İslam ekonomisi veya bu çalışmada ele alındığı şekliyle İslam Ahlâk İktisadı Müslüman dünyasında daha çok 20. yüzyılın başından bu yana görülen reform arayışlarının bir sonucu olarak 1960 dönemi sonrasında ortaya çıkmıştır. 1960 sonrası dönemde, Müslüman dünyasında iktisadi kalkınmanın başarısızlığı ve İslam siyasi kimliğinin yükselişi, bazı akademisyen, aktivist ve finansçı/bankacıları daha sonraları İslam iktisadı veya İslam Ahlâk İktisadı halini alacak olan alanın temel konularını tartışmaya sevk etti. Bu yüzden İslam Ahlâk İktisadı ; ister kapitalist, sosyalist veya milliyetçi olsun Müslüman dünyasındaki iktisadi kalkınmanın başarısızlığına, özgün anlamını İslam’ın ontolojisinden yani Kur’an, sünnet ve İslam peygamberinin geleneklerinden alan bir tepkidir [Asutay 2007a, 2007b]. Bu bir bakıma insan merkezli bir kalkınma süreci tesis etmek amacıyla İslami ontolojinin prensipleri, değerleri ve normları kullanılarak Müslüman toplumların az gelişmişliğine karşı teorik bir siyasa tabanı üreten, iktisadın bir ‘İslami sistemini’ geliştirmeye yönelik reaksiyoner ve sorunları bertaraf edici bir girişimdir.
Umer Chapra [1992, 2000], M. Nejatullah Siddiqi [1981], Khurshid Ahmad [1979, 1994, 2003], S. H. Naqvi [1981, 1994, 2003] gibi pek çok akademisyen 1970’li yıllarda modern anlamda İslam ahlaki iktisadının kurucu babaları olarak İslam Ahlâk İktisadının ilk teorik temellerini atma ve dolayısıyla İslam Bankacılığı ve Finansını inşa etme teşebbüsünde bulundular. Modernist bir hareket olarak İslam Ahlâk İktisadı bu süreçte İslami ontolojinin toplumsal anlamı içerisinde ‘toplumsal olarak’ inşa edildi. Çalışmamızda bu yüzden formülasyon ve vurgu; nihayetinde sosyal refah ve sosyal fayda odaklı kalkınmacı bir paradigma üreten iktisadi kalkınmanın nihayetçi doğası ve sürecin özüne yapılmıştır. ‘Adalah’ veya adalet, ‘justice’, ‘haqq’ veya ‘hak’ konseptleri bu alternatif sistemi anlamak için temel amaçlar ve operasyonel fonksiyonlardır.
İslami iktisat sistemi formülasyonuna yönelik ilk girişimlerin amacı aşağıda sunulduğu gibi [Asutay 2007a, 2007b; Naqv1 1981, 1994; Ahmad, K. 1979, 1994] İslam Ahlâk İktisadının kalkınmacı yönelimi ve sosyal veçhelerinin doğrudan sonuçları ve çıkarımları ile İslam Ahlâk İktisadının aksiyomatik temellerinin ileri sürülmesidir.
- Yaradan Allah ile münasebetlerinde bireylerin müsaviliğinin dikey ahlaksallığı ve Allah’ın bahşettiği dünyalık ihsanlardan faydalanmada fırsat eşitliği yani tevhit.
- Tevhidi çerçevede bireyler arasında yatay eşitliği sağlayan sosyal adalet ve ihsan.
- Yatay ve dikey ahlaki aksiyomların doğrudan bir sonucu olarak İslam Ahlâk İktisadı, tezkiye manevi çerçevesi içerisinde bireysel, sosyal, iktisadi ve biyolojik çevrenin paydaşlar arasında ahenkle büyümesini taahhüt eder.
- İslam Ahlâk İktisadı yukarıdaki aksiyomların bir sonucu olarak ameli açıdan etkin bireyler, toplum ve doğal çevre taahhüt eder ki böylece bunların hepsi tevhidi çerçeve içerisinde Allah’ın herkes ve her şey için tabiatları gereği bir yol olarak seçmiş olduğu kendi mükemmelliklerine erişebilsinler. Bu ameli bir aksiyom olarak rububiyet’ e atıfta bulunur.
- Çevrenin, toplumun, ekonominin ve bireylerin tüm veçhelerinde rububiyeti yerine getirmede, tezkiye süreci bireyler ve toplum arasındaki ihtilafların üstesinden gelmeyi amaçlar. Böylece İslam Ahlâk İktisadı birey ve toplum arasındaki hissedilen ihtilafların hallinde gönüllü eylemin kâfi olmayacağını bu nedenle belirli toplumsal yönelimli finansal ve iktisadi yükümlülüklerin zorunlu veya farz hale getirilerek ahlaki iktisat amaçlarına ulaşılabileceğini taahhüt eder.
- Bu beklentilerin İslam Ahlâk İktisadının aksiyomları içerisinde ifade edildiği gibi işlevsel kılınmasında, tevhidi çerçevenin bir parçası olarak bireyler Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi, halifesi addedilir ve toplumsal, iktisadi, finansal ve diğer alanlarda vazifelerini yerine getirmeleri ve kararlarını ahlaki bir süzgeçten geçirerek almaları beklenir. Diğer bir deyişle, bireylerin Allah’ın dünyadaki temsilcisi kabul edilmelerinden dolayı bu rol ve sorumlulukları yerine getirmeleri beklenir.
İslam Ahlâk İktisadının temel çerçevesi olarak tüm bu aksiyomlar, ‘insan refahının’ gerçekleştirilmesi olarak tanımlanan maqasid al-Shari’ah veya ‘Şeriatın amaçları’ sürecinin işlevselleştirme veçhesi ve açık bir şekilde dile getirilmesidir. Diğer bir deyişle İslam Ahlâk İktisadının tüm amacı ve ayrıca onun Şer’i operasyonel yönü, tevhit çerçevesinde tüm çabaların ana ve temel amacı olan ‘insan refahına’ hizmet etmektir.
İslam Ahlâk İktisadının metodolojik temelinde ‘homoIslamicus’ olarak nitelendirilebilecek ahlak odaklı bireyi taahhüt ettiğine dikkat edilmelidir [Asutay 2007a, 2007b]. Böyle bir hayali bireyin bu dünyada ve ahirette ‘Falah’ veya ‘kurtuluş’ sürecinde her ne yaparsa yapsın ‘ihsan’ ya da ‘iyiliği/ mükemmelliği’ başarmayı hedeflemesi beklenir [Zaman ve Asutay 2009]. Böylece, âhiret hayatının ebedi hayatın bir parçası olarak içselleştirilmesinde, bir kimsenin dünyevi faydaları maksimize etmeyi amaçlaması ve aynı zamanda ahirete ilişkin kurtuluşunu da maksimize etmek zorunda olmasından dolayı bu faaliyetlerinin ahiret ve sonrasına ilişkin sonuçlarını da dikkate alması gerektiğinden, manevi hesap verebilirlik bireysel amaç fonksiyonuna eklemlenir. Bu nedenle iki boyutlu fayda maksimizasyonu İslam Ahlâk İktisadı tarafından dikkate alınan ve kuramlaştırılan bir süreçtir.
Nihayetçi yaklaşım açısından, etkileri gibi, bir sistem olarak temel aksiyomları, İslam Ahlâk İktisadının iktisadi ve sürdürülebilir kalkınma, sosyal adalet ve sosyal yatırım odaklı prensiplere dayandığını göstermektedir. Onlar bu hayatın amacı olarak dünyada ve ahirette Falah ya da kurtuluşa ermeyi hedeflemelerinden dolayı ihsan veya iyiliğe/mükemmelliğe ulaşmayı amaçlayan bireyler için insan merkezli bir gelişme stratejisi taahhüt eder. Böyle bir çerçeve içerisinde İslam Ahlâk İktisadı , bu tür bir gelişmenin ortaya çıkabilmesi için doğru ve adil bir çevre ve fırsat alanı oluşturarak ‘fiiller’ ve ‘varoluş’ açısından faaliyette bulunan bireyler yetiştirmeyi taahhüt eder [Zaman ve Asutay 2009].
İslam Ahlâk İktisadı böylece; temel aksiyomları, değerleri ve normları, belirli bir metodolojiyi, çalışma prensiplerini ve fonksiyonel kurumları doğrudan tanımlayarak bir sistem anlayışına dayanmaktadır. Asutay [2007a] tarafından incelendiği gibi, İslam Ahlâk İktisadı bir sistem olarak kabul edilmesi için tüm bu koşulları sağlamaktadır. Sadece İslam Ahlâk İktisadı sistemi içinde İslami Banka ve Finansal Kurumlar iktisadi faaliyetin, ilerleme ve kalkınmanın gerektirdiği fonları tedarik etme, havuzda toplama ve finansmanını sağlama açısından işlevsel kurumlar olarak kabul edilir. Böylece İslam Ahlâk İktisadı çok-boyutlu ve çok-disiplinli bir yaklaşımla iktisadi alana sistematik bir yaklaşım sağlayan iktisadi ve sosyal bir ahlaki sistemdir. İslam Ahlâk İktisadının amaç ve hedeflerine hizmet etmek ve böylece toplumdaki ihsani sosyal sermayeyi genişletmek suretiyle bireylerin falah/kurtuluş sürecine katkıda bulunmak için İslami Banka ve Finansal Kurumlar böyle bir sistematik anlayış ve çerçeve içerisine yerleştirilmelidir. Bu nedenle müteakip bölüm İslami Banka ve Finansal Kurumların ahlaki temellerini tespit etmeyi hedeflemektedir.
Kaynak: DergiPark