“Türkiye’de dünyadakine benzer şekilde gelir eşitsizliğinin arttığı, yüzdelik dilimler dikkate alındığında ise üst ve alt yüzdelik dilimler arasındaki eşitsizliğin açıldığı bir toplumsal yapı resmi ortaya çıkıyor.Yakın bir zamana kadar eşitsizlik oranlarının düşmesi ile dikkat çeken Türkiye’de de 2015’ten bu yana eşitsizlikler yükseliyor.”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılına ilişkin ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’ sonuçlarını açıkladı. Araştırma Türkiye’de gelirin bireysel, fonksiyonel ve bölgesel dağılımına dair önemli veriler bulunduruyor. Veriler değerlendirildiğinde ise Türkiye’de dünyadakine benzer şekilde gelir eşitsizliğinin arttığı, yüzdelik dilimler dikkate alındığında ise üst ve alt yüzdelik dilimler arasındaki eşitsizliğin açıldığı bir toplumsal yapı resmi ortaya çıkıyor. OECD ülkeleri arasında en yüksek eşitsizliğe sahip ülkeler arasında bulunan Türkiye sıralamada Şili ve Meksika’dan sonra en yukarılarda yer alıyor. Yakın bir zamana kadar dünyadaki genel trendin aksine eşitsizlik oranlarının düşmesi ile dikkat çeken Türkiye’de de 2015’ten bu yana eşitsizlikler yükseliyor.
Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen en temel ölçüm yöntemlerinden biri olan Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımındaki eşitliği, 1’e yaklaştıkça ise gelir dağılımındaki eşitsizliği göstermektedir. Türkiye’de 2014’te 0,391’e kadar gerileyen Gini 2015 yılından bu yana hızla yükselmektedir. 2018’deki oranlara bakıldığında ise Gini bir önceki yıla göre 0.003 puan artışla 0.408 olarak tespit edilmiştir.
Ülkeler arası karşılaştırma imkanı veren Gini’nin yanı sıra nüfusun gelirden aldığı payın yüzde yirmilik dilimleme yöntemiyle analiz edilmesi gelir grupları arasındaki gelir eşitsizliğinde meydana gelen değişimi göstermektedir. Yüzdelik dilimlerin daha da küçültülerek incelenmesi ise Türkiye’deki gelir eşitsizliğine daha yakından bakmayı sağlayacaktır.
Yüzdelik paylar analizine göre en üst ve en alt yüzdeler arasındaki fark açılıyor
Hane halkı kullanılabilir gelirinin, hane halkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak hesaplanan eşdeğer hane halkı büyüklüğüne bölünmesiyle elde edilen ‘eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine’ göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2018’de bir önceki seneye göre 0,2 puan artarak yüzde 47.6 ve en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payı 0,2 puan azalarak yüzde 6.1 oldu. Yüzde 20’lik grupların değişim seyrine baktığımızda ise 2015 sonrası üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik sürekli azalırken ve ilk ve ikinci yüzde 20’lik dalgalı seyir izlerken en üst yüzde 20’nin oranı istikrarlı olarak artmaktadır. Bir karşılaştırma yaptığımızda ise toplumun en zengin yüzde 20’si en yoksul yüzde 20’sinden 7,8 kat daha fazla kazanıyor. Bu oran önceki yıl 7,5 idi.
Daha detaylı bir tablo ortaya çıkarmak ve en alttakiler ile en tepedekiler arasındaki farkı net olarak görebilmek için nüfusu onluk ve beşlik dilimlere ayırarak gelirden aldıkları paylar daha iyi görülebilir. Nitekim dilimler küçüldükçe, gelir eşitsizliğine ilişkin daha çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de üst ve alt yüzde 10’luk dilimlerin gelir dağılımından aldıkları paylara daha yakından bakıldığında 2010 sonrasında en üst yüzde 10’un payının arttığını en alt yüzde 10’un ise 2,3’te kaldığı görülmektedir. 2015 sonrasında hızlı bir yükselme halinde olan en üst yüzde 10’un payı son açıklanan 2018 raporuna göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin %32,6’sını almaktadır. Yani tepedeki kesim alttakilerden tam 14 Kat daha fazla kazanmaktadır.
Menkul kıymet ve sosyal transferlerin oranında artış var
Hanehalkı gelir dağılımı anketlerinde gelirin üretim faktörü sahipleri arasındaki dağılımına ilişkin verileri yayınlayan TÜİK, gelirleri; emek gelirleri, gayrimenkul kirası, menkul kıymet gelirleri, müteşebbis gelirleri olarak tasnif etmektedir. Herhangi bir mal ya da üretim faktörü karşılığı olmaksızın yapılan ödemeleri (emekli maaşı, dul, yetim ve özürlü aylıkları, burslar vb.) transfer gelirleri adı altında ele almaktadır.
2018 raporu içerisinde toplam eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirleri içerisinde en yüksek payı, yüzde 48,5 ile bir önceki yıla göre 0,4 puan azalan maaş ve ücret gelirleri aldı. İkinci sırayı yüzde 20,1 ile önceki yıla göre 0,4 puanlık artış gösteren sosyal transfer gelirleri alırken üçüncü sırayı yüzde 8,8 ile 2017 yılına göre 0,8 puan azalan müteşebbis gelirleri aldı. Türkiye’de son on yıl içerisindeki değişime bakıldığında ise en belirgin değişikliğin maaş-ücret gelirlerinin toplam gelir içerisindeki payının artması olduğu görülmektedir. 2006 yılında %40,8 olan oran istikrarlı bir artış göstererek 2017 yılında %48,9’a çıkmış, 2018’de ise %48,5’e gerilemiştir. Maaş-ücret gelirlerindeki orana ek olarak gayrimenkul kira aynı oranda kalırken menkul kıymet ve sosyal transferlerde de artış görülmüştür. Menkul kıymet 3,2’den 3,6’ya; sosyal transferler ise 19,7’den 20,1’e çıkmıştır.
Bölgesel gelir dağılımında İstanbul Türkiye ortalamasından daha yüksek eşitsizliğe sahip
TÜİK’in 2018 yılına dair açıkladığı araştırmada bölgesel gini katsayıları incelendiğinde İstanbul’un Türkiye ortalamasından bile daha yüksek eşitsizlik oranına sahip olduğu ve son on yılda istikrarlı bir şekilde bu oranın arttığı görülmektedir. İstanbul’u 0,44 ile Akdeniz 0,40 ile ise Batı Marmara, Batı Anadolu ve Ortadoğu Anadolu takip etmektedir. En adil bölge ise 0,32 ile Kuzeydoğu Anadolu bölgesidir.
Bölgelere kendi içindeki dağılıma yüzdelik dilimler üzerinden bakıldığında ise durum daha ciddi bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Bölgelerin kendi içlerindeki en zengin %20 ile en yoksul %20 arasındaki eşitsizlik oranına (P80/P20) bakıldığında İstanbul yine açık ara 8,6 ile en yüksek orana sahiptir. Bu oran 2017 yılında 8,2’dir. Son on yıldaki seyre baktığımızda ise Batı Marmara ve İstanbul’da bu oranda istikrarlı bir yükseliş gözlemlenmektedir. Eşitsizlikte azalma trendi olan Batı ve Orta Anadolu, Batı ve Doğu Karadeniz, Güneydoğu ve Kuzeydoğu Anadolu’da ise önceki yıllardan farklı olarak eşitsizlik artmıştır.
Yoksulluk oranları artıyor
TÜİK göreli ve sürekli olmak üzere iki yoksulluk verisi açıklamaktadır. Toplumun genel düzeyine göre belli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyler göreli anlamda yoksul sayılmaktadır. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan (ortanca) gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı bir önceki yıla kıyasla 0.4 puan artarak yüzde 13.9 olarak gerçekleşti. Medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre ise yoksulluk oranı bir önceki yıla kıyasla 1,1 artışla % 21,2 oldu. Yoksulluğun hane yapıları içerisindeki dağılımına bakıldığında ise tek kişilik hane halklarının yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1,4 artışla % 9,6 oldu. Tek çekirdek aileden oluşan hane halklarının yoksulluk oranı 0,4 artışla % 12,9, en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hane halklarının yoksulluk oranı ise 0,9 puan artarak % 18,8 olarak belirlendi.
Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan ‘sürekli yoksulluk’ oranı ise bu sene % 12,7 olarak belirlendi. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre, son yılda yoksul olan ve aynı zamanda önceki 3 yıldan en az 2’sinde yoksul olduğu belirlenen fertleri kapsayan hesaplamaya göre sürekli yoksulluk oranı 2017’de % 14’dü.
Eşitsizlik İşsizlik ve Büyüme ile de İlişkili
Günümüz dünyasının büyüyen bir sorunu olarak karşımıza çıkan gelir eşitsizliği, küreselleşme, iktisadi büyüme ve kalkınma ile birlikte değerlendirilmekte; yoksulluk ve işsizlik gibi toplumsal sorunlarla güncelliğini korumaktadır. TÜİK tarafından son yayınlanan araştırma ekonomik ve siyasal koşulların hanelerin gelir durumlarına nasıl yansıdığını göstermesi açısından önemli veriler ortaya koymaktadır.
Artan eşitsizlik oranlarında en dikkat çeken husus en üst yüzde 20’lik sermaye grubunun toplam gelirden aldığı payın sürekli artış halinde olması en alt yüzde 20’nin ise sabit kalıyor oluşudur. Üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik dilimlerin payının sürekli azalması ise toplumun orta kesimini temsil edenlerin gelirden aldıkları payın azalması ile küçüldüklerini göstermektedir. Genişleme ve küçülmeler gelirin fonksiyonel dağılımında da rahatlıkla görülebilmektedir. Haziran 2019’a ilişkin iş gücü istatistikleri işsizlik oranının 2,8 puanlık artış ile yüzde 13,0 seviyesinde gerçekleştiğini göstermektedir. İstihdamdaki daralma maaş ve ücretlilerin toplam gelirden aldıkları payın azalması ile kendini göstermektedir. Bu daralma ile birlikte ise alt gelir gruplarının payının daha fazla azalması beklenirken artan sosyal transferlerin sürekli yoksulluk oranını dengelediği görülmektedir. Bölgesel ve sektörel dağılım ile birlikte anlamlı çerçeveler sunan gelir eşitsizliği verileri Türkiye’nin değişen toplum yapısını değerlendirmek için oldukça önemlidir. Dönemler ve değişkenler üzerinden daha detaylı izlenebilecek bu süreç, sebep olan yapısal sorunlar ve muhtemel sonuçları ile birlikte değerlendirilmelidir.
Merve Akkuş GÜVENDİ
Kaynak: TYAP