Anasayfa Makale Dünya’da Etik Finans Uygulamaları

Dünya’da Etik Finans Uygulamaları

by

Yatırımların performansı finansal açıdan bu yatırımları değerlendirmekle ölçülebilir. Etik yatırımcı ise, yatırım tercihlerini yatırımının sosyal ve çevresel etkileri yoluyla kendini gösteren finansal olmayan performansa, başka bir deyişle, “etik sermayesi” ve ” etik katma değer” e de bakar (Khamlichi, 2012, s. 3). Etik temelli yatırım, etik ve sosyal değerleri kriter alarak portföy seçimi ve yönetimi olarak tanımlanabilir.  Etik yatırım, yatırım portföylerini seçmek ve yönetmek için etik ve sosyal kriterleri gözetmek, etik fonları ise finansal olmayan nedenlerle portföylerinden bir veya daha fazla şirket grubunu filtreleyip dışlama olarak tanımlanabilir. Etik yatırım, potansiyel yatırımın özelliklerini beklenen risk ve getiri ile birlikte dikkate alır (Hussein, 2004, s. 23). Etik yatırım savunucuları, potansiyel yatırım fırsatlarının hem finansal hem de etik kriterlerle taranmasının olumlu sosyal ve ekonomik katkılar sağladığını iddia etmektedir. Etik yatırımcılar, potansiyel yatırımları tarayarak, seçtikleri yatırımların kişisel değerleriyle tutarlı olmasını gözetir, tepkisiz firmalara sosyal ve etik kaygıları göz ardı etmemeleri için baskı yapar (Hussein, 2004, s. 23).

İşletmelerin etik ve sosyal değerleri, sahip oldukları finansal varlıkları, hisse senedi fiyatları ve getirileri, yatırımcı taleplerini etkilemektedir. İşletme ile ilgili etik içeren bir haberin, işletmenin değerini olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir. Sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda etik sonuçları olan haberler de firmanın piyasa değerini artırmakta veya azaltmaktadır (Aktaş, Kayalıdere ve Karğın, 2013, s. 136).

Bu çerçevede de günümüz etik finans uygulamaları başlıca üç alanda kendini göstermektedir.

Sürdürülebilir Kalkınma Yatırımları

Sanayi devrimiyle başlayan ve Dünya’ya egemen olan ekonomik düzenin son yüzyılın ikinci yarısında tabiatın olduğu gibi, insan hayatı ve toplumsal yapıya da büyük zararlar verdiği konuşulmaya başlanmıştır. Doğal kaynakların geri dönülemez şekilde tüketilmesine ve buna bağlı olarak ekolojik dengenin bozulması, kaynakların belirli ellerde toplanarak gelir dağılımındaki adaletsizliklerin artması ile bir yandan açlıkla ve hastalıklarla mücadele eden insanların sayısının artması diğer yandan servetin neredeyse yarısını elinde bulunduran ve lüks ve israf içerisinde yaşayan azınlık bir grubun oluşması sözünü ettiğimiz ekonomik sistemin sonucu oluşmuştur. Sürdürülebilirlik kavramı, bu düzenin getirdiği gerek çevresel gerekse toplumsal ve kurumsal bozulmaya tepki niteliğinde ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1970’lerde temelleri atılan kavram bu alanda faaliyet gösteren uluslararası girişimlerin de katkısı ile gelişimini sürdürmüş ve etki alanını genişletmiştir. Bu etkinin finansal işlemlerdeki yansıması ise sürdürülebilir yatırımlar kavramını ortaya çıkarmıştır. Yatırım kararı verirken ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerin dikkate alınması şeklinde tanımlanan sürdürülebilir yatırımlar 1970’lerden bu yana hızla büyümektedir.  Yoksulluğu sonlandırmak, çevrenin ve tüm canlıların korunmasını ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için ortaya çıkan bu sürdürülebilirlik çağrısı, yüzyıllardır İslam’ın dile getirdiği söylemlerle bu kadar örtüşüyorken, finansal boyutunun, kaynağını İslami prensiplerden alan, İslami finansal kurumlar tarafından yeterince karşılanamamış olması bu alanda ortaya çıkan önemli bir potansiyelin değerlendirilemediği anlamına  da gelmektedir (Altun, 2019, s. 1).

Siyasi ve ekonomik dünyanın en önemli temel ilkeleri ve hedeflerinden olan Sürdürülebilir Kalkınma, yönetişim gibi çevre ve insan sermayesinin de şirketlerin ekonomik büyümesinde içsel değil, dışsal faktörler olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınmanın amacı, kuşakların refahından ödün vermeden sermaye ve emek gibi geleneksel faktörleri ve teknik ilerleme, insan sermayesi, çevre, yönetişim gibi yeni faktörleri kullanarak sürdürülebilir büyümeyi amaçlamaktadır (Guéranger, 2009, s. 14). Bunu gözeten işletmeler etik değerlere önem veren firmalar olarak ayrışmakta sürdürülebilir toplumsal ekonomik kalkınmanın motorunu oluşturmaktadırlar. Sürdürülebilir kalkınma kavramının finansal bir boyutu olan etik finans, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama düşüncesinden ödün vermeden günümüzün ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda konu uluslararası arenada tartışılır hale gelmiş, sürdürülebilir kalkınmanın esas ve amaçları belirlenmeye çalışılmıştır. 2015 yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) düzeyinde bir Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi gerçekleştirilmiştir. 193 ülke liderlerinin üzerinde uzlaştıkları Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nde (2030 Agenda for Sustainable Development), kabul edilen genel amaçlar aşağıdaki gibidir (Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2020);

  • Dünya üzerinde her türlü yoksulluğu bitirmek,
  • Güvenli gıdaya erişimi sağlayarak, açlığı sona erdirmek ve herkesin iyi beslenmesini sağlamak. Sürdürülebilir tarımı desteklemek,
  • Her yaşta bireyin sağlıklı yaşamasını ve hayat kalitesini güvence altına almak,
  • Nitelikli eğitimi bütün bireyler için eşit koşullarda sağlamak ve herkes için yaşam boyu öğrenim fırsatlarını teşvik etmek,
  • Kadınlar ile kız çocuklarına yönelik negatif ayrımcılığı ortadan kaldırmak,
  • Bütün bireyler için su ve su kaynaklarına erişimi sağlamak, atık su hizmetlerini ve sürdürülebilir su yönetimini güvence altına almak,
  • Bütün bireyler için yenilebilir ve modern enerji kaynaklarına erişimi sağlamak ve güvence altına almak,
  • Sürdürülebilir ekonomik büyümeyi kalıcı ve kapsayıcı hale getirerek tam ve üretken istihdamı desteklemek,
  • İnsan onuruna yakışır ticari faaliyetleri desteklemek,
  • Dayanıklı altyapılar tesis etmek, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmeyi desteklemek,
  • İnnovatif yatırımları desteklemek,
  • Dünya üzerinde insanlar arasında eşitsizlikleri azaltmak, ülkeleri bu konuda yönlendirmek,
  • Güvenli ve sürdürülebilir şehirler ve insan yerleşimleri kurmak,
  • Üretim ve tüketim alışkanlıklarını bilinçli hale getirmek,
  • İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acilen eyleme geçmek,
  • Sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kullanmak,
  • Karasal ekosistemleri korumak, iyileştirmek ve sürdürülebilir kullanımını desteklemek,
  • Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl toplumlar tesis etmek, herkes için adalete erişimi sağlamak ve her düzeyde etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar oluşturmak,
  • Uygulama araçlarını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığı tesis etmek şeklindedir.

Bu amaçlar doğrultusunda yapılan yatırımlar etik finans ilkelerini kapsayan yatırımlardır.

Sosyal Sorumlu Yatırımlar

Hem Hristiyan ve İslami temelli yatırımlar gibi inanç temelli yatırımlar hem de Ahlaki Sorumluluk Sahibi Yatırım (Morally Responsible Investment- MRI) ve Sosyal Sorumluluk Sahibi Yatırımların (Socially Responsible Investment -SRI) hedefleri ve bileşenleri arasında örtüşmeler vardır. İnanç temelli yatırımlar, ürünleri ve politikaları yatırımcının dini (genellikle ahlâki) inançlarıyla tutarlı olan şirketlere yatırım yaparken, Sosyal Sorumluluk Sahibi Yatırımlar sosyal değerlere dayalı olarak yatırım yaparlar (Ghoul ve Karam, 2007, s. 96).

Büyümeyi sürdürülebilir kılmak için ancak sosyal olarak sorumlu bir yatırım gerçekleştirmek, yani etik, çevre ve birey arasındaki dengeyi bulmaya izin veren bir ekonomik aktivite sağlanmalıdır. Sosyal sorumlu yatırımlar 1970’lerde finansal bir merak, şimdi ise küresel bir harekettir. Sosyal sorumlu yatırım küresel ısınmayı azaltmayı amaçladığında buna “yeşil finans” denmektedir. Örneğin, yeşil tahviller yenilenebilir enerjiler geliştiren şirketlere verilen kredilere karşılık gelmektedir (Jeanson, 2019, s. 101). Birleşmiş Milletler bununla ilgilenmeye başlamış ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nı (UNEP-FI) bir finans girişimi olarak devreye almıştır. Birçok çalışma çevresel, sosyal ve yönetişim kriterlerinin yatırım analizine entegrasyonuna odaklanmıştır. Bu durum, 2006 yılında Birleşmiş Milletler himayesinde kabul edilen Sorumlu Yatırım İlkeleri’nin oluşturulmasına yol açmıştır (Guéranger, 2009, s. 14).

Sorumlu yatırım için altı ilke belirlenmiştir. Bildiriyi imzalayanlar aşağıdaki ilkeleri kabul eder (Kaymak ve Çerikçioğlu, 2017, s. 81):

  • Yatırımların analizinde çevresel, sosyal ve yönetişim kriterlerini dikkate almak ;
  • Çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri ile ilgilenirken aktif bir hissedar olmak,
  • Yatırımlarla ilgili kuruluşlar tarafından yayınlanan çevresel, sosyal ve yönetişim kriterlerini hakkında bilgi sahibi olmak,
  • Sosyal olarak sorumlu yatırım ilkelerinin finans endüstrisinde yaygınlaştırılmasını teşvik etmek,
  • İlkelerin uygulanmasını artırmak,
  • İlkelerin uygulanması hakkında rapor verebilmek.

Yayınlanan bu bildiride sosyal, kurumsal yönetim ve çevresel kriterlerin çerçevesi belirlenmiştir. Daha çok sosyal etki yatırımı olarak adlandırılan etik yatırımlar, topluma zararlı olduğu düşünülen (örneğin tütün, alkol veya çevreye zarar veren işletmeler) alanlara yatırım yapmamayı ifade eden negatif izleme ile çevresel, sosyal ve kurumsal yönetimle ilgili konularda iyi uygulamalara yer veren işletmelere veya projelere yatırım yapmayı ifade eden pozitif izleme yöntemlerini kullanılmaktadır (Kuzucu, 2018, s. 181).

Sosyal sorumlu yatırımları kullanarak oluşturulmuş endekslerden en iyi bilinen etik ve sosyal endeksler Domini 400 Sosyal endeksi (DSI), GIIS ve FTSE4Good endeksleridir.

Domini 400 Sosyal endeksi, en eski etik endekstir ve Mayıs 1990’da kurulmuştur. Çok sayıda geniş tabanlı sosyal kriterli filtrelemeden geçen 400 ABD şirketinin performansını izlemektedir. Endeks, Standard&Poor500 Endeksinde yer alan yaklaşık 250 şirketten, S&P 500’de yer almayan ancak endüstriyel faaliyetleri itibariyle dahil edilen yaklaşık 100 ek büyük şirketten ve özellikle güçlü sosyal faaliyetlere sahip yaklaşık 50 ek şirketten oluşmaktadır. Endeks her zaman 400 şirkette durur ve endekse başka bir şirketin çıkarılmasıyla birlikte yeni bir şirket eklenir (Hussein, 2004, s. 24). DSI, satışlarının yüzde ikisini veya daha fazlasını askeri silah sistemlerinden sağlayan şirketleri dışlamakla birlikte alkollü veya tütün ürünlerinin imalatından herhangi bir gelir elde eden veya kumar hizmetlerinin sağlanmasından herhangi bir gelir elde eden şirketleri portföyüne dahil etmemektedir. Aynı zamanda, nükleer santrallerde çıkar sahibi olan veya elektrik elde eden elektrik hizmeti kuruluşlarını da dışlamaktadır.  Ayrıca DSI, şirketleri çevre, çeşitlilik, çalışan ilişkileri ve ürünleri çerçevesinde de değerlendirmeye tabi tutmaktadır (Hussein, 2004, s. 24).

FTSE4Good Index Series, Temmuz 2001’de piyasaya sürülmüş ve dünya çapında tanınan kurumsal sorumluluk standartlarını karşılayan şirketlerin performansını ölçmek ve bu şirketlere yatırımları kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. FTSE4Good Index Serisine dahil olmaya hak kazanmak için, şirketlerin ya FTSE All Share Index (UK) ya da FTSE All-World Developed Index (Global) içinde olması gereklidir. Şirketler üç alanda kriter gereksinimlerini karşılamalıdır: çevresel sürdürülebilirliğe yönelik çalışma, paydaşlarla olumlu ilişkiler geliştirme ve evrensel insan haklarını sürdürme ve destekleme. Aşağıdaki sektörlerde ticari çıkarları olduğu belirlenen şirketler ise hariç tutulmuştur.

  • Tütün ürünleri,
  • Nükleer silah sistemlerinin parçalarını veya tamamını üreten şirketler,
  • Bütün silah sistemlerini üreten şirketler,
  • Nükleer santral sahipleri veya işletmecileri,
  • Uranyum çıkarılması veya işlenmesiyle ilgili şirketler (Hussein, 2004, s. 25).

Calvert Endeksleri, toplu olarak, genel geniş pazar performanslarını karşılayan veya aşma potansiyeline sahip olabilecek güçlü sürdürülebilirlik profillerine sahip şirketleri içerir. Calvert ABD Büyük Kapasiteli Şirketler Sosyal Sorumluluk Endeksi (eski adı Calvert Sosyal Endeksi) bir dizi tescilli endeks hizmetlerini sunmaktadır (“Calvert Indexes,” 2021).

Calvert Social Index, Calvert Investments tarafından sosyal açıdan sorumlu veya etik olarak kabul edilen büyük şirketlerin bir referans noktası olarak oluşturulan bir borsa endeksidir. Calvert’in sosyal kriterleri kullanılarak Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük halka açık şirketlerden yaklaşık 1000 tanesi arasından seçilen, piyasa değerine göre ağırlıklandırılmış 680 şirketten oluşmaktadır. Bu kriterler çevre, işyeri sorunları, ürün güvenliği, toplum ilişkileri, silah sözleşmeleri, uluslararası ilişkiler ve insan haklarıyla ilgilidir. Bu endeks, KLD Research & Analytics, Inc. tarafından tesis edilen Domini 400 Sosyal Endeksinin başarısının ardından oluşturulmuştur. Calvert endeksi, birçok sosyal sorumluluk yatırım fonu tarafından performanslarının bir ölçütü olarak kullanılmaktadır. (Kaya, 2017, s. 55)

Natur-Aktien Index (NAI), dünyanın dört bir yanından seçilen, ülke ve sektörlere yayılmış 30 hisse senedinden oluşan etik ve ekolojik odaklı bir hisse endeksidir. NAI’deki tüm hisse senetlerinin piyasa değeri yaklaşık 150 milyar dolardır. NAI, 1 Nisan 1997’de NAX adı altında Natur Media GmbH tarafından hayata geçirilmiştir.  2003 yılında hisse senedi sayısı 20’den 25’e, 2007’de 30’a çıkarılmıştır. NAI’nin geliştirilmesi, Hamburg’daki finansal hizmet sağlayıcı Securvita tarafından gerçekleştirilmiştir.  Endeks, Stuttgart’taki Solactive AG tarafından MSCI yöntemiyle hesaplanmaktadır (“Natur Aktien Index,” 2021).

Yapılan değerlendirme sonrasında aşağıdaki faaliyetlere sahip olan şirketler endeksten dışlanır (“Natur-Aktien-Index – Die NAI-Kriterien – Langfassung,” 2020);

  • Nükleer enerji veya teknoloji üretmek ve/veya pazarlamak, Silah üretmek (ateşli silahlar, tanklar, mayınlar gibi) ve/veya pazarlamak, askeri kullanım için uzmanlaşmış teknik teçhizat üretmek ve pazarlamak veya bu faaliyetlerin cironun %5’inden fazlasını oluşturması,
  • Kadınlara, sosyal veya etnik azınlıklara karşı ayrımcılık yapmak, işyerlerinde sendika faaliyetlerini önlemek ve/veya engellemek,
  • Üretimin bir kısmını çocuk işçiliği veya zorla çalıştırma yoluyla yapmak veya bu yöntemlerle üretilen malları tedarikçilerden temin etmek,
  • Tanınmış bir protesto hareketinin yabancı şirketlere ülkeden uzak durma çağrısı yaptığı bir ülkede faaliyet göstermek,
  • Yasalar gerektirmedikçe (çevre koruma, kimyasal testler, ilaç) omurgalı hayvanlar üzerinde deneyler yapmak veya bunları desteklemek,
  • Genetiği değiştirilmiş bitkileri, hayvan veya bakteri türlerini serbest bırakmak, ilgili tarım ürünlerini veya gıda üretimi için yardımcı malzemeleri işlemek, imal etmek veya ticaretini yapmak, Pestisitler, fosil yakıtlar gibi çevreye veya sağlığa son derece zararlı üretim yöntemleri üretmek veya kullanmak,
  • Ana faaliyet alanlarında çevre ve/veya sağlığa son derece zararlı faaliyetlerin reklamını yapmak, temel çevresel ve sağlıkla ilgili göstergeleri halk için şeffaf hale getirmeyenler (enerji kullanımı, su tüketimi, atık oluşumu, emisyonlar, kirletici ile ilgili kazalar ve hastalıklar, her durumda satış veya ürün miktarı başına) tekrar tekrar veya sürekli olarak geçerli yasal hükümleri ihlal edenler.

SECURVITA, şirketlerin NAI kriterlerine uyup uymadığını düzenli olarak kontrol etmekte, NAI endeksine hangi şirketlerin ekleneceğine veya çıkarılacağına karar vermektedir. NAI kriterleri yalnızca SECURVITA tarafından değiştirilmektedir.

ASPI (Advanced Sustaınable Performance Indıces) Eurozone endeksi, sürdürülebilir kalkınma kriterlerine göre en iyi performansa sahip euro bölgesinde borsada işlem gören 120 şirketten oluşur. Şirketler, Vigeo tarafından değerlendirilen ve derecelendirilen kurumsal sürdürülebilirlik performansları temelinde ASPI Eurozone’a dahil edilmek üzere seçilir.

Referans endeksi EURO STOXX’tir. Referans endeksine dahil olan tüm şirketler ASPI Eurozone’a dahil edilmeye uygundur. Vigeo, kurumsal sosyal sorumluluğu (KSS) şirketlerin, paydaşların meşru haklarını ve beklentilerini stratejilerine, yönetimlerine ve iş uygulamalarına entegre etme taahhüdü olarak tanımlamaktadır. Sağlam KSS yönetimi uygulamalarının riskleri azaltmaya yardımcı olduğunu (itibar, işletme lisansı, insan sermayesi vd.,) ve şirketler için bir fırsat kaynağı ve sürekli iyileştirme sağladığı kabul edilir. Metodolojisi, Birleşmiş Milletler, OECD, ILO gibi uluslararası kuruluşlardan kaynaklanan uluslararası kabul görmüş standartlara dayanmaktadır. Vigeo, kurumsal çevresel, sosyal ve yönetişim sorumluluğunun 6 alanında şirketlerin performanslarını değerlendirir ve derecelendirir ;

  • Çevre
  • İnsan hakları
  • İnsan kaynakları
  • Toplum katılımı
  • Kurumsal davranış (İşletmenin değerlerini ve ne ölçüde etik olduğunu yansıtır)
  • Kurumsal Yönetim

Vigeo, incelenmekte olan her kriter için üç aşamalı bir analitik süreç izler:

  • Liderlik Şirket stratejisi ve politikalarında KSS hedeflerinin entegrasyonu,
  • Şirket tarafından operasyonları boyunca KSS politikalarını ve stratejilerini uygulamaya koymak için üstlenilen uygulama programları ve eylemler,
  • Sonuçlara şirketin ulaştığı, kantitatif göstergeler ve tartışmalara açık olarak ölçülen performans seviyesi.

Vigeo, incelenen altı CSR alanının her biri için şirketlere bir derecelendirme notu vererek filtrelemeyi gerçekleştirmektedir (“Advanced Sustainable Performance Indices (ASPI) Eurozone Guidelines,” 2020).

Ethibel Sürdürülebilirlik Endeksleri, ETHIBEL’in seçimleri büyük ölçüde, veri toplama ve işleme, performans analizi ve endüstri karşılaştırmasından sorumlu Avrupa derecelendirme kuruluşu Vigeo tarafından yürütülen değerlendirme ve derecelendirmeye dayanmaktadır. Endekslerin bileşimi yılda iki kez gözden geçirilir. Endeksin periyodik olarak gözden geçirilmesinin genel amacı, bileşenlerin seçiminin ve ağırlıklandırılmasının, temsil ettiği temel piyasayı veya piyasa bölümünü yansıtmaya devam etmesini sağlamaktır.

Kriterler, kurumsal sorumluluk alanındaki gelişmeleri ve sosyal açıdan sorumlu yatırımlardaki eğilimleri yansıtmalarını sağlamak için düzenli olarak gözden geçirilmekte ve güncellenmektedir (“Ethibel Sustainability Index (ESI),” 2020).

ABD’nde faaliyet gösteren LKCM Aquinas Fonları, ABD Katolik Piskoposlar Konferansı tarafından belirlenen Sosyal Sorumluluk Sahibi Yatırım Kılavuzlarına tabidir. Başka bir fon ailesi olan Ava Maria Yatırım Fonları, Roma Katolik Kilisesi’nin öğretilerine bağlı olarak oluşturulmuş “Katolik Danışma Kurulu” rehberliğinde “ahlaki olarak sorumlu yatırım” kriterlerini uygular (“İnanç Temelli Yatırım Kılavuzu,” 2021). Meeschaert Portföy Yönetimi tarafından yönetilen bazı toplu yatırım teşebbüsleri de Hıristiyan sosyal düşüncesine mümkün olduğu kadar saygı göstermeyi taahhüt eder. Bu özellikle klasik sosyal sorumlu yatırım kriterlerine ek olarak pornografiye yatırım yapmayı reddetmeyi de içerir (Jeanson, 2019, s. 101).

Etik yatırımların bir miktar kârlılık yaratması da amaçlanmaktadır. Bu Sycomore Happy ve Work SICAV’ın performansı ile kanıtlanmıştır. 2015 yılında oluşturulan bu sosyal sorumlu yatırımlar çalışanlarının işyerindeki mutluluğuna kendini adamış şirketlere yatırım yapmayı desteklemektedir. Bu yaratıcılık, verimlilik ve dolayısıyla kârlılığa çok olumlu yansıdığı için, yatırımın performansı hemen hemen her zaman referans noktası EURO STOXX’tan çok daha fazla olmuştur (Jeanson, 2019, s. 101).

Dini inançla uyumlu olmayan hisse senetlerini dışlamanın baskın olduğu Amerika Birleşik Devletleri veya Birleşik Krallık gibi ülkelerde kullanılan “dışlama” yaklaşımlarının aksine, Fransa’da sosyal açıdan sorumlu yatırım (SRI) “sınıfının en iyisi” yaklaşımına dayanmaktadır. Fransız SRI pazarının, ABD, Birleşik Krallık ve hatta İsveç gibi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, etik değil de finansal konulara odaklanarak, bir tür SRI süreçlerinin “yaygınlaştırılması” amacı taşıdığını söylemek yanlış olmaz. 2000’lerin başında Fransa’da kabul edilen etik finans yasaları SRI pazarının gelişiminde önemli rol oynamıştır (Crifo ve Mottis, 2016, s. 1).

Dini/İnanç Temelli Yatırımlar

Modern finansta etik ve sosyal değerler ya da inanç konusunun finansal yatırım konuları ile ilgilerinin incelenmesi ve irdelenmesi oldukça zor bir konu olarak kabul edilmesine rağmen dini inanışları gereği hareket eden yatırımcıların ilgisini çekmek ve taleplerini karşılamak amacıyla, İslami değerler ve Hıristiyanlık değerlerini baz alan yatırımların önemi ve çeşitliliği artmaktadır. Özellikle 2008 Finans Krizinden sonra bu yatırım araçlarının ve özellikle inanç kıstaslarına göre oluşturulan endekslerin oluşturulduğu hatta son yıllarda yapılan ampirik çalışmalarda getiri ve risk açısından geleneksel endekslere göre daha iyi performans sergiledikleri görülmüştür. Endekslerde bazı ticari faaliyetlere yer yermeme durumu Hıristiyan inanç temelli yatırımlar için oluşturulan endekslerde de görülmektedir. Sermaye piyasalarında bu endeksler bir fırsat olarak görülmektedir (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 138).

Modern finans evreninde gerek bireysel olsun gerek kurumsal olsun finansal yatırım araçlarına ilgi duyan yatırımcılar için birçok gelişmiş finansman araç ve yöntemler bulunmaktadır. Finansal yatırımcıların yatırım kararlarını, sahip oldukları dini ve etik değerler kıstas alınarak düzenlenmiş endeksleri göz önüne alarak verdikleri görülmektedir. Bu yatırımcılar bankalara, finansal ve finansal olmayan piyasalara ya da sermaye piyasalarına yönelmekte ve bu hareket yukarı doğru ivmesini sürdürmektedir (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 137). Bu endeksler de muhtelif inanç temelli borsa yatırım fonlarının oluşturulmasında esas alınmaktadır.

Hıristiyanlık temelli yatırımların gelişim sürecinde 1986 yılında hazırlanan kılavuz, Katolik yatırımcıların yatırım kararlarını olumlu etkilemiştir. Katolik Piskoposları Birleşik Devletler Konferansı’ndan sonra oluşturulan bildirge ile (Economic Justice for All) Kilisenin öğretilerini ekonomik yaşama aktarmaktadırlar. Herkes için Ekonomik Adalet bildirgesi (Economic Justice for All) 1986 yılında Amerika Birleşik Devletleri Katolik Piskoposlar Konferansı tarafından yürürlüğe konulan bir mektuptur. Katolik sosyal öğretim geleneğinin bir parçasıdır. Bu mektup, Reagan yönetiminin laissez-faire kapitalist politikalarını uyguladığı bir zamanda yazılmış ve Katolik Kilisesi’nin sosyal adalet, yetki ikamesi, korporatizm öğretilerine karşı düşmanlık olarak görülmesine bir tepki olarak yorumlanmaktadır. Katolik Piskoposlar Konferansı 2003 yılında “Sosyal Sorumluluk Yatırım Kılavuzunu” yayınlamış, Katolik yatırımcıların yatırımlarında dikkate almalarını istediği önemli unsurları sıralamıştır. Araştırmacılar, Katolik kurumsal yatırımcıların %83‟ünün yatırım kararlarının bu ilkelerden etkilendiğini belirtmektedirler (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 138).

Bütün Dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan Müslümanların ve özellikle Körfez sermayesi de göz önüne alındığında sahip oldukları sermaye büyüklüğü dikkate alındığında bu alanda büyük bir yatırımcı kitlesinin bulunduğu aşikârdır. İnanç temelli yatırımların giderek artış göstermesi bu alandaki pazarın önemini açıkça ortaya koymaktadır. Ancak, bu tutarın çok az kısmının İslami yatırım araçlarına yönelmiş, pazarın büyük çoğunluğu henüz aktif hale gelmemiştir (Girard ve Hassan, 2010, s. 2). İslami yatırım araçlarının, geleneksel yatırım araçlarına bir alternatif olarak ortaya çıkması İslami standartları yeterince karşılayamadıkları sorununu da beraberinde getirmektedir.

İslami finansa olan ilginin artması ile Aralık 1998’in sonunda FTSE, Uluslararası yatırımcı ile iş birliği içinde, FTSE Küresel İslami Endeks Serisini (GIIS) başlatmıştır. GIIS, faaliyetleri İslami şeriat ilkeleri ile uyumlu olan, halka açık olarak ticaret yapan önde gelen şirketlerin performansını izlemek için tasarlanmış hisse senedi endeksleridir. GIIS, 29 ülkeden hisse senetlerini içeren FTSE All-World Index grubunun bir alt kümesidir. FTSE’nin 15 İslami endeksi vardır ve sınıflandırma faaliyet gösterdikleri endüstri dalı (10 endeks) ve bölgeye (Küresel, Amerika, Avrupa, Pasifik Havzası, Güney Afrika) göre yapılmaktadır. Dow Jones İslami Endeksi ise İslami finans endüstrisinin büyümesine, kurumsallaşmasına önemli katkı sağlayan, İslami finans endüstrisinin ilk büyük endeksi olarak işlem görmektedir. İnanç temelli endekslere Avrupa’dan örnek olarak 18 Avrupa ülkesinde büyük, orta ve küçük ölçekte faaliyette bulunan, seçilmiş işletmelerin hisse senetlerinden oluşturulan STOXX Avrupa İslami Değerler Endeksi ve STOXX Avrupa Hıristiyan Değerler Endeksi gösterilebilir (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 139).

STOXX Avrupa Hıristiyan Değerler Endeksi (STOXX Europe Christian Index) borsa yatırım fonlarına dayanak olarak geliştirilmiştir. Hıristiyanlık değerlerine önem veren yatırımcıların taleplerini karşılamak üzere etik, sosyal, çevresel ve ekonomik sorumluluklar temelinde geliştirilmiştir. Avrupa’da faaliyet gösterip endekse dahil edilen işletmeler, bağımsız bir komite tarafından belirlenmektedir. Komite tarafından yapılan sektör filtrelemelerinde silah endüstrisi, kumar oyunları, doğum kontrolü alanında çalışan işletmeler ve pornografiye dair her türlü medya faaliyetleri gibi alanlarda faaliyet gösteren işletmelerin hisse senetleri endekse dahil edilmemekte ve bu alanlarda önceden belirlenmiş tolerans düzeylerini aşanlar, endeks kapsamından çıkarılmaktadırlar. Hıristiyan kanaat önderleri, akademisyenler ve yatırımcılar arasından seçilen hıristiyanlık inanç ve moral değerler konusunda uzman bağımsız komite üyeleri, endekse dahil edilecek işletmelerin tarama ve izleme kriterlerini belirlemekte ve bunların faaliyetlerini gözlemektedirler (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 139).

STOXX Avrupa İslami Değerler Endeksi (STOXX Europe Islamic Index) ise aktif olarak yönetilen fonlar ile borsa yatırım fonlarına referans olmak üzere, STOXX Limited Şirketi tarafından geliştirilmiştir. Müslüman din adamlarından oluşan bir gözetim komitesi olan endekse İslami kurallara ve geleneklere göre faaliyette bulunan işletmeler taranarak belirlenmekte ve izlenmektedir. Euro Bölgesinde bulunan işletmelerin hisse senetlerinin endekse dahil edilmesi için faize dayalı banka ve finansal kurumlar olmamaları, sigara ve türevleri ile domuz ve domuz eti ürünlerinin üretimini yapmamaları, kumar, reklam, eğlence sektörü ve silah sanayinde belirli tolerans düzeyini aşan faaliyetlerde bulunmaması şartlarını da taşımaları gerekmektedir. Bir diğer ölçüt ise bu işletmelerin faiz ve İslami değerlere aykırı faaliyetlerden elde edilen gelirlerinin, toplam gelirlerinin %5‟ini; faiz esaslı borçlar ile faiz geliri sağlayan varlıkların, toplam varlıkların ya da firma piyasa değerinin %33‟ünü aşmaması koşulu aranmaktadır (Aktaş ve diğerleri, 2013, s. 139).

Bununla birlikte gerek birçok Müslüman ülkede gerekse halkı büyük oranda Hristiyan olan ve gelişmiş finansal piyasa ve aracılık sistemlerine sahip olan ülkelerde özellikle Dow Jones, FTSE ve MCSI ‘ın kurduğu İslami endeksler bulunmaktadır.

Kaynak: bankofinans.net

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun