Epikür (M.Ö. 341-270), geç ahlak felsefecilerinin fayda konuları çerçevesinde geliştirdiği ekonomik tartışmaların felsefi geçmişinde yer alır. Geç ahlak felsefecileri ekonominin bağımsız bir bilim olarak gelişmesinde önemli role sahiptirler. Bunlardan en önemlileri Smith, Mill, Ricardo gibi klasiklerdir.
Klasiklerin faydacılık teorisinin gerisinde Epikür’ün haz ve tatmin tartışmaları yer alır. Epikür’e göre bir haz varsa bu hazzın tatmini gerekir. Bu temel anlayış bugün ekonomik olarak bizi hiç rahatsız etmemektedir. Bilakis tanıdığımız modern ticaretin besleyicisinin ve ekonomik dinamikleri işleten temel mekanizmanın hazların tatmini olduğunu biliriz. Bu bilgi bizim için her hazzın tatmine muhtaç olduğu blgisini normalleştirir. Ancak Epikür’den bugüne kadar gelen bu iddia yolculuğu sırasında değişikliklere uğramıştır. Epikür’e göre her haz tatmin edilmek durumunda değildir. Çünkü maddi hazların tatmini peşindeki arayış bize acı veren bir ortam hazırlar. Üstelik hazların tatmini peşindeki arayış insanı telos yani varlık amacından uzaklaştırır. Oysa insan finis ultimus yani yüksek amaç veya summum bonum en büyük iyi peşinde olmalıdır. Manevi haz arayışı Epikür için bu bakımdan önemlidir. Yani ruhla birleşen manevi haz tatmini Epikür’ün dünyasında maddi haz tatminlerinden kaçınmak üzere başvurulması gereken yöntemdir.
Hobbes’a göre ise insanın yaşam amacı mutluluktur ve mutluluk sürekli haz tatminidir. Ancak Hobbes insanı nefis temelli ele alır. Yani insanın maddi haz arayışlarını tatmin Hobbes’un görüşüne göre mutluluktur. İnsan böylece yaşam amacına ulaştıracak sürekli hazzın tatmini veya hazzın tatmininin sağlanması güdüsü ile hareket eder. Hobbes’a göre mutluluğa ulaşmak ise bu arayışın ulaşılamaz amacıdır. Çünkü daha fazlasını arayış son bulmaz.
Smith’e geldiğimizde ise hazzın tatmini üzerine tartışmalar fayda teorisi formuna dönüşmüştür. Buna göre haz fayda amaçlı tatmin edilir. Herkesin fayda arayışının toplamı ise ekonominin toplam faydasına ulaşması ile sonuçlanır. Böylece fayda teorisi olgunlaşır. Yani herkes kendi faydasını maksimize etmeye yönelik davranış içinde bulunarak toplumsal faydayı maksimize eder. Klasik teorinin tatmin edilecek fayda kriterinin maddi hazların tatmini çerçevesinde geliştiğini toplam faydaya ulaşma mekanizması üzerinden anlayabiliriz. Yani kalsik fayda teorisi nefis temelli bir ekonomi modelinden bahseder. İnsana ait olan inanç, vicdan, prensip, kabuller ve gönül modelin dışlananlarındandır.
Bir insandan inanış, gönül gibi içsel değişkenleri arındırmak ise imkansızdır. Bu halde model kusurludur.
İnsan, ruhu ve bedeni olan bir birey olduğu gibi yaşam şartları karşısında tutunabilmek üzere toplumun bir parçası olma özelliğindedir. Bu durum bireysel fayda ve toplumsal fayda olmak üzere faydayı taksim gerektirir. Faydanın taksimi, nefsi hazların tatminini toplumun faydası ile sınırlar ve toplumun faydasını bireysel manevi hazların tatmini ile destekler. Bu çerçeve aşağıdaki gibi gösterilebilir.
Grafik – Haz-Fayda İlişkisi
Grafikte gösterdiğim üzere bireysel maddi hazların tatmini ile ulaşılabilecek fayda sınırlıdır. Üstelik zorlanması ile elde edilebilecek toplam fayda azalır. Ancak toplam faydayı yükseltecek olan toplumsal faydayı gözeten manevi hazların tatmini olabilir. Bu şekilde toplumsal fayda sürekli artırılabilir.
Medeniyet kaynaklarımız bu grafiği anlamayı bizler için kolaylaştıracaktır. Üstelik modern fayda kavramının içimize sinmeyen özellikleri bulunduğunu ilk cümlelere dönerseniz göreceksiniz.
Toplam fayda toplumsal fayda gözetilmeksizin maksimize edilemez.
Yrd. Doç. Dr. Yusuf Dinç
Bu yazı Ekoreel Dergisi Kasım sayısında yayınlanmıştır.