İslami bankalar, konvansiyonel bankalara kıyasla küresel finansal kriz sırasında istikrarlı bir duruş sergilemişti. Bu farklılık iki banka türünün tasarım ve felsefesindeki değişikliğe dayandırılabilir. Peki, İslami bankalar, sistemsel risk sonrasında da üstün bir istikrar gösteriyor mu? Bu soruya cevap niteliğinde olacak COVID-19 döneminin analizi, sistemsel riskin İslami bankalar üzerindeki etkisini değerlendirmek için bir fırsat sunmaktadır.
Ciddi bir sağlık krizi olarak başlayan ve finansal sisteme karşı dışarıdan kaynaklı olan COVID-19 pandemisi, dünya genelinde uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları sonucunda hızla ekonomik bir kriz haline geldi ve finans sektörü için sistemsel bir risk yarattı. Küresel olarak hükümetler, artan işsizlik, kısa vadeli borç erteleme hakkı ve hükümet garantili kredi programları aracılığıyla krediye erişimi içeren kurum iflaslarının acil görevlerine yanıt olarak hızla kriz yönetimi planları oluşturdu (IMF Politika İzleyici: COVID-19’a Politika Yanıtları).
Bu stratejiler, kredi değer düşüklüğü normlarını tehlikeye atarken ve bankacılık sektörü için gelir kaybına neden olurken, diğer bir yandan kredi değer düşüklüğü tehlikesini de azaltmaktadır (S&P Global: COVID-19 Credit Update). Merkez bankaları, (i) zorunlu karşılıkların azaltılması, (ii) düzenleyici sermaye tampon rezervlerinin azaltılması, (iii) tahvil/sukuk satın alma programları ve son olarak (iv) merkez bankası kredi limitlerinin mevcudiyeti dahil olmak üzere birçok likidite destekleyici önlem açıkladı.
İslam Kalkınma Bankası Enstitüsü, ilk iki önlemin hem geleneksel hem de İslami bankalara fayda sağladığını bildirmektedir. Ancak, İslami bankaların likidite yönetimi desteği için kritik olan son iki önleme erişimi reddedildi. Kredi limiti veya düzenleyici kısıtlamaların olmaması nedeniyle, merkez bankasının son başvuru makamı olma rolü İslami bankalar için kısıtlandı. Bu durum özellikle İslami finans hizmetleri sunan ve sistematik olarak önemli İslami bankalara sahip çeşitli yargı bölgeleri için kredi erteleme programlarının yürürlükte olduğu düşünüldüğünde, İslami bankalar için likidite yönetimini daha da karmaşık hale getiriyor. Ayrıca bankanın borçlularının borç erteleme hakkı ve kredi erteleme programlarının sona ermesinden sonra borçların ödenmeme ihtimaline dair birtakım endişeleri var. Pakistan İslam Kalkınma Bankası Enstitüsü ve Ulusal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden (NUST) araştırmacılar, İslami ve konvansiyonel bankalar için COVID-19 pandemisinin sistemsel risk etkilerini inceledi. Örnek ülkelerde sadece Bahreyn, Bangladeş, Pakistan ve Katar’ın İslami bankalar için düzenleyicilerin İslami bankaların değişen ihtiyaçlarına yönelik eksik dikkatini vurgulayan özel önlemler açıkladığını buldular (Bkz. Tablo 1). Örneklem seçimi ülkedeki İslami bankaların büyüklüğüne göre belirlenmektedir. Buna dair yapılan çalışma Gelişen Piyasalar İncelemesinde yayınlanmıştır.
Finansal kurumlar arasındaki karşılıklı bağlılık, kırılganlığı finansal sistemin genel olarak ısınmasına neden olan kurumlar ağına yayabilir. İslami bankalar, iş modellerinin risk paylaşımı doğası nedeniyle küresel mali kriz sırasında direnç göstermişlerdir. COVID-19 pandemi krizi ile küresel finansal kriz arasındaki en büyük farklardan biri, COVID-19 sürecinde uzun süreli karantinalar ve çeşitli sosyal mesafe önlemlerin benimsenmesi nedeniyle genel ekonominin hareketsiz kaldığı dışsal bir şok olmasıdır. Meydana gelen şokların farklı doğası nedeniyle, reel ekonomi kötüleştikçe İslami bankaların da tıpkı geleneksel bankalar gibi sürdürülebilirliklerine benzer birtakım zorluklarla karşı karşıya kalması bekleniyor. Araştırmacılar, örnek dönem boyunca bütün finansal sistemin çökme riskiyle ilgili olan sistemsel riski ve banka düzeyinde açılma önlemlerini inceliyor. Açılma önlemleri, bir bankanın finansal sistem üzerindeki sistemik etkisini ölçen başka yerlere ve sistemden bir bankaya açılmayı içerir.
Örnek ülkelerde, sistemsel risk 2020’nin ilk çeyreğinde önemli ölçüde artsa da 2020’nin ikinci yarısında toparlanma gözlemlendi. Sistemsel risk (piyasaya göre banka riski) ile piyasa riskine daha fazla maruz kalmanın sistemden kaynaklı kırılganlıkları artırabileceğini düşündüren yayılma önlemleri arasında pozitif bir ilişki gözlemlendi. Dışsal ekonomilerdeki yayılma etkisi, mikro ihtiyati düzenlemeler sistemsel güvenlik açıklarını kontrol edemeyip başarısız olduğu zaman 2007-2009 küresel mali krizine yanıt olarak makro ihtiyati düzenlemelerin uygulanmasını onaylayan geleneksel ve İslami bankalar için kurumsal düzeydeki riski yakalayan kendine özgü risk ile negatif ilişkilidir. Bu durum finansal kurumların kendine özgü riski yönetmenin finansal sistemin istikrarını sağlamadığını göstermektedir.
Araştırmacılar, nispeten İslami bankaların, reel ekonominin olumsuz etkilendiği COVID-19 pandemisi gibi finansal sisteme yönelik dışsal şokların olduğu dönemlerde piyasa faktörlerine maruz kalmalarıyla, geleneksel muadilleriyle benzer sistemsel endişeleri tetiklediğini bulmuşlardır. Bununla birlikte, konvansiyonel bankalarla karşılaştırıldığında, İslami bankaların pozitif olağandışı getirileri, bu tür zamanlarda sistemik istikrar sağlar. Bu durum da ilginçtir çünkü yüksek olağandışı getirilerin genellikle sistemsel kırılganlıkları artırdığı düşünülür. Sonuç olarak bu durum faiz oranı, döviz kuru, emtia fiyat, kurumsal ve ülke kredi riskleri gibi piyasa risklerinin normal dönemlerde sistemsel kırılganlıkları artırdığını ve finansal sisteme yönelik dışsal şokların olduğu dönemlerde daha da yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini göstermektedir. Ayrıca, sermaye varlık fiyatlandırma modeli çerçevesinde daha yüksek prim ödemesi gereken daha küçük bankalar, dışarıya açılma konusunda diğerlerine daha az katkıda bulunurken, hisse senedi fiyatlarında daha yüksek ivme sergileyen bankalar sistemik riske daha fazla katkıda bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, piyasa kapitalizasyonu ve bankaların yayılması negatif ilişkilidir. Bu durum bir bankanın piyasa değerindeki düşüşün risk alma iştahını artırabileceğini ve bunun potansiyel olarak tüm finansal sistem için olumsuz sonuçları olabileceğini düşündürmektedir.
Pandemi sırasında İslami bankaların sistemsel kırılganlığının konvansiyonel bankalarla olan uyumu, reel ekonominin COVID-19’dan etkilendiğini göstermektedir. Bununla birlikte, düzenleyicilerin COVID-19 salgını sırasında İslami bankaları desteklemeye yönelik sahip olduğu sınırlı ilgi, sistemsel kırılganlıklarını şiddetlendirebilir. Sonuç olarak, düzenleyiciler ve kanun koyucular, İslami bankaların pandemi gibi gelecekteki olayları konvansiyonel muadilleriyle aynı şekilde atlatmasına yardımcı olmak için gerekli destek önlemlerini uygulamaya koymalıdır. Ayrıca, aşırı sistematik riskin sistemsel istikrar üzerinde önemli noktada zararlı bir etkisi vardır ve bu da düzenleyicilerin bankaların piyasa riskini sınırlayan kısıtlamalar oluşturması gerektiğini işaret etmektedir. Bu bağlamda, döviz riskine maruz kalma limitleri ve konjonktür karşıtı döviz rezervleri gibi makro ihtiyati politika araçları faydalı olabilir.
Kaynak: IsDBI Blogs