Anasayfa Makale İbn Haldun’a Göre Servetin Kaynakları

İbn Haldun’a Göre Servetin Kaynakları

by

İbn Haldun’a göre tüm servetlerin sebebi, membaı üretim ve emek olmak üzere iki tanedir. O emeğin yanında edilgen bir unsur olduğunu kabul ettiği tabiatı da aslî unsur olarak sayar. İnsanların gereksinimlerine cevap verebilmek doğal kaynaklardan faydalanabilmek için emek gereklidir. Doğada henüz işlenmemiş maddelerin işlenip ihtiyaçlara cevap verecek duruma getiren faktör emektir. Dolayısıyla emeksiz kazanç mümkün değildir. Herhangi bir ülkedeki servetler üreticilerin emekleri, harcanan beden gücü ve sarf edilen zihinsel çabaların neticesidir. Ancak kişisel servetler harcanan emekle mütenasip olmayabilir. Allah dilediğine sınırsız-karşılıksız rızık verir. İbn Haldun; kazancı, emeğin kıymeti şeklinde kabul edip, emek sarf edilmeyen bütün kazançların İslam İktisat sistemine aykırılık teşkil edeceğini söyler. O bu durumu: “Hâlihazırda tabiatta mevcut olan lütuf ve ihsanlara sahip olabilmek ancak emekle mümkündür. Emek verildikten sonra elde edilen anapara/anamalın kazandıracağı servet de emek dolayısıyla elde edilebilir. Elde edilen bütün kıymetler, emek ile tabiatın bir araya gelmesinin sonucudur.” demek suretiyle temellendirir. İbn Haldun kazanç sağlama merhalesinde en mühim etkenin iş bölümü olduğunu belirtir. Ona göre insanlar iş bölümü yapmaksızın zaruri gereksinimlerini dahi karşılayamazlar. Hangi düzeyde iş bölümü geçekleştirilirse, o düzeyde üretim ve dolayısıyla gereksinimleri karşılama oranı da artar.

İbn Haldun, şahsi düzlemde rızık ile kazanç arasında da ayrım yapmaktadır. Üreticinin artı-ürününü10 üretmeden bir şekilde elde eden kişilerin gelirlerini de değerlendirmektedir. İbn Haldun, kişinin emek sarf ederek kazandığı getiriden zaruri gereksinimlerini giderdiği miktarı “rızık” olarak adlandırmakta, bu kısımdan arta kalan ve re’sül-mal olarak biriktirilene de “kazanç” demektedir. O, kişinin emeksiz rızka sahip olmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Ekonomik çabaya bu denli ehemmiyet atfetmesinin temel nedeninin “Rızkınızı arayınız” ayeti olduğunu vurgulamaktadır. Rızık aşaması sadece insanların zaruri gereksinimlerini karşılayacak miktarda üretim yaptığı, iş bölümü ve üretim vasıtalarının artı üretimi gerçekleştiremeyeceği dönemlerdir. Ne zaman üretim, artı vermeye başlarsa kazanç aşamasına geçilmiş olur. Bu tür geçiş de terakkiye, gelişmeye ve medeniyetin oluşumuna sebep olur. Bu tüketim fazlası ürün terakkinin de sermaye biriktirmenin de kaynağını meydana getirir. Ona göre servetin, meydana gelebilmesi için devlet mekanizmalarının tam anlamıyla işlemesi gerekir. Bu sayede reayanın refahı artar. Ona göre altın veya gümüşün mevcudiyeti servetin büyüklüğüne tesir etmez. Servet, ekonomik olaylarla, mevcut piyasaların genişliğiyle, devletlerin verdiği teşviklerle veya kredilerle büyür. Bu durum da yatırımın ve üretimin artmasını sağlar. Bir ekonomik sistemde yatırım ne kadar çok olursa üretim de o kadar çok olur, üretim ne kadar çok olursa kazanç da o kadar çok olur. Daha çok kazancın elde edilmesi, daha fazla yatırımın yapılması anlamını taşır. Bu sayede birbirini sürekli etkileyen bir döngüden bahsetmek mümkündür. Bu döngü servetin kaynağını oluşturur.

İbn Haldun’a göre emek karşılığında elde edilen gelir ve getiri arttıkça, emek arzı da artar. Bu sayede konforu arttırıcı istihlak, elde edilen gelirle orantılı olacak şekilde artar. Zanaat erbabının elleriyle üretimi, lüks mallar ortaya koymak içindir. Bu mallardan dolayı tahakkuk eden artı değer nedeniyle şehirde kârlar da artar. Kârlar artınca üretim daha fazla gerçekleşir. Bu sayede artışlar ikinci ve üçüncü kez tahakkuk eder. İşte bu fazla emek, hayatın zorunlu ihtiyaçlarının giderilmesini sağlayan emeğe hizmet etmek yerine, servetin artışını ve lüks malların üretiminin gerçekleşmesini sağlar. Ona göre, emek katma değerin kaynağıdır. Kâr ise, emekten sağlanan kıymettir. Çalışmak; iktisadi cihetten hayatın sürekliliği için ehemmiyeti ve mecburiyeti ile emek vermenin, kendi işini kendisinin yapmasının ahlaki tarafını da ortaya koymaktadır. İbn Haldun’a göre; maddi olarak rahat bir yaşamı hayat tarzı olarak benimseyenlerin çoğunluğu, kendilerine has olan işlemleri dahi yapmayıp başkalarına yaptırırlar. Ona göre bu durum tabii olmayıp, söz konusu hizmetlerin yürütülmesinde çalışan şahıslar için fazladan para harcanmasına ve daha az üretken olunmasına neden olduğu gibi bu işleri yaptıran kişileri de atalete sürükler. Bundan dolayı toplumların iktisadi buhrana maruz kaldığını savunur.

İbn Haldun büyük miktarda servete malik olmanın ve varlığa kavuşmanın, yollarından biri olarak ekonomik ve politik gelişmeleri göz önünde bulundurarak bunu avantaj haline getirmek suretiyle mümkün olacağını söyler. Servetin birtakım şahıslarda ve ailelerde çok miktarda toplanmasının sebebini şöyle açıklar: Bir şahsın yahut bir ailenin, çok büyük zenginliği bir kuşakta elde etmesi tabii şartlar altında imkân dâhilinde değildir. Bu durum ona göre ekstern olup fırsatların değerlendirilmesi ile ancak mümkün hale gelmektedir. “Devletler de insanlar gibi doğar, büyür ve ölür” diyen İbn Haldun, devletlerin dağılma dönemlerinde ekonomik yaşamın da sıkıntılı bir hâl aldığını ve gayrimenkullerin değerinden daha aşağı fiyatlarla satılmaya başladığını söyler. Bu karışık zamanlarda bu işi fırsata dönüştüren şahıslar ucuz fiyatlarla satılan bu taşınmazlardan çok fazla satın alırlar. Şayet bu taşınmazları koruyabilirlerse zenginliklerine zenginlik katmış olurlar. İbn Haldun, büyük risk içeren girişimleri ve yatırımları yapmak işini büyük servetler elde etme yollarından biri olarak addetmektedir. Buna örnek olarak yaşadığı dönemde, çöller üzerinden büyük riskleri göze alarak Sudan’a meta götüren ve oradan meta getiren tacirlerin az zamanda büyük servetler elde ettiğini söyler. Ona göre rizikolu olan İslam’ın helal gördüğü riske katlanmadan haksız kazanç ve sebepsiz zenginleşmeye yol açan karaborsa gibi olumsuz gayri meşru risklere başvurmadan, doğal ekonomik girişimlerle büyük miktarlarda astronomik zengin olunmaz. Bunun dışında ona göre savaşta elde edilen mallar ve tereke yoluyla da zengin olunabilmekte, büyük servetler elde edilmektedir.

(Bu metin makaleden alınmıştır. Makalenin devamı için kaynakta gösterilen bağlantıyı tıklayınız.)

Kaynak: Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun