Enflasyon; belirli bir zaman aralığında mal ve hizmet fiyatlarındaki sürekli artışa denir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından oluşturulan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)’ndeki dönemsel değişimler kamuoyunda temel enflasyon oranları olarak kabul edilmektedir. Enflasyonun artışı satın alım gücünü olumsuz etkiler. Ekonominin önemli göstergelerinden biri olan enflasyon; yalnızca tüketiciyi değil, üreticiyi, yatırımcıyı ve işvereni de olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle toplumun her kesimini derinden etkileyen bu olgu, yöneticiler tarafından dikkatle takip edilmektedir.
Aşağıda yıllara göre değişimi gösterilen enflasyonun 2000’li yıllara girişle birlikte ciddi bir düşüş yaşadığı görünmektedir. Enflasyon 2004’te yüzde 8,6 olarak saptanırken 2017’ye gelindiğinde yüzde 11,14 ve en son 2021 Temmuz ayında yüzde 18,95 olarak tespit edilmiştir. Son yıllarda meydana gelen enflasyon artışı, sabit gelirli çalışanların ücretlerinde yetersiz kalan artışlarla birlikte değerlendirildiğinde hanehalkının alım gücünün önemli ölçüde zarara uğrattığı düşünülmektedir. Büyüme hızının düşüklüğüyle birlikte yüksek enflasyonist ortam, ekonomik krizin derinleşmesine sebep olmaktadır. Hem ekonomik durgunluk hem de fiyatların genel seviyesindeki hızlı artış, başta düşük gelirli kesim olmak üzere alım gücünün erimesine ve geçim sıkıntısının artmasına neden olmaktadır.
OECD üyesi ülkelerin enflasyon oranlarının ortalamalarıyla kıyaslandığında Türkiye’nin enflasyon değerlerinin hiçbir zaman OECD seviyesine inmediği görülmektedir. OECD üyesi ülkelerin neredeyse tamamında 2002-2014 yılları arasında enflasyonda önemli düşüşler görülmekteyken Türkiye’de enflasyon o yıllarda yüksek ve dalgalı bir seyir izlemiştir. 2012-14 yılları arasında yıllık ortalama enflasyon oranı Şili, İzlanda, Meksika ve Türkiye dışındaki tüm OECD ülkelerinde yüzde 2,5’in altında kalmıştır.
Türkiye ve OECD Ülkelerinde Enflasyon (2000-2021)
Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), çeşitli emtia üreticileri tarafından uygulanan ortalama fiyat hareketlerini ölçmeyi amaçlar. ÜFE, TÜFE ile birlikte bir ekonomideki fiyat değişikliklerine dair gelişmiş gösterge olarak ele alınır. 2020 yılında ÜFE de TÜFE gibi bir yükseliş trendine girmiştir. Şekillere bakıldığında ÜFE’nin dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir. Özellikle 2016 yılından bu yana ÜFE’nin kur istikrarsızlığından olumsuz bir biçimde etkilendiği bilinmektedir. 2020 yılında yaşanan küresel salgının da ÜFE üzerinde en az kur baskısı kadar etkili olduğu söylenebilir. ÜFE’nin bu yıllarda artması da bu saptamayı destekler niteliktedir.
TÜİK’in tanımına göre hanehalkı harcanabilir gelir: “Hanehalkındaki her bir ferdin elde ettiği kişisel yıllık kullanılabilir gelirlerin (maaş-ücret, emekli maaşı, dul-yetim aylıkları ve burs vb.) toplamı ile hane bazında elde edilen yıllık gelirlerin (kira geliri vb.) toplamından, ödenen vergiler ve diğer hane veya kişilere yapılan düzenli transferler düşüldükten sonra elde edilen değerdir”. Buna göre aşağıdaki şekiller incelendiğinde yıllar içinde hanehalkının yıllık kullanılabilir ortalama gelirinin artmış olduğu görülecektir. TÜİK’in açıkladığı verilere göre 2020 yılında yıllık hanehalkı kullanılabilir ortalama gelir yüzde 15,8 artarken, enflasyon yıllık bazda yüzde 12,28 artmıştır.
Aşağıdaki şekillerde benzinli binek bir otomobilin ortalama fiyatının yıllara göre değişimi görülmektedir. Özellikle son dönemde gerçekleşen kur artışı ve ÖTV’nin etkisine ek olarak üretim olmayınca araç fiyatlarının artışı beklenmedik büyüklükte olmuştur. Öte yandan otomobil Türkiye’de hiçbir zaman ücretliler için kolay erişilebilir bir tüketim malzemesi olmamış her zaman bir lüks olmuştur. Buna uygun olarak Türkiye’de bin kişiye düşen araç sayısı da 161 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak haddizatında rahatlıkla erişilebilir olmayan otomobillerin fiyatları ile yıllık hanehalkı gelirleri arasındaki fark büyümüştür.
Hanehalkı Ortalama Kullanılabilir Gelir ve Ortalama Otomobil Fiyatları (2010-2021)
Kaynak: TÜİK, Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları İstatistikleri ve Hanehalkı Tüketim Harcaması İstatistikleri
Neticede Türkiye son 4-5 yılda artan bir enflasyon dalgasıyla karşı karşıyadır. Enflasyon yalnızca tüketiciyi değil, üreticiyi de zor durumda bıraktığından pahalılık mütemadiyen artmakta, alım gücü düşüşe geçmektedir. Ücretlere bakıldığında erkekler için 45 bin, hanehalkı kullanılabilir toplamına bakıldığında 69 bin civarında seyreden yıllık gelirlerin enflasyonun ve yükselen döviz kurunun karşısında güç kaybettiği, dolayısıyla artışının refaha bir etkisinin olmadığı söylenebilir.
Kaynak: Sosyal Veri