Anasayfa Analiz Faiz Sorunu ve Borçlandırma

Faiz Sorunu ve Borçlandırma

by

Faiz, ödünç işleminde ve alışverişte karşılığı bulunmayan hakiki ve hükmi bir fazlalıktır. “Faiz” kelimesinin Arapça karşılığı “riba”dır. “Riba” kelimesi ise “fazlalık, nema, artma, çoğalma, yükseğe çıkma, serpilip gelişme” gibi manaları muhteva etmektedir (Özsoy, 2016). Bu çerçevede riba özetle, “hem bir şeyin kendi içinde bulunan hem de iki şey arasında mukayeseden doğan fazlalığı ifade eder.” İslam hukukunda faiz yani “riba”, “borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığın adıdır.” Dolayısıyla menfaat sağlayan her borç verme işlemi faizdir. İster ödünç ister başka bir mübadele işlemlerinden kaynaklansın, sermayedeki haksız bir şekilde meydana gelen artış faizdir.

Faiz; insanlığın son semavi kitabı Kur’an’da ve onun hayata uygulaması olan Sünnette son derece net ifadelerle yasaklanmış hatta lanetlenmiştir:

“Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, alışveriş de faiz gibidir, demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…” (Bakara 2/275). “Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran 3/130). “İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.” (Rum 30/39).

“Altına mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz aynı evsafta, aynı ölçüde ve hemen mübadele edilmelidir. Her kim fazlalık verir veya alırsa muhakkak ribaya sebep olmuş olur. Mübadele edilecek metalar farklı ise peşin olmak kaydıyla istediğiniz gibi mübadele edebilirsiniz.” (Müslim, Musakat 80; Ebu Davud, Buyu’ 12). “Resulullah (as), faiz alana, verene, yazana ve şahitlerine lanet etmiştir.” (Buhari, Buyu’, 25; Müslim, Müsakat, 105).

Faiz aynı zamanda Hristiyanlık ve Musevilikte de yasaklanmıştır:

“Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler. Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak.” (Luka İncili, 6:34-35). “Kardeşinden faiz ve kâr alma. Tanrı’ndan kork ki, kardeşin yanında yaşamını sürdürebilsin. Ona faizle para vermeyeceksin. Ödünç verdiğin yiyecekten kâr almayacaksın.” (Tevrat, Levililer, 25:36-37).

Bütün semavi dinlerde yasaklanmış olan faizin, tarihsel olarak insanlara ve toplumlara verdiği zararlarla ne kadar insanlık karşıtı bir sorun olduğu maddi sonuçları itibariyle ortaya çıkmıştır. Faiz, sadece dinler tarafından değil birçok felsefeci ve bilim adamı tarafından da topluma zararlı görülmüş ve eleştirilmiştir. Bu konuda, bütün servet edinme yolları arasında doğaya en aykırı olarak faizi gören felsefenin kurucu babalarından Aristoteles’in yaklaşımı son derece ilginçtir: “Faizcilikten de pek çok nefret edilir ve bu nefret tamamıyla haklıdır; çünkü faiz, paranın adına var olduğu şeyin bir ürünü değil, paranın kendisinden çıkan bir kazançtır. Para bir değiş tokuş aracı olması için düşünülmüştür, faiz ise paranın kendisindeki bir artışı gösterir. Faizden, bir tahıl ürünü ya da hayvan yavrusuymuş gibi kazanç diye söz ediyoruz; çünkü, her canlı benzerini doğurur, faiz de paradan doğan paradır” (Aristoteles, 2011).

Faize ve onun oluşturduğu toplumsal sonuçlara baktığımızda, onun insanlık için nasıl büyük bir yıkıma neden olduğu çok rahatlıkla görülebilir. Her şeyden önce faiz, emeksiz ve haksız kazanca yol açar. İnsanı metalaştırıp sömürülmesine neden olur, diğer yandan da insanı azdırır ve insanlıktan uzaklaştırır. Faiz, ekonomik bir sorun olmanın ötesinde politik ve toplumsal da bir sorundur. Haksız paylaşıma ve adaletsizliğe neden olarak toplumsal yapıda sınıflaşmanın önünü açar ve toplumu dinamitler. Zenginleri daha zenginleştirir, fakirleri ise daha da fakirleştirir. Toplumsal adaleti ve eşitliği yaralar, sosyal dengeyi bozar. Gelir dağılımı içerisinde en zengin ile en fakir arasındaki farkı gittikçe artırır ve uçuruma dönüştürür. Tasarrufların üretim zincirine, başka bir ifadeyle reel ekonomiye yönlendirilmesine engel olur. Toplum içerisinde iş imkanlarını azaltır, istihdamı engeller ve toplumsal yapıyı gererek sosyal düzeni kaosa sürükler.

Ticaret ile faiz/riba bazen karıştırılır. Oysa ticarette mal ve hizmet alışverişi söz konusu iken, faizde emek de üretim de meta alışverişi de yoktur, doğrudan doğruya yattığı yerde paradan para kazanmak vardır. Faizi meşru görenler, parayı meta olarak değerlendirenlerdir ve bu durum her şeyi metalaştıran kapitalist zihniyetin bir ürünü ve uzantısıdır. Hiçbir şekilde üretim ve ticaretin söz konusu olmadığı faizin nihai sonucu eşitsizlik ve adaletsizlik üreten bir tefeciliktir. O yüzden parayı meta gören ve onun üzerinden faizli kredi düzeni kuran sistem, güçlünün zorda olan güçsüzü yakalayıp onu daha da güçsüz hale getirip aradaki farkı yani eşitsizliği derinleştiren, “…Mallar, ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey (devlet) olmasın…” (Haşr 59/7) genel ilkesine aykırı olan, büyük kara sermayenin insanı ve doğayı soymayı hedefleyen bir sistemdir.

Faiz, rizikoya katlanmadan para sahibinin başkasının ürettiğinden aldığı paydır. Paranın vadeli ticaretinden elde edilen, üretimle alakası olmayan, başkalarının zararına yol açan ve tekelleşmeye neden olan haksız kazançtır. Güçlüyü haklı konuma getiren her türlü tekele fırsat veren, onların kendi menfaatlerini diğer insanlara zorla, hile ve baskı ile kabul ettirmelerinin önünü açan, kendilerinin de bir bakıma despot ve tağut haline gelmelerine sebep olan zulüm aracıdır (Ersoy-Hazıroğlu, 2019:45). Velhasıl faiz/riba; yoksulun, ihtiyaç sahibinin imkanlarını daraltılıp sermaye sahibine transfer ederek dengeyi ve mizanı bozan, toplumsal eşitsizliği derinleştiren, bir takastaki fazlalıktan öte ekonomi politik bir toplumsal yıkıma neden olan ve güçlünün lehine yapılan her şeyi mubah gören bir anlayışın adıdır.

İşte tam da bu noktada, insanların ve toplumların aleyhine işleyen bir borçlandırma sistemi gündeme gelmektedir. Böylece faizin yukarıda bahsedilen yıkıcı, bölücü ve sınıflara ayırıcı etkisi bu borçlandırma sistemi ile iyice açığa çıkmaktadır. Artık burada ihtiyaç sahibine borç verme söz konusu değil onu bir şekilde faizli borçlandırma sistemine, bu suretle kapitalizme ve egemenlerine bağımlı hale hatta köle durumuna getirme söz konusudur. Böylece tüm toplumların aleyhine işleyen ve bütün dünyayı etkisini altına alan bu borçlandırma sistemi insanları nefes alamaz bir atmosfere itmektedir. Öyle ki, insanlar hızla ve artarak borçlanmakta ve borçlandıkça da eli kolu bağlanmakta, kişilerin hayatı ve ailesi bu faizli borç altında ezilip durmaktadır.

Her şeyden önce, “borç verme” ile “borçlandırma” ayrı zihinlerin ve ayrı dünyaların işlemleridir. Zira borç (karz) vermede, ihtiyacı olanın durumu esastır ve o karşıdan “ödünç” alarak işini görmekte iken, borç veren de insani ve iktisadi dayanışmanın güzel bir örneğini sergileyerek mutlu olmaktadır. Borçlandırmada ise, borç verenin tutumu belirleyicidir ve o karşıyı “faizle borçlandırarak” kendine bağlayıp egemenliğini artırmakta iken, borç alan da iyice zor duruma düşerek mazlumlaştırılmaktadır. Öyle ki, borçlandıran diğer bir deyişle kreditör kendi sermayesini faiz, rant dürtüsü ile değerlendirmeye çalışırken aynı zamanda kreditör olarak hakimiyetini pekiştirmenin yollarını aramaktadır.

Büyük sermayenin tipik karakteri, herkesi borçlandırarak kendine bağlamaya ve topluma egemen olup devlet olmaya çalışmaktır. Oysa servetin elden ele dolaşıp devlet olmasını engellemek insaniliğin en temel yasasıdır. İşte bundan dolayı söz konusu bu “borçlandırma tuzağı”nı aşacak meşru ve adil bir “borç verme sistemi” kurulması acil bir ihtiyaçtır.

Temel Hazıroğlu

Kaynak: Journal of Islamic Economics and Finance

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun