Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşananlar içimizi dağlıyor. Filistin halkı çocuklar, kadınlar ve yaşlılar fark etmeksizin sistematik soykırıma uğruyor. Hastaneler, ibadet yerleri, sığınma kampları bombalanıyor. Güvenli bölgeler bile saldırıya uğruyor. Bugüne kadar on bini aşkın insan uluslararası savaş hukukuna aykırı olarak yaşamını yitirmiş durumda. Parçalanmış bedenler, yakınlarını kaybeden minikler binlerce farklı öykü ve binlerce farklı dram barındırıyor. Üstelik bu eziyeti soykırıma uğramış bir millet yapıyor. Birçok büyük devlet, basın kuruluşu ve şirket bu savaşta İsrail’den yana tavır almış durumda.
Tüm bu süreçte insanlar Filistin’e yapılan zulmü durdurmak için, farklı yollardan tepki gösteriyor. Dünya üzerinde de akl-ı selim insanların İsrail’i protesto ettiği görüntüler ümitleri arttırıyor. İsrail vatandaşlarının bazılarının bile yaşananlardan rahatsızlık duyduğunu görüyoruz. İsrail ordusuna giden gemileri durdurmak için kendilerini gemiye zincirleyen insanlar, futbol maçlarında tribünlerde tepkisini koyan taraftarla gibi birçok örnekte insanlar vicdanlarının sesine göre hareket ediyor.
Bu amaçla yapılan bir diğer tepki yöntemi ise İsrail’e yönelik uygulanan ekonomik boykot. Türkiye’de ve Dünya’da boykot çabalarını çok anlamlı ve çok kıymetli buluyorum. Bu ahlaki davranış, insan olmanın bir gerekliliği. Hemen her konuda olduğu gibi bu çabaları da hor gören, küçümseyen kimseler de maalesef yok değil. Bu kişiler hiçbir şey yapmayarak, insanlar hakkında küçümseyici yorumlarda bulunuyor. Bu yorumların bir kısmı belirli ideolojik kalıplar ve önyargılarla dile getiriliyor. Yanı başımızda olanlara tepki vermemek ne vicdana ne rasyonel gerekçelere sığıyor. Burada ölen insanlar için tarafımızı belli etmek bizlere düşen önemli bir görev. Fakat boykot ile ilgili çok fazla haber ve gönderinin yayınlandığı bir dönem içerisindeyiz. Etkili bir boykot için birkaç önemli meseleye dikkat etmek gerekiyor.
İlk olarak boykot doğrudan İsrail devletini ve yaptığı soykırımı destekleyen firmalara yönelik olmalıdır. Bence bu hususu ayırmamız lazım. Bazı Yahudilerin İsrail’in yaptığı bu eylemi şiddetle kınadığını görmekteyiz. Tersine İsrail menşeli olmayan bazı firmaların savaşa açık açık destek verdiğini de görmekteyiz. Burada boykotun yönü savaşı desteklemeye yani eyleme yönelik olmalıdır. Dolayısıyla İsrail menşeli şirketlerin değil eylemin yani savaşa destek veren şirketlerin boykot edilmesi daha etkili olacaktır.
İkinci olarak İsrail’in hukuksuz girişimleri yeni bir olgu değil. Yaşadığımız coğrafyada birçok insanın yıllardır boykot çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla boykot kavramı son günlerde ortaya çıkmış bir mesele değil. Yıllardır kamuoyunda böyle bir çaba olmasına rağmen boykot konusunda istenen sonucun gerçekleştiğine maalesef şahit olamıyoruz. Bunun çeşitli nedenleri var. Bence boykot yapılacak ürün listesinin çok kalabalık olması da bunlardan bir tanesi. Yine listeyi incelediğimizde bazı şirketlerin boykot listesinde yer almasını çok anlamlandıramıyoruz. Yeni paylaşılan bazı listelerde boykot kapsamındaki şirketlerin neden listede yer aldığını açıklayan bilgi kutucukları görebilmekteyiz. Bence listelerin bu şekilde paylaşılması insanların boykotu sahiplenmesini arttıracaktır.
Bunun yanında boykot listelerinde yer alan şirketlere alternatif olarak sunulan yerli şirketlerin hepsinin ahlaki bir duruş sergilediğini iddia etmek bir hayli zor. Şirketin yerli olması vatana, millete faydalı hareket ettiğini göstermeyebiliyor. Listeler oluşturulurken ayrımların dikkatli yapılması çok önemli. Aksi hâlde boykot yapma niyetiyle dışa kapalı ithal ikameci bir politikanın uygulanması hem beyhude bir çaba olacak hem de toplumsal refahı azaltacaktır.
Zaten küreselleşen dünyada artık tamamen bir millete ait şirket bulmak da çok zor. Siyonizm’i destekleyen bir şirketin Türkiye’de yerli firmalar ile ortaklık kurduğunu görmemiz çok olası. Bu şirketler dünyanın her yerinde doğrudan yatırım yapmakta, çeşitli devletlere borç vermekte, farklı kuruluşların hissesini almaktadır. Borsa İstanbul örneğini ele alırsak birçok yabancı yatırımcının kısa vadeli olarak borsada işlem yaptığını görüyoruz. Bu noktada bazı hususlarda elimiz kolumuz bağlanıyor.
Yine de ümitsiz olmamak gerekiyor. Sadece düzgün bir strateji ile hareket etmek gerekmektedir. Peki, boykotu nasıl yönetmeliyiz?
Şimdi bir tablo paylaşacağım. Bu tabloda şirketleri 4 ana gruba ayırdım.
Şirketler | Boykot/Tüketim Durumu |
1. Grup: Siyonizm’e fiili olarak destek veren, İsrail Devletine ve Ordusuna maddi katkıda bulunan şirketler | Boykotun esas yönelmesi gereken kısmı |
2. Grup: İsrail Devleti ya da Ordusuna sözlü destek veren ve yaptığı ticaret sebebiyle savaşın devam etmesine neden olan şirketler | İmkân olması durumunda boykotun kısa ya da orta vadede yönelmesi gereken şirketler |
3. Grup: Tarafsız kalanlar | Tüketici bireysel faydasına göre tercih etmek |
4. Grup: Siyonizm karşıtı duruş sergileyen şirketler | Tüketici bireysel faydasına göre tercih etmeli. Uzun vadede 1. Grup’a alternatif olmalı |
Boykotun ekonomik bir sonuç verebilmesi için en önemli gereklilik sürdürülebilir olması. Fakat yüzlerce ürünün yer aldığı boykot listeleri tüketicilerin kafa karışıklarına yol açıyor. Önerdiğim birinci strateji; 1. Grup’ta yer alan firmaların ürünlerinin tüketiminin mümkün olduğunca terk edilerek diğer firmalara yönelinmesi yönünde olacaktır.
Eğer odaklanabilirsek ve bu konuda sabır gösterebilirsek ekonomik sonuç verecektir. Boykot yapılacak şirketler en azından kısa vadede, bir çırpıda söylenebilecek sayıda olmalıdır. Bu yüzden daha spesifik ve dar kapsamlı listeler üzerinde durmak lazım. Örneğin 100 tane şirketi boykot etmek yerine ilk etapta 10 tane şirkete yoğunlaşılmalıdır.
İşte tam burada “odaklı boykot”[1] karşımıza çıkıyor. Bu yöntemin uzun yıllardır uygulanan bir yöntem olduğu anlaşılıyor. Bununla ilgili bir siteyle karşılaştım. İsmi BDS Hareketi (Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi). Görselleri de bu siteden aldım. İnsanlar belli ürünlerin boykotuna odaklanırsa daha güçlü ve tesirli bir boykot süreci yaşanacaktır.
Şekil 1: Geniş Liste Boykotu
Şekil 2: Odaklı Boykot
Ardından diğer şirketler ihtiyaç hâlinde boykota dâhil edilebilir. Burada herkes ihtiyacına göre elinden geldiği fedakârlığı gösterebilir. Fakat bireylerin özel durumları örneğin sağlık problemi gibi, ya da bazı ürünler bazı kişiler için inelastik ya da vazgeçilmez olabilir. Böyle durumlarda esneklikler gösterilebilir Herkes ihtiyacına göre kendisini kontrol edebilir.
Strateji 2; Kısa vadede çok mümkün olmasa da orta ve uzun vadede birinci ve ikinci grupta yer alan firmaların tüketimi yavaşça tedrici olarak bitirilecek projeler yapılmalıdır. Bunun için de kaliteli ürünlerin belirli hassasiyetleri gözeterek üretilmeye başlaması önemlidir. Bu da zor bir süreçtir. Bazı piyasalar yapısı itibariyle yeni şirketlerin girmesine izin vermeyebilir. Ya da bazı iktisadi koşullar nedeniyle üretim yeteri kadar esnek olmayabilir. Fakat boykotun ilerleyen dönemlere yayılması için bu strateji de göz önünde bulundurulmalıdır.
Boykot edilen şirketler büyük kurumsal firmalar. Dolayısıyla belirli kaliteli standartlarına sahipler. Bu şirketler arasında vahşi kapitalizmi temsil eden firmalar da yer almakta. Hâl böyle olunca rekabet etmek çok kolay değil hatta boykot sonrasında tam tersine pazar paylarını daha da arttırabilirler. (bkz. https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-dinc/iltisakli-urun-boykotunun-iktisadi-analizi-4572423 Yusuf Dinç Hocanın bu konudaki yazısını inceleyebilirsiniz)
Ayrıca bu şirketlerin pazarlama stratejileri de çok gelişmiş. Mesela meşhur bir kola firması, restoranlar ve marketlere kendi ürünlerinin konulması için buzdolabı veriyor. Bu buzdolabına başka bir firmanın ürününü hatta suyunu bile koymak yasak. Bu firmanın aynı zamanda farklı isimle su da sattığını görüyoruz, soda da gazoz da. Sen onun kolasını satarsan sana suları bedava veriyor. Hatta buzdolabını da ücretsiz veriyor. Tabii başka firmaya ait bir ürünü bu dolaba koymamak şartıyla. Piyasaya yeni giren küçük bir firmanın bunlarla baş etmesi çok zor.
Ama bize düşen zafer değil sefer. Meşhur hikâyede anlatıldığı gibi: karıncanın biri hacca gitmek üzere yola çıkmış. Onu görenler “sen ufak bir karıncasın nasıl gideceksin hacca” diye sormuşlar. Karınca da “Hacca erişemesem bile, bari Hac yolunda ölürüm” demiş. Bizimkisi de o misal, boykot başarılı olursa ne âlâ. Olmazsa bile biz tarafımızı belli edelim. Yalnızca sabırla sürdürülebilir bir boykot uygulayarak tepkimizi koyalım.
Son not: Son günlerde boykot adı altında çok çirkin saldırılar ve sözlü tacizler yapılıyor. Bunları gerçekten çok üzülerek ve de utanarak izliyorum. İnsanların boykot listesindeki şirketlerden kahve içmesini, yemek yemesini tasvip etmiyor olabilirsiniz; ama onları kışkırtacak, onları hedef gösterecek daha da kötüsü onların mallarına zarar verecek uygulamalar insanları daha da boykottan uzaklaştıracaktır. Herkes kendisinden sorumludur. Aynı zamanda bu üslup ile herhangi bir sonuç almak da mümkün değildir. Âl-i İmrân Suresi 159. Ayette de buyrulduğu üzere Hz. Peygamber yumuşak davranması sayesinde müminleri etrafına toplayabilmiştir.
[1] Bu terimi öğrenmeme vesile olan eşime teşekkür ederim.
Şükrü Çağrı Çelik
Manisa Celal Bayar Üniversitesi