Anasayfa Analiz Enflasyon Sarmalında Üretici ve Tüketici Boyutu Mukayesesi

Enflasyon Sarmalında Üretici ve Tüketici Boyutu Mukayesesi

by

2020’li yıllara girdiğimizden bu yana ülkeler Covid-19 küresel salgını ile mücadele eder hale geldi. Bu salgın her ne kadar sağlık alanı ile ilgili olsa da birçok yönden derin etkileri üzerimizde bıraktı. Ekonomik yönden değerlendirecek olursak, özellikle etkilerini 2022 yılında arttıran bir enflasyon krizi mevcut. Tabii ki bu krizde Rusya Ukrayna savaşı da etkili.

Ülkeleri derinden etkileyen ve uyguladıkları politikalar bağlamında agresifleştiren bu ortamlar, ekonomide çıkılmaz bir sorun haline gelmeye başladı. Ekonomi sizleri öyle bir labirentin içinde bırakabilir ki sanki her koridor birbirinin aynısı ama koridorların sadece birisi sizi gerçek kapıya çıkarabilir. O kapıya gidene kadar atılan her adımın sonuçları iyiye de; kötüye de götürebilir.

Ülkelerin çoğu mevcut krizde faiz oranlarını arttırırken ABD merkez bankası FED ise faiz oranını düşürerek bir politika tercih ediyor. Ülkemiz ise sabit faiz oranı benimsemiş insanların kendilerini güvence altına almalarını sağlamıştır. Türk lirasını koruma kapsamında faaliyetler yürütülmüş ve yurt dışındaki vatandaşların tasarruflarını ülkemizde yapmaları için çalışmalar yapılmıştır. Ancak küresel çapta başta ABD olmak üzere ülkelerin faizlerini arttırmaları ve ‘’şahin’’ denilen emin adımlarla ekonomide yol almak istemeleri emtia fiyatlarının dengesiz olmasına ve tedarik süreçlerinin aksamasına neden olmuştur. Emtia fiyatlarının giderek artması aynı zamanda jeopolitik riskler ve Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle buğday fiyatlarının şok edici yükselmesi enflasyonda da maliyet yönünden bir artışa neden olmuştur. FED başkanı Jerome Powel’ın ”faiz oranlarını enflasyon düşene kadar yükselteceğiz” ifadesi piyasadan doların çekilmesi ve aslen doların değerini arttırmak için yapılan politikalardan birisi dünya ihracat liderlerinden olan ABD’nin ithalatını arttırabilmesi için dış ülke ürünlerini bir şekilde ucuzlatmak zorunda. Enflasyonun düşmesi için bir çare gibi görünüyor ancak bu Powell’ın agresif hareketlerde bulunarak piyasanın dengesizleşmesine de yol açması bir ihtimaldir.

Türkiye istatistik kurumu TÜİK, yayınladığı verilere göre nisan ayı TÜFE oranı yıllık %69,97 iken Yİ-ÜFE verileri nisan ayına göre yıllık %121,82. baktığımız zaman makasın giderek açıldığını ve Türkiye’de maliyet (arz) yönlü bir enflasyonun hakim olduğunu görmekteyiz bu üreticilerinin maliyetlerinin giderek artması hammaddelerin, emtiaların giderek dengesiz bir seviyede olması üreticileri çıkılmaz bir labirentin içine dahil eder vaziyette. Aynı zamanda dolarizasyon denilen yerli paranın yabancı paralara göre değerinin kaybedilmesi üretimin çoğu hammaddesinin yurt dışından geldiği bir ekonomide enflasyonun giderek artmasına neden olmaktadır. Üretici ekseninden bakılınca bir çıktı var ama bu çıktıyı üretmek çok zor çünkü yurt dışından gelen ürünlerin fiyatı yükseliyor tüketici ekseninden bakacak olursak enflasyonist bir ortam hakim üreticiler fiyatları yükseltiyor ve faiz oranı enflasyonun altında kalıyor. Tüketicilerin de bu durumda tasarruf etmesi ve elindeki her şeye sahip çıkması gerekiyor çünkü bir daha almaya kalkarsa 2. el piyasasının 1. elden daha pahalı olduğunu görüp alamayacak ancak durum böyle değil tüketiciler yükselen fiyatları gördüğünde bir daha bu ürünü rüyamda bile alamam gözüyle bakarak harcamalarını arttırıp üreticilerin bu yapılan talebe yetişememesine neden oluyorlar. İşte burada arzın talebe yetişememesi durumu ortaya çıkmış oluyor yani talep yönlü bir enflasyon oluşmuş oluyor. Devlet ekseninden bakacak olursak enflasyonist bir ortam var ve her devlet gibi belli hizmetleri gerçekleştirmesi lazım o halde bu hizmetleri yapabilmesi için vergi oranlarını yükseltmesi gerekir ki bu noktada başarılı olabilsin.

Enflasyon paranın sürekli değer kaybetmesi, mal ve hizmetlerin sürekli fiyatlarının artması ise sabit faizin olduğu bir ekonomide insanlar sürekli bir şeyler satın almak isteyecektir çünkü enflasyon en çok borçlu insanın işine yarayacaktır. Bu hususta bakıldığında en büyük borçlunun devlet olduğu anlaşılır. O zaman enflasyonist bir ortamda devletler harcamalarını arttıracaktır.

Devletlerin hem tüketicileri hem de üreticileri koruyabilmesi adına kredi paketleri (belli oranlarda) hazırlaması gerekir. Paraya sıkışmış üreticilerin üretimi durdurması mı yoksa aldığı maaş ile temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan tüketiciler mi daha tehlikelidir? Bunun bir öncelik sırası olamaz… mukayese sizin…

 

Aysu GÜMÜŞ

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun