Anasayfa Köşe Yazıları Nass Ekonomisi Tartışmaları Üzerine

Nass Ekonomisi Tartışmaları Üzerine

by

Son günlerde “nass ekonomisi” kavramı yaygın şekilde kullanılır oldu. Nass terimi açık, aşikâr anlamına gelmektedir, genel olarak İslam dininde Kur’an-ı Kerim ve sünnetler kastedilmektedir. Terimin Türkiye ekonomisi için kullanımı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politika faizleri ile ilgili değerlendirmesinde “nass ortada faizler düşecek” söylemine dayanıyor. Politika faizlerini yüksek bulan Cumhurbaşkanı yüksek faizin, enflasyonu da tetiklediğini öne sürmüştü. Uzun yıllardır dile getirdiği ve artık kendisiyle özdeşleşen “faiz sebeptir enflasyon neticedir” ifadesi de bilindiğinden, bazı ekonomistler son yıllarda Türkiye ekonomisindeki ekonomi politikalarını yukarıdaki sebepten dolayı “nass/nas ekonomisi” olarak isimlendirmeye başladı.

Nass ekonomisi olarak ifade edilen politikalara; Cumhurbaşkanı’nın politika faizlerinin düşürülmesine yönelik adımları, Merkez Bankası’nın enflasyonun altında belirlediği politika faizleri, kamu bankalarının uyguladığı kolay kredi politikaları, yüksek döviz kuru, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın eski bakan Nurettin Nebati döneminde uygulanan “heterodoks” ekonomi ve maliye politikaları (Yeni Ekonomi Modeli) ve çeşitli kamu kurumlarının uyguladıkları piyasayı düzenleyici regülasyonlar gibi uygulamalar örnek verilebilir. Hükümet tarafından “nass ekonomisi” uyguluyoruz gibi bir söylem ya da iddia olmamakla beraber, ilgili politikaları eleştiren kimi ekonomistlerin genel olarak ilgili politikalar için bu ismi yakıştırdığı görülmektedir.

Bu yazı siyasi bir amaçla kaleme alınmamıştır. Mevcut ekonomi politikaları; kimilerince eleştirilmekte kimilerince de savunulmaktadır. Olması gereken de budur. Sonuçta “Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar” (hakikatin ışığı fikirlerin çarpışmasından çıkar).

Fakat nass ekonomisini terimini kullanmanın önemli bir sakıncası söz konusudur. Mevcut ekonomi politikalarına “nass ekonomisi” ismi verilerek, güncel iktisadi sistemin dinamiklerine göre uygulanan para, maliye, kur ya da genel olarak ekonomi politikaları dinî bir terimi olan “nass” ifadesiyle özdeşleşmiş hâle gelmektedir. Böylelikle ekonomide istikrarsızlıklar (örneğin durgunluk ya da enflasyon) yaşanması durumunda bunun nedeni nass ekonomisidir gibi bir anlam çıkarılmasına imkân sağlanmaktadır.

Hatırlayalım son dönemde Türkiye’de genişletici para ve maliye politikaları ile ekonomik büyüme teşvik edilmeye çalışıldı. Bu yüzden ihracata dayalı bir ekonomik sistem amaçlandı. Düşük reel faiz ve yüksek kur politikası uygulandı. Uluslararası ticarette kur avantajı elde etme, düşük faizle de yatırımların ve tüketimin arttırılması ve sonuç olarak ekonominin canlandırılması hedeflendi. Fakat artan döviz kurları ile beraber enflasyonun da artışı halkın refahını azalttı. Hem talep artışı hem de maliyet artışından kaynaklanan enflasyon özellikle Covid-19 sonrasında artınca yüksek enflasyon birçok problemi beraberinde getirdi. Tüketimi zorunlu (enerji gibi) temel ithal kalemlerinde fiyat artışı cari dengeyi olumsuz yönde etkiledi. Bunun yanında ithal ara mallara dayalı olduğu için artan kur dış ticaret dengesinin istenilen seviyede olmasını engelledi.

Ekonomide mevcut problemlerin yanında depremin maddi-manevi yıkıcı boyutu ve seçim ekonomisinin yükü de eklenince “yeni ekonomi modeli”nde atılan adımlar tersine dönmeye başladı. Nitekim seçim sonrasında yeni bir yönetim ve yeni ekonomi anlayışı ile hem para politikasında hem de maliye politikasında farklı adımlar atılmaya başlandı. Ekonomiyi yöneten kurumların en üst yöneticileri değişti. Ekonomi politikalarında paradigma değişimi yaşandı. Nitekim yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in heterodoks politikalar yerine “rasyonel politikalara dönüleceği”ni açıklaması kamuoyunun dikkatini çekti. Eski dönemde uygulanan politikaları eleştiren bazı ekonomistler, yeni paradigma değişimini ve rasyonel politikalara dönüleceği açıklamasını dayanak göstererek “nass ekonomisinin sonu”, “nass ekonomisi uygulamanın zararları”, “nass ekonomisinin çöküşü” gibi ifadeler kullanmaya başladı. Birçok ekonomik tartışmaların odak noktasında hep “nass ekonomisi” ifadesi yer aldı. Problem nass ekonomisindeymiş gibi bir algı oluştu. Türkiye’de uygulanan, ekonomi politikalarına “nass ekonomisi” denilmesi durumunda yüksek enflasyon ve döviz kurundaki yükselme başta olmak üzere birçok olumsuz ekonomik gelişmenin İslam’ın hüküm ve ilkeler nedeniyle olduğu gibi asılsız bir anlam çıkabiliyor. Fakat Rahman ve Rahim sıfatlarına sahip olan Allah kullarına zulmetmez. O “her şeyi bir ölçü ve dengede” yaratmıştır (Kamer (54):49). “Denge”nin insan eliyle bozulması, adaletsizlik ve zulmün hâkim olması gibi nedenlerle yaşanan musibetlerin sorumlusu yine insandır.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi uygulanan ekonomi politikalarının aklanması, eleştirilmesi, savunulması ya da siyasi tartışmalar vs. bu yazının konusu değildir, bunu amaçlamıyorum. Yalnızca uygulanan bu politikaların “nass ekonomisi” ile özdeşleştirilmesi hatasını vurgulamaya çalışıyorum.

Türkiye’de bütüncül olarak “nass ekonomisi” uygulaması yok. Dolayısıyla yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerin nedeni de nasslar değildir. Nass yani dini temeli olan bir ekonomide istenen düşük faiz değil faizin kaldırılması yerine alternatif modellerin uygulanmasıdır. Düşük faiz ise yatırım ve tüketimi sonuç olarak ekonomiyi canlandırması, kamu borç maliyetlerini düşürmesi gibi sebeplerle birçok siyasetçi tarafından tercih edilmektedir. Türkiye’de de benzer şekilde son yıllarda yatırımları ve tüketimi teşvik edecek şekilde düşük faiz politikası (hatta negatif reel faiz) benimsenmiştir ve faizsiz bir ekonomi sistemi uygulanmamaktadır. Fakat yalnızca düşük faiz oranları uygulanıyor diye bu ekonomiye “nass ekonomisi” denilemez. Ekonomiyi nass ekonomisi olarak tanımlayacaksak; devlet gözetiminde milli piyango oynatılmaması, devlete borçlu kişilerden faiz alınmaması, dinî olarak haram yollardan elde edilen kazançlardan vergi alınmaması, israfın önlenmesi, yolsuzluğun önüne geçilmesi, zekât sisteminin yaygınlaşması gibi unsurların da uygulanması gerekmektedir.

Bu hassasiyetlere dikkat eden bir yönetim anlayışının uygulanması maalesef çok kolay değildir. En başta küreselleşen dünyada uluslararası sermaye hareketlerine bağlı, tekelleşmelerin hâkim olduğu, yalnızca ekonomik büyümeye odaklanan, küresel ekonomik düzende Müslümanların inançlarına göre inşa ettiği bir ekonomik düzenin layıkıyla uygulanması zordur ve zaten uygulamada henüz başarılamamıştır. Buna karşın tüm kâinatı ölçü ile yaratan ve onu sürdüren Allah’ın istediği şekilde bir iktisadi düzen kurmayı hedeflemek, ufak da olsa adımlar atmak İslam İktisadının temel hedeflerinden biridir.

Sonuç olarak güncel siyasi ve ekonomik meseleleri eleştirirken ya da tam tersi desteklerken dinî terimleri kullanmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden günlük hayatta, sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda ya da diğer mecralarda ekonomi politikalarını değerlendiren insanları, “nass ekonomisi” örneğinde olduğu gibi daha dikkatli davranmaya ve terminolojiyi düzgün kullanmaya davet ediyorum.

Şükrü Çağrı ÇELİK

Manisa Celal Bayar Üniversitesi

 

 

 


*  Yazarların görüşleri kendilerini bağlar.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun