Anasayfa Araştırma Faizsiz Ekonomide Büyüme

Faizsiz Ekonomide Büyüme

by

Büyüme, başka faktörler yanında belirli bir dönemde üretilen fiziki mallar ile hizmetlerin miktar olarak artışını ifade etmektedir. Faiz alarak aşırı büyüme hırsıyla hareket edildiğinde ise en ufak bir tökezlemede iflaslar baş göstermekte ve ekonomide beklentiler üretimle birlikte düşmeye başlamaktadır. İslami bir ekonomide her şeye rağmen büyüme bir amaç değil, fakat toplumun iyi yaşam düzeyine terfi etmesi için kullanılacak bir araç olarak görülmektedir. Kaynaklar israf edilmeden insanlık yararına seferber edildiğinde sonuçta sürekli büyüme ortaya çıkacaktır. Peki, böyle bir ekonomide büyümeyi hangi faktör açıklar. Burada, İslami büyüme modelinin fiziki değerler yanında moral değerler üzerine de bina edildiği seküler sistemdekilerden oldukça farklı hipotezler üzerinde durulmuştur. Fakat, bu bakış açısını uygun görmeyenler ampirik verilerle düşüncelerini ispat etmeye çalışmışlardır. Örneğin ABD ekonomik dataları üzerinde yapılan bir ampirik çalışma, büyümeyi açıklayan faktörlerden sadece yarısının “fiziki faktörler” olarak gösterilmesine rağmen, hata terimleri içinde saklanan açıklanamayan bağımsız değişkenleri Denison, “ölçümdeki bilgisizliklere” bağlamıştır.

Çoğu Müslüman ekonomistler, büyüme üzerinde etkili olduğunu düşündükleri moral değerleri farklı şekillerde ele almışlardır. Birliktelik ruhu, hamiyet, kültürel şevk vb. ile Müslümanları geçmişteki üstünlüklerini tekrar elde etmeye çağırmışlardır. Bu çalışmada ise “ihlas”ın bir neticesi olarak “İhsan-ı İlahi”, sürdürülebilir ekonomik büyümede bir faktör olarak değerlendirilmek istenmiştir. Buna göre bu faktör, ekonomik büyümeye gerekli bazı kurumsal düzenlemeler ve uygulamalar kanalı ile takva (Allah korkusuyla menhiyatlardan çekinmek ile emir dairesinde hareket etmek) sayesinde otomatik stabilizator şeklinde işlev görebilmektedir.

Bu konularda ampirik çalışmaları engelleyen faktör, kuşkusuz ekonomik verilerin eksikliğidir. Bu nedenle, Kuran ve Sünnet ışığında ilkeler mantık çerçevesinde teorik olarak tartışılmıştır. Analitik sonuçlar, moral faktörlerin hem büyüme ve hem de gelir düzeyi üzerinde pozitif etkilerde bulunabildiğini ortaya koymuştur. Bu model önemli ekonomik etkileşimleri genellemektedir.

Bu alanda çalışan ekonomistler farklı görüşlere sahip olabilmişlerdir. Klasik yaklaşıma göre; kalkınmayı tasarruf, yatırım ve teknolojik gelişmeler sağlar. Siddiqi (1983) kalkınmayı “fazlalık değerlerin sosyalize edilmesi” süreci olarak görür ve İslam’ın bunun için yeteri kadar motive edici iç dinamikleri olduğu üzerinde durur. Sadeq (1989), İslami ekonominin, yoksulluğu ortadan kaldıracak ve gelir ile varlıklarda büyümeye yol açacak göçlü saikler üzerinde durmuştur. Bu amaçla İslam, çalışmaksızın tevekkül etmeyi ve tembelane kanaati yasaklar ve sürekli ekonomik aktiviteye teşvik eder ki, bu aktivitelerde bulunanların –kesb edenlerin- “Allah’ın sevgilisi” olarak nitelendirildiği görülmektedir. Büyüme faktörleri alanında, doğal ve beşeri kaynaklar yanında özellikle araştırma ve geliştirme faaliyetleri üzerinde durulmuştur.

Başka bir kategori, İslam’ın moral değerlerinden kaynağını alan motive edici güçler nedeniyle kalkınmanın din tarafından sağlanan bir süreç olduğudur. Kalkınma potansiyeli insani değerlerde yatmaktadır. İslami politikalar, her Müslüman birey ve toplum için en önemli amaç olması gereken ruhi eğitim üzerinde odaklanmıştır. Çünkü dünyada biriktirilen mal ve servet neticede ölümle birlikte bırakılmaktadır. Ortalama olarak günde 150.000 insan öldüğü dikkate alındığında her gün ölebileceği gerçeğini hatırlayan insanlar, belirli bir noktadan sonra büyüme yolunda çalışmayı terk ederek zevk ve sefahate atılarak ölümü unutmaya ve kendisini avutmaya çalışacaktır. Ancak İslami modelde insanların gerçek mutluluğu kendisinin geçici olarak dünyada bulunduğunun şuurunda olarak kendisine emanet olarak verilen varlıkları en iyi bir şekilde kullanmak ve insanlık hayrına çalışma noktasındaki gayretine göre derece kazanacağını düşüneceği için teknik olarak üretimin aksaması veya hırsla hareket ederek aşırı büyüme eğilimi göstermeyeceğinden dengesizlikler meydana gelmeyecektir. Bu da kişilerin sahip oldukları tahkiki imanın kuvvetine göre değişebilecektir.

Ahmet EFE

Kaynak: DergiPark

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun