“Blockchain teknolojisi her şeyi değiştirecek”. Bu iddia, son birkaç yılda farklı biçimlerde defalarca ortaya atıldı. Ve bizler hala değişimi görmek için bekliyoruz. Teknoloji henüz kendini kanıtlamadı ve halka sunduğu büyük vaatleri yerine getiremedi. Jesse Fredrik, blockchain’in bir sorun arayışı içinde bir çözüm olduğunu savunuyor. Son derece spekülatif Bitcoin dışında, hiçbir somut ürün henüz görülmedi.
Peki, blockchain teknolojisi bize ne tür sorunların çözülmesinde yardımcı olabilir? İslami finans alanında çalışanlar çözülmesi gereken uzun bir sorun listesi olduğunun farkındalar. Nasıl verimli bir muşaraka gerçekleştirilebilir? Ahlaki tehlikenin üstesinden nasıl gelinir ? ve daha bunun gibi pek çok sorun… İslami finans konusunda da blokchain konusunda olduğu gibi bazı farklı yaklaşımlar mevcut bunlardan bazıları sadece minimum “kozmetik” dokunuşlar ile geleneksel modeli takip etmektir.
İslami finans için blokchain teknolojisini değerlendirirsek blockchain teknolojisinin bir sorun arayan çözüm olması halinde, ahlaki ve etik ilkelerini yansıtan gerçek İslami finansmanın çözüm arayan bir “sorun” olarak görülebileceğini göstermektedir. Blockchain teknolojisini ortak İslami finansal ürünlere uygulamaya çalışırsak, büyük olasılıkla mevcut yapılara başka bir katman ekleyeceğiz. Bunun ne kadar yararlı olacağı henüz tespit edilmemiştir. Ortaya çıkan yapı çok pahalı olabilir ve bunun yanı sıra pratik bir çözümde olmayabilir. Örneğin, son derece karmaşık yapılara dayanan sukukun belirtilmesi bir veya daha fazla karmaşık katman ekleyecektir. Dünya Bankası’nın son raporunda önerildiği gibi “İslami türevler” için akıllı sözleşmelerin kullanılması bu tür türevlerin yasal karmaşıklığını azaltmayacaktır.
Diğer taraftan blockchain teknolojisi sadece bir araç değildir. Bu, sorunları düşünmenin, analiz etmenin ve çözüm aramanın bir yoludur. İyi teknolojiler, mevcut yapılardaki verimsizlikleri ortaya çıkarma eğilimindedir. Bu verimsizlikler ortadan kaldırılırsa, ürünlerin gerçek temel değeri daha görünür hale gelir ve etki daha ölçülebilir hale gelir. Ürünün değer önerisi topluma yardımcı olursa bu iyi bir şey olacaktır. Bu nedenle, ürünlerimizde blockchain veya akıllı sözleşmeler uygulamaya çalışmadan önce kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: teknoloji bize ne kadar değer katıyor?
Eylül 2019’da Boston Review , Kevin P. Donovan ve Emma Park’ın tarafından “Perpetual Debt in the Silicon Savannah,” başlıklı bir makale yayınladı. Makalede Kenya’daki dijital mikro kredilerin derinlemesine bir analizi sunulmuştur. Kenya, ödeme sistemleri ve finansal ürünler için dijital teknolojileri benimsemede öncü olduğu için övgüyle karşılanmaktadır. Birçok kişi tarafından Doğu Afrika’nın Teknoloji Merkezi olarak kabul edilir. Dijital finans endüstrisi birçok standartta oldukça gelişmiştir ve dikkate değer oranlarda büyümektedir. Endüstri, banka dışı müşterilerin büyük bir segmentine ulaşmayı başardı. Yapay zeka ve büyük verileri kullanarak, somut bir teminatı olmayan borçlular için “itibar teminatı” nı tanımlayabildiler. Bunlar iyi ve yenilikçi çözümlerdir. Fakat bu yeniliklerin sonucu ne oldu ? Ne yazık ki, bu yenilikler toplumu daha iyi hale getirmedi. Bunun yerine, borçluları sürekli borç döngüsüne sürükledi. İnsanlar, pazarlamanın sahip olacağı gibi güçlenmeye değil, sürekli borcun karlılığına dayanan finansal sermaye devrelerine yönlendirilmiş oldu. Bu da dijitalleştirme yoluyla finansallaştırmadır. Bu gelişmeler bizi şu soruyu sormaya zorluyor: teknolojinin finansmandaki rolü nedir? Toplumun finansmana erişimini mi yoksa pazara erişimini mi kolaylaştırıyor? Bu ikisi çok farklı paradigmalardır.
Bir diğer sorun, faiz tabanlı bir borç verme sisteminde, teknoloji borçluların finansmana erişmesine izin verir ancak piyasaya değil. Gelirlerini maksimize etmek isteyen borç verenler, sürekli ve artan bir faiz gelir akışı getiren borç döngülerini tercih etme eğilimindedir. İslami finans aksine, hak sahiplerine pazarlara erişmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Pazara erişim, güçlenmeye giden yolda ilk adımdır. İslami finans kurumlarının borç tuzaklarından gelir elde etmemesi gerekiyor. Bunun yerine, reel ekonomide müşterilerinin kazandığı serveti paylaşarak gelir elde ederler. Bu nedenle, finansal sistemin nihai amacını teknoloji kolaylıkla gerçekleştirecektir. Bu da temel öğeye geri dönmemiz ve asıl sormamız gereken soruyu hatırlamamız anlamına gelir: finansal paradigmamızın değer önerisi nedir? Elde etmeyi amaçladığı nihai hedefler nelerdir?
Yeni teknolojileri kucaklarken öte yandan temel paradigmayı da unutmamak lazım. İslami finans ilkeleri ebedi ve evrenseldir. Bu ilkelere uymak, toplumun refahını iyileştirmek için yeni teknolojilerin uygulanmasına rehberlik edecektir.
Kaynak: https://blogs.irti.org/