Anasayfa Araştırma İbn Haldun ve devletin iktisadı konumlandırması

İbn Haldun ve devletin iktisadı konumlandırması

by

Ahmet Ulusoy

Bugünkü yazımda yaşadığı dönemde ve sonrasında İslam dünyasında fikirleri çok anlaşılamayan, daha çok batılıların eserlerine atıfta bulunmasıyla bizlerin de dikkatini çeken görüşlerinden bazı alıntılar yapacağım.

**

İbn Haldun “Mukaddimesinde” genel manada zenginliğin kaynağının üretim, kişisel manada ise toplumsal organizasyonlar olduğunu belirtir.

Kişisel zenginliği belirleyen faktörlerin (toplumun organizasyonel yapısının müsaade ettiği ölçüde) siyasi gücü kullanma, makam ve mevki sahiplerine yakın olma, siyasi ve iktisadi konjonktürdeki değişimlerden yararlanma, tehlikeli ve riskli işlere girme, ganimet ve miras v.s. olarak sıralar.

Yani emek gücüyle zengin olunmadan bahsetmez ve emeğin üretimiyle ortaya çıkan artı değere toplumsal organizasyon (işleyiş) kanalıyla sahip olanlar zengin olur demektedir.

**

İbn Haldun; devletin ve devletten maaş alanların harcamaları piyasadaki talebin önemli bir kısmını oluşturduğundan, bunlarda meydana gelecek bir daralma toplam talebi hemen etkileyecek ve piyasada durgunluk baş gösterecektir, demektedir.

Bu durumun devam etmesi alışverişin azalmasına, üretimin yavaşlamasına ve gerilemesine, sonuçta devlet gelirlerinin daha da düşmesine yol açacaktır.

İbn Haldun devlet harcamalarının iktisadi hayatı canlandırmasını akarsuların etraflarına hayat vermelerine benzetir. Devlet merkezlerinden uzakta bulunan ve devlet harcamalarının teşvik ve desteğinden mahrum kalan iktisadi faaliyetler de durgunlaşır ve geriler.

**

İbn Haldun hazinede para toplanmasına ve biriktirilmesine de karşıdır.

Hazinedeki paraların halkın durumunu iyileştirici sosyal harcamalarda kullanılması; üretim faaliyetlerini canlı tutacak, teşvik edecek, yurdu imar edecek bir talep politikasıyla üretimi artıracaktır.

Servet saklanarak değil, harcanarak artar diyerek; gelir, harcama, üretim ve gelir döngüsünü ilk defa dile getiren bilim insanı olmuştur.

Hükümdarların cimrilikten, hazineden çok para tutma hırsından kurtulmaları gerektiği, israfa kaçmamak şartıyla sosyal, hayrı ve iktisadi harcamalarda cömert olması gerektiğini ileri sürmektedir.

İbn Haldun devlet harcamalarını teşvik ederken bunların verimsiz, gelişigüzel ihsanlar şeklinde değil, muhtaçların korunması ve ülkenin imarı şeklinde olması gerektiğini ileri sürmüştür.

**

İbn Haldun’a göre sosyal devlet kendini halkın refah ve mutluluğunu sağlamakla görevli ve sorumlu sayan devlettir.

Devletin gücü halkın zenginliğine bağlı olduğu gibi, halkın bir araya gelerek işbölümünün yaygınlaşmasını ve bu yolla üretimin, iktisadi faaliyetlerin, zenginliğin artması da devletin güçlü olmasına bağlıdır demektedir.

İbn Haldun devletin; fakirlerin, miskinlerin iktisadi durumlarını düzeltmekten, hastane kurup bunlara doktor, hastabakıcı v.s. tayin etmeye, yurdu imar etmekten müderris ve kadıların tayinine, noterlik hizmetlerine kadar çok sayıda görevi olduğunu belirtmiştir.

Fiyat kontrolü, tartı denetimi, yolların yapımı ve denetimi, tehlikeli yapıların yıkılması gibi çok sayıda sosyal alanda devletin müdahale etme yetkisi olduğunu söyler.

**

İbn Haldun, ayrıca, devletin iktisadi faaliyette bulunmasına ve ziraatla uğraşmasına karşı çıkar.

Devlet iktisadi faaliyette bulunursa çiftçi ve tüccarlara karşı haksız rekabette bulunur. Devletin iktisadi faaliyetlere girmesi ile ortaya çıkacak üretim kaybı ve dolayısıyla vergi kaybı, devlet faaliyetlerinden sağlayacağı gelirden daha fazla olacaktır.

Devletin siyasi gücüne bir de iktisadi gücün eklenmesi, iktisadi hayatın da devlet tarafından yürütülmesi otoriter uygulamalara yol açar.

Bu durum ferdi hak ve hürriyetler için bir tehdit ve tehlike oluşturur.

Devlet ve idareciler çiftçilik yapmaya başlarlarsa bir süre sonra siyasi güçlerini kullanarak fiyatların serbestçe oluşmasını engeller, halkı kendi istedikleri fiyattan mal almaya ve satmaya zorlar (KİT’lere karşı çıkılıyor).

Bu uygulama halkın iktisadi durumunu alt-üst eder, zülüm ve haksızlığa yol açar.

Sonralara vergi gelirleri de azalır ama bunun çok farkına varılmaz.

**

Kısaca İbn Haldun özel teşebbüsü esas almakta, devlet kapitalizmine karşı çıkmaktadır.

İbn Haldun, birçok İslam düşünürü gibi, devletin bizzat iktisadi faaliyette bulunmasını değil, toplumun her alanında denetim, gözetim ve yardım görevi yapmasını önermektedir.

Son olarak; İbn Haldun’u özgün kılan mantalitenin zihniyet dünyamızdaki yerinin halen çok sığ olduğunu, onun açtığı yolda çok ilerleme sağlanamadığını belirterek bitirelim.

Not: Bu makale büyük ölçüde Prof. Dr. İbrahim Erol Kozak’ın Değişim yayınlarından çıkan “İnsan-İktisat-Toplum” kitabından yararlanılarak kaleme alınmıştır.

Kaynak: Yeni Şafak

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun