Veysel Alada
islamiktisadı.net olarak gerçekleştirdiğimiz “Farklı Açılar” söyleşi serimizin 5. dosyasını sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz dört söyleşide bu alanda lisans eğitimi alan öğrenciler ile sistematik bir söyleşi serisi gerçekleştirmiştik. Bu söyleşilerde, gelecek hedeflerinin ve eğitim aldığı şehrin bir öğrencinin zihni yapısını nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışmıştık. Bu söyleşilere söyleşi üst menümüz üzerinden ulaşabilirsiniz. Bu ay artık yeni, tamamen farklı bir bakış açısıyla sizleri baş başa bırakıyoruz. Sektörden bir isim, katılım bankacılığı sektörü üzerinden bu alanda çalışmalarına devam eden Veysel Alada.
Öncelikle hoş geldiniz. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İnsan mahiyeti itibariyle bir yolcudur. Âlem-i ervahtan başlar ve rahmi medar, dünya hayatı, kabir, mahşer ve dahi ebedi hayat ile devam eder. Şuan ki konağımız dünyadır. Bu konakta da nice konaklar vardır. Biz de bir yolcuyuz. Erzurum Oltu ilçesinde dünyaya gelmişim. Liseyi yatılı olarak Erzincan’da, üniversiteyi Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okudum. 2015 yılı itibariyle yüksek lisansa Sakarya Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Bölümü’nde başladım. 2018 yılında biten yüksek lisans eğitimimden hemen sonra 2019 yılı itibariyle İstanbul Üniversitesi İslam İktisadı ve Finansı Bölümü’nde doktoraya başladım. Şuanda Kuveyt Türk Katılım Bankası Dış Ticaret ve Hazine OPM’de yönetmen olarak çalışmaktayım. Evliyim ve iki çocuk babasıyım.
Finans sektörünün içerisinde “faizsiz finans kurumu” çalışanı olmak sizlere nasıl hissettiriyor ve ne gibi sorumluluklar yüklüyor?
Kuruma girmeden önce çok araştırmıştım. İnancımız gereği faizle her türlü iştigal, yani almak, vermek, şahitlik etmek, kâtiplik etmek vs. yasak olduğundan ne gibi farklar var? Gerçekten faizsiz mi? gibi suallerin cevaplarını bulmakla meşgul oldum. Sonunda içsel mülahazadan sonra başlamaya karar verdim. Başladıktan sonra bizzat işin içinde olduğunuzdan dolayı yani artık katılım bankası çalışanı olduğunuzdan haliyle tüm soru okları size dönüyor. Bu sorular karşısında kısa sürede temsiliyet noktasında üzerimde bir ağırlık hissetmeye başladım. Bu temsiliyet yükünü en iyi ve doğru şekilde nasıl taşırım diye düşündüm ve İslam ekonomisi, faizsiz finans gibi kavramlarla karşılaştım. Makale ve kitaplar okuyunca işin seyri daha da değişmeye başladı. Artık temsiliyetin yanında bir de mes’uliyet hissi, bir sorumluluk duygusu doğmaya başladı. Bu alanda hizmet etmek İbrahim (as) ve karınca misali de olsa İslam’a hizmettir. Kader planımda hiç aklımda yokken bu alanda bir işe başlamam boşuna değil düşüncesiyle bu alanda Allah için kaliteli ve muazzam işler yapılması gerektiğini düşündüm. Bu sebeple de fedakârlık şarttır. Müslüman insanların yatırım ve finansal ihtiyaçları aşikâr ve İslam ekonomisi ile taban tabana zıt bir zeminde bunu yapmak elbette zor. Zaten bu sebeple omuzdaşlara çok ihtiyaç var.
Aslında bu geçici dünya hayatında baki emeller ve amaçlar olması gerekmez mi? Bunun içinde şu kısacık hayatta yaptığımız işler ve amelleri bakileştirmek en mantıklısı olmaz mı? Konakların, yolun ve dahi ebedi hayatın sahibi O. O ne isterse onu yapmaktır doğru olan. Tıpkı gemiye binmiş geminin batacağı korkusu ile koca sandığı sırtında taşıyan bir yolcu misali gibi. Gemi batsa sandığı sırtında taşımasının bir faydası yok. Hâlbuki sandığın üstüne oturup rahat ile yolculuk yapmak varken…
Hakikattir ki her şeyde ve her harekâtta bir kemal noktaya ulaşmak belli merhalelerden geçmek ile mümkündür. Hani meşhur bir kaide vardır: “Her şey bir meyil ile başlar. Meyil ziyadeleştikçe ihtiyaç olur. İhtiyaç arttıkça iştiyak olur. Muzaaf iştiyak ise incizap olur.” Şahsımda da İslam ekonomisi ve finansı noktasındaki durumum bundan ibarettir. Boş durmak yok, koşturmak var.
Bir finans sektörü çalışanı olarak bu sektörde çalıştığınız için karşılaştığınız belli zorluklar var mı? Varsa nelerdir?
Finans sektöründe hızlı bir büyüme var ve çok farklı yeni ürünler çıkıyor. Yani gözle görülür bir rekabet var. Tabii bu rekabet belirlenen hedefleri gerçekleştirmekten geçtiğinden ve bu hedefleri gerçekleştirenler de çalışanlar olduğundan haliyle zorlanma oluyor. Yani yeni hedefler, yeni ürünlerin oluşturulması ve sürecinin yönetilmesi, pazarlanması vs.
Finans sektöründe faizsiz finans kısmında çalışıyor olmak daha farklı bir vizyon ve misyon gerektirdiğinden ve bu sektör çalışanlarına da genel itibariyle sirayet ettiğinden işin rengi biraz daha değişiyor. Geleneksel yani faizli bankaların çalışanlarına baktığımızda sadece işle meşguliyet var, daha derinlerde amaçlara haiz değiller. Ancak faizsiz finans tarafında bir ideal, bir hedef var. Faizsiz finansı geliştirmek, engelleri ve eksiklikleri gidermek, Müslümanların helal yatırım ve ticaret yapmasını sağlamak gibi bir gayeden bahsediyoruz. Katılım bankaları ve dahi diğer faizsiz finans kuruluşlarının işleyiş döngüsüne baktığımızda faizli bankalardan ayıran önemli bir farkı olduğunu görürüz. Bu fark yapılan iş ve kullanılan ürünlerin İslam hukukuna uygun olup olmadığını kontrol eden, tavsiyelerde bulunan fıkhi bir süzgeç mahiyetinde danışma kurul ve komiteleri bulunmaktadır. Bu sebeple katılım bankaları seçicidir. Seçicilik ise zordur, en küçük işten en büyüğüne kadar. Genel çerçevede İslam ekonomisine baktığımızda da bunu görürüz. Ki bu yüzden Prof. Dr. Arif Ersoy hocamız İslam ekonomisi fıtrat ekonomisidir der. Çünkü nasıl ki yapan bilir, öyleyse bilen konuşur. Mesela piyasada bir sürü araba görüyoruz, farklı markalar. O arabalarla ilgili en ayrıntılı bilgiyi verecek olan onu üreten şirkettir. Bunu her ürün için söyleyebiliriz. O zaman bu düzeni, kâinatı, yeri ve göğü ve içindekileri yaratan Allah olduğundan tüm sistemi en iyi bilen de O’dur. Şayet bilen O ise elbette ki O konuşur. Bu mantık temelinde İslam’ı bizlere gönderen Rabbimiz elbette insanların adaletli ve en güzel bir şekilde yaşamaları, düzen ve intizamla hayatlarını sürdürmelerini sağlayacak en nihai noktayı söylemiştir. Dolayısıyla bize gelen bu emir ve yasaklar insanların fıtratı ile uygun olduğundan ne kadar riayet edersek o kadar düzen ve intizam sağlanmış olur. Bu sebeple de İslam ekonomisi kesinlikle fıtrat ekonomisidir. Bu sebeple de bize düşen bunun için gayret etmektir.
Katılım bankalarının kendi tanıtımını topluma yeterli düzeyde yaptığını düşünüyor musunuz? Sizce toplumda katılım bankaları ve önemi hakkındaki bilgi doygunluk seviyesine ulaştı mı?
Öncelikle, sualin ikinci kısmı ile başlarsak daha maslahatlı olur. Toplumda henüz faizsiz finans ve önemi hakkında maalesef bilgi doygunluğu istenilen seviyede değil. Bunu bizzat yaşayarak gözlemliyoruz.
Eğitimlerimde de söylediğim gibi katılım bankacılığının veya bir üst başlıkta faizsiz finansın tanıtımını en başta çalışanlarının yapması elzemdir. İnsanlarda farkındalığı oluşturabilecek ve kafalardaki sorulara elinden geldiğince cevap verebilecek bilgi seviyesinde olunması gerekmektedir. Tabii bu yeterli değil. Arabanın her şeyi tam olsa, benzini ful olsa ama motoru olmasa araba çalışmaz. Yani bir katılım bankası çalışanı sistemi iyi bilecek, yerine göre anlatım tarzlarını da geliştirecek ancak, motor mahiyetinde olan dertlenme, dert edinme hali olacak. Bu samimiyet ve şuur ile çalışanlar hem toplumdaki farkındalığı kemiyet ve keyfiyet itibariyle artırabilecekler hem de hali hazırdaki faizsiz sistem içindeki eksiklikler ve geliştirilmesi gereken noktalarda da yardımcı olacak ve tavsiyelerde bulunacaklardır. Burada önem kazanan konu çalışanların nasıl böyle bir şuur kazanacağıdır. Bu konu uzun ancak kısaca önerilerim şunlar olabilir:
- Faizsiz finans kurumları TKBB çatısı altında işin ehli kişiler ile ortak online eğitimlerin hazırlanmasını sağlamak suretiyle belli periyotlarla personellere uygulanması,
- Yönetici, müdür ve daha üst pozisyonundaki kişiler tarafından belli aralıklarla bir program dâhilinde şuurlandırıcı konuşmalar ve faaliyetler (kitap-makale okumaları, sunumlar) düzenlenmesi ve bunun yıllık raporunun tutulması. Performans ölçümüne de dâhil edilebilir.
- Örnek davranışların ödüllendirilmesi,
- Faizsiz finans kurumları çalışanlarından bu alanda lisansüstü eğitim gören veya görmüş kişilerin badi sistemi uygulaması veya belli sayıda kişiler ile gruplar oluşturularak bu eğitimi alan kişilerin bu gruplara mihmandarlık etmek koşuluyla düzenli programlar yapması (Katılım bankaları kendi nezdlerinde veya TKBB çatısı altında ortak bir program ile konu başlıkları ve uygulamaları hazırlanabilir),
- Şer’i denetimin çok sıkı ve her alanda yapılmasına önem gösterilmesi (Yeni sistemde BDDK düzenlemesine göre resmi olarak şer’i denetim her şube ve birimde yapılacağından bu işi yapacak olan şer’i denetmenler de gittikleri şubelerde veya birimlerde işin ehemmiyetini anlatan küçük sunumlar yapabilirler. Böylece her sene işin ehli kişilerle hasbihal ve soru cevap şeklinde farkındalık artırıcı ve şuurlandırıcı bir proje hayata geçmiş olacaktır.)
Toplum nezdinde faizsiz bankacılık farkındalığının oluşturulmasında bir diğer olgu ise akademik camianın bu konuyu ele alması ve pratikte kurumlar ile işbirliği yapmalarıdır. Şuan da bu alanda birçok üniversitede lisans ve lisansüstü eğitimler olmakla birlikte sempozyumlar, çalıştaylar, kongreler vs. şeklinde konunun gündemde tutulması sağlanmakta ve daha iyi seviyelere ulaşmak için çaba harcanmaktadır.
Önemli başka bir yol ise Diyanet üzerinden topluma ulaşmaktır ki toplumumuzun aklının yanında kalbine ve ruhuna hitap edebilenler imam hatiplerimizdir. Devlet de bizzat bu işi sahiplendiğinden bunun sağlanmasının eskisi gibi çok da müşkül olmadığını düşünüyorum. Diyanet İşleri personelinin bu konuda TKBB tarafından eğitim verebilecek belirlenmiş kişilerce bir program içerisinde bilgilendirilmesi sağlanırsa çok mühim bir adım atılmış olur.
Toplumda insanların bilinçaltını etkilemek suretiyle birçok reklam yapılmakta ve toplum etkilenmektedir. Biz de etkili reklamlar yapabiliriz, kısa kısa katılım bankacılığını açıklayan çokça merak edilen temel sorulara cevap veren küçük broşür veya kitapçıklar hazırlanıp üniversite veya kalabalık yerlerde tanıtımı yapılabilir. Bu şekilde yöntemler çoğaltılabilir.
Konvansiyonel bankalarla rekabet etmenin ne gibi zorlukları var? Bu rekabet, faizsiz bankaların ayrıca kendi içerisindeki rekabetini etkiliyor mu?
Çok güzel bir sual. Öncelikle katılım bankalarının bazı ürünleri kullanmasının önünü açan kanunlar, yönetmelikler daha yeni yeni çıkıyor ve maalesef hala istenilen düzeyde değil. Ayrıca bizim İslam hukuku süzgecimiz olduğundan fon kullandırma açısından her türlü fon kullandırım işlemini yapmamaktayız. Mesela, İslam’da yasaklanmış olan malların bizzat alım satımı, kiralaması veya mal caiz olsa da kullanılacağı yer fıkhen caiz değilse fon kullandırım yapılmamaktır. Bu durumda şunu söyleyebiliriz, katılım bankaları %100 İslam hukukuna uygun işlev gören reel sektörü beslemektedir. Şimdi buradan yola çıkarsak konvansiyonel bankaların her türlü alana kredi kullandırma özgürlüğü olduğundan daha geniş yelpazede iş yapmaktadırlar. Bu da onlarla rekabette bizi elbette zorlamaktadır. Ayrıca diğer bankaların gelir olarak gördüğü bazı yasal gelirleri katılım bankaları ceza havuzlarına aktardıklarından dolayı bu yönden de kârlılık yönünden bir nebze de rekabette olumsuz etkilenme durumu bulunmaktadır. Ancak katılım bankalarının önemli bir avantajı var ki tanınırlık ve farkındalığın toplumda artırılması sağlanırsa Türkiye’de Müslüman kesimin büyük çoğunlukta olması hasebiyle tercih edilebilirliği sağlanabilir ve finansal anlamda ön sıralara yükselebilirler. Katılım bankalarının birbiri ile olan rekabeti de aslında bu noktada başlayacaktır ki ümit ederim ki toplumda böyle bir uyanış gerçekleşsin de varsın katılım bankalarının arasındaki rekabetten bahsedelim. Ancak, şuan katılım bankalarının birbiri ile olan rekabeti konvansiyonel ile olan rekabetin yanında çok az seviyede kalıyor diye düşünüyorum.
Literatürde faizsiz finans kurumlarının konvansiyonel olanlarla ilişkilerine çok fazla yer verilmiyor. Bu durum konvansiyonel bankalar ve katılım bankalarının birbirine olabildiğince uzak ve aralarında iletişim olmadığı kurumlar şeklinde bir algı oluşturuyor. Sektör pratiğinde bu durum gerçekten böyle mi? Yoksa bu kurumlar arasında kurumlar arası iletişim ve ilişki var mı? Varsa ne düzeyde?
Elbette ki ilişkiler mevcut belli konularda. En başta aynı bankacılık kanununa, SPK mevzuatına, ticaret kanununa bağlıdırlar. Bunun yanında bankaların zorunlu olarak kullanması gereken ortak sistemleri mevcuttur. Örneğin TCMB EFT (Elektronik Fon Transferi), EMKT (Elektronik Menkul Kıymet Transferi) ve İHS (İhale Servisi) sistemi, sermaye piyasası noktasında Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) ile olan bağlantılar vs. Tamamen ilişkisiz demek bu sebeple yanlış olur. Ancak işleyiş açısından farklılıklarımız olduğundan ilişkilerimiz bu anlamda olmuyor ki bir kan uyuşmazlığı var çünkü. Mesela 2 yıl önce kurumumuzu temsilen Merkez bankasının tüm bankalarla 2 günlük bir istişare ve iyileştirme toplantısına iştirak ettim. O toplantıda hasbel kader bir sunum gerçekleştirdim. Sunumum katılım bankacılığının işleyişi ve hazine sukuk alım satımları ile ilgiliydi. Sunum sırasında ve akabinde çok sorular geldi ve bankalarını temsilen gelen birçok faizli banka çalışanı samimi teşekkürlerini bildirdiler ve iletişim bilgilerimizi talep ettiler. Orada şunu anladım ki bizim faizli bankaları bildiğimiz kadar onlar bizim yapımızı bilmiyor. Bu da aramızdaki ilişkinin bu anlamda asgari düzeyde olduğunu göstermektedir. Yani özetle katılım bankaları ve konvansiyonel bankaların ilişkisinin ve iletişiminin zemine göre yoğunluğu değişkenlik göstermektedir.
Konvansiyonel bir finans kurumunda çalışan bir personelin faizsiz bir finans kurumuna transferi ya da bunun tam tersi sıklıkla olabiliyor mu? Bu, sektör içerisinde olağan bir hadise olarak mı görülmekte? Geçişlerde bir keskinlik söz konusu mu?
Elbette istisnalar olmakla birlikte bu tarz geçişler az da olsa var diyebilirim. En azından kendi kurumum ve duyduğum gördüğüm kadarıyla çok nadirdir. Olanlar da faizli bankalardan özellikle inancı ve vicdani rahatsızlığı sebebiyle faizsiz bankalarda çalışmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak katılım bankalarının konvansiyonel olanlardan personel almak gibi bir amacı yoktur. Hatta kendi kurumumuz özelinde konuşmak gerekirse, daha çok yeni mezunlar almakta ve kendi içinde faizsiz bankacılık kültürü ile kendi personelini yetiştirme politikası uygulamaktadır. Biraz önce de değindiğim gibi konvansiyonel bankalar ile katılım bankaları arasında kan uyuşmazlığı ve kültür anlamında farklı olması sebebiyle bu tarz geçişler azdır ve dolayısıyla olağan bir hadise olarak değerlendirilmemektedir. Ancak katılım bankaları arasında tecrübe paylaşımı veya transferi daha çoktur diyebiliriz. Bu da gayet normal, doğasına uygun bir durumdur.
Son günlerde yaşadığımız salgının finans sektörünü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Olası bir dönüşüme faizsiz finans kurumlarının hazır olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu sürece sadece tek pencereden bakmak doğru olmaz. Çünkü tüm bakış açıları farklı başlıklarda ve hepsi birbiri ile münasebettardır. Özellikle salgın, ekonomileri ve dahi finans sektörünü olumsuz etkiledi. Ancak çoğu finansal kurumlar daha önceden dijitalleşme sürecine girdiklerinden bu salgının birçok olumsuz etkisinden beri oldular veya az etkilendiler diyebiliriz. Yani bu salgın ile bir kavram tüm dünyada önem kazandı: Dijitalleşme. Faizsiz finans kurumları da ne kadar dijitalleşmede ileri olursa olası bir dönüşüme o kadar hazır olurlar. Şunu da söylemekte fayda görüyorum yeni bir düzenin ayak sesleri belki bir başlangıcı mahiyetinde olan bu yaşananları fırsata çevirmenin tam vakti. Artık kopyalama ile taklit ile daha da benliğimizden, İslam fıtratından uzaklaşmaktan vazgeçip tüm gücümüzle #bizbizeyeterizmüslümanlar diyerek tüm imkânlarımızla üretici, finansçı, girişimci, sermaye sahipleri İslam medeniyet tarihinden gücümüzü alarak geleceğimizi inşa edebiliriz. Ancak bu olacaksa tüm tarafların omuz omuza vermesi ile olacaktır. Çünkü tüm taraflar bu fabrikanın çarkları gibidir. Bir ürün çıkacaksa tüm çarkların birbiri ile uyumlu ve yardımlaşma ile çalışması iktiza eder. Birinin bu harekete muhalif davranması tüm çarkları işlevsiz hale getirmesine sebep olur ki bu da mes’uliyettir. Müslümanlığımızı sadece kavlen değil kalben ve ruhen fiiliyatımız ve halimiz ile ciddi ve samimiyetle göstermenin artık zamanı gelmedi mi?
Bu alanda sivil akademi çalışmalarını takip edebilme imkânınız oluyor mu? Bu çalışmaların sektör çalışanları olarak size katkısı ne düzeyde? Hangi alanda iyileştirmelere ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu alanda İKAM gerçekten takdire şayan kaliteli icraatlar yapmaktadır. Programlarını, çıkan kitapları ve dergiyi özenle takip ediyorum. Vakit müsait oldukça da çalışmalara iştirak etmeye gayret ediyorum. Bu alanda dertli insanlarla vakit sarf etmek vakit israfını engelliyor. Böylece, bu alanda önemli hocalarla, arkadaşlarla tanışma fırsatımız oluyor ve fikir alışverişinde bulunuyoruz. Hep ulvi bir gaye için tüm bu yapılan çalışmalar, Allah’ın rızası gözetilerek hiçbir menfaat gözetilmeksizin yapıldığından elbette Allah muvaffak ediyor ve edecektir de inşallah. Allah’ın rızasına muvafık hareket, muvaffakiyet ile neticelenir.
Faizsiz finans sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Faizsiz finans sektörü dünya genelinde ciddi oranda bir artış gösteriyor. Her ülkenin kanunları ve oturmuş yapısı farklı olduğundan ülkeden ülkeye gelişme oranları farklılık göstermektedir. Türkiye’de son yıllarda çok güzel gelişmeler var ve faizsiz finansal sistem daha da güzel gelişmelere gebedir. Yapılan hukuki ve yasal düzenlemeler, toplumsal farkındalığın geçmişe göre artması, akademik sahada çok güzel gelişmelerin olması, devletin bizzat bu alanda varlık göstermesi vs. faizsiz finans sektörünün ve dahi büyük çerçevede İslam ekonomisinin önemli bir düzeye geleceğinin beşaretidir. Ahmet Tabakoğlu hocamızın da söylediği gibi bunu ikiye ayırabiliriz. Birincisi geçiş dönemi İslami finans ikincisi ideal olan. Biz şuan geçiş dönemindeyiz. Dolayısıyla İslami ekonomi ve finansın ideal olana yaklaşması için çalışma vaktidir. Çalışıp gayret etmekle ideal olana kavuşabiliriz. Hani küllüne vakıf olamasak da cüzünü de terk etmemek fıkhi ilkesi gereğince biz üzerimize düşeni yapmalıyız. Bu sektörü hem İslam hukukuna daha uygun olması açısından hem de sektördeki payımız açısından en iyi seviyelere getirmenin ciddi gayreti içinde olmalıyız. Artık kendi vazifemizi yaptıktan sonra tevekkül edip Allah’ın takdirine boyun eğmeliyiz. Ancak şunu da biliyoruz ki İlahi irade çalıştığımız kadarıyla karşılığını verecektir. Bu sebeple bu alan yetim kalmamalı, Allah’a hizmet için çok güzel bir alan ve hak için samimi bir şekilde cehdetmek lazımdır.
Bu sektörü kariyer yapmak için iyi bir alan olarak görüyor musunuz? Yoksa size göre bu soru gayet kapitalist bir soru mu?
Aslında soru ilk bakışta kapitalist bir soru gibi. Ancak biraz düşünüce hiç de öyle görünmüyor. Hatta özellikle katılım bankasında kariyer planlamak gerekir. Çünkü tecrübe ve kıdem arttıkça daha fazla kişiye ulaşma imkânı olmakta, edinilen deneyimleri yeni nesillere aktarma fırsatı olmaktadır. Yani bu sektörde kariyer yapmak şayet şuurunda ise güzel bir hizmet kapısı olduğu kanaatindeyim. Elbette dünyevi olarak da rızık kazanma cihetiyle önemli ancak mühim bir zatın dediği gibi şayet kanaat olmazsa kazançtaki zahiri bir artış aslında zenginlik değildir. Bu sebeple en önce Allah’tan kanaat, iktisad ve bereket istemek lazım.
Son olarak bahsettiklerinizi toparlama mahiyetinde neler söylemek istersiniz?
Faizsiz finans sektöründe katılım bankacılığı alanında çalışan biri olarak bu alanın içinde olan her bireyin en azından işin en iyi şekilde yapmak ve anlatmak suretiyle destek vermesi çok önemlidir. Katılım bankacılığının ve diğer faizsiz finans kurumlarının bilinilirliğini artırmak noktasında yukarıda naçizane saydığım aksiyonların alınması büyük önem taşımaktadır. İslam hukuku gözlüğü ile bakıldığından İnsan fıtratı ile uyumlu olan İslam ekonomisi ve finansı büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde önemli büyüklükte yayılma sahasına teorik olarak sahiptir. Gerek pratikte faizsiz finans kurumları, gerek üniversiteler ve diyanet, gerek sivil olarak bu işi yürüten dernek ve vakıflar gerekse de kamu otoriteleri bir vücudun azaları gibi uyumlu çalışmak suretiyle kısa sürede uzun yollar kat edebiliriz. Allah kulunun kaderini çalışmasına bağladığından sihirli kavramlardan birkaçı ile bitirelim: İhlas, fedakârlık, farkındalık, dert edinme, inanç, azim…
Vesselam…