Anasayfa Araştırma Ekonominin Temel Kavramlarına Hz. Peygamber’in (sas) Sünneti Perspektifinden Bir Bakış: Emek Kavramı Örneği

Ekonominin Temel Kavramlarına Hz. Peygamber’in (sas) Sünneti Perspektifinden Bir Bakış: Emek Kavramı Örneği

by

Emek-Ücret

Ücret; işçiye îfa ettiği iş nedeniyle verilen, para veya para ile ölçülebilmesi mümkün olan, önceden kararlaştırılmış, sonradan anlaşmazlığa düşülmeyecek şekilde açık ve bilinir olan karşılık olarak tanımlanabilir (Ali Bardakoğlu 2000, c. 21/385). Sabahattin Zaim ücreti: “Teşebbüsün kâr ve zararına bağlı olmayan ve müteşebbis tarafından emek sahibine, istishal olunan malın satışı beklenmeden ödenen müemmen gelir” şeklinde tarif etmiştir (Sabahattin Zaim 1971, 162). Ücret kelimesi daha çok dünyevi bir karşılık için kullanılırken, uhrevi açıdan karşılıklar için ise ecir kelimesi kullanılmaktadır.

İslâm öncesi Arap toplumunda da kölenin ücretle kiralanması veya emeğin ücret karşılığında istihdam edilmesi gibi âdetler yaygın bir şekilde uygulanmaktaydı. Emeğin değeri veya başka bir deyişle ücret konusunda Hz. Peygamber (sas) sosyal hayatın olağan akışı içerisinde yaygın olarak uygulanan bu yöntemlerde değişikliğe gitmemiş, harama, aldatmaya yol açabilme potansiyeli olan sözleşmelere müdahale ederek, dini ve ahlâkî açıdan adalet ve hakkaniyete uygun bazı temel ilkeler koymuştur. Kur’an’da 105 yerde tekil ve çoğul olarak tekrarlanan “ecir” kelimesi genelde uhrevi yönden karşılık anlamında kullanılırken dünyevi ücret anlamında çok az yerde tekrarlanmaktadır. Talak suresi 6. Âyette geçen sütanneye ücret ödenmesi, Zuhruf suresi 32. Âyettte geçen “… Birbirlerine iş gördürmeleri için …” ifadesi yine Kasas suresi 23-29. Âyetlerde anlatılan Hz. Musa’nın (as) Hz. Şuayb’ın (as) yanında ücret karşılığında sekiz-on yıl çalışması müfessirler ve fakihler tarafından ücretle çalışmaya doğrudan ve dolaylı olarak işaret eden ve ücretle çalışmanın meşruiyetini gösteren âyetler olarak tespit edilmiştir (Ali Bardakoğlu 2000, c. 21/379). 

Hiç şüphe yok ki ücret meselesi işçi ile işveren arasındaki en mühim konuların başında gelmektedir. İbn Ömer’den (ra) gelen bir rivayette Allah Rasûlü (sas): “İşçiye ücretini teri kurumadan ödeyin” (İbn Mâce 2010, Ruhûn, 3) buyurarak işverenin belki de yapması gereken ilk görevinin işçinin hakkını bekletmeden zamanında ödemesi olduğuna dikkat çekerek, emretmiştir. Hatta belirli bir görevi îfa eden bir kişi, ben “bu işi sırf Allah rızası için yapıyorum. Bu nedenle de bir ücret talep etmiyorum” dese bile ona ücretinin verilmesi gerekmektedir. Nitekim Hz. Ömer’in (ra) yaptığı bazı işler karşılığında Hz. Peygamber’in (sas) ücret vermesi, onun da Allah rızası için yaptığını gerekçe göstererek bu ücreti kabul etmemesi sonucunda Hz. Peygamber (sas) bu ücreti kabul etmesini istemiştir (Görmez, Özafşar, ve vd. 2020, 316). 

Rasûlullah (sas) başka bir hadisinde ise “İş esnasında da o iş için alacağı ücreti de bildirin”(Nesâî 2010, Müzâraa, 44) şeklinde uyarıda bulunmuştur. Rasûlullah’ın (sas) bu uyarısı, sadece işçinin alacağı ücret değil, işçi ile işveren arasında doğabilecek; işe alım şartları, çalışma koşulları, dinlenme saatleri, haftalık, yıllık tatiller, alacağı ücret ve zamlar konusunda hem işçi hem de işvereni korumaya yönelik tedbirlerin alınması kapsamında değerlendirilebilir (Görmez, Özafşar, ve vd. 2020, 317). 

İslâm’dan önceki toplumlara bakıldığında toplum; efendiler ve köleler olarak iki sınıfa ayrılmış, tarım, ticaret, ev işleri gibi üretim faaliyetlerinin ana unsurunu da köleler ve onların emeği oluşturmaktaydı. Efendiler parayla alınıp satılan, çok kötü şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışan, hiçbir hakka sahip olmayan kölelerin emekleriyle geçiniyorlardı. İslâm esaslarının Medine devletinde hayata geçmesiyle Hz. Peygamber (sas) hiçbir karşılığı olmadan efendileri için çalışan köleleri, ücretli işçi saymayıp efendileriyle aynı seviyeye çıkararak bir dost, bir iş ortağı haline getirecek onların hayat standartlarını yükseltecek, onları özgürleştirecek bir program ortaya koymuştur. Toplumun iktisadi olarak ihtiyaçlarının görülmesi sebebiyle kendi işinin sahibi, yaptıkları iş karşılığında ücret alan zanaatkâr kesime bir yasak getirmemiş, ücret karşılığında çalışmayı kaldırmamıştır. Medine devleti kurumsallaşmaya başladığında ise devlet memurlarıyla ilgili hak ve yükümlülükleri ortaya koymuştur (Khan 2017, 89). 

Bu konuda gelen bir rivayet şöyledir: Ma‘rûr b. Süveyd şöyle demiştir:

“Biz Rebeze’de Ebû Zer’e (el-Gıfârî) (ra) gittik. Üzerinde bir hırka vardı ve kölesinin üzerinde de bunun aynısından vardı. Biz: ‘Ey Ebû Zer, eğer bu iki hırkayı bir araya getirsen bütün bir kıyafet olurdu.’ dedik. Bunun üzerine bize: ‘Kardeşlerimden biriyle aramda bir münakaşa oldu. Onun annesi acem idi ve ben onu annesi sebebiyle yerdim. O da beni Hz. Peygamber’e (sas) şikâyet etti. Ben Hz. Peygamber ile karşılaştığımda bana şöyle dedi: ‘Ey Ebû Zer, sen kendinde cahiliye (günleri kalıntıları) bulunan bir kimsesin.’ Bunun üzerine ben: ‘Ey Allah’ın Resûlü, (başkalarına) hakaret eden kimsenin kendi annesine babasına hakaret ederler.’ dedim. (Hz. Peygamber (sas)) ‘Ey Ebû Zer, sen kendinde cahiliye (günleri kalıntıları) bulunan bir kimsesin. Onlar (senin kölelerin ve hizmetçilerin) senin kardeşindir. Allah onları senin himayene vermiştir. Onları kendi yediklerin ile besle, kendi giydiklerinle giydir ve onları güçlerinin yetmeyeceği şeylerle sorumlu tutma, eğer böyle yaparsan onlara yardım et.’”(Buhârî 2015, Itk, 15).

İslâm hukukunda sadece çalışan insanlar değil; herhangi bir işte çalıştırılan hayvanların haklarını korumak amacıyla da tedbirler alınmış, hayvanına gücünden fazlasını yükleyenlere de devletin müdahale etmesi gerektiği belirtilmiştir (Sayım Yorğun 2019, 26).

İslâm iktisadında ise emek, asla bir mal gibi değerlendirilmemiş, mal gibi alınıp satılan veya arz ve talep dalgalanmalarına göre fiyatı artıp azalan bir faktör olarak telakki edilmemiştir. İslâm prensip olarak piyasaya müdahaleyi hoş karşılamaz. Bu durum emek piyasasında da böyledir. Ancak piyasada ücret dengesi işçilerin aleyhine ciddi bir şekilde bozulursa devlet aynı veya benzer işi yapanların aldığı ücreti işçiler adına işverenden talep edebilir. Hz. Peygamber’in (sas), pazarların denetlenmesi için kurduğu hisbe teşkilatı marifetiyle pazarlarda işçisine aşırı yük yükleyen veya iş yaptırıp ücretini ödemeyen kişilerin tespit edilip engellemesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir (Sayım Yorğun 2019, 24).

Emek-ücret ilişkisiyle ilgili olarak kapitalist ülkelere bakıldığında bu ülkelerin kalkınmalarını, ilk dönemlerde kölelerin emeklerini, sanayi devrimiyle birlikte de ortaya çıkan işçi sınıfının emeklerini sömürerek oluşturduğu görülmektedir (Tabakoğlu 2010, 30) İslâm’da ise emeğin karşılığı, onun kira bedeli olan ücrettir. Emeğin karşılığı olan ücret emek sahibine tastamam ödenmediği zaman insan onurunu zedeleyen kölelik mefhumu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte insanlar arasında adâlet duygusunun zedelenmesinden dolayı huzursuzluk da sosyal çalkantıları beraberinde getirecektir. İslâm’da bu durumun önüne geçilebilmesi için bir takım maddi ve manevi tedbirler alınmıştır (İlhan Eroğlu ve Fatma Çelik 2018, 130). 

Bu cümleden olarak Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edilen bir hadiste Allah Resûlü (sas), işverenin emeğinden istifade ettiği işçinin hakkını zamanında ve tastamam ödemesi yükümlülüğünü dile getirerek şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle buyurdu: Üç sınıf insan vardır ki, kıyamet gününde ben onların hasmıyımdır: Biri, benim adıma yemin edip sonra ahdini bozar. İkincisi hür bir insanı köle diye satar da onun parasını yer. Üçüncüsü, bir işçiyi ücretle tutar, onu çalıştırıp işi tam yaptırır da, onun ücretini vermez”(Buhârî 2015, Buyû’, 106, İcâre, 10).

Aslında üretilen her zenginlikte bu zenginliği üretenlerin emeği ve o ölçüde hakları vardır. İslâm iktisadı emeğe dayanır (Tabakoğlu 2010, 23) Hz. Peygamber (sas) üretim ve emekle elde edilen zenginliğin tabana yayılarak âdil bir şekilde paylaşılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu meyanda Ebû Hüreyre’den (ra) nakledildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Köleyi yedirmeniz, (uygun bir şekilde) giydirmeniz ve gücünün yetmeyeceği bir görev vermemeniz elzemdir.”(Müslim b. el-Haccâc 1991, Eymân, 59).

Ücretin belirlenmesi kritik bir konudur. Çünkü insanlar emeklerinin karşılığında bu ücreti almaktadırlar. İslâm iktisadında da düşünürler, hem ücret veren hem de ücret alan kesimler açısından her iki tarafta da oluşabilecek tekellerin haksızlığa mahal vermemesi ve adaleti temin etmek için emeğin karşılığı olan ücretin alt ve üst sınırlarının belirlenebileceği konusunda hem fikirdirler. Ücretlerin alt ve üst sınırlarının emek piyasasında arz ve talebe göre belirlenmesinde bir sakınca yoktur. Ancak emeğin karşılığının asgari geçim için gerekli olan sınırın altına düşmesi durumunda sosyal adalet gereği bu duruma müdahale edilebilir (Ahmet Efe 2018, 204-5).

İşçi hakları ve ücretler hususunda Hz. Peygamber’den (sas) gelen çok ilgi çekici bir rivayet vardır. Bu rivayette Rasûlullah (sas) içinde işçi hakkına ve ona verilmesi gereken ücrete gösterilen hassasiyetin de bulunduğu bir olayı anlatmaktadır. Rivayetin konumuzla ilgili bölümü şöyledir: “Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken yağmura yakalanmışlar ve bir mağaraya sığınmışlar, peşinden de mağaranın ağzını dağdan düşen büyük bir kaya kapatmış. Üç arkadaş birbirine: Amellerimizi gözden geçirelim ve yaptığımız salih amellerle Allah’a dua edelim, belki Allah buradan bizi kurtarır demiş… Üçüncüsü de “Ey Rabbim! Bir ölçek pirince bir çırak tutmuştum. İşini bitirince benim tam kızgın olduğum bir anda: ‘Bana hakkımı ver’ dedi. Ben de onu azarladım ve ücretini almadan çekip gitti. Sonra ben onun hakkı olan pirinci ektim ve ondan elde ettiğim gelirle ona davarlar aldım ve bir sürü oldular. Bir gün hakkını istemeye geldiğinde çobanları ile birlikte davar sürüsünü kendisine teslim ettim. Eğer bunu senin rızanı kazanmak için yaptığımı biliyorsan, bize kayanın kalan kısmını da aç demiş ve kaya tamamen aralanmış da oradan kurtulmuşlar.”(Buhârî 2015, Enbiyâ, 55). Bu rivayette görüldüğü üzere işçinin hakkının gözetilmesi ve muhafaza edilmesi uhrevî açıdan Allah’ı razı eden ameller arasında zikredilmektedir. 

Ücret konusunda netice olarak insan, emeğinin karşılığını zamanında, tam bir şekilde almak ister. Eğer böyle olmazsa adaletsizlik ortaya çıkar. Bu durum da toplumsal huzursuzlukları beraberinde getirir. İslâm’da adalet ilkesi ön plana alınmak kaydıyla, işin niteliğine göre ağır veya hafif oluşu, işçinin işe sağladığı katma değer, verimlilik, ülkedeki geçim standartları, ülkenin ekonomik durumu gibi sebepler göz önünde bulundurularak, farklı emeğe farklı ücret ödenmesinde herhangi bir engel yoktur. Bu konuda ortaya çıkabilecek problemler de devlet otoritesi tarafından gerekli düzenlemeler yapılarak hakkaniyet çerçevesinde çözüme kavuşturulur (Sırım 2016, 778). 

Bu konuda önemli hususlardan birisi de çocukların çalıştırılması, yani günümüz tabiriyle çocuk işçi meselesidir. İslâm konuyu bir taraftan çocukların eğitim amacıyla yetiştirilip bir meslek sahibi olmaları yönünden, diğer taraftan ise, ücretsiz veya sosyal güvencesiz çocuk işçi çalıştırılması, onların emeklerinin sömürülmesi noktasında ele almış; buna karşı, çocuk yaştaki işçilerin zararlı işlerde çalıştırılamayacağını hükme bağlamıştır (Suat Erdem 2019, 20).

SONUÇ

İnsanoğlunun ilk çağlardan beri, iktisadi alanda çözmeye çalıştığı konuların en başında üretim, üretim sonucu ortaya çıkan değer ve bu değerin nasıl bölüşüleceği meselesi yer almaktadır. İnsanların bu meseleyi anlayış ve değerlendiriş biçimlerinde, içinde yaşadıkları zaman, coğrafya, sosyo-kültürel yapı ve inanç sistemleri etkili olmuştur, diyebiliriz.

İslâmî iktisat düşüncesinde emek kavramına yaklaşım temelde Kur’an ve Hz. Peygamber’in (sas) sünnetine dayanmaktadır. İslâm âlimleri bu kavramı, Allah’ın Kur’an da koyduğu temel prensipler ve Hz. Peygamber’in (sas) uygulamalarını esas alarak zamanın ve coğrafyanın şartlarına da uygun bir şekilde Allah ve âhiret inancı, adalet, hürriyet, sulh, dayanışma, fertlerin yararını zedelemeden toplumun yararını temin etme gibi temel prensipler çerçevesinde değerlendirmişlerdir.

-Modern iktisadi düşüncede insan, en az çabayla en fazla fayda elde edebilmeyi hedeflemektedir. Bu nedenle modern iktisadi düşüncede bir kişi eğer serveti varsa ve zenginse onun çalışmasına gerek yoktur. Hz. Peygamber’e (sas) göre ise kişinin zengin olması nedeniyle çalışmaktan, üretmekten vazgeçmesi kabul edilemez bir durumdur. Dolayısıyla Hz. Peygamber (sas) tarafından tembellik, dilencilik, zamanı boş veya faydasız işlerle geçirmek uygun görülmeyerek yasaklanmıştır.

-Kapitalist sistem özellikle ilk ortaya çıktığı dönemlerde sadece yüksek miktarda üretim ve kâr hedeflediği için insan haklarını, işçi haklarını görmezden gelmiş bu tavır zamanla çok ağır şartlar altında çalışan işçilerin hak arama mücadelelerine sebep olarak işçi, işveren gibi sınıflar oluşmasına ve çıkar çatışmalarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Modern iktisatta işçi ve işveren kesimleri devamlı bir çıkar çatışması içerisindedirler. İşçi üretimde oluşan değerden hak ettiği payı almayı, ücretlerin artırılması, sosyal hakların genişletilmesi gibi taleplerde bulunurken; işveren masrafları kısarak kârını daha çok artırmayı hedeflemektedir. Çoğu zaman bu çatışma hali, iki tarafın da birbirini yok edecek kadar yıkıcı seviyelere gelebilmektedir. Bunun karşılığında Rasûlullah’tan (sas) ulaşan rivayetlere göre İslâm iktisadında işçi-işveren gibi sınıflar yoktur. Bir insan aynı anda hem işçi hem de işveren olabilir. İşçi-işveren ilişkileri hususunda işveren çalıştırdığı işçinin ücretini tam ve zamanında, tatil ve sosyal haklarını tıpkı kendi yaşam standardına yakın bir seviyede vermekle, sağladığı iş imkânını işçinin emeğini sömürmek açısından bir tehdit unsuru olarak kullanmamakla ve işi ehline vererek liyakati gözetmekle yükümlüdür. İşçi ise çalıştığı işin hakkını vermek, kullandığı alet edevatı korumak, zamandan ve kaliteden çalmamak, emeğini bir şantaj aracı olarak kullanmamakla yükümlüdür. İşçi ve işveren kesimleri ellerinde bulundurdukları güçleri birbirlerinin aleyhine kullanma eğilimine girerlerse o zaman devlet hem işçi hem de işveren açısından ücretler konusuna müdahale edebilir.

Kaynak: www.acarindex.com

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun