Anasayfa Araştırma Fıkhın Tanımı ve “İslâmî” Ekonomi Bilimi

Fıkhın Tanımı ve “İslâmî” Ekonomi Bilimi

by

Fıkıh, “anlamak” veya “kavramak” anlamına gelen “fakiha” kökünden türemiştir (Wehr, 1980, s. 723). Fıkıh anlamını ifade eder. Bu kelimeden türeyen, fakāha, hukuki bilgi edinme çabasını tasvir eder. Dolayısıyla, fakīh, şerî‘at ilminin uzmanı olan kişiyi ifade eder. Bununla birlikte, Imām Ebū Ḥanife’ye göre, fıkhın teknik anlamı, “Kişinin hak ve yükümlülüklerini bilmesi” (ma’rife) demektir. Ancak, İmâm-ı Şâfi‘î, fıkhı, “Tafsili delillerden istinbat edilen şer‘î amelî hükümleri araştıran bir disiplin…” olarak tanımlamıştır (ez-Zuhayli, 1995, s. 10). Bu, fıkhın, eleştirel inceleme ve akıl yürütme yoluyla, şerî‘atı anlamak ve uygulamak için sahih inanca sahip (‘akide) insan düşüncesinin kullanılması anlamına gelir. Bunun üç ana kolu vardır: ‘usul-i fıkıh (yani İslâm hukukunun ilkeleri), kavâid-i fıkhiyye (hukuki kurallar) ve makāsidu’sşerî‘a (şerî‘atın ilkeleri). Bununla birlikte, bu tartışma esasen yukarıda kavā’idü’l-fıkhiyyeti’l-kubrâ olarak bilinen normatif hukuki kurallara ve bu kuralların İslâmî çerçevede ekonomi çalışması ile olan ilişkisine odaklanmaktadır.

Öte yandan, ekonomik kelimesi, bir “hane halkı” ya da basitçe bir “ev” anlamına ve nemein “yönetmek” anlamına gelen (Shah, 2010, s. 293), Yunanca kök sözcüklerinden “oikos”dan elde edilmiştir (Johnson, 2002, s. 87; Olla, 2012, s. Xiii; Schaps, 2012). “Nomy” ya da “nomics”den elde edilen nemein kelimesinin etimolojik bir varyantı olan Yunanca nomos, “hukuk” kelimesinden türetilmiştir (Arendt, 1958, pp. 62-63; Elden, 2010, p. 20; 2011, p. 92). Böylece ekonomi, sınırlı mali kaynakların yasal bir şekilde kullanılması yoluyla bir hanenin yönetimini ifade etmektedir. Bu, aklı başında her bireyi bir dereceye kadar “bir yönetici” veya “bir ekonomist” yapar. Bu nedenle bir araştırmacıya göre, ekonomi öğrenimi görmeden okula devam eden kişinin doğru yetişmediği (Asante, 1980) ifade edilir. Adam Smith (1723-1790) bunu, “ulusların zenginliğinin doğası ve nedenleri hakkında bir araştırma” olarak tanımlıyor. Öte yandan Robbins (1935) bunu, “… insan davranışını, alternatif amaçlarla kullanan, kıt olan ve biten arasındaki bir ilişkiyi inceleyen bilim” (s. 16) olarak tanımlamaktadır. İslâm’da “göreceli kıtlık” sorunu Kur’ân için önemlidir (11: 61; 15: 19-21; 42: 27; er-Râzî, n. d.; Habib, 2002). Çünkü bu, insanlığı mevcut kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmaya çağırıyor. Böylece İslâm ekonomisi şu şekilde tanımlanır:

Şeriat ve amaçları çerçevesinde helal mal ve hizmetlerin maksimum verim üretimi için kaynakların mümkün olan en iyi şekilde kullanılmasını araştıran bilim (Habib, 2002, s. 28.).

İslâm ekonomisinin ortaya çıkışı, ontolojik ve epistemolojik hukuk kaynakları (yani Kur’ân ve Sünnet) ile bir dünya düzeni amaçlayan alternatif bir ekonomik sistem için uzunca bir araştırmadan sonra olmuştur. Bu, dünya düzeninin değer sistemi çerçevesi işlevini görecektir (Khan, 1984). Bu İslâmî ekonomik sistemin üretim, dağıtım ya da değişim ve tüketimi yöneten ahlaki bir düşünce ile maliyet-etkin ilkelerin bir kümesine sahip olduğunu ve şer‘î ilkeler tarafından şekillendirildiğini ima eder. İslâmî ekonomik sistemin amacı, bu nedenle, toplumdaki varlıklılar ile varlıklı olmayanlar arasındaki uçurumu azaltarak sosyoekonomik adaleti sağlamaktır (el-Qaradawi, 2000). Bu nedenle İslâmî ekonominin eşsiz özelliği, İslâmî ilkelerde derin kök saldığına inanılan muamelat işlemlerinde görülür (Chapra, 2000).

Bu nedenle İslâm ekonomisi Müslüman bireyler, toplum ve eğitim kurumları için önemlidir. Bu sonuç, öncelikle yabancı ekonomi modellerinin ithalatı yoluyla İslâm dünyasında ortaya çıkan etik sorunlarla ilgili bilinç nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı, “bilginin İslâmlaştırılması” fikri entelektüel söylemin popüler bir açıklaması hâline geldi ve İslâm dünyasındaki birçok İslâm üniversitesinde ve kurumunda bir ivme kazandı. İslâmî bir akademik disiplin olarak ekonomi, İslâmî bilimlerin diğer kollarıyla bağlantılı ticari işlemlerde rol oynayan birçok alana sahiptir (Kahf, 2003). Fıkıh, İslâm bilimlerinin İslâm ekonomisi ile sıkı sıkıya bağlı bir yönüdür. Bununla birlikte, kişilerarası ilişkiler kuralının (mu‘âmelât) düzenlenmesi (formülasyon) için önemli olan başlıca disiplinler, ‘usûlu’l-fıkh, mekâsıdu’ş-şerî‘a ve kavâid-i fıkhiyyedir. Kişiler arası ilişkilerin kuralları İslâm ekonomisini de ilgilendirmektedir. Çünkü bu kurallar İslâm’daki ekonomik işlemleri yürütmek için yasal çerçeveyi belirler. Dolayısıyla bu kişilerarası ilişkilerin şekillerini anlamak, ekonomik davranış kuramlarının İslâmî perspektiflerden oluşturulması için önemlidir. Bu nedenle İslâm ekonomisi, ekonomik işlemlerde insan davranışlarını incelerken, fıkıh bu işlemlerin etik davranışına yönelik doktriner ve yasal hükümleri inceler. Bu sebeple fıkıh, İslâm ekonomisinden ayrılamaz. Dolayısıyla, İslâm ekonomisinde kavâid-i fıkhiyye önemlidir.

Kaynak: DergiPark

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun