Anasayfa Köşe Yazıları Türkiye’de Asgari Ücret Tartışmaları

Türkiye’de Asgari Ücret Tartışmaları

by

Son dönemde yaşadığımız yüksek enflasyonist süreç, insanların geçimlerini zorlaştırmaya başladı. Esasında enflasyondan en çok etkilenenlerden bir tanesi sabit ücret gelirlileridir. Satın aldıkları mal ve hizmetlerin fiyatı sürekli artarken maaşlarına çoğunlukla yılsonunda bir defa zam yapılır. Bu açıdan enflasyonun olumsuz sonuçlarından en çok bu kesim etkilenir. Bu yazımızın odak noktasında asgari ücret yer almakla beraber, yazımız geniş perspektiften ücret geliri elde edenleri de ilgilendirmektedir.

Devletin, özellikle 20’nci yüzyıldan bu yana, sosyal ve ekonomik amaçlarla piyasaya çeşitli araçlarla doğrudan ya da dolaylı müdahalesi artık olağan bir durum. Ülkelerin sahip olduğu kurumsal, kültürel ve ideolojik farklılıklar müdahalenin boyutunu ve kapsamını belirliyor. Fakat hemen hemen her ülkede devlet müdahalesi az ya da çok uygulanıyor. Asgari ücret de bu kapsamda piyasaya müdahale edilen konulardan bir tanesi. İşçi ücretlerinin belirli seviyelerin altına düşmemesi ve temel gereksinimleri karşılaması için birçok ülke günümüzde asgari ücret politikası uygulayarak ödenebilecek minimum ücreti belirli bir seviyenin üzerinde tutmaya çalışıyor.

Peki, asgari ücretler nasıl belirleniyor? Yazının odak noktası Türkiye olduğu için ülkemizdeki koşulları aktaracağım. Türkiye’de asgari ücret; işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” tarafından belirleniyor. Örneğin bu komisyonun bir araya geldiği son toplantıda işçi kesimini Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), işveren kesimini Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil etmiştir. Hükümetin temsilciliği ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Uzun süredir senede bir toplanan komisyon, 2022 yılındaki ekonomik koşullar nedeniyle ikinci defa toplanarak yılın ikinci altı ayı için yeni bir asgari ücret tespit etmiştir.

Bu yeni asgari ücret brüt olarak 6.471,00 liradır. SGK payı, işsizlik sigortası primi ve diğer kesintilerle beraber kişilerin eline geçen yeni net asgari ücret 5.500,35 lira olmaktadır. Asgari ücretli bir kişi çalıştırmanın işverene maliyeti ise 7.926,97 liradır. İşveren, SGK primlerini düzenli ödemesi ve SGK’ya borcunun olmaması durumda %5’lik SGK prim indirimi alarak asgari ücretli çalıştırdığı kişinin maliyetini 7.603,43 TL’ye düşürebilmektedir. Bununla beraber işvereni desteklemek adına istihdam teşvikleri ve asgari ücret destek ödemeleri gibi maliye politikaları da uygulanmaktadır. Asgari ücret destek ödemelerinde belirli şartların sağlanması durumunda işverene işçi başına günlük 3,33 lira aylık 100 liraya yakın ödeme yapılmaktadır (https://kpmgvergi.com/blog/2022-yili-asgari-ucret-destegi-uygulamasi/1229).

Asgari ücretin ülkemizde bu kadar gündem olmasının sebebi asgari ücretli çalışan kişi sayısının fazlalığıdır. Aynı zamanda bazı sözleşmeler de asgari ücret referans alınarak belirlenmektedir. Türkiye’de yaklaşık 14 milyon 782 bin kişi ücretli olarak çalışmaktadır (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ucretli-Calisan-Istatistikleri-Mart-2022-45820). TÜİK’in sayfasında asgari ücretle çalışan kişi sayısına ulaşamadım (yayınlandıysa bana linki ulaştırırsanız yazımı güncelleyebilirim). O yüzden alternatif kaynaklara baktım. DİSK’in 2021 yılında yaptığı detaylı çalışmada asgari ücrete dair önemli istatistikler paylaşılmış (Fakat hesaplama yöntemleri kafamda soru işareti bıraktı. Resmî rakamlardan daha fazla toplam işçi sayısı gösterilmiş, sanırım kayıtdışı çalışanlar da hesaplamaya dâhil edilmiş fakat bunları ortaya çıkarmak çok kolay değil, yine de detaylı hazırlanmış bir çalışma olması sebebiyle yararlandım) (https://disk.org.tr/2021/12/disk-ar-asgari-ucret-gercegi-raporu-2022-yayimlandi/). İlgili rapora göre Türkiye asgari ücret civarında (%10 fazlası ya da düşüğü) maaş alanların toplam ücret geliri elde edenlere göre oranı %57 civarında. Ek olarak “3,4 milyon işçi (bütün ücretli çalışanların yüzde 18’i) asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyor. 1.500 TL’den daha az ücretle çalışan işçi sayısı 1,7 milyon. Asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçilerin sayısı 6,3 milyon (bütün ücretli çalışanların yüzde 33,8’i)”

İstatistiki verileri ortaya çıkarmak kolay değil ve hâliyle doğruluğu tartışılabilir. Fakat yine de ülkemizde asgari ücretle çalışanların oranının yüksek olduğu da bir gerçek. Bunun arka planında kayıtdışı ekonomi ya da vergi ile sigorta primi kaçırma davranışının etkisi olduğu unutulmamalı. İşverenler işçilerine asgari ücretin üstünde fiili olarak maaş verse bile, resmî olarak asgari ücret gösterip kalan tutarı elden vererek maliyetleri azaltmaya çalışıyor. Tersi de maalesef doğru, bazı patronlar asgari ücreti çalışanın banka hesabına yatırıp bir miktar tutarı elden geri alıyor.

Asgari ücretli çalışan sayısının toplam ücret geliri elde edenlere oranla fazla olması gelir dağılımındaki çarpıklığın arttığını göstermektedir. Asgari ücretin ortalama ücrete yaklaşması ile orta sınıfın kaybolduğu sosyolojik bir durum ortaya çıkıyor. Teoride kalifiye olmayan kişilerin yaptıkları işler için ödenebilecek minimum tutarı temsil eden asgari ücret, uygulamada kalifiye kişilere ödenen ortalama bir ücret olmuş durumda.

Yazının başında da belirtildiği üzere mevcut enflasyonist süreç, ücret geliri elde edenler için çok dezavantajlı bir ekonomik konjonktür oluşturuyor. Eylül 2022’de tüketici enflasyonunu gösteren TÜFE %83,45 olarak ilan edildi. 2023 yılının asgari ücretinin ne olacağı konusunda tartışmalar sürerken, hükümet tarafından asgari ücret ve memur maaşlarının “enflasyona yenilmeyecek şekilde artacağının” açıklandığını görüyoruz. Asgari ücretin net tutarının enflasyon oranında (%80 civarı) artması durumunda yeni asgari ücret 10.000 liranın üzerinde olacak gibi gözüküyor. Enflasyon oranının Orta Vadeli Program’da 2022 yılsonunda %65 olacağı tahmini var. Eğer asgari ücrette %65’lik bir artış yapılırsa da yeni asgari ücret yaklaşık 9.000 lira civarında oluyor. Tam olarak ne kadar zam yapılır bilinmez ama tahminim yapılacak zamlar, geçmiş enflasyon baz alınarak yapılacak. Hatta işveren tarafının da itirazı olursa ve bu görüşler dikkate alınırsa mevcut enflasyonun bile altında zam olabilir. Tüm kesimleri memnun edecek bir asgari ücret tespitinin zor olacağı anlaşılıyor.

Buna karşın yapılacak zamlar geriden gelmektedir. 2023 için enflasyon artış oranının hızı düşecek gibi gözükse de yine de artış trendi devam edecek gözüküyor (OVP’de 2023 yılsonu tahmini %25). Böylelikle 2023 Ocak itibariyle yapılan zam yine de artan enflasyona göre reel olarak azalacaktır. Ayrıca Orta Vadeli Program’da “Gelirler politikası fiyat istikrarını ve gelir dağılımını gözetecek şekilde para ve maliye politikaları ile eşgüdüm içerisinde belirlenmeye devam edecektir.” (https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/09/Orta-Vadeli-Program-2023-2025.pdf) ifadesi kullanılmış. Bu ifadeden yaptığım çıkarım gereği Orta Vadeli Programa göre hareket edilmesi durumunda, asgari ücret ve memur maaşlarının enflasyonun üzerinde artması da zor gözüküyor.

Sonuçta enflasyonu dizginleyemeden kısa vadede asgari ücret 10 bin lira bandına çıkarılsa bile, reel anlamda ücret geliri elde edenlerin geçimi yine de zorlaşacak gibi görünüyor. Orta vadede ise genişletici iktisat politikalarının çok fazla sürdürülebilir olmadığı düşünülürse belirli bir süre sonra daraltıcı para ve maliye politikalarının uygulanma ihtimali oldukça yüksek. Bu ise faiz oranlarında artış, vergi oranlarının yükseltilmesi, kamu harcamalarının kısılması demektir. Bu “acı reçeteler”in ücret geliri elde edenlere yöneltilmeyecek şekilde dizayn edilmesini ve gelir dağılımındaki çarpıklığın artmamasını temenni ediyorum. Çünkü günümüzdeki enflasyonun suçlusu ücret geliri elde edenler değil (ücret gelirlilerinin uyardığı talep enflasyonu yaşanmıyor).

Görüş ve önerileriniz için: sukrucagricelik@gmail.com

Şükrü Çağrı Çelik

Manisa Celal Bayar Üniversitesi

 


*  Yazarların görüşleri kendilerini bağlar.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun