2021 yazı büyük ölçüde devam eden COVİD-19 salgını ve artan iklim değişikliği ile tanımlanmaya başladı. Her ikisi de küreselleşmenin tezahürleri ve mallardan hizmetlerden ve sermayeden verilere teröristlere ve hastalığa kadar hemen hemen her şeyin uçsuz bucaksız ve hızlı sınır ötesi akışlarıyla giderek daha fazla tanımlanan bir dünya gerçeğidir. Küçük bugünlerde uzun süre yerel kalır. İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ölümcül koronavirüs orada kalmadı ve yayıldı. Bunun gibi yayılan sera gazları her yerde atmosferi ve okyanusu ısıttı.
Bu iki kriz küreselleşmenin sorunlu yönlerini ele alma çabalarının içler acısı yetersizliğini göstermektedir. Sözde uluslararası topluluk bir topluluktan fazlasını olmadığını bir kez daha gösterdi. COVİD-19 aşılarının arzı ihtiyaç duyulandan milyarlarca doz eksik. Keza küresel bağışıklık kazandırma adına ödenecek fonlar da eksik. Hükumetler başka yerlerde aşılanmamış nüfuslarda hızla yayılan değişkenler ortaya çıkmasına rağmen ve siyasi sınırlara kayıtsız kalmasına rağmen ülkelerini ilk sıraya koyuyor.
Sonuç olarak pandeminin hala yoğun bir şekilde tehdit oluşturduğu bir gerçektir. Şimdiye kadar toplam ölü sayısının dört milyonu aştığı söyleniyor, ancak bazı durumlarda hatalı raporlama sistemleri ve bazı ülkelerde oluğu gibi (Macaristan, Brezilya, Hindistan, Rusya vb.) popülist liderlerin kasıtlı eksik sayımları nedeniyle gerçek rakam birkaç kat daha yüksek. Pandemi sürecinin ekonomik sonuçları da GSYİH’ı %3’ün üzerinde azalttığı tahmin edildiğinden çok önemlidir. Yaklaşık 100 milyon insan yeniden aşırı yoksulluğa düştü. Ülkeler arası ve ülkelerin içindeki eşitsizlik arttı.
Bu gelişmeleri daha da yıldırıcı kılan şey COVİD-19 hakkında ne yapacağımızı biliyor olmamız ve bunu yapacak araçlara sahip olmamız. Birkaç güvenli ve ciddi derecede etkili aşı mevcuttur. Yapılması gereken küresel talebi karşılamak adına üretimi büyütmek.
Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkelerde yapılması gereken bunun tersidir: mevcut arzı karşılamak için talebi artırmak. Partizanlık tarzı siyaset anlayışı ve sosyal medya, televizyon ve radyoda dolaşan yanlış bilgilerle körüklenen aşı tereddüdü tehlikeli bir şekilde yaygınlaştı. Aşılama, hastalığın yayılmasını yavaşlattığı bilinen halk sağlığı önlemleriyle tamamlansaydı daha az şiddetli bir enfeksiyon olurdu ve tahmin edileceği gibi kısa sürede sönüp gidecekti.
İklim değişikliği krizinin etkileri ise pek çok kişinin beklediğinden daha erken ortaya çıkmaya başladı. Yıllardır gezegenin ısındığına dair açık ve artan kanıtlara rağmen tehdide yönelik herhangi bir ortak tepkiyi ertelemeye yönelik bir eğilim olmuştur. Çoğu zaman olduğu gibi acil olan önemli olanın önüne geçmiştir. Ancak 2021 yazı iklim değişikliğinin artık hem acil hem de önemli olduğunu gösteriyor.
Çoğu zaman olduğu gibi acil olan önemli olanın önüne geçmiştir. Ancak 2021 yazı iklim değişikliğinin artık hem acil hem de önemli olduğunu gösteriyor.
İklim değişikliğinin etkileri çoktur. ABD’de sıcaklık arttıkça Batı’daki orman yangınları kontrolden çıkıyor ve sis ülkenin büyük bir bölümünü kaplıyor. Avrupa ve Çin büyük bir sel felaketine sahne oluyor. Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu’da uzun süreli kuraklık sirenleri çalıyor. Can kaybı doğaya verilen zarar yanında her ne kadar mütevazi olarak karşımıza çıksa da artabileceği gerçeği her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun gibi ekonomik etkileri de felaketin boyutu arttıkça artacaktır. Büyük topraklar insan yaşamına elverişsiz hale geldikçe ülke içinde zorunlu göç eden insanların sayısı da artmaktadır.
İklim değişikliğinin nasıl hafifletileceği ve durdurulacağı konusunda çok şey konuşuluyor fakat mesele sadece bundan ibaret. Kasım ayında Glasgow’daki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) her bir ülkenin emisyonlarını azaltmak için gönüllü taahhütler sunduğu bir yaklaşımı vurgulamaya devam edecek.
Bu önemli ancak birçok ülkenin her ne pahasına olursa olsun ekonomik büyümeye daha fazla odaklandığı ve iklim değişikliğine katkılarını ciddi şekilde azaltacak enerji yollarını benimseme konusunda yetersiz ve isteksiz olduğu açıktır. Kömürle çalışan fabrikalarda üretilen malların fiyatlarını yükselten tarifeleri kabul etme veya karbondioksiti emen yağmur ormanlarının yok edilmesini durdurmayı reddeden hükumetlere yaptırım uygulama iradesinin olup olmadığı görülecektir. Ayrıca daha zengin ülkelerin daha yeşil bir enerjiye geçiş için ihtiyaç duyduğu fonları ve teknolojileri sağlamaya hazır olup olmadığı da belirlenecek.
Aynı zamanda ne kadar gerekli olursa olsun iklim değişikliği hızını yavaşlatmaya odaklanmak yetersizdir. İklim değişikliği şimdiden çok fazla oldu ve Glasgow’da ne karar verilirse verilsin daha fazlası olacaktır. İklim değişikliğinin mevcut veya kaçınılmaz etkilerine uyum sağlamak şehirleri ve kırsal alanları benzer şekilde yaygın ısıya ve yayılan orman yangınlarına daha sık görülen fırtına ve sellere ve daha şiddetli kuraklığa karşı daha dayanıklı hale getirme çabalarına da ihtiyaç duyulacaktır. Direnme, önleme kadar önemli hale gelecektir.
Küreselleşmeden kaçış yok tek soru onu yönetmeyi seçip seçmediğimiz ve nasıl yöneteceğimizdir.
Son olarak CO2’yi atmosferden çıkarmayı veya güneş ışığını dünyadan yansıtmayı vaat eden yeni teknolojilerin hem geliştirilmesini hem de düzenlenmesini hızlandırmalıyız. İklim değişikliğine karşı potansiyel tepkiler kanıtlanmamıştır ve tartışmalıdır. Ancak COVİD-19 ile başa çıkmadaki toplu başarısızlık herhangi bir göstergeyse onları bir an önce düşünmeye hazır olsak iyi olur. Küreselleşmeden kaçış yok tek soru onu yönetmeyi seçip seçmediğimiz ve nasıl yöneteceğimizdir.
Kaynak: Project Syndicate