Anasayfa Makale İslam Hukuku Açısından Kapora

İslam Hukuku Açısından Kapora

by

Kapora Çeşitleri

Bilinmektedir ki klasik İslam Hukuku kaynaklarında İslam borçlar hukuku için model akit olarak satım akdi inceleme konusu yapılmıştır. Kapora konusu da satım akdi başlığı altındaki bâtıl ve fâsit akitler kısmında ya da akitlerle alakalı şartlar içerisinde incelenmiştir. Bu konuda Maliki, Şafii ve Hanbelilerin konuyla ilgili görüşleri hakkında ayrıntılı bilgiler bulmak mümkünken Hanefîlerin konuyla ilgili görüşleri hakkındaki bilgiler biraz daha sathi düzeyde kalmaktadır. Fukahanın kapora ile ilgili görüşleri bağlamında kaporayı hükmü bakımından ve ödeme yönüyle kapora olmak üzere iki alt başlık altında ele alacağız:

Hükmü Bakımından Kapora Çeşitleri

Kapora konusunu erken dönemlerden beri fukaha değerlendirmiş birbirinden farklı kanaatler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki ihtilafın ve tartışmanın temelinde yapılan sözleşmenin feshedilmesi durumunda verilen kaporanın müşteriye geriye verilip verilmemesi hususundadır. Diğer bir deyişle, sözleşme tamamlanmadığı zaman satıcının bu parayı hak ederek zimmetinde tutması durumunun, İslâm hukukunun temel prensiplerine uygun, herkesin katılabileceği bir fetva verilememiş olması ihtilafa neden olmaktadır. İslâm borçlar hukuku akit sisteminde isimsiz akit fikrinin egemen olması, alıcı ve satıcı statüsündeki her iki tarafın sözleşme hususunda rızasının aranması gerekli kılar. Bu söylediklerimize binaen akdin koşulan şartlarına riayet edilmesi ilkesini de göz önünde bulundurulduğunda satış işlemlerinde kapora da geçerli bir işlem görünmektedir. Ancak bazı fakihler İslam hukukunun temel prensiplerinden olan faiz ve garar yasakları bağlamında, kaporanın alınmasının herhangi bir emeğe ve İslam’ın şart koştuğu olumlu riske dayalı olmadığını savunmuşlardır. Bu görüşte olan fakihler kaporanın sebepsiz zenginleşmeye neden olabileceğini iddia etmişlerdir. Bundan dolayı satış akdinde kapora verilmesi hususu bugün de İslâm hukukçuları arasında tartışılmaya devam etmiştir.

İslam hukukçularının kaporanın hükmüne ilişkin yaklaşımları iki başlık altında incelenebilir. Konu, caiz olduğu hususunda ittifak olan kapora ve caiz olduğu hususunda ihtilaf olan kapora olmak üzere iki şekilde ele alınacaktır.

Alınmasının Caiz Olduğu Hususunda İttifak Olan Kapora

Alınması caiz olan kapora, alınan malın bedelinin bir miktarını peşin ödemek gibidir. Müşteri alışverişi kesinleştirip malın bedelini öderken daha önceden ödemiş olduğu kapora toplam ücretten kesilir. Bu şekliyle uygulanan kapora güvence bedeliyle aynı olmaktadır. Ancak müşteri malı satın almaktan vazgeçerse kapora hiçbir kesinti yapılmaksızın olduğu gibi kendisine iade edilir. Bu kaparo akdine Türk Borçlar Hukukunda ise “bağlanma parası” adı verilmektedir. Ve Türk borçlar hukukuna göre bu şekilde akdedilen sözleşmeden vazgeçilmesi durumunda alınan bedel iade edilmek zorundadır. Bu şekilde akdedilen kapora sözleşmesinin geçerliliği hususunda ittifak vardır ve kaporanın alınmasının caizliği hususunda İslam Hukukçuları arasında ittifak söz konusudur.

Alınması İhtilaflı Olan Kapora

Bu kapora akdinde sözleşmenin feshedilmesi halinde dahi alınan kapora geri verilmemektedir. Bundan dolayı alınan kaporanın ne karşılığında alındığı konusu tartışılmaktadır. Kesinleştirilen akitten vazgeçmenin cezası olarak verilen kapora, bey’ akdinde semenden, kira gibi hizmet akitlerinde ise toplam ücretten düşürülür. Bu kaporanın alınmasının caizliği hususunda İslam Hukukçuları arasında ihtilaf söz konusudur. Aslında pratikte bilinen ve kullanılan kapora da budur. Halkın bu tür kaporayı kullanmasının altında alıcıların kesinleştirmesine rağmen yaptıkları akitleri sık sık bozmaları yatmaktadır. Dolayısıyla satıcı malını başka birine satamamakta veya hizmet söz konusu ise kira örneğinde olduğu gibi kiralayamamakta, böylece mal sahibi zarara uğramaktadır. Pratikteki uygulamaya bakıldığında ise bu tür işlemlerde çoğunlukla satıcı değil de alıcı lehine sonuçlanacak biçimde hukuki düzenlemelerin yapıldığı; müşteri konumunda olan alıcının vazgeçme hususunda daha özgür bırakıldığı ve zararlarda satıcılara daha çok sorumluluk yüklendiği dikkat çekmektedir.

Ödeme Yönüyle Kapora Çeşitleri

İslam hukukçularının kaporanın çeşitlerine ilişkin yaklaşımları ödeme yönüyle ele alındığında geri ödemeli ve geri ödemesiz olmak üzere iki grupta toplanabilir.

Geri Ödemeli Kapora

Bu kapora müşterinin verdiği miktar peşinata verilmiş sayılır. Müşteri alışveriş akdini tamamlayıp anlaşma sağlanan ürün veya hizmetten faydalandığı takdirde verdiği kapora toplam bedele mahsup edilir. Alıcının alışverişi tamamlamaması durumunda ise ödediği kaporanın tamamı geri verilir. İslam hukukçuları arasında ittifakla caiz olarak görülen kapora geri ödemeli kaporadır. Zira sözleşme başlangıcında müşteri tarafından peşinat olarak verilen miktar akit sona erdikten sonra sahibine tekrar iade edildiği için, karşılıksız alındığı ve yönünde bir iddia söz konusu olmamaktadır. Zaten sözleşmeden sonra karşılıklı teslim gerçekleştikten sonra alıcının vermiş olduğu peşinat malın semeninden düşülmektedir.

Geri Ödemesiz Kapora

Bu kapora türünde hizmet veya ürün alımı gerçekleştiğinde müşterinin verdiği ön ödeme niteliğindeki kapora miktarı toplam bedele mahsup edilir. Müşteri hizmet veya mal alımından cayarsa ödediği kapora satıcının mülkiyetine intikal eder. Çünkü söz konusu hizmet veya malın yapılan anlaşma gereği kendisinden başkası tarafından alınması engellenmiş olur. Bundan dolayı satıcı zarara uğramaktadır. Bu satım şeklinde İslam hukukçuları ihtilaf etmişlerdir. Kimi fakihler alınan paranın nehyedilen “arbûn” kapsamında yer aldığını, kimisi garar söz konusu olduğu için caiz olmadığını dile getirmişlerdir.

Kaporalı Satış İle İlgili Fukahâ’nın Görüşleri ve Delilleri

Kaporanın cevazına ilişkin fukahanın birbirinden farklı görüşleri vardır. Bu görüşler kaporalı satışı caiz görenler ve caiz görmeyenler şeklinde iki başlık altında incelenebilir.

Kaporayı Caiz Görenlerin Delilleri

Kaporalı satış ile ilgili lehte olan delilleri sıralayacak olursak;

  • Allah Teâlâ’nın genel olarak sözlerin yerine getirilmesi ile ilgili buyruğu bütün koşulan şartlara uyulması gerektiği yönündedir. Allah şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.” (Maide 5/1). Bu ayeti kaporanın caizliğine delil olarak sunanlar akitlerde koşulan şartlara riayetin Allah’ın açık emri olduğunu ve kaporalı satışta şartlı satışın söz konusu olduğunu savunmuşlardır.
  • Rasûlullâh’ın müminlerin koştukları şartlara uyması gerektiği yönündeki rivayet de şöyledir: “Müminler şartlarına bağlıdır” bu delil de yukarıda zikrettiğimiz Nisa suresi 29. ayeti desteklemektedir.
  • İbn Ömer’in hem satış hem sarf akdi ile ilgili uygulamasını Rasûlullâh’a sorması ve buna aldığı cevap sarf akdinde kaporanın alınması ile ilgili olmaktadır: “Ya Rasullalah müsaade ederseniz bir şey sual etmek istiyorum. Ben Bakî‘de deve satarım. Deveyi dinar karşılığında satarım ama sattığım kişiden daha sonra dirhem alırım. Bazen de deveyi dirhem karşılığında satar alıcıdan dinar alırım. Onu alıp bunu veririm bunu verip onu alırım. Bu konu hakkında ne yapmamı buyurursunuz? Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
  • “Ayrıldığınız zaman karşılıklı alacağınız vereceğiniz kalmazsa ve bu tasarrufu günün para değerleri üzerinden yaparsanız hiçbir problem yoktur.”
  • Nâfi‘ b. Abdilhâris’in kapora verdiği ve bunu Hz Ömer’in onayına sunduğu ile ilgili rivayet de şu şekildedir: Bir rivayette Nâfi‘hapishane yapabilmek için dört bin dirhem değerinde olan bir evi Safvân b. Ümeyye’den bedelini ödeyerek aldı. Aralarında anlaşmaları ise şöyleydi; şayet Hz. Ömer bu alışverişe onay verir razı olursa akit tamamlanacak; ancak Hz. Ömer rıza göstermeyip itiraz ederse verdiği dört yüz dirhem Safvân’ın olacaktı.
  • Kâdı Şurayh’ın kapora ile ilgili vermiş olduğu hüküm de şu şekildedir: İbn Sîrîn’den aktarıldığına göre; bir şahıs ücret karşılığı çalıştırdığı bir adama; “Senin develeri anıkla! Filanca gün ben seninle beraber yola çıkmazsam sana yüz dirhem vereceğim.” şeklinde dedi. Anlaştıkları gün söz veren adam onunla yola çıkmadı. Kâdı Şurayh bu hususta: “Herhangi bir baskı olmadan kendi hür iradesiyle kendi aleyhine önceden bir şarta bağlayan kişi söz verdiği gibi şarta bağlı kalmak mecburiyetindedir.” hükmünü verdi.

Kaporayı Caiz Görmeyenlerin Delilleri

Kaporalı satış ile ilgili aleyhte olan delilleri sıralayacak olursak;

  • Hz. Peygamber’in kaporalı satışı nehyettiğine dair uygulamaları hakkında rivayetler mevcuttur, bunlardan biri şu şekildedir: “Hz. Peygamber kaporalı satışı yasaklamıştır.” Bu hadis Rasulullah’ın açık bir şekilde kaporalı satışı nehyettiğine dair bir nastır.
  • “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir” Bu ayeti kaporanın caiz olmayacağına gerekçe olarak sunanlar kaporalı satışta satıcıya alınan paranın iade edilmemesini garar olarak nitelendirmektedirler.
  • İslam’ın ribâyı ve gararı yasaklaması, emek karşılığında ve üstlenilmesi gereken riske dayanan kazanç şekillerinin desteklenmesi ve korunmaya çalışılması ile sebepsiz zenginleşmenin men edilmesi ilkeleri kaporanın caiz olmadığını söyleyenlerin ileri sürdüğü delillerden bir diğeri olarak karşımıza çıkmaktadır.

İslam Hukukçularının Kapora İle İlgili Değerlendirmeleri

Bizim değerlendirme konusu yapacağımız kapora İslam hukukçularının alınması hususunda ihtilaf ettikleri kaporadır. Kaporada alıcı semenin veya bedelin bir miktarını ödemektedir. Malı almaktan vazgeçtiğinde ise bu ödediği bedelden vazgeçtiğini bildirmektedir. Kapora verilen sözleşmeyi Abdullah b. Ömer, Mücâhid, Hasan-ı Basrî, Zeyd b. Eslem, Nâfi‘ b. Abdülhâris gibi sahabî ve tâbiînden olan fakihler ile Hanbelî müçtehitler câiz olduğunu kabul etmişlerdir. Bu bedelin sözleşme yapıldığı veya sözleşmeden vazgeçileceği esnada verilmesi, şartların yerine getirilmesi ile ilgili nasslar gereğince hükme tesir etmez, her halükarda alıcı bu bedeli vermekle mükellef olur. Çağdaş İslam hukukçularının da kapora ile ilgili düşünceleri bu yöndedir. Yine aynı şekilde Mecma’u’l-Fıkhi’l-İslâmi (İslam Fıkıh Akademisi) kaporanın caizliği hususunda fetva yayınlamıştır. Diyanet işleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri de kaporanın caiz olduğuna kanaat getirmiştir. İslam Fıkıh Akademisi ve Din İşleri yüksek kurulu kaporanın satış, istisnâ‘ akdi ve belirli veya vasıfları zimmette muayyen hale gelmiş bir mülkün kiralanması gibi bedellerden bir veya her ikisinin teslim ve tesellümünün şart olmadığı bedelli akitlerde kapora caiz olduğu yönünde kararlar almışlardır. Ancak selem ve sarf akitlerinde kaporanın caiz olmadığını söylemişlerdir. Şafiiler ve Malikiler kaporalı satış akdini Peygamberimizin kaporalı satışı nehyettiğine dair hadisine dayanarak batıl, Hanefiler ise bu akdin fasit olduğunu kabul etmişlerdir. Bundan dolayı akdin uygulanmaması durumu söz konusu olunca verilen kaporanın geri verilmesi gerektiği görüşünü dile getirirler. Rasûlullâh (sav): “Altın altınla peşin olmazsa ribadır. Buğday buğdayla peşin satılmazsa ribadır. Arpa arpayla peşin satılmazsa ribadır. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa ribadir.” Hadis fehvasınca sarf akdinde her iki bedel de semen olarak telakki edildiğinden sarf akdinde semenlerin de hiçbir surette tesliminin tehiri caiz görülmediğinden İslam hukukçularınca kapora sarf akdinde caiz görülmemiştir. Merğinânî “Müşteri ile bayi ayrılmadan evvel semen verilmemiş olursa selem akdi sahih olmaz, demektedir. Zira nakit cinsinden belirlenen bir semen olması durumunda bey’u-d’deyni bi’d-deyn (veresiyenin veresiye ile satışı) söz konusu olur. Allah Rasûlü bu tür satışı men etmiştir.

Selem, vasıfları muayyen hale getirilmiş ve belirlenen bir vade sonunda teslim edilecek bir malın peşin bedel karşılığında satışını ifade eder. Selemin en belirgin özelliği mal semenin peşin ödenmesidir. Mal ise belirlenmiş bir miktar ve zamanda daha sonra teslim alınacaktır. Teslimi gerçekleşmeden zaten peşin bir para ödenmiş olmaktadır ve bu para malın tamamının bedeli olmaktadır. Malın bir kısmını ödemek şeklinde kapora vermek ve malı daha sonra teslim almak akdi selem olmaktan çıkarır. Dolayısıyla selemde kapora caiz değildir. Kapora verilerek yapılan tasarruflarda her iki taraf için muhayyerlik süresi tayin edilmelidir. Nitekim tayin edilmeyen muhayyerlik süresinden dolayı akit tamamlandıktan sonra vazgeçmeler söz konusu olduğunda ilk başta anlaşma yapıldığı gibi verilen miktar geri iade edilmelidir. Şayet muhayyerlik süresi belirlenirse her türlü olumsuz riskten uzak durulmuş olur. Alıcının satın aldığı şeyi teklif ettiği şekliyle satacağı kişilere gösterene kadar muhayyerlik istemesi durumunda bu muhayyerlik geçerlilik arz eder ve malı satacağı kimselere teslim ettiği zaman muhayyerliği ortadan kalkar. Teslimden önce satış yasağının hadislerle konulmuş olması alınan malın mülkiyetinin alıcıya geçmediğinin delilidir. Bundan dolayı kabzdan önce satılan şeyin mesuliyeti satıcıya, kabzdan sonra ise müşteriye aittir. Eğer mal müşteri tarafından kabzedilmeden önce kusurlu hâle gelirse ya da teslim edilmesi imkânsız olursa akit kendiliğinden ortadan kalkacağı için sorumluluk da satıcıya ait olduğu için kapora müşteriye iade edilir. Kaporalı bir satışta muayyen hale getirilmiş bir malın akit bağlandığında satıcı bu mal ile ilgili herhangi bir işlem yapamaz. Şayet böyle bir tasarrufta bulunursa yaptığı işlem fuzulinin tasarrufu niteliğini kazanır. Satın alan bu tasarrufu onayladığında bu konuda varid olan hadisler gereği İslam hukukçularının cumhurunun kabul ettiği bir husus olarak yapılan işlem geçerli olur.

SONUÇ

  • Kapora ile ilgili İslam hukukunun temel ilke ve prensiplerine uygun hareket edilmesi şarttır. Konumuzla alakalı olan şu kurallar göz önünde bulundurulup değerlendirme yapılmalıdır.
  • Sözleşme yapıldığında nassların açık bir şekilde yasakladığı şeylerin tartışması yapılmadan haramlığı kabul edilmelidir. Kapora nasslarda haram kılınmış değildir. Kaporalı satışın caiz olduğuna delalet eden nasslar caiz olmadığını bildiren naslardan daha güçlüdür. Ancak sarf ve selemde kapora yine konuyla ilgili nassların hücciyetinin güçlü olması nedeniyle caiz olmamaktadır.
  • Sözleşme yapıldığında; sözleşmenin haram ve yasaklanmış faaliyet alanında olmadıktan sonra ve koşulan şart, haram ve fasit olan şartlardan değilse yerine getirilmesi gerekmektedir. Nitekim delil olarak sayılan ayet ve hadislerde vurgulanan temel prensipler buna delalet etmektedir. Kapora bir akit öncesi şart niteliği taşımaktadır ve dile getirildiği gibi nasslarda şarta bağlılık temel ilke olarak kabul edildiği için kapora caizdir. Bundan dolayı taraflar sözleşme esnasında kaporanın iade edilme şartını koşabilirler.
  • Kaporalı satışta satış imzalandığı andan kesinleştirildiği akitlere bağlılığı bildiren nasslar buyrukları bağlamında satılan malın elde tutulması, malın teslimi gerçekleşinceye dek bir başkasına satılmaması veya üzerinde farklı bir tasarruf yapılmaması gerekir.
  • Kaporalı satış ile satın alınan malın, akit tamamlanmadan, üzerinde tam manasıyla mülkiyet hakkı elde etmeden alıcının da bu mal üzerinde tasarruf yetkisi olmadığından piyasada dolaşması caiz değildir.

 Mehmet Onur

Kaynak: researchgate.net

 

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun