Anasayfa Araştırma Risklerinizi Biliyor Musunuz?

Risklerinizi Biliyor Musunuz?

by

Acısı henüz taze olan deprem felaketi bize bir şeyi net olarak gösterdi; bu topraklarda kriz yönetimi risk yönetiminden ön planda. Yani risklere karşı tedbir almak ve hazırlıklı olmak yerine, risk ve kayıp gerçekleştikten sonra telafisine bakmayı tercih ediyoruz. Elbette bu hem makro hem de mikro seviyede bir kültür meselesi. İkincisi daha maliyetli, daha çetrefilli olmasına rağmen her seferinde risk yerine krizi yönetmeyi tercih etmek, maalesef coğrafyamızın zihin yapısından kaynaklanıyor.

Şirketlerde Risk Yönetimi Farklı Bir Bakış Açısı Gerektiriyor

Mikro düzeyde şirketler de bu zihin yapısında olabiliyor. Şirketler riskleri öngöremediklerinde farklılaşamıyor, müşteriye değer önerileri zayıflıyor, fiyat rekabeti içinde önce karlılık, sonra nakit akışları bozuluyor, şanslı olanlar ayakta kalmak için zaman kazanırken, şanssız olanlar yok oluyor. Yani aslında riskleri öngörmek ve bunlara tedbir alma işi de en az piyasaya yeni ürün sürmek veya üretim yapmak kadar önemli bir kurumsal kabiliyet.

Peki kültürel olarak risk değil kriz odaklı bir coğrafyada faaliyet gösteren şirketler ve yöneticilerden, iyi risk yönetimi yapmalarını beklemek imkansız mı? Bence değil. Ülkemizde bu işi çok iyi yapan şirketler de var. Kurum kültürlerini makro kültürden mümkün olduğunca farklılaştırıp, inovasyon, kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik gibi küresel iş standartlarına adanan şirketler, bu işi daha iyi yapabiliyor.

“Bize bir şey olmaz abi, bu şekilde koşalım” anlayışından, “risklerimizi bilelim, tedbir alalım, yere sağlam basıp yürüyelim” anlayışına evrilen şirketleri gördükçe umutlanıyorum. Bugün şirketler başta stratejik riskler olmak üzere, itibar, yasal, finansal, operasyonel ve teknolojik pek çok risk ile karşı karşıyalar. Bunları sistematik olarak ele alan, analiz eden ve tedbir alanlar içinde bulunduğumuz yeni dönemde karlı büyüyecekler. Risk yönetimi proaktif bir iş; yani oturup beklemektense, akıllı ve veri odaklı kestirimlerde bulunup, harekete geçmeyi gerektiriyor. Risk yönetimine bir günde geçmek mümkün değil, bu sebeple kültürün değişmesi, başta yönetim kurulları olmak üzere tüm yöneticilerin ve çalışanların bu konuda eğitim almaları şart.

Kısa, Orta ve Uzun Vadede Riskler Farklılaşıyor

Bugün şirketlerin kısa, orta ve uzun vadede küreselde ve yerelde, sektör ve organizasyon olarak ne tür risklerle karşı karşıya olduklarını bilmeleri ve gelecekte de proaktif şekilde yeni ortaya çıkabilecek risklere karşı da alarmda olmaları gerekiyor. Uzun vadede en büyük risk teknoloji ve yapay zeka eksenli yeni dünyanın iş kurallarına stratejik ve operasyonel olarak adapte olamamak. Orta vadede en önemli risk inovasyon yapamama, ürün ve hizmetlerde farklılaşamama, fiyat rekabetine maruz kalma ve yeni pazarlara açılamama.

Kısa vadede ise makro ortam kaynaklı ekonomik öngörülemezlik, faiz ve kur politikaları, finansmana erişim, yatırım planlaması, yetenekli insan kaynaklarını elde tutma, talepte düşüş, dijital dönüşümü gerçekleştirmede geç kalma gibi riskler var. Kısa vadede risklerin yönetimi nispeten taktiksel seviyede, insana bağlı olarak ve tecrübeler ışığında ilerliyor. Ancak orta ve uzun vadeli riskleri yönetmek için mutlaka sistem kurmanız, kültürünüzü değiştirmeniz, yönetici ve çalışanlarınızı risk konusunda yetiştirmeniz gerekiyor.

Risk Yönetimi İçin Atılması Gereken Adımlar

 İlk adım, risk yönetimi için bir komite oluşturmak. İkinci adım, şirketin tüm yöneticilerini bu konuda eğitmek. Üçüncü adım, bir risk yönetimi prosedürü oluşturmak ve sistemi tasarlamak. Dördüncü adım, stratejik seviyede (ekonomi, sosyal ortam, çevre, rekabet, teknoloji, pazar, düzenlemeler, kamu, vd.) ve süreç seviyesinde (üretim, satış, tedarik, finans vd.) ne tür riskler ile karşı karşıya olduğunuzu tüm yönetici ve çalışanların katılacağı çalıştaylar ile belirlemek.

 

***

 

Kaynak: DÜNYA

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun