Anasayfa Tartışma İslâmî Finans ve Katılım Bankaları Kanunu

İslâmî Finans ve Katılım Bankaları Kanunu

by

Ortak üretim, yatırım ve ticaret ağırlıklı olmak ve faizin hiçbir şekline ve miktarına yer ve yol vermemek şartıyla çalışan İslâmî finans kuruluşlarına ve bu meyanda aynı mahiyette ve nitelikte katılım bankalarına Müslümanların ihtiyacı tartışılamaz.

Uzun zamandan beri faaliyet içinde olan önceki adı Özel Finans Kurumları, sonraki adı Katılım Bankaları olan kurumlar, önemli bir boşluğu doldurmak üzere düşünülmüştür ve mevcut şartların elverdiği ölçüde bu işlevi yerine getirmeye çalışmaktadır.

“1983 yılında ülkemizdeki ilk Özel Finans Kurumları hayata geçti. 2005 yılında gerçekleştirilen mevzuat değişikliği ile Özel Finans Kurumları, Katılım Bankası adını aldı. Katılım Bankaları; faaliyetlerini yine aynı tarihten itibaren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu denetiminde sürdürmektedir”.

Başta iyi yetişmiş “İslâmî finans uzmanları” olmak üzere mevzuat ve daha başka eksikleri bulunan bu kurumlar için bir özel kanun ihtiyacı zaruret derecesindedir.

Uzman yetiştirme bakımından bu konuda lisans üstü öğretim ve eğitim veren bazı üniversitelerimizin ümit veren faaliyetleri vardır.

Kanun ve yönetmelik konusuna gelince:

Başta KHK ile kuruldu, iyi bir yönetmeliği vardı. Doksanlı yıllarda yenilenen Genel Bankalar Kanunu’nun 48. Maddesi içinde “Katılım Bankalarının yalnızca adı geçti, yaptığı işlemlerin tamamının da teknik olarak “kredi sayılacağı” ifadesine yer verildi. Bu madde de buna bağlı olarak çıkan yönetmelik de Katılım Bankalarının gayesine ve işlemlerine uygun olmak şöyle dursun ters düşüyordu. Katılım Bankaları bağlayıcı sözleşmelere dayanarak kanun ve yönetmelikteki ters hükümleri aşmaya çalıştılar.

Bu bankaların ve genel olarak İslâmî finansın özel kanunu ve yönetmeliği olsun diye farklı platformlarda çalışmalar yapıldı, taslaklar yazıldı.

Artık bütün İslâmî finans sistemini ihtiva eden bir kanunun çıkarılması daha fazla beklenemez duruma gelmiştir.

Daha önceki çalışmalar geniş istişarelerle yürütülüyordu; bunu bir faydası bir de zararı vardı:

Faydası maksada uygunluk bakımından mükemmel olması idi.

Zararı her kafadan bir ses her cihetten bir hassasiyet sebebiyle sürüncemede kalması idi.

Teklifim:

1. Eğer bu günlerde bu önemli boşluk doldurulacaksa sürüncemeyi engelleyecek ölçüde istişareye yer verilmelidir.

2. İslâmî finansın banka ayağında ticaret yanında ortaklık ve kiralamaya ağırlık verilmelidir.

3. Alım-satım (murabaha) işleminde bankanın müşteriye, göstermelik olmayan, yazılı belgeye dayanan vekalet verme uygulaması mutlaka devam etmelidir.

4. Sıkı bir denetim sistem ve uygulaması şarttır. Kurumlar kendi iç denetim mekanizmalarını oluşturmalı ve etkinliğini devlet kurumları izlemelidir.

5. Kurumun İslâmîliğinin olmazsa olmaz şartı danışma (fetva) komiteleridir.

a)Bu kuruluşlarda ağırlık, İslâmî finans ve İslam Hukuku’nun konu ile ilgili dallarında lisans üstü dereceye sahip İlahiyat mezunu üyelerde olmalıdır.

b) Danışma kurulları elbette ehliyetli üyeler tarafından İslâmî hükümlere göre hazırlanmış standartlara göre çalışacaklardır, ancak fıkıhta ictihad ve ihtilafa açık konularda kurulların birbirini bağlayıcı olmaları ve tek fıkıh içtihadının dayatılması İslâmî usule aykırıdır.

c) Kanunun geçici maddeleri arasında, öteden beri Katılım Bankalarının danışma kurul ve komitelerinde ehliyeti müsellem olarak hizmet vermiş olan üyelerde akademik şart aranmayacağına yer verilmelidir (Benim böyle bir eksiğim de derdim de yok; ama değerli üyelerin harcanmasını da israf olarak görüyorum).

d) Katılım Bankalarının 20 yıl boyunca insanların güvenini temin etmek adına yürüttüğü faaliyetler önemlidir. Kanun çalışmasında bugüne kadar elde edilen kazanımların kaybedilmemesi adına bu güveni zedeleyici unsurlardan kaçınılması önemlidir.

Bunlar bana göre mutlaka olması gereken hususlardır, bir köşe yazısında mutasevver bir kanunun bütün maddelerini elden geçirmem beklenemez.

Hayrettin Karaman

Kaynak: Yeni Şafak

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun