Anasayfa Makale İktisadi Kalkınmada Değerlerin Rolü (İbn Haldun’un Perspektifinden)

İktisadi Kalkınmada Değerlerin Rolü (İbn Haldun’un Perspektifinden)

by

İbn Haldun iktisadi kalkınma konusunu değişik unsurlar etrafında inceler. Ona göre iktisadi kalkınmayı etkileyebilecek unsurlar aşağıdaki gibidir.

1. Siyasî İstikrar

İbn Haldun “asabiyet” olmadan devletin de kurulamayacağını savunur. Öyle ki, asabiyetin önemi sadece kuruluş aşamasında değil, zirveye ulaşılmasına kadar devam etmektedir. Zirve ise kemalin sonu, zevalin de başlangıcı olarak görülmektedir. Amacı mülk olan asabiyet, mülkün kemali olan devlete ulaşmak ile hedefine ulaşmış olur .

Burada asıl önemli konu ise istikrarın sağlanabilmesidir. Çünkü bir cemiyeti ve bir devleti ayakta tutmak için yalnızca asabiyet tek başına yetmez; bunun yanında ahlâki değerler de gereklidir. Bir mülkün elden çıkması, bu ahlâki değerlerin bozulmasıyla birlikte başlar. Nitekim İbn Haldun, çöküş sebepleri olarak asabiyetin ihmal edilmesi yanında, idarecilerin yozlaşmasını ve ahlâki değerlerin terk edilmesini de dile getirir.

Tarihte kurulan devletler ve bunların gelişmesi ve yıkılmasına neden olan faktörleri iyi anlayabilmek için onların iktisadî faaliyetlerine ve üretim şekillerine göz atmak gerekmektedir. Siyasi istikrarın ülkelerin ekonomileri üzerindeki en belirleyici hatta ilk sırada yer alan bir faktör olduğunu söylemek günümüz dünyası için bir abartı olmasa gerektir. Mevcut devletlerin siyasi çizgileri ile iktisadî çizgileri birbirini teyit eder niteliktedir. Siyasi çalkantıların yaşandığı dönemler ilk tesirlerini ekonomik hayat üzerinde göstermektedir.

2. Güven Ortamı

İbn Haldun’a göre devletin kuruluş amacı insanların her türlü saldırıdan uzak, barış içinde yaşamalarına yönelik olmalıdır. Çünkü insanların bir cemiyet içerisinde bir araya gelmesine sebep, iktisat ve güvenliktir. Gerek dışarıdan gelebilecek saldırılara, gerekse içeride karşılıklı olarak meydana gelebilecek olan saldırılara karşı bir otorite altında kendilerine güvenlik sağlama ihtiyacı insanları toplu yaşamaya mecbur kılmıştır. Yatırım ve can güvenliği açısından güven vermeyen bölgeler ya da ülkeler, yabancı sermayeyi çekemeyeceği gibi girişimci ve yatırımcılar tarafından rağbet görmeyeceği de aşikârdır.

3. Uzmanlaşma

İbn Haldun’a göre uzmanlaşma belirli bir grubun işbirliğiyle elde edilerek, onlardan birkaç kat daha kalabalık insan topluluğunun ihtiyaçlarını karşılayarak, memnun edecek üretimi etkileyen, çeşitli fonksiyonların koordinasyonudur. İbn Haldun’a göre uzmanlaşmaya imkân sağlayan bir ortam olduğunda, müteşebbis gelecekteki muhtemel ticaret imkânı ve üretim için kendini adamaya cesaretlendirilir.

4. Emeğe Dayalı Üretim

İbn Haldun’a göre insan gücü yani emek üretimin temel unsurudur. İhtiyaçları karşılamak için emek harcamak kaçınılmazdır. Bu sebeple emek harcanmadan elde edilen kazanç ve mal meşru olma özelliğine haiz değildir. Tabiatta yetişen nimetlerden istifade edebilmek ve onları sahiplenebilmek için emek harcanması gerekmektedir. Her türlü zenginlik çalışmanın bir sonucu yani emeğin ürünüdür. Elde edilen her değer de aynı şekilde tabiatla insan emeğinin bir araya gelmesinin sonucudur.

Ticarî alanda da kazancın tamamını sermaye ile ilişkilendirmek doğru bir özellik değildir. Sebebi ise, sermayeden kâr elde etmede ve kazanca dönüştürmede emeğin payı inkâr edilemez. Aynı şekilde ziraat alanında da üretim araçlarını yapmak, hayvanlar ile baş edebilmek ve onları kontrol ederek güçlerinden faydalanmak da akıl, el gibi iki unsurun bir araya gelmesinden meydana gelmektedir. İbn Haldun’a göre bu iki unsuru bir araya getirmek ve bu suretle gücünü artırarak emeğini daha verimli hale getirmek insanı diğer varlıklardan ayıran önemli bir unsurdur. İbn Haldun, emekten yoksun olan ve spekülasyona, hileye, aldatmacaya başvuran tüccarı kumarbaza benzetir. Bu tür bir ticaret zati itibariyle meşru olmadığı gibi kişinin ahlâkı ve psikolojisi üzerinde de sakıncalı etkiler bırakır. İnsanın tabiatı gereği az zamanda çok kazanma hırsı onu hile ve spekülasyona yöneltebilir.

5. Ahlâkî Değerlere Bağlılık

İktisadî durumların bedavetten yerleşik hayata geçişteki rolünün yanında ahlâki değerler üzerinde tesirleri de muhakkaktır. İbn Haldun kaçınılmaz olan bu etkileşim sürecinin sağlıklı ve toplum yararına olması için ahlâki değerlerin dikkate alınmasını özellikle vurgular. İbn Haldun’a göre iktisadî hayat ahlâkî ve dinî değerlere göre düzenlenmelidir. Çünkü insanların yaradılış amacı hayatta ebedi kalmak veya herhangi bir şekilde yaşamak değildir. İnsanın amacı, insanlığına yaraşır bir dünyevî hayat sürmek ve ahirette kurtuluşa ermektir.

(Bu metin makaleden alıntıdır. Makalenin tamamını okumak için kaynakta yer alan bağlantıyı tıklayınız.)

Kaynak: Dergi Park

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun