Covid-19 dünyanın dört bir yanındaki hükümetleri meşgul etmeye devam ederken, belki de salgınla aynı hızda yayılan tek şey ekonomistler ve hazine arasındaki kasvettir. Küresel ekonomiyle ilgili olarak krizin tam boyutu görülecek, ancak çoğu ülke önemli bir gerileme yaşıyor. Küresel ekonomiyle ilgili olarak krizin tam boyutu elbette belli bir süre sonra görülecek, ancak çoğu ülke önemli bir gerileme yaşıyor.
Bu durum mevcut normların dışında düşünmeyi ve yeni sermaye kaynaklarına erişmeyi daha da gerekli kılıyor. Bu da küresel finans sektöründeki farklı kültürleri birbirine bağlayan köprüleri güçlendirme fırsatı sunuyor.
İngiltere Merkez Bankası’nın piyasalardan sorumlu müdürü Andrew Hauser, Birleşik Krallık’taki sanal İslami Finans Haftası’nda konuşan delegelere, İslami finansın ilkelerinin Birleşik Krallık’ın salgın sonrası ekonomik toparlanmasına özellikle uygun olduğunu söyledi.
Bu sözleri desteklemek için ise kurumsal olarak şeriata uygun, faize dayalı olmayan bir mevduat tesisi için başlangıç tarihini duyurdu. Bu girişim herhangi bir Batı merkez bankasının tarihinde benzersiz bir girişim olacak ve 2021’in ilk çeyreğinde yapılmasının öngörüldüğü belirtti.
On yıllardır Birleşik Krallık, Avrupa ve ABD’ye kıyasla İslami finansa daha sıcak bakıyor. Şu anda ülkede 6,7 milyar dolar değerinde dört İslami banka mevcuttur.
Hauser’in açıklaması, Şeriata uyumlu bankacılığa alışkın olan Orta Doğulu yatırımcıların İngiliz ekonomisinin sağlığında oynadığı önemli rolü kabul etmektedir. Ayrıca bu güçlü rol Birleşik Krallık covid- 19 sebebiyle ileride zor zamanlarla karşı karşıya kalacağından dolayı ekonominin bir bütün olarak daha çeşitli ve dirençli olmasına yardımcı olacaktır.
Hauser, özellikle pandemi sonrası iyileşmeyi desteklemek için çok uygun olan iki temel İslami finans ilkesini de vurguladı. Birincisi, sektörün riski yönetme ve tüketiciler ve bankalar arasında paylaşma konusundaki felsefi vurgusudur.Günümüzün zorlu ekonomik ortamında, bu ihtiyat duygusu kötü bir şey değildir. İkincisi, İslami finans kurumlarının sosyal açıdan zararlı yatırımlardan kaçınma eğilimidir. Pek çok kişi, bu tür bir yaklaşımın, özellikle genç yatırımcılar – ister Müslüman ister gayrimüslim – için sadece iyi getiri sağlayan değil, aynı zamanda dünyayı ve insanları koruyan portföyler oluşturmaya başladıkça, büyüme için önemli bir alan sunduğuna inanıyor.
Dolayısıyla, sadece yüksek ideallere katkıda bulunmak yerine, İslami finansın müşterilere etik yatırımlar vaat eden daha geniş ve gelişen çevresel, sosyal ve yönetişim sektörünün (ESG) dalgasını atabileceğine dair gerçek kanıtlar vardır.
İngiltere Merkez Bankası, İslami finansın Covid sonrası toparlanmada Birleşik Krallık finans sektörünün refahına katkıda bulunabileceğini kabul etti.
ESG varlıklarının değeri dört yılda neredeyse ikiye katlanarak 40,5 trilyon dolara yükseldi. Bunun bir nedeni, genç yatırımcılar arasında paralarının etik nedenleri artırma arzusudur. Örneğin, Y kuşağının yüzde 86’sının, sosyal veya çevresel nedenlere odaklanan fonlara, nüfusun geri kalanından iki kat daha fazla yatırım yapacağı tahmin ediliyor. Ve pek çok kişi, pandemi sonrası iyileşmenin etik bir boyutuna sahip olmanın oldukça etkili olacağını umuyor.
Tüm merkez bankalarının önünde büyük bir görev var. Ekonomistler, bir ekonomi ne kadar çeşitli olursa, kaçınılmaz şoklara ve krizlere karşı o kadar dirençli olacağını uzun zamandır tartışıyor. Ve pandemi belki de tarihteki en büyük zorluklardan birini ortaya çıkaracaktır.
Bu durum özellikle AB’den ayrılmaya hazırlanan İngiltere için geçerli olacaktır. Pek çok bankacı, ülkenin ayrılmasının Birleşik Krallık’taki çok önemli finans sektörlerine zarar vereceğinden endişe duyuyor. İngiltere Merkez Bankası’nın yeni stratejisi, onlara İngiltere’nin hâlâ yurt dışından ilham aldığı ve kıyılarının ötesinde uzanan zenginlik ve fırsatı gördüğü konusunda güvence veriyor.
Kaynak: The National News