üzerinde dilediği şekilde tasarrufta bulunma konusunda hayatın temel gereksinimlerini tanıyan bir değerlendirme ortaya koymuş ve bunları en tabii ve meşru haklar arasında saymıştır.
İslam dini mal ve mülk edinmeyi sadece meşru saymakla kalmamış onu çok sıkı bazı kurallarla koruma altına almıştır. Şöyle ki; İslam’ın mutlaka korunmasını istediği ve birçok emredici ya da yasaklayıcı hükmün ve müeyyidenin üzerine bina edildiği beş temel zaruri (vazgeçilmez) ilkesi bulunmaktadır.
Bunlar dinin korunması, canın korunması, aklın korunması, neslin korunması ve malın korunmasıdır. Bunlara fıkıh usulü ilminde (İslam hukuk metedolojisi) “zaruriyat-ı diniyye” veya İslam hukukunun maksatları anlamında (makasıdü’ş-şeria) denilmiştir.
Kuran-ı Kerim’de ve sünnette özel mülkiyete saygı gösterilmesi gerektiği ve özel mülkün korunduğu, birçok kez farklı ayet ve hadislerle vurgulanmıştır. Örneğin bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.v), “Bir Müslümanın diğer bir Müslümana; malı, ırzı ve canı haramdır. Bir Müslümanın din kardeşini hor görmesi ona günah olarak yeter” buyurmuştur.
Diğer yandan kişinin canını koruma görevi bulunduğu gibi malını da dış tehditlere karşı koruma ve kollama görevi bulunmaktadır. Hatta malına yönelik tehditlerle mücadele ederken haksız yere öldürülmesi halinde ona şehitlik mertebesi verilmiştir. Bu durum bir hadisi şerifte “Malı uğruna öldürülen kimse şehid olur” ifadeleriyle dile getirilmiştir.
İslam hukukunda mal ve mülk edinme bu kadar önemli ve korunmuş bir hak olmakla birlikte bu durum kişinin her istediği gibi mal edinmesinin, harcamasının veya kısaca malı üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunmasının ucu açık bir şekilde serbest olduğu anlamına gelmez. Buna göre mal edinimi ve tüketimi konusunda dini açıdan “meşruiyet”i sağlamak gerekmektedir.
Bu şartı ihlal eden durumlar kesinlikle yasaklanmıştır. Kuran-ı Kerim’de haram kılınmış durumların tamamı “batıl (haksız) yol ve yöntemler” olarak dile getirilir. Bu husus Nisa Suresi 29. ayette şöyle dile getirilir: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir”
Meşru Mal Ediniminde Faiz Hususu
Genel olarak “batıl yol” ifadesiyle dile getirilen bu hususlar konuya ilişkin detaylı düzenlemeler yapan ayet ve hadislerde ayrıca düzenlenmiştir. Hiç kuşkusuz bunların başında faiz yoluyla kazanç elde etmek bulunmaktadır.
İlgili ayetlerde faizin gerçekte malı artırmadığı, faiz alanların Allah ve Resulü ile harp (savaş) halinde bulunduğu; hadislerde ise faizin insanı helake sürükleyen yedi büyük günahtan biri, sadece faizi alan ve verenin değil, aynı zamanda faizli işleme katiplik ve şahitlikte bulunmak suretiyle destek olanların da Allah’ın rahmetinden uzak ifade buyurulmuştur.
Mal edinimi konusunda faiz dışında kumar, karaborsacılık (ihtikar), ölçü ve tartıda hile yapmak, yetim malı yemek, gerçek müşteri olmadığı halde muvazaalı bir şekilde böyleymiş gibi görünerek fiyatın artmasına neden olmak (neceş) gibi özünde başkasının malını haksızlıkla yeme mahiyetinde birtakım yasaklamalar da bulunmaktadır.
Ayrıca bir malın, gerektiği yerde gerektiğinden az harcanması (cimrilik) ile savurganlıkla boş yere harcanması (israf) yasakları da malın kullanımı ve tasarrufu ile ilgili İslami yaklaşımın nasıl olduğu konusunda fikir vermektedir.
Hz. Peygamber’in (s.a.v) mal kazanma ve harcamada meşruiyet ve dürüstlük kurallarına riayet eden tüccar hakkındaki müjdeleyici bir hadisinde de olduğu gibi; “Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tacir, peygamberler, sıddiklar ve şehitlerle beraberdir.”
PROF. DR. ABDULLAH DURMUŞ
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü
İslam Ekonomisi ve Finansı Anabilim Dalı Başkanı
Kaynak: Katılım Finans