Anasayfa Araştırma İslam Ekonomisi Çalışmalarının Türkiye’deki Mevcut Durumu, Muhtemel Meydan Okumalar ve Çözüm Önerileri

İslam Ekonomisi Çalışmalarının Türkiye’deki Mevcut Durumu, Muhtemel Meydan Okumalar ve Çözüm Önerileri

by

İslam Ekonomisi Çalışmalarının Türkiye’deki Mevcut Durumu, Muhtemel Meydan Okumalar ve Çözüm Önerileri

Türkiye’nin İslam ekonomisi ve finansı çalışmalarında hem akademik anlamda hem de pratik tecrübe, birikim, kurumsallaşma anlamında dünyadaki ve Müslüman coğrafyadaki ilerleme ve gelişmelerden genel anlamda geri olduğunu söyleyebiliriz. Hâlihazırda pek çok kurum, kuruluş, üniversite, sivil toplum kuruluşu, vakıf ve dernek, bankalar ve iş adamları derneklerinin bu alana olan ilgilerini artırmış durumda olmaları güzel bir gelişme olmasına rağmen, teorik ve pratik birikim ve tecrübelerin yetersiz oluşları kurumsallaşma ve kökleşmenin önündeki engeller olarak durmaktadır. Bunları aşabilmek ise yakın vadede çok mümkün görünmemektedir zira bu alandaki yetişmiş insan kaynağı eksikliği sadece Türkiye’ye has bir sorun değil, genel olarak bütün Müslüman coğrafyasının mustarip olduğu bir konudur. Hal böyle olunca, yetkin, derinlikli çalışmaların sayısı yetersiz kalmakta ve uzun vadeli plan ve program yapmak da pek çok kimsenin gündemine girmemektedir. Bu sorunu yakın zamanda yapılan bir yaz okulu ve bir uluslararası konferans üzerinden okumaya ve analiz etmeye çalışacağız.

A. Genel Değerlendirme

Yakın zamanda, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin (İZÜ) 27-31 Ağustos tarihlerinde düzenlediği 3. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Yaz Okuluna ve hemen arkasından 1-3 Eylül tarihleri arasında Sakarya Üniversitesi (SÜ) ile ortaklaşa Uluslararası İslam İktisadı Ve Finansı Ortak Konferansı’nı düzenledikleri programlara katıldık. Birbirinden farklı muhteva ve kapsama sahip olan bu iki programı birlikte değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuçların ve genel manzaranın Türkiye’deki İslam ekonomisi çalışmaları açısından çok da iç açıcı olmadığını söylemek doğru olacaktır.  Burada konuyu üç bileşen––Katılımcı profili, programların muhtevası/derslerin içerikleri, akademik düzey––üzerinden değerlendirdiğimizde bir uyuşmazlık göze çarpmaktadır. Bu uyuşmazlığın temeli de katılımcı profilinin daha çok banka/finans kurumlarından gelmesi bunun yanında mesela yaz okulundaki derslerin–oldukça iyi bir şekilde kurgulanarak–daha çok teorik, metodolojik tartışmalara ayrılmış olmasıdır. Hal böyle olunca katılımcılar kendi ilgi alanlarına girmeyen konulara gerekli dikkati vermemekte veya konuyu tam kavrayamamaktadır. Çoğunlukla sorulan sorular da, bu tespiti doğrulamaktadır. Diğer yandan Türkiye’deki akademik düzey de henüz bu teorik tartışmaları anlayabilecek/yakalayabilecek düzeyde değildir. Çünkü lisans, lisansüstü seviyesindeki bölümler yeni yeni açılmaya başlamaktadır ve akademik düzeyde henüz buralardan mezun olan, altyapısını oluşturmuş bir kitleden bahsedememekteyiz. Bu yüzden de, ister istemez konu hep pratik sorunlara getirilmekte ve tartışmalar bir noktadan sonra kilitlenmektedir. Burada Türkiye dışındaki İslam ekonomistlerinin belli bir teorik yeterliliğe ulaştıklarını da belirtmek yerinde olacaktır. Türkiye ise bu konuya sadece son birkaç senedir mesai harcamanın ceremesini çekmektedir. Ortada olgunlaşmış bir akademik tartışma ve fikir zemini olmadığı için, çoğunlukla siyasetin kullandığı argümanlar akademik camia tarafından aynen izlenmekte, ancak bu söylemlerin altı da yine çoğunlukla doldurulamamaktadır.

Diğer yandan, İslam ekonomisi ve finansındaki akademik ve teorik çalışmalarda öncü olmaya aday kurumlardan olan İZÜ ve Sakarya Üniversitesinin ciddi bir insan kaynağı sorunu olduğu göze çarpmaktadır. Samimi niyetlerle yapılan ve başlatılan bu çalışmalar yeterli insan kaynağı olmadığı için devamlı ve sürekli olamamakta ve bir birikim oluşturamamaktadır. Bu sorunun şu an için kısa vadede aşılması da çok mümkün görünmemektedir. Çünkü daha önceden planlanmış bir hedef olmadığı için, geleceğe dair bir insan kaynağı yetiştirme projesi ve yatırımı da söz konusu olmamaktadır. Bu yüzden de, alttan yetişen bir neslin gelip işleri devralması gibi bir durumdan da maalesef şimdilik söz edemiyoruz. Ayrıca, mevcut yeni nesil finans kurumu çalışanları/araştırmacılar/araştırma görevlileri ile geçmiş kuşak akademisyenler arasında da idealler ve realiteler açısından bir uyuşmazlık olduğunu söylemek gerekmektedir. Her iki kuşaktan da önemli bir çoğunluk konunun popüler cazibesinden ve olası imkânlarından–maddi getirisi ve kariyer anlamında––etkilenmişe benziyor. Hal böyle olunca da yapılan çalışmalarda da bir uyumsuzluk ve kopukluk söz konusu oluyor.

Bunun dışında üniversiteler arasında bir uyumsuzluk ve odaklanma sorunu olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bu durum, kendisini bu tarz programlarda oldukça fazla gösteriyor. Üniversitelerin ve hatta bankaların/bankacıların aslında tam olarak neyi hedefledikleri, bu hedeflere ulaşma yolunda kısa, orta ve uzun vadede nasıl plan yaptıkları ve hedeflere ulaşma yolundaki başarı ölçüm mekanizmaları tam bir muğlaklık içinde. Bu konuyu önemli kılan Türkiye’deki İslam ekonomisiyle ilgili akademik çalışmaların seyrini belirlemeye aday olan bu kurumların aslında kapsamı ve içeriği belli bir hedef ve temel olmadan ilerlediklerini ve slogan düzeyinde bir söylemi aşamadıkları da görülmektedir. Bu kurumların hepsi ayrı ayrı merkezlere, akademik yayınlara, dergilere, lisans ve lisansüstü programlara sahip oldukları ve uluslararası konferans ve atölyelere, yaz ve kış okullarına ev sahipliği yaptıkları düşünüldüğünde böylesi yoğun bir akademik üretim için yetişmiş insan kaynağının olup olmaması doğal olarak başlıca sorun haline geliyor. Bu soruya verilen cevabın olumsuz olması ise Türkiye’deki akademik yönelim ve birikimle alakalı karamsar bir tablo ortaya çıkartıyor. Kendisini konferansla birlikte bir kez daha gösteren bir diğer konuda birbirini tekrar eden çalışmaların olmasıdır. Bu da yine akademi camiasının özgün bilgi üretme, yeni açılımlar ve bakış açıları getirme noktasındaki zaaflarının bir sonucudur.

Konferansın ikinci gününde yapılan bir özel panelde ise bu gibi sıkıntılara değinilerek, konu akademik bir düzeyde tartışılmaya çalışıldı. Konu başlığı; “The Future of Islamic Finance in the World: Sectoral and Academic Reflections” olan panele Iqbal ASARIA, Abdulkader THOMAS, Mehmet ASUTAY, Shinsuke NAGAOKA ve M. Kabir HASSAN katılarak İslam ekonomisi ve finansının mevcut sorunları ve çözüm önerilerine dair söz aldılar. Bu nokta kanımızca oldukça önemlidir. Zira artık belli oranda bir çalışma ve tecrübeden söz edebildiğimiz bu noktada nelerin yapıldığı, nelerin eksik yapıldığı ve temel sorunların neler olduğunun tartışılması ve müzakere edilmesi, alanın geleceğine dair çözümler üretebilme noktasında katkı yapacaktır.

B. Temel Sorunlar

Temel Sorunları maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz:

  • Odak sorunu: Merkez, program, konferans, atölye, dergi vs. her türlü akademik faaliyetin altına belli bir program ve hedef olmadan bilinçsizce girilmesi
  • Genel bilgi eksikliği: Konuyla ilgili temel tartışmaların ve isimlerin bilinmemesi; bu alanda dünyadaki genel akademik çalışmaların ve seviyenin oldukça altında kalınması
  • Yanlış anlama ve yorumlama: Meselenin temel bileşenlerinin yanlış anlaşılması ve yanlış yorumlanması (Ör. 30-40 yıl önceki tanımlara ve anlayışlara saplanıp kalmak, değişen dünyanın şartlarına ve araçlarına adapte olamamak vb.)
  • Pay kapma konusu: Katılım bankacılığının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirmeye talip olmak ve bu vesileyle bu çalışmaları bir elde toplamaya çalışmak
  • Pratik kaygılar: Gündelik kaygılarla bu piyasada kendilerine kariyer yapabileceklerini düşünen kitlenin gittikçe artan ilgisi ve bu alana yönelmesi; teknik konular dışındaki meseleleri anlamamaları; kendi ezberledikleri şablonun dışına çıkmak istememeleri
  • Siyasi ilgi: Siyasetçilerin bu konuya ilgisinin alan üzerinde hem bir baskı yapması hem de beklentiyi yükseltmesi
  • Akademik ilginin ve bilginin yetersizliği: Konuyla ilgili derin çalışma yapmış, teorik birikim oluşturmuş akademisyen eksikliği ve sayılarının yetersiz olması.
  • Tekrar ve taklit: Birbirini tekrar eden istatistiksel çalışmaların, bankacılık ve finans performans değerlendirmesi ölçümlerine dayanan çalışmaların tekrar tekrar yapılması. Bu çalışmaların temelde ana akım iktisat araçlarını kullanması ve bunları taklit etmeleri, özgün yaklaşımlardan uzak olmaları
  • Teorik ve felsefi bakış açısı eksikliği: Teorik çalışmaların yetersizliği ve artık çoğunlukla alıcı bulamaması; bankacıların akademik çalışmalara önem vermemesi; felsefi sorgulamaların yapılmaması; yeni bir bilgi birikimi/yapısı oluşturmak konusundaki çekingenlik. Teorik çalışmaların, “gerçeklikten kopuk”, “ütopya” veya “fantezi” olarak yaftalanması
  • İletişim kopukluğu: Akademik çalışma yürüten lisansüstü öğrencilerinin birbirlerinden habersiz olmaları; ortak bir ağ eksikliği; düzenli toplanma ve belli konuları/kavramları tartışma zemininin olmaması
  • Ana Dal Eksikliği: Günümüze kadar İslam İktisadıyla bir yan dal olarak ilgilenilmesi; Akademisyenlerin Ana Bilim Dalları haricinde ilgilenmesi

 

C. Çözüm Önerileri

Buradaki eleştirilerimizi kaleme alırken, Türkiye’nin geçtiği zorlu süreçleri,  zor bir coğrafyada mücadele veriyor olmasını, pek çok siyasal meseleyle yüz yüze kaldığı gerçeğini göz ardı etmiyoruz. Ancak yine bu sorun ve sıkıntıların uzun vadede birer problem olmaktan çıkmasının yolu da inovatif/yenilikçi, özgün düşünce, fikir ve bilgi üretmekten geçtiği de bir gerçeklik olarak durmaktadır. İslam ekonomisi çalışmalarının geleceği de buna bağlıdır. Kur’an ve sahih sünnete dayalı, sistematik ve teorik bir bakış açısı ve anlayışa ihtiyacımız var. Kendisini bu şekilde çok yönlü, farklı disiplinlerde geliştirmiş, hem modern bilgi ve yenilikleri bilen ve takip eden hem de kendi özgün anlayışımızdan, Kur’an ve sünnetten kopmayan nesillere ihtiyacımız var. Her alanda işini en iyi şekilde yapan insanlara olan ihtiyacımız İslam ekonomisi sahasında çok daha önemli hale gelmektedir.

İslam ekonomisi sahasında yeni ve özgün çalışmalar ortaya konulabilmesi için yapılması gerekenleri ise şu şekilde ifade edebiliriz;

  1. İslam ekonomisi sahasında çalışmak isteyen ve insan yetiştirmek isteyen üniversitelerin odaklanmak istedikleri alanları sınırlamaları ve iyi belirlemeleri gerekmektedir. Altından kalkılamayacak birçok farklı alt alana aynı anda girmek yerine, bir veya iki konuda kaliteli, yetkin ve özgün çalışmalar yapmak çok daha iyi sonuçlar alınmasını sağlayacaktır.
  2. Türkiye’de üniversitelerin yapısı ve işleyişi özgün çalışmalar yapılabilmesi önündeki en önemli engeller. Bu yüzden üniversite dışı akademik faaliyetlerin, sivil toplum çalışmalarının, bireysel ve grup çalışmalarının özellikle İslam ekonomisi sahasında üniversiteleri ve üniversite gençliğini dışarıdan beslemesi gereklidir. Bu kısmen yapılan bir noktadır ve bunların sayısının, muhtevasının artması yararlı olacaktır.
  3. Yine aynı şekilde üniversitelerden ve finans kurumlarından bağımsız araştırma kuruluşlarının, merkezlerinin kurulması önemlidir. Amerika’da bugün 2000’in üzerinde think-tank kuruluşu vardır ve bunların birçoğu yüzlerce araştırmacının çalıştığı, milyonlarca dolar fona sahip yapılardır. Hal böyle olunca da, bilginin üretildiği, bizim de ithal ettiğimiz ve döndüğümüz yer orası olmaktadır. Bu düzeyde bir etkinliğe ulaşmak çok kolay değildir ancak yine de bunun önemi fark edilmeli ve gerekli yatırım ve atılımlar yapılmalıdır.
  4. İslam ekonomisi çalışmalarının belli oranda pratikten kopmaması normal olmakla birlikte, bütün enerjisini ve odağını siyasete ve gündelik meselelere göre şekillendiren bir İslam ekonomi disiplini var olanı tekrar etmekten öteye gidemeyecek ve insanların sorunlarına kalıcı çözümler getiremeyecektir. Tevbe Suresi 122. ayetin[1] ifade ettiği gibi, herkesin siyasi meselelerin arkasından gitmesi doğru olmayacaktır. Bunun yerine ilimde derinleşmiş insanların bulunması, olası tuzaklara ve tehlikelere karşı yol göstermeleri gereklidir.
  5. İslam ekonomisinde Türkçe kaynak sayısı yeterli değildir. Özellikle lisans ve lisansüstü bölümler okutulacak Türkçe ders kitabı mevcut değildir. Ayrıca bu mevcut akademik tartışmaların da gerisinde kalındığının bir göstergesidir. Mevcut İngilizce, Arapça ve diğer dillerdeki kaliteli çalışmaların Türkçe’ye kazandırılması ve bunun yanında özgün telif eserlerin de yazılması gereklidir.
  6. Akademik çalışmalar yapan insanların birbirinden kopuk olmaları ve düzenli periyotlarda bir araya gelmemeleri de önemli bir sorundur. Tarihteki büyük fikir hareketlerine, iktisat içerisindeki okullara bakıldığında bunların hepsinin de sürekli ve düzenli bir ilmi, fikri tartışma zemini üzerinden yükseldiğini görüyoruz. Senede bir yapılan konferanslar bu iş için yeterli değildir. Alt çalışma gruplarının, okuma ve tartışma ekiplerinin kurulması ve kavram müzakerelerinin yapılması gereklidir. Bu yapılabildiğinde İslam ekonomisi alanı da okullaşma/ekolleşme anlamında önemli bir eşiği aşacak ve Türkiye’deki akademik ve pratik çalışmaları etkileyecek bir konuma gelecektir.
  7. Asıl çalışma alanlarının İslam İktisadı ve Finansı olduğu akademislerin/ilim adamlarının yetiştirilmesiyle ileriye yönelik daha ihtisas kesb etmiş çalışmalar ortaya koyacaktır.

Bu maddelerin sayısı daha da artırılabilir ancak bu adımların atılması daha önceliklidir. Şayet bu adımlar atılırsa İslam ekonomisinin geleceği parlak olacaktır ve bu alanın gösterdiği gelişim ve dinamizm diğer akademik çalışmaları da etkileyecek, ülkenin ekonomik, toplumsal ve siyasal pozisyonlarını farklı bir boyuta taşıyacaktır. Bu öz eleştiri Türkiye ekseninde İslam İktisadını daha ileriye taşımak için çalışmalarımızın daha etkin ve verimli olması adına yapılmıştır.  Allah’ın rahmetinden ümit kesmek müminin özelliği değildir. Say ve gayret bizden Tevfik Allah’tandır.

 

İslamİktisadi.net Ekibi

[1] “(Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.” (9/122, Diyanet Meali)

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun