Dindarlığı tüm yönleriyle ölçmek zor olsa da ülkemizde çeşitli araştırmalar ile dindarlık düzeyine dair veriler üretilmektedir. Bu araştırmalara “Türk Popüler Dindarlığı Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Çorum Örneği” ve “Üniversite Öğrencilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu: Din Psi17kolojisi Açısından Bir Değerlendirme” başlıklı doktora tezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) tarafından yapılan “Türkiye’de Dinî Hayat Araştırması” ve “Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık” başlıklı çalışmalar örnek olarak verilebilir. Dindarlık düzeyi bu araştırmalarda genel olarak katılımcıların çeşitli sorulara verdikleri yanıtlar üzerinden ölçülmeye çalışılırken akla şu soru gelmektedir: Dindarlığı kişilerin finansal kararları üzerinden değerlendirmek mümkün müdür? Bu soruya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) yayınladığı katılım bankaları ve bankacılık sektörünün toplam mevduatları ve kullandırılan kredi tutarları dikkate alınarak yanıt aranmaya çalışılmıştır.
Temel görevi din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet mekânlarını yönetmek olan Diyanet İşleri Başkanlığı en son 2014 yılında dini hayat ile ilgili araştırma yapmıştır.[1] Araştırma, ülke sınırları içerisinde ikamet eden ve 18 yaşından büyük bireyleri kapsamıştır. Araştırmanın amacı dinî hayatın belli başlı unsurlarını ve yönelimleri tespit ederek başkanlığın hizmet kalitesini arttırmaktır. Bu araştırmaya göre katılımcıların %87,5’i dindar olduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan bu araştırmada faizle ilgili sadece bir soru yer almış ve bu soruya verilen yanıtlar mezhep, yerleşim birimi ve eğitim durumu gibi kıstaslarla birlikte analiz edilmiştir. İlgili araştırmada katılım bankacılığı ile ilgili soru bulunmamaktadır. Hâlbuki bankacılık işlemleri için katılım bankalarını tercih eğilimi dindarlık düzeyine dair faiz hassasiyeti çerçevesinde fikir verip bu yazının amacı olan finansal kararlar üzerinden dindarlık değerlendirmesini zenginleştirebilirdi. Söz konusu araştırmada katılımcılara sorulan “birinden borç almaktansa az faizli kredi çekmeyi tercih ederim” sorusuna katılımcıların %59,7’si katılmıyorum cevabını vermiştir. Ayrıca aynı soruya verilen yanıtlar tabi olunan mezhep açısından değerlendirildiğinde Şâfiî mezhebine tabi olanların daha yüksek oranda (%79,6) “katılmıyorum” cevabı verdiği görülmektedir. Bu oran Hanefî mezhebine tabi olanlarda %58,8 olarak gerçekleşmiştir. Bu farkta Hanefi mezhebinde enflasyon oranında faizin caiz sayılacağına dair fetvanın etkisi olabilir.[2]
Ülkemizde yapılan dindarlık araştırmalarının sonuncusu ise 2023 yılı Mart ayında yayınlanan “Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık” başlıklı çalışmadır.[3] Akademik bir anlayışla hazırlanmış çalışma, önemli sonuçlar barındırmaktadır. Türkiye genelinde 1942 kişi ile yapılan anket çalışması sonucunda dindarlıkla ilgili genel sonuçların yanı sıra dindarlık pratikleri, başörtüsü, laiklik ve toplumsal cinsiyet algıları gibi konularda sonuçlar raporlanmıştır. Araştırmaya göre Türkiye geneli dindarlık oranı %61 iken en dindar bölgemiz %80 ile Kuzeydoğu Anadolu ve en az dindar bölgemiz %46 ile Batı Marmara bölgesidir. Kırsal bölgelerde dindarlık %78’lerde iken bu oran kentlerde %61’dir. Araştırmanın “Kimlikler” başlığı altındaki bölümü de ilginç sonuçlar içermektedir. Mesela kendini “Müslüman” olarak ifade edenlerin oranı %80 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 2014 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan araştırmadaki sonuçlarla kıyaslandığında dindarlık düzeyimizin gerilediği anlaşılmaktadır. Bu durumda dilimize pelesenk olmuş “%99’u Müslüman ülke” ifadesini “%80’i Müslüman ülke” ifadesi ile değiştirmek durumundayız. En azından en güncel olan bu araştırmaya göre. Bu azalış aşağıda oranları verilen finansal rakamlarla uyumlu görünüyor. Aynı araştırmada ayrıca “Dini Pratikler” ve “Dinsel Pratikler” başlıkları yer almaktadır. Bu başlıklar altında namaz ve oruç gibi ibadetlerin yanı sıra mevlit okutmak ve hacamat yaptırmak gibi dindarlık göstergesi olarak kabul edilen uygulamalara dair sorular yer alırken çalışmanın hiçbir bölümünde faiz pratiği ile ilgili bir soru ve bu soruya verilen yanıt bulunmamaktadır. Bu tespiti sonraki araştırmalarda anket sorularına faiz pratiğinin de eklenmesi için bir çağrı olarak sunmuş olalım. Çünkü faiz yasağı, uyulmaması durumunda Allah’a ve Rasulüne (s.a.v.) savaş açmak kadar büyük bir günah olarak sayılmış (Bakara Sûresi-279) önemli bir meseledir ve dindarlık araştırmalarında soru olarak yer almalıdır kanımca.
Peki, günlük hayatımızdan hükümet politikalarına kadar geniş bir alanı ilgilendiren faiz yasağı bu kadar önemli bir mesele iken dindarlık araştırmalarında neden faizle ilgili sorular ve sonuçlar yok? Bu sorunun yanıtını ilgili araştırmaları yapan araştırmacılara bırakarak soruyu şöyle değiştirmek istiyorum: Faiz söz konusu olduğunda dindarlığımızı sorgulamanın başka bir yolu yok mu? Bu soruya cevap bulmanın zor olduğunun farkındayım ancak kesin yanıt bulamasak da bazı istatistiki verilerle yorum yapmamızı sağlayacak emarelere ulaşmak mümkün görünüyor. Örneğin BDDK’nın yayınladığı aylık bültenlerdeki katılım bankaları ve bankacılık sektörünün toplam mevduatlarını ve kullandırılan kredi tutarlarını[4] dindarlık araştırmalarının sonuçları ile kıyaslayarak sorunun yanıtına dair ipuçlarına ulaşabiliriz. “Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık” araştırması 2021 yılı Aralık ayı ile 2022 yılı Mayıs aylarını kapsadığı için dikkate alınan BDDK 2022 Mayıs ayı verileri incelendiğinde bankacılık sektörünün yurtiçi yerleşiklerden topladığı mevduatların sadece %10,79’u katılım bankalarına ait iken yurtiçi yerleşiklere kullandırılan kredilerin sadece %7,46’sının katılım bankalarına ait olduğu görülmektedir. Faiz hassasiyeti olmayanların da katılım bankalarından hesap açtıkları düşünülürse bu oranlar daha da düşebilir. Ayrıca toplam mevduatlar içerisinde gerçek kişiler, resmî kurumlar ve ticari kuruluşlar da yer almaktadır. Esas alınan dindarlık araştırması kişilerin dindarlığını ölçmeye çalıştığı için gerçek kişilerin mevduatlarını dikkate aldığımızda oran 9,46’ya düşmektedir. Yine kişilerin dindarlığı söz konusu olduğu için sadece tüketici kredileri dikkate alındığında katılım bankalarının kullandırdığı kredi oranı %4,41’e düşmektedir. Burada şuna değinmekte yarar var. Yorumlanan bu oranlar tek başına dindarlığımızı ölçmeye yetmez, ama fikir verebilir. Bu konudaki fikrimizi netleştirecek olan adım ise dindarlık araştırmalarında finansal tercihlerimizi de kapsayan sorular sormak ve bu sorulara verilen yanıtlarla diğer inanç ve ibadet konularındaki yanıtları karşılaştırmak.
Sonuç olarak rakamların bir konunun tüm yönlerini açıklayamayacağı malum. Ama yine de rakamlar bizlere bir şeyler söyleyebilir. Yukarıda dikkatlerinize sunulan oranlar katılım bankalarının işleyişleri ile ilgili sorunlar ve bu bankalarla ilgili algılarımız olumsuz olsa da bize finansal kararlarımız noktasında pek de dindar olmadığımızı söyler niteliktedir. Dindarlık araştırmalarına faizle ilgili pratikleri ilgilendiren sorular ekleyerek daha net bir sonuç elde edebiliriz elbette. Ama dikkatlerinize sunulan istatistiki veriler en azından şimdilik İslami finans açısından dindarlık seviyemizin iç açıcı olmadığını göstermektedir.
Kaynakça
[1] Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı. (2014), Türkiye’de Dini Hayat Araştırması.
[2] İbn Âbidîn, Redd’ul Muhtâr.
[3] Nişancı, Z. (2023), Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık.
[4] BDDK. (2022), Aylık Bülten, https://www.bddk.org.tr/BultenAylik, Erişim Tarihi: 10.08.2023
Uğur ÇOBAN
* Yazarların görüşleri kendilerini bağlar.