Murtaza Mutahhari
Hayata ait sorunların birbirinden ayrı olduğunu, her şeyin kendine özgü bir sınırı ve özel alanı bulunduğunu ve insan yaşamının her bir köşesinin herhangi bir şeyle özellikle ilgili bulunduğunu düşünenler, kişinin İslam Ekonomisi adı altında bir sorunu gündemine almasına şaşırır ve kaçınılmaz olarak bunu reddederler. Çünkü bunların inancına göre İslam ve Ekonominin her biri ayrı birer konudur. İslam’ın bir din olarak kendine ait, ekonominin de bir bilim veya felsefe olarak kendine ait ilgi alanları vardır; tıpkı kültür, siyaset, yargı ve hatta ahlakın İslam’dan ayrı alanlar olmaları gibi.
Kimileri biraz daha ileri giderek, hayatın bir bütün olarak bir alan, dinin de başka bir alan olduğunu ve dini, hayatın sorunlarına karıştırmamak gerektiğini söylerler. Bu gibi kimselerin birinci yanlışı, hayata dair soyut varsayımlarıdır. Oysa hayat bir bütündür ve tüm olan biten birbirinin içine girmiştir. Hayatın her bir parçasındaki olumluluk veya bozukluk, diğer parçalara etki eder. Bir toplumun, sözgelimi kültür, siyaset, yargı, ahlak, eğitim ve ekonomisi bozuk olduğu halde dini yaşantısının doğru olması veya bunun tersi mümkün değildir. Eğer dini sadece camiye veya kiliseye gitmek ve namaz kılıp, oruç tutmak olarak kabul ediyorsak, birisinin kalkıp dinin alanıyla diğer sorunların ayrı ayrı şeyler olduğunu iddia etmesi uygun görülebilir, ama bu, Hristiyanlık için doğru olsa da İslam açısından yanlıştır.
İslam’ın ekonomi ile “doğrudan” ve “dolaylı” olmak üzere iki bağı vardır. İslam’ın ekonomi ile doğrudan bağı: mülkiyet, alış-veriş, vergi, sadaka, vakıf, mali cezalar ya da servet alanındaki cezalar ve diğerleri konusunda getirilmiş bir dizi ekonomik düzenlemenin doğrudan olması bakımındandır.
İslam’ın “Kitabu’l Bey(alış-veriş kitabı)”, “Kitabu’l İcare(kira kitabı)”, “Kitabü’l Vekale(vekalet kitabı)”, Kitabu’r Rehn(rehin kitabı)”, Kitabu’l İrs( miras kitabı)”, Kitabu’l Vakf( vakıf kitabı) gibi konuları vardır. Diğer taraftan Kur’an’ın buyurduğu üzere, Kur’an ayetlerinin “bir kısmına inanmak, bir kısmını ise inkar etmek”in reddedildiğini biliyoruz. Bu nedenle İslam’ı ya bütünü ile kabul etmeli, ya da bütünüyle reddetmeliyiz.
İslam’ın ekonomi ile dolaylı bağı ahlak yönündendir. Bu konuda diğer bazı dinler de aşağı yukarı böyle düşünürler. İslam insanlara, emanete riayeti, iffetli olmayı, adaleti, ihsanı, fedakarlığı tavsiye eder; hırsızlığı, emanete hıyaneti ve rüşveti de yasaklar. Bunların hepsi servet alanındaki unsurlardır. Ya da bu kavramların ilgi alanlarından bir bölümü servettir. Ekonominin içerdiği konuların sınırları açıklığa kavuşturulmadığı müddetçe adaletin, emanete riayetin, iffetin ve ihsanın; aynı şekilde hırsızlığın, emanete ihanetin ve rüşvetin sınırları da belirlenemez.
Kaynak: islamekonomisi.org