Anasayfa Söyleşi İslam Ekonomisi ve Finans Bölümünde Lisans Öğrencisi Olmak

İslam Ekonomisi ve Finans Bölümünde Lisans Öğrencisi Olmak

by

Üniversite tercihlerinin devam ettiği bu günlerde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda üniversite bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Araştırma ve Uygulama Merkezi müdür yardımcısı Dr. Zeyneb Hafsa Orhan ile İslam Ekonomisi ve Finans bölümünde lisans eğitimini konuştuk. Güzel bir söyleşi oldu, istifade etmeniz temennisiyle. İyi okumalar.

Selman Sağlam: Hocam öncelikle içinde bulunduğumuz dönemin belki de en çok sorulan, klasik sorusuyla söyleşimizi başlatmış olalım. Öğrenci arkadaşlarımız neden bu bölümü tercih etsinler?

Zeyneb Hafsa Orhan: Bizim öncelikle hedef kitlemiz özellikle işletme, ekonomi, ticaret, finans gibi İşletme Fakültesi altında bir bölüme başvurmayı düşünenler aslında. Çünkü bölümümüzde bu alanlara daha yakın dersler verilmekte. Hedef kitle derken kastımı şöyle de ifade edebilirim. Özellikle bahsettiğim bölümlerde eğitim almak isteyen biri için İslam Ekonomisi ve Finans bölümünü güzel bir alternatif olarak görüyorum. Çünkü bölümümüzde öğrenciler hem iktisada, hem işletme ve finansa dair bilgilerle buluşuyor, hem de bugün Türkiye’de önemi giderek artan İslami finans kurumlarını ve İslami finansa yönelik politikaları daha kolay öğrenebileceği ilave dersler alabiliyor. Dolayısıyla alternatif derken bunu kastediyorum aslında. Tercih etmeleri açısından ikinci bir husus, lisans bölümü şuan Türkiye’de sadece iki üniversitede olduğu için özel bir bölümden mezun olmuş oluyorlar aslında. Mezun olduğunda ise bir İşletme Fakültesi öğrencisi nerelere başvurabiliyorsa oralara zaten başvurabilecekler, ama bunun yanında kendi alanına özel yerlere de başvurabilecekler. Bu durumun yola çıkarken de amacımız olduğunu söyleyebilirim. Öğrencileri tabiri yerindeyse çift kanatlı kılmayı hedefledik. Başka bir ifadeyle öğrencilerimizin hem konvansiyonel ekonomiyi hem de buna ilaveten İslam ekonomisini iyi bilmelerini istedik. Bu onlar için bir avantaj olacak.

Tabi şunu kesinlikle yadsımıyorum, buna kötü bakanlar durumundan bu özellik kötü de görünebilir. Başka bir ifadeyle bu durumun dezavantaja dönüşeceği kişi ve kurumlar olabilir. Örneğin bir işveren İslam ekonomisi veya finansı nedir diye tersleyebilir de. Ama böyle birisiyle de çalışmak istemeyiz zaten diye düşünüyorum.

Selman Sağlam: Hocam meseleyi biraz daha açmak adına şunu sormak istiyorum. Özellikle herkesin geniş bir kitleye hitap etme imkânı bulduğu sosyal medyada, İslam iktisadı alanının ve bu alanda verilen eğitimin henüz yeterli olgunluğa ulaşmadığı, bu alanın bir metodolojisinin olmadığı, dolayısıyla bu alanda lisans eğitimi alan öğrencilerin temel iktisat teorilerini bilmeden mezun olacakları yönünde eleştiriler var. Bu eleştiriler hakkında ne söylemek istersiniz?

Zeyneb Hafsa Orhan: Bu eleştirilerde bulunanlar “bilimsellik” adı altında bunu yapıyorlarsa şayet, eleştirilerine delil getirmeleri gerekir. Delili getirmek için de, açacaklar üniversitemizin internet sitesini ve dört senelik müfredata bakacaklar. Dolayısıyla şunu başta söylemem gerekir, bu tarz iddialarda bulunanları da, bunları okuyanları da ben öncelikle hakikaten ne veriyoruz veya ne vermiyoruz diye kısa da olsa bir araştırmaya davet ediyorum. Ondan sonra istiyorlarsa eleştirebilirler. Çünkü bu incelemeyi yaptıklarında görecekler ki biz zaten ilk üç sene boyunca temel iktisat ve finans bilgilerini zaten veriyoruz. Ben kendim de bir ekonomi mezunu olarak bir öğrencinin temel iktisat bilgilerini bilmeden, İslam iktisadının neye karşı bir alternatif sunduğunu sağlıklı bir şekilde anlayamayacağını iyi biliyorum.

Ancak İslam iktisadının metodolojisine yönelik eleştiride bulunanlar çok haksız değiller buna katılıyorum, bu alanın metodolojisi kendi içerisinde çok tartışılan ve çok farklı görüşlerin var olduğu bir alan. Yine bu alanda bölümlerin, alan yeterince olgunlaşmadan açıldığı yönündeki eleştirilere de kısmen katılıyorum. Bu biraz da “Kervan yolda düzülür.” bakış açısının bir sonucu sanırım. En azından bazı bölümler için bunu söyleyebilirim. Ama bu durum yapılan işlerin kötü olduğunu da göstermez. En azından üniversitemizde bölümün kuruluşunda ve müfredatın hazırlanmasında görev alan biri olarak şunu söyleyebilirim ki 1970’lerden itibaren İslam ekonomisi eğitiminde tecrübe sahibi olan Malezya, benzer şekilde İngiltere gibi dünyadaki belli başlı ülkelerin müfredatını taradık, kendi ülkemize de uyarlayarak ve ne yapabiliriz diye bu yola çıktık. Bugüne kadar dört sene oldu ve ilk mezunlarımızı da verdik. Bu süreç içerisinde, değerlendirmeler yaparak, öğrencilerden geri bildirimler alarak her sene müfredatı yenileyebiliyoruz. Çok büyük değişiklikler yapmıyoruz tabi ki, ancak içeriğe müdahale edebiliyoruz.

İkinci nokta, İslam ekonomisinin metodolojisinin oturması gerekiyor, doğru. Ancak, madem 200 senelik bir ekonomi bilimi denen bir şey varsa eğer ve İslam ekonomisinin de ona dair bir şeyler söylediğini iddia ediyorsak neye alternatif sunduğumuzu anlatmadan, doğrudan alternatifi anlatmamız saçma olurdu. Örnek vermek gerekirse, ben öğrencilerime İslam ekonomisin temelleri dersinde bir ders boyunca faiz yasağını anlatıyorum. Ama onu anlatmadan önce bir hafta sırf iktisat teorisinde faizi anlatıyorum. Çünkü öğrenciye faiz haram dediğimde, kafasında derin bir şey canlanmıyor ve mesele bir inanç meselesi olarak kalıyor. Hâlbuki ben öğrencinin faiz teorileri bağlamında kendi içerisinde de bir uzlaşının olmadığını anlamasını istiyorum. Oysa ana akım iktisat bunu sanki faiz teorilerinin arasında bir uzlaşı varmış, herhangi bir sorun yokmuş gibi anlatıyor, öğrencilere böyle öğretiliyor. Ben bunları kendim de göstermeye çalışıyorum ve öğrenciler şaşırıyorlar. Böylece İslam ekonomisinin söylediği şeyler daha anlamlı oluyor. Yaklaştığım konulara da böyle yaklaşmaya çalışıyorum. Bu ister para politikası olsun, ister maliye politikası olsun. Bir başka örnek para politikaları üzerinden verilebilir. İslam ekonomisinin kurulu olduğu bir sistemde nasıl bir para politikasının olması gerektiğini bugün hâkim para politikalarına eleştiri getirerek anlatıyorsam, burada konvansiyonel para politikalarına yönelik belli düzeyde bilgileri de öğrencilere vermem gerekiyor.  Dolayısıyla bunu iddia edenlerin bizim gerçekten çok sığ olduğumuzu düşünmeleri lazım. Allah’a şükür bu kadar sığ değiliz. Bunun gerekliliğini idrak edebiliyoruz.

Böyle bir eğitime lisans döneminde neden ihtiyaç olsun ki sorusuna yönelik şunu da söyleyebiliriz. Bugün dünya genelinde bilindiği gibi müthiş derece ana akımın etkisinde bir iktisat eğitimi söz konusu. Üniversiteler bu dört senelik müfredata 1 veya 2 tane alternatif ders koymakta bile çok fazla zorlanıyorlar. Alternatif ders derken ana akımın temel teorilerine itiraz eden Marksist ekonomi gibi dersleri kastediyorum. Yine Steve Keen buna bir başka örnektir. Keen, ana akım derslerinde mikro iktisadın yersiz öğretildiğini, mikro olmadan doğrudan makro iktisat öğretilmeye başlanması gerektiğini iddia eder. Peki, var mı Steve Keen’in öne sürdüğü iddiaya göre eğitim veren ya da en azından müfredatını güncelleyerek buna göre eğitim vermeye çalışan? Hayır, yok. Hatta bu tarz kişilerin makaleleri bile akademik dergilerin çoğu tarafından basılmıyor. Deseler ki, tamam biz Türkiye’de böyle bir bölüm olmasın istiyoruz; lisans bölümümde çok rahat bir şekilde gelip temel İslam iktisadı derslerinizi okutabilirsiniz, o zaman sorun yok. Ancak birçok iktisat ve finans bölümü ve hocaları bunu kabul etmeyecektir. Doğal olarak, bu durum kabul edilmeyecek iken neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulmadığı iddia ediliyor, anlamak güç. Bu alanın elbette eksiklikleri var, bunu kabul ediyorum. Ancak buradan yola çıkıp bu bölüme ihtiyaç olmadığı sonucuna varmak doğru değil. Bugün iktisat ve işletme fakültelerinde ana akım görüşleri dışında ders okutulmasına izin verilmezken, İslam ekonomisinin lisans düzeyinde okutulması bir zorunluluk haline geliyor. Ama tabi 4 senelik müfredatı teorisinden, metodolojisinden, uygulamasına kadar İslam ekonomisi ve finansı müfredatıyla dolduracak bir yapı var mı diye sorarsanız yok diyebilirim, bunu da kabul ediyorum. Bizim şuan yaptığımız eklektik, disiplinler üstü bir şey olabilir. Burada disiplinler üstü ifadesine dikkat çekmek istiyorum. Yaptığımızın bu manada multidisipliner bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü disiplin ifadesinin modern bilimin ürettiği problemli bir ifade olarak görüyorum. Her ne kadar İslam ekonomisi ve finansı desek de, yapmaya çalıştığımız ana akım iktisada alternatif olabilecek birçok görüşten de istifade edebilmek. İyi, Kötü Ekonomi’nin yazarı Thomas Sedlacek burada örnek verilebilir. Kendisi hikâyeler üzerinden bir iktisadi tarih yazmaya çalışarak ciddi bir ana akım eleştirisi getirmektedir. İktisat tarihini klasik bir şekilde anlatmak yerine Gılgamış Destanından başlıyor ve Hristiyan ekonomiyi anlatıyor. İslam iktisadı mı yapıyor doğrudan, hayır; ama yaptığı şey bir bakıma bu alana katkı sağlıyor.

Selman Sağlam: Öğrenci arkadaşların bu alanda yapacakları tercih, onlara hem yurt içi hem de yurt dışında ne gibi imkânlar sağlar?

Zeyneb Hafsa Orhan: Güzel bir noktaya değindin. Ben şuan öğrenmiş olduklarımı öğrenmek ve tecrübe etmek için çok çaba sarf ettim ve fikri anlamda acı çektim diyebilirim. Bir şeylerin fikri sancısını çekerek bir şeyler öğrenmek başka, bunları hazır bulmak başka. Öğrencilerimiz bu nedenle henüz fark edemiyor olabilir. Onlara, belki yüksek lisans ve doktora dönemlerimde fark ettiğim alternatif okumaları lisans dönemlerinde bulabildikleri için şanslı olduklarını söylüyorum. Mesela bir pareto optimalitesinin ya da rasyonalite varsayımının neden problemli olduğunu ikinci veya üçüncü sınıfta öğrenebiliyorlar. Bu muazzam ve ufuk açıcı bir şey. Özellikle akademik çalışmalarına devam edecek arkadaşlar için bu çok erken bir fikir açıklığı.

Selman Sağlam: Öğrenci arkadaşlarımız lisans eğitimi sırasında veya sonrasında yurt dışında başlıca hangi ülkelerde bu alanda araştırmalarına devam edebilirler?

Zeyneb Hafsa Orhan: Malezya bu işe, “Islamization of Knowledge” bağlamında en başta başlayan ülkelerden. Bugün her ne kadar eğitimleri sektöre eleman yetiştirmek şeklinde pragmatist bir yaklaşıma sahip olmakla eleştiriliyor olsa da bu konudaki tecrübeleri yadsınamaz. ISRA gibi kurumları özellikle odak çalışmalar yapmak isteyen arkadaşlara çok iyi imkânlar sunuyor. Öte yandan İngiltere, bu konuya hangi saikle başladığı ayrıca tartışılır olsa da, Malezya’ya ciddi anlamda alternatif olmaya çalışan bir yapıya sahip. Bu anlamda iyi eğitim kurumlarına da sahipler. Yine Katar bu anlamda sayılabilecek alternatiflerden biri. Endonezya bu alanda giderek artan bir yere sahip, özellikle İngiltere ve Malezya’da yetişen Endonezyalılar ülkelerinde bu anlamda bir hareketliliği sağlıyorlar. Hiç tahmin edilmeyen yerlerde bile bu alanda çalışma yapanlar çıkabiliyor. Japonya buna bir örnek.

Selman Sağlam: Hocam keyifli bir söyleşi oldu, çok önemli noktalara temas ettiniz. Özellikle modern bilimin disiplin kavramının problemli oluşu ve disiplinler üstü tabiriniz çok önemliydi. Bu vesileyle tekrar ona bir vurgu yapmış olalım. Çok teşekkür ediyoruz. Umarım tercih dönemindeki arkadaşlarımız için de istifadeli bir söyleşi olmuştur.

Zeyneb Hafsa Orhan: Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun