İnsanların finansal sisteme olan inançlarını kaybettiklerini söylemek kolay. Peki, bu gerçekte nasıl görünüyor?
Küresel finans sistemine duyulan güven, yükselen enflasyonun birikimleri eritmesi, bankaların rekor kâr açıklamaları ve reddedilen krediler gibi somut örneklerle ciddi biçimde sarsılmış durumda.
Edelman’ın 2023 yılında yaptığı küresel araştırmaya göre, insanların %50’sinden azı bankaların ‘doğru olanı yapacağına’ inanıyor; bu oran Z kuşağı ve Milenyum kuşağı arasında ise daha da düşük.
Bu kuşaklar, kaynakların güçlü kesimlere aktarıldığını izlerken, sıradan ailelerin hesaplarının dondurulmuş olduğunu, ek hesap faizleriyle boğuşmak zorunda kaldığını gördü. Bu yüzden yalnızca bankalara değil, aynı zamanda karmaşıklıktan ve insanları dışlayan yapılardan kazanç sağlayan tüm sistemlere karşı temkinli ve güvensiz bir tutum geliştirdiler.
Ama belki de sorun insanlarda değil. Belki de sistemin kendisindedir.
Sistemlerin asimetri üzerine kurulması
Çoğu finansal yapı yukarıdan – aşağıya olacak şekilde tasarlanmıştır. Paranızı yatırırsınız ve kurumun bunu etik bir şekilde ele alacağına güvenirsiniz ancak bu güven defalarca test edilmiş ve çoğu zaman kırılmıştır.
Müslümanlar için, sorun daha da derin. Müslüman çoğunluklu ülkelerde bile “İslami” etiketli ürünlerin dahi çoğu zaman konvansiyonel kalıpları kopyaladığına ve Şeriat pazarlamasına sarılmış geleneksel ürünler gibi hissettirdiğine inanılıyor.
Uluslararası Şeriat Araştırma Akademisi’nin (ISRA) 2022 tarihli araştırmasına göre, İslami finans kuruluşlarının %70’inden fazlası, etik veya inanç temelli beklentilerle tam olarak uyuşmayan ikili modellere başvuruyor.
Eksik olan sadece güven değil. Şeffaflık, katılım ve gerçek dünya uyumu. Blokchain teknolojisi ve özellikle merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (DAO’lar), bu noktada potansiyel bir dönüşümün habercisi olarak öne çıkmakta.
Blockchain ve DAO’lara abartısız yaklaşım
Blockchain, işlemleri herkese açık ve geri alınamaz bir şekilde kaydeden dijital bir defterdir. Veriler eklendikten sonra değiştirilemez. Herkes neler olduğunu görebilir ancak kimse kapalı kapılar ardında bunu değiştiremez.
DAO’lar bu altyapı üzerine kuruludur. Bir DAO bir şirket veya uygulama değildir. Yöneticiler yerine kodla çalışan ve topluluk tarafından ortaklaşa yönetilen bir organizasyondur. Kurallar, üyelerin uzlaşısına dayalı olarak kararları otomatik şekilde hayata geçiren akıllı sözleşmelere yazılır. Oylama açıktır. Fonlar izlenebilir. Hiçbir birey anahtarları elinde tutmaz.
Bu model, çoğu finansal sistemin işleyiş biçiminin temellerine meydan okuyor ve yeni bir plan sunuyor.
Teknoloji kadim değerleri yansıttığında
Bu, Müslümanlar için yabancı bir fikir değil. Şura (istişare), vakıf (bağış kurumları) ve ümmet (topluluk), yüzyıllar boyunca karşılıklı yardımlaşma ve ortak yönetimin dayanak noktaları olarak işlev görmüştür.
İslam tarihinin ilk dönemlerinde finansal yapılar, geniş kitlelerden kar elde etmek amacıyla değil, servetin adil bir şekilde dağıtılması, kamu yararının finanse edilmesi, insan onurunun korunması için toplumsal faydayı gözeterek inşa edilmişti.
Topluluk denetimiyle yönetilen Beytü’l-mal (devlet hazinesi), kaynakları dul kadınlara, yetimlere ve yoksullara dağıtıyordu. Vakıf sistemleri ise yüzyıllar boyunca İslam dünyasındaki okulları ve hastaneleri finanse etti.
DAO’lar bu yapıların birebir aynısını sunmasa da, aynı adil gelir dağılımı ve toplumsal fayda ruhunu yansıtırlar. Onlar, düzeni onarıp iyileştirmeye odaklanan bir yol öneriyor.
Yenilikte niyet esastır
Bazı eleştirmenler blockchain’i abartılan bir teknoloji ve teknik bir konu olarak değerlendiriyor. Diğerleri ise, blockchain’in yıkmayı vaat ettiği güç dengesizliklerini yeniden üreteceğinden endişe ediyor. Ve temkinli davranmakta haklılar. Teknoloji tarafsızdır, onu kullanan insanların niyetini yansıtır.
Etik ve kapsayıcılık ilkeleri doğrultusunda hareket edildiğinde, blockchain güveni yeniden inşa etmek için güçlü bir araç haline gelebilir.
LifeDAO’yu (TLD) ele alalım. TLD tek örnek değildir ve merkeze alınmamalıdır, ancak işe yarayan bir model sunar. TLD, geleneksel sigorta yapılarından bağımsız olarak finansal koruma sağlamak üzere bir DAO olarak işliyor.
Üyeler gönüllü olarak ortak bir fona katkıda bulunur ve içlerinden biri vefat ettiğinde, belirlediği kişi hiçbir engelleme, gecikme ya da kâr amacı olmadan doğrudan ödeme alır.
Fon yönetiminden karar alma süreçlerine kadar her şey şeffaf bir şekilde yürütülür; kararlar, tek taraflı emirlerle değil, istişare (şura) yoluyla alınır. Bu, bir şirketten ziyade bir topluluk hissi veren finansal bir araçtır.
Başka örneklerde, DAO’lar, rejeneratif tarımı finanse ediyor, merkeziyetsiz gazeteciliği destekliyor ve sağlık sigortasına toplum temelli alternatifler sunuyor. Buradaki amaç, teknolojiyi yüceltmek değil; onu çıkar sağlamak yerine topluma hizmet eden sistemler kurmak için kullanan, giderek büyüyen bir hareketi görünür kılmak.
Önümüzdeki zorluklar
Elbette, bu modelin de kendi zorlukları var.
Dünya Ekonomik Forumu’na (2023) göre, dünya genelinde yetişkinlerin %60’ından fazlası, blockchain araçlarını güvenli bir şekilde kullanmak için gereken dijital becerilere sahip değil. Ayrıca hukuki açıdan da gri alanlar mevcut: DAO’lar birçok ülkede hâlâ düzenlemeye tabi değil, bu da anlaşmaların uygulanmasını ve katkı sağlayanların dolandırıcılığa karşı korunmasını zorlaştırıyor.
Ancak bunlar modeli göz ardı etmek için geçerli nedenler değil. Aksine, bunlar önümüzdeki işin gerçek ve önemli bir iş olduğunun hatırlatıcıları. Etik alternatifler oluşturmak sadece akıllı sözleşmelerle olmaz; bunun için topluluk güveni, yönetişim konusunda eğitim ve kısa vadeli kazançlar yerine uzun vadeli dayanıklılığı ön planda tutma kararlılığı gerekir.
Asıl soru “Bu işe yarar mı?” değil
Asıl soru, gerçekten inandığımız değerlere uygun finansal sistemleri kurma cesaretine sahip olup olmadığımızdır.
Eğer blockchain sadece servet biriktirmenin, saklamanın ya da fırsatçılığın başka bir yolu olursa, o zaman hiçbir şey öğrenememişiz demektir. Ama eğer güveni yeniden dağıtmanın, gücü merkeziyetsizleştirmenin ve ortak sorumluluğu güçlendirmenin bir aracına dönüşürse, işte o zaman belki de bir teknolojik devrime değil, ahlaki bir devrime tanıklık ediyor olabiliriz.
Yani asıl soru, blockchain’in küresel finansı kurtarıp kurtaramayacağı değil.
Asıl mesele, blockchain’i sahiplenip yön verecek ve topluluklarımızı geride bırakmamasını sağlayacak olgunluğa ve kararlılığa sahip olup olmadığımızdır.
Çünkü sonuçta finansal sisteme olan güven, sloganlarla değil; insanların birlikte görebildiği, güven duyabildiği ve şekillendirebildiği sistemlerle yeniden inşa edilecektir— her seferinde bir blok, bir ses ve ortak bir kararla.
İçeriğin Kaynağı: Salaam Gateway
Görsel Kaynak: ICC Academy