Günümüz Müslümanlarının temel meselelerinden belki de en önemlisi, öznesi olmadıkları bugünün dünyasında, bir yandan anakronizme ya da vigizme düçar olmadan, diğer yandan ise zamanın ruhunu ve imkânlarını reddetmeden İslâm’ın asıllarındaki ahlaka maksat ve maslahatlara uygun kurumları inşa etmek ve işler hale getirmektir. Bu minvalde son yüz yıldır aile, eğitim, siyaset, iktisat, hukuk, din başta olmak üzere birçok kurum üzerine yürütülen her türlü fikrî gayret İslâm Çalışmaları başlığı altında, dünyada, her ırk ve inançtan araştırmacı ve düşünür tarafından sürdürülmektir. Zekât kurumuna dair yapılan çalışmalar da bu gayret içerisinde müstakil bir yere ve öneme sahiptir.
Zekât, namaz ve oruçla birlikte İslâm dininin temel ibadetlerindendir. Zekâtın ilahî bir emir olması, bu emre uygun hareket eden herkes için zekâtı ibadet haline getirir ki, bu, zekâtın taabbudi vasfıdır. Bununla birlikte zekâtın, diğer iki ibadetten farklı olarak toplum ve ferdin gündelik hayatına etki eden sosyal, mali ve hatta siyasi yönleri bulunmaktadır. Namaz ve oruçta olduğu gibi yekdiğerine tesir etmeden bu ibadeti yerine getirmek mümkün değildir. Bu olgu zekâtın değişen koşullar karşısında içtihada açık muâmelât yönüne işaret etmektedir. Bu yönüyle zekâtı ontolojik olarak sadece dinî alana hasretmek büyük bir yanlışlıktır. Bu yanlışlık zekâtın gerektiği gibi anlaşılamamasına ve özünde bulunan maksat ve maslahatların aksine sonuçlar doğurduğu bir varlık alanına hapsedilmesine sebep olabilmektedir. Zekât taabbudi yönüyle birlikte iktisadi, mali, sosyal, aksiyolojik ve siyasi davranış örüntüleri başta olmak üzere maddi gerçekliği de kapsayan bir ontolojik çerçevede anlaşılmaya çalışılmalıdır. Muâmelât ciheti, zekât uygulamasının düzenli olarak tekrarlanarak yeknesak biçimde sosyal davranış örüntüsü içerisinde yer alması, böylece toplum ve fert hayatına etki eden toplumsal düzenin kurucu öznelerinden birisi olmasını sağlayan niteliğidir. Muâmelât yönü göz ardı edilen zekâtın taabbudi -dinî ödev- yönü, zekâtın yerine getirilmesi için belki iç motivasyon kaynağı olabilir, ancak bundan daha öteye gidemez; sosyal, mali ve iktisadi başta olmak üzere maksat ve maslahatlarını gerçekleştiremeyeceği gibi ahlak doğurmayan dindarlığın da formalitesi haline gelir. Daha özet bir ifadeyle zekât, ilahî ve beşerî yönleriyle bir bütündür.
Mevcut zekât literatürü bu minvalde incelendiğinde zekâtın taabbudi çerçevesiyle ilgili bilgi eksiğimizin olmadığı, ancak bilgi birikimimizin günümüz Müslüman toplumlarının ihtiyaçlarına cevap verecek bir zekât pratiğinin ve paradigmasının neşvünema bulması için de yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Sosyal, iktisadi, siyasi, aksiyolojik ve mali başta olmak üzere zekâtın maddi gerçekliğiyle ilgili bilgi üretecek kapsayıcı bir usûle ve Müslüman toplumların ihtiyaçlarını esastan görüşen yeni içtihatlara zemin teşkil edecek taze bir bakış açısına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çalışma, bu fikir ve düşüncelerle kaleme alınmıştır.
(Bu metin makalenin giriş bölümünden alıntıdır. Makalenin tamamını okumak için kaynakta yer alan bağlantıyı tıklayınız.)
Yunus Emre Aydınbaş
Zekatın Ontolojisi ve Fonksiyonları Üzerine Bir Sorgulama, ss. 281-301.
Kaynak: İSEFAM