Anasayfa Analiz Dış Ticarette Gıda Arz Güvenliği Politikası

Dış Ticarette Gıda Arz Güvenliği Politikası

by

Rusya-Ukrayna savaşı dünya gıda arz güvenliği konusunu ön plana çıkardı. Türkiye dahil olmak üzere birçok ülke bu iki ülkenin buğdayını ve ayçiçek yağını bekler konuma geldi. Şüphesiz ki, Türkiye açısından durum bu tarım ürünlerini üretemeyen Suudi Arabistan, Yemen gibi ülkeler kadar kritik değil.

Türkiye’nin tarım ürünleri konusunda “kendi kendine yeter” olduğu 1980’lere kadar olan dönemde ülkenin elle tutulur, rijit bir tarım politikası yoktu. Özellikle tarım ürünleri ihracatında neredeyse hiçbir engel bulunmuyordu. 1984 sonrasında benimsenen “ihracata dayalı büyüme modeli” doğrultusunda dışa açılan Türkiye “çikita muz” ile ilk kez o yıl tanıştı. Onu kivi, avokado, mango, ejder meyvesi gibi meyveler izledi. Türk mutfağına kale, brokoli, brüksel lahanası gibi sebzeler de girmeye başladı. Bunların bir kısmı Türkiye’de seralarda da üretilmeye başlandı.

1930’larda geleneksel tarımsal ihraç ürünlerimiz tütün, fındık, kuru üzüm, kuru incir ve zeytinyağı olarak sayılırken, şimdilerde pamuk, ayçiçeği, soya, turunçgiller, yaş meyve ve sebzeler de ihracat kalemleri içinde önemli yer almaya başladı. Hatta, eş zamanlı olarak buğday ihraç ederken buğday ithal eden, ayçiçeği ihraç ederken ayçiçeği ithal eden bir ülke haline dönüştük.

1970’lerde dünyada açlık sorununu çözebilmek için FAO (Uluslararası Tarım Örgütü) nezdinde birtakım girişimlere başlandı. Bir buçuk milyar insanın açlık tehdidi ile karşı karşıya kaldığından, tarımda yeni arayışlar hızlandırıldı. Günümüzde “hibrit tohum”, “kısır tohum”, “organik tohum” gibi kavramlar sıkça kullanılmaya başlandı. Tarımda verimi artırmak için bitki zararlısı böceklere karşı zehir içeren “fenni gübre” üretimi yaygınlaştı. Yine tarımda toprak erozyonunu önlemek için yağmurlama sistemleri ile tarlalar sulanmaya başlandı. An itibarıyla, tarım tamamen endüstrileşmiş bir üretim faaliyetine dönüşmüş durumda.

Aynı gelişmeler hayvancılık alanında da yaşandı. Hayvansal üretimde ucuz maliyetle, yeterli miktarda ve kalitede üretim yapabilmek için teknikler geliştirildi. Kaliteli, yeterli ve ucuz maliyetli kaba yem sağlanması, ahırların daha hijyenik ve yeterli hayvan barındıracak şekilde inşası, hayvan ıslahı için melezleme yöntemlerinin geliştirilmesi, koruyucu hayvan sağlığının yaygınlaştırması hayvansal üretimi de endüstriyel bir yapıya kavuşturdu.

Buna karşın, tarım ve hayvancılıkta da “karşılaştırmalı üstünlükler teorisi” varlığını sürdürmeye devam ediyor. Arjantin’e yaptığım bir iş seyahatinde Buenos Aires Havaalanı’ndan şehir merkezine otobüsle transferimiz sırasındaki bir gözlemimi paylaşmak isterim. 20 – 30 kilometreyi tutan yolculuğumuz sırasında yol boyunca toprağın boyu iki metreye ulaşan bir bitki ile örtüldüğünü gördüm. Tur rehberimize bu topraklara ne ekildiğini sorduğumda, “Bu bitki kendi kendine yetişiyor, insanlar tarafından ekilen bir bitki değil” dedi. “Ticari bir değeri var mı” şeklindeki soruma da “Elbette, hayvan yemi olarak kullanılıyor” demişti. Kısacası, eskilerin deyimiyle “hüdayinabit” (kendibiter) bu boyda çayırları olan bir ülke ile boyu yirmi santimi bulamayan çayırlara sahip iki ülkenin büyük baş hayvan yetiştiriciliğinde birbiriyle rekabet edebilmesi olasılığı yok gibi bir şey.

Öte yandan, çok çaba sarf etseniz bile Rusya’da limon yetiştirme şansınız bulunmadığı gibi Anadolu topraklarında da Ukrayna tarlalarında yetişen ayçiçeği miktarına ve verimine ulaşma şansınız zayıftır.

Özetle, tarım üretiminde ve hayvancılıkta “karşılaştırmalı üstünlüğe” sahip ülkelerin kendilerine bu üstünlüğü sağlayan bitki ve hayvan ürünlerine yoğunlaşmaları küresel düzeyde de verimliliğin artışına katkı sağlayacak, tüketiciler en uygun fiyattan en nitelikli ürüne erişme olanağına sahip olacaktır. Bu yönüyle genel doğru olarak, aynı cins ürünü ithal etmenin veya ihraç etmenin önüne tarife dışı engel konulmaması prensibi kabul edilmelidir.

Durum böyle olmakla birlikte, özellikle salgın hastalık, doğal felaket, savaş gibi olağan dışı olayların yaşandığı dönemlerde “gıda arz güvenliği” ülke yönetimlerinde ön plana çıkmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı öncesinde, uluslararası tarım piyasasına mısırın % 13’ü Rusya %1’i Ukrayna, kozlanın %10’u Rusya %6’sı Ukrayna, arpanın % 11’i Rusya % 12’si Ukrayna, buğdayın %9’u Rusya % 18’i Ukrayna, ayçiçeği tohumu ve yağının % 36’sı Rusya %17’si Ukrayna tarafından sunuluyordu. Bu yaz savaş yaşanan Ukrayna’da ne ölçüde hasat yapılacağı konusu belirsizliğini korumaya devam ediyor.

2020-2021 sezonunda Türkiye’de ayçiçeği ithalatının yüzde 50,6’sı Rusya’dan, yüzde 14,6’sı ise Ukrayna’dan gerçekleştirildi. Türkiye, 2021 itibarıyla 668 bin ton ayçiçeği tohumu ve 820 bin ton ayçiçeği ham yağı ithal ederken, 461 bin ton rafine ayçiçeği yağı ihraç etti. Yine Türkiye’nin toplam buğday ithalatının % 70’i Rusya ve Ukrayna’dan yapıldı. Dolayısıyla bu iki ülke arasındaki savaşın sona ermemesi halinde, Türkiye’nin önümüzdeki yıl gıda arz güvenliği sorunu ile karşılaşabilecektir.

Tüm bu gelişmeler bağlı olarak, hükümet son dört yılda bazı tarım ürünleri ihracatına kısıtlamalar getirmek zorunda kaldı. Bu kısıtlamaları sıralamadan önce yürürlükteki 95/7623 sayılı İhracat Rejim Kararı ekinde “A Kanun, Kararname ve Uluslararası Anlaşmalarla İhracı Yasaklanmış Olan Mallar” ve “B Kanun, Kararname ve Uluslararası Anlaşmalarla İhracı Belli bir Merciin Ön İznine Bağlı Mallar” listesini incelemekte yarar var. Örneğin, doğal çiçek soğanları ile damızlık büyük ve küçükbaş hayvan ihracında Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan ön izin alınması gerekmektedir.

Yine 19.09.1996 tarihli 96/31 sayılı “İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ” incelendiğinde, Ek: 1’de “İhracı Yasak Mallar”ın listelendiğini, hint keneviri, tütün tohumu ve fidesi, ceviz, dut, kiraz, armut, erik, porsuk, dışbudak karaağaç ve ıhlamur türlerinin kereste, kalas ve taslak olarak ihracının yasaklanmasının yanı sıra, doğal çiçek soğanları, odun, sığla, yalankoz, datça hurması, zeytin ve salep ihracının da yasaklandığı görülmektedir.

Tebliğ’in Ek: 2’sinde yer alan “İhracı Ön İzne Bağlı Mallar Listesi” içeriği ürünlerin ihracında ise Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nden “ön izin” alınması gerekmektedir. Listede, afyon ve haşhaş kellesi, yaban hayvanların canlı veya cansız ihracı, bunlardan elde edilen konfeksiyon ürünleri, gübreler, tohumluklar, Ankara Tiftik Keçisi, avlanması yasak su ürünleri, yarış atları, yem kanunu kapsamına giren yemler, veteriner ilaçları, doğal çiçek soğanları, damızlık büyük ve küçük baş hayvan, doğa mantarı, mavi yüzgeçli orkinoz, şeker, orman ağaç tohumları, zeytin fidanı, yaprak tütün ve tütün döküntüleri yer almaktaydı.

2020 yılında “Gıda Arz Güvenliği Politikası” kapsamında “İhracı Ön izne Bağlı Mallar Listesi”nde değişiklik yapıldı. İç piyasada yaşanan kuru soğan ve patates fiyat artışlarını kontrol edebilmek amacıyla 07.01.2020 tarihli 2020/1 sayılı Tebliğ ile kuru soğan, taze veya soğutulmuş patates ürünleri “İhracı Ön izne Bağlı Mallar Listesi”ne eklendi. Daha sonra yeni ürün hasadı yapılınca, aynı ürünler 19.07.2020 tarihli 2020/12 sayılı Tebliğ ile listeden çıkarıldı. 07.04.2020 tarihli 2020/7 sayılı Tebliğ ile limon ihracatı Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ön iznine bağlandı. Bu düzenleme daha sonra 07.08.2020 tarihli 2020/13 Tebliğ ile yürürlükten kaldırıldı.

95/7623 sayılı İhracat Rejimi Kararı’nın 3’üncü maddesinin (c) bendine istinaden yayımlanan 06.06.2006 tarihli 2006/7 sayılı “İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ” ekinde de “İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesi” yer almakta, zamanla bu listelerde değişiklikler yapılmaktadır.

06.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren 2006/7 sayılı İhracı Kayda Bağlı Mallar Tebliği eki “İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesi”de bu tebliğin yürürlüğe giriş tarihinden beri ve bir kısmı da 2007’den beri eklenmiş olarak, “torba, çuval ve kutulu halde işlem görmemiş zeytin”, “orijinal bağırsak”, “canlı koyun”, “kıl keçisi”, “büyükbaş hayvan”, “dökme halde kapya cinsi kırmızı biber (konik biber)”, “ham zeytin (fermantasyonu tamamlanmamış)”, “çam fıstığı (iç çam fıstığı hariç)”, “Buğday ve mahlut”, Kara Buğday”, “Buğday ve Çavdar Melezi”, “Mercimekler”, “arpa”, “haşhaş tohumu” cinsi tarım ürünleri yer almaktaydı.

“Gıda Arz Güvenliği Politikası” kapsamında, son dört yılda 2006/7 sayılı bir nevi ön izin listesi olan “İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesi”nde yapılan değişiklikleri se şöylece sıralamak mümkün:

  • 09.2018 tarihli 2018/6 sayılı Tebliğ ile “mısır kırıkları”, “arpa kırıkları” ve “buğday kırıkları” kayda alındı.
  • 09.2018 tarihli 2018/8 sayılı Tebliğ ile “pirinç”, “çavdar” kayda alındı.
  • 06.2021 sayılı 2021/4 sayılı Tebliğ ile “makarna”, “bulgur”, “bulgur irmiği” kayda alındı.
  • 10.2021 sayılı 2021/9 sayılı Tebliğ ile “nohut” alındı.
  • 12.2021 sayılı 2021/12 sayılı Tebliğ ile “şeker” kayda alındı.

Güneşli günleri az olan Avrupa ülkelerinde kısıtlı tarım üretimi yapılabildiğinden, “tarım politikası” hayati önem taşımakta ve dış ticaret stratejisinin belirlenmesinde tarım ürünleri önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda yaşanan olumsuz gelişmeler, Türkiye’de de tarım politikasının önemini ön plana çıkarmış; bu alanda daha sık aralıklarla dış ticaret düzenlemeleri yürürlüğe konulmaya başlanmıştır. Umarız önümüzdeki dönemdeki küresel gelişmeler, Türkiye’yi tekrar gıda arz güvenliği konusunda endişelenmediği günlere taşır.

Kaynak: Dünya

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun