Anasayfa Makale Refah Devleti: İslam Ekonomisi Açısından Bir Eleştiri

Refah Devleti: İslam Ekonomisi Açısından Bir Eleştiri

by

Birçok sosyal bilimciye göre 19. yüzyıl hayatımızda geri dönülmez ve tanımlanması bugün bile zor olan birçok değişikliklere sahne oldu. Her yerde ve her toplulukta gizemli bir şehir efsanesiymiş gibi her an konuşulan ve tartışılan olgularımız ortaya çıkmaya başladı. Bu olgulara kapitalizm, serbest piyasa, millet, ulus-devlet gibi kavramları örnek verebiliriz. Sosyal refah devleti de -diğerlerine kıyasla daha genç bir olgu olsa da- bu olguların arasında bulunmaktadır. Refah devleti, daha adı konulmadan önce bile devletin şu veya bu konuda ne yapması gerektiği üzerinden hep tartışılagelen bir olgu olarak karşımıza çıkar. Refah devleti temel alınan ideolojiye göre değişkenlik gösterir; bir yandan muhafazakâr siyasetçiler için sosyalizme karşı bir panzehir olarak görülürken diğer taraftan sosyalizmin, kapitalizm karşısında attığı bir adım olarak addedilmektedir (Wahl, 2015). Hangi ideolojinin başarısı olduğundan bağımsız olarak iddia edebiliriz ki refah devleti; liberal toplumlarda piyasa tarafından şekillenmesi beklenen bireysel ve toplumsal ilişkilerde merkezi bir güç olarak düzenleyici ve müdahaleci bir aktör olarak rol almaya başlamış ve vatandaşların refahı için bazı hizmetleri piyasaya bırakmak yerine yeniden dağıtım mekanizması sayesinde daha eşitlikçi şekilde vatandaşlarına ulaştırmayı hedeflemiştir.

Refah devleti eğitim başta olmak üzere merkezi olarak kontrol ettiği kurumlar sayesinde hem sınırları içerisinde kurallara uyacak “vatandaş”ı hem de refah üretimine katkı sağlayacak “işçi”yi yetiştirmektedir. Böylece piyasa karşısında konumlanan bir aktör olarak refah devleti, merkezi bir güç oluşturmuş ve sunduğu refahın karşılığında, hem bu refah düzeninin devamını garanti altına almak için hem de merkezi gücünü devam ettirebilmek için vatandaşların hayatına -dolaylı veya doğrudan- müdahale etme gücüne sahip olmuştur. Bunun neticesinde, devlete bağlı ve bağımlı yaşamlarını sürdüren vatandaşlar üreten refah devletleri, geleneksel toplumlarda bulunan bireyler arasındaki dayanışma ve yardımlaşmayı merkezden sağlayarak bireyselleşmenin önünü açmıştır. Refah devletinin sunduğu imkânlar sayesinde herhangi bir sıkıntı yaşamadan hayatını idame ettirebilecek vatandaşların yapması gereken tek şeyin “iyi vatandaş” olmaktan geçmesinden ötürü, bu imkânlara sahip olmak için itaat etmeli ve özgürlüklerinden -önemli derecede- feragat etmelidirler. Aksi takdirde, vatandaşlar refah devletinin imkânlarından yararlanamadıkları gibi refah devleti toplumsal dayanışma ve yardımlaşma kurumlarının yerini alacak, başvurulacak alternatif kurumlar azalacaktır. Özgürlüğün yanı sıra, kapitalist sistem içerisinde devletten ve devletin kurumlarından bağımsız olarak varlığını sürdürecek güç ve yetki bireysel ve topluluk düzeyinde vatandaşlara verilmediği için devletin gücünün ve kurumlarının tahakküm etmediği bir alanda yaşamak da ayrıca zor olacaktır.

Refah devletinin sunduğu imkânlardan yararlanabilmek karşılığında vatandaşların nelerden vazgeçmesi gerektiğini İslam ekonomisi açısından inceleyen bu çalışmanın iki ana hedefi bulunmaktadır. İlk olarak refah devletinin temel yapısı ve bu yapının toplumsal bağlamda nasıl sonuçlar doğurduğu incelenecektir. Bu analizden sonra ikinci olarak, özgürleştirme (emancipation) ve güçlendirme (empowerment) kavramları aracılığı ile refah devletinin İslam ekonomisi açısından eleştirel bir analizi yapılacaktır. Ayrıca, refah devletinde merkezi otoritenin üstlendiği yeniden dağıtım mekanizmasının Müslüman toplumlarda sivil toplum tarafından yapılmasını sağlayan zekât, sadaka ve kurban gibi kurumların refah devleti ile ilişkisi ve netice itibariyle toplumsal ilişkiler bağlamında nasıl bir farklılık oluşturduğu araştırılacaktır. Bu çalışma ile son yıllarda tartışmaların odağında olan refah devleti, İslam ekonomisinin belirli perspektiflerinden incelenmiş ve böylece konuya iki yönlü bir açılım getirilmiş olacaktır.

İslam Ekonomisi Açısından Refah Devletinin Bir Analizi

İslam ekonomisine dair yapılan kavramsal çalışmaların oluşmaya başladığı 1920’lerden itibaren, yaşadıkları dünyaya bir teklifte bulunmak amacıyla yola çıkan araştırmacıların İslam ekonomisini tanımlarken o yılların popüler iki ideolojisi olan sosyalizm ve kapitalizm üzerinden bir tanımlama girişiminde bulunduklarını görürüz (Ṣiddīqī, 1981). İslam ekonomisi çalışmalarının yoğunlaştığı 1970 ve 1980’li yılları incelediğimizde ise İslam ekonomisinin sosyalizm ve kapitalizmle benzeşen ve ayrışan yönleri üzerinden bir kimlik inşası gerçekleştirme çabasının devam ettirildiğini görürüz (Bkz: Arif, 1985; Choudhury, 1982; Hasan, 1983; Naqvi, 1978; Pryor, 1985). Diğer yandan içinde yaşanılan şartlara ve İslam dünyasının problemlerine karşı Naqvi (1978) ve Chapra (1979) gibi alanın kurucu isimleri tarafından -ahiretin ihmal edilmemesi koşuluyla- ideal bir modern çözüm ve İslam ekonomisine yol gösterici olarak refah devleti modeli önerilmiştir.

Burada önemli hususlardan biri, bir İslam devleti olarak kurulan Pakistan’ın iktisadi yapısını inşa etme misyonunu üstlenen Naqvi gibi isimlerin önünde pratik bir soru olarak duran “İslam Devletinin ekonomik sistemi nasıl olmalıdır?” sorusuna hızlı bir şekilde cevap bulma ihtiyacıdır. İslam ekonomisinin teorik altyapısını kurmaya çalışan kurucu isimlerin bu pratik ve acil kaygıdan dolayı hâlihazırda denenmiş ve uygulanıyor olan sistemler üzerinden analize gitmesi ve kendilerine en yakın gördükleri seçeneği uyarlamaya çalışmaları makul görülebilir. Ancak bir adım geriye giderek İslam ekonomisini bir disiplin olarak kuran isimlerin tartışmadan kabul ettiği ulus-devletin İslamileştirilerek modern bir İslam devleti kurmanın imkânı ve ulus-devletin kurumlarının İslam ahlakı ile ne derece uyumlu olabileceğine bakıldığında (Hallaq, 2012), kurucu isimlerin tartışmadan aldığı bazı kavramların ve teorik zeminin aslında eleştiriye açık olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölümde amacımız, bazı İslam ekonomisi araştırmacıları tarafından İslami prensiplerin uygulanması açısından başarılı ülkeler olarak görülen ve İslamilik indekslerinde ilk sıralarda gelen Hollanda ve İsveç gibi refah devleti örneklerini (Askari & Mohammadkhan, 2017) İslam ekonomisi açısından eleştirel bir analize tabi tutmaktır. Her ne kadar bu çalışmada amaç devlet teorisi üzerine bir analiz olmasa da refah devleti eleştirisi yapabilmek için devlet olarak tanımlanan yapının ne olduğundan veya olmadığından ve bu yapının Müslüman toplumlarda nasıl bir siyasi otorite aracılığıyla temsil edildiğinden kısa da olsa bahsedilmelidir.

(Bu metin makaleden alınmıştır. Çalışmanın tamamını okumak için kaynakta yer alan bağlantıyı tıklayınız.)

Kaynak: Dergi Park

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun