Yusuf Dinç
Nana pençesine düşürdüklerini yok eden bir tüketim çılgınıdır.
Malı, gençliği, şöhreti, şanı, şerefi, dini, imanı, duyguları ve insanı ve elde ettiği her şeyi tüketir.
Önce hünerli bir şekilde yakalar. Bir girdap gibi çeker. Kimse kaçamaz ve kimse çıkamaz. Hoştur. Nefsin tüm alıcılarını aktive eder. Bir yönden bıraksa öbür taraftan tutar. Kontrolü altına alır. Sonra üzerine basmaya başlar. Çiğner. Ezer. Yakıp yıkar. Hatta öldürür. Bunlar olurken acı ve zevk aynı anda doruklarında yaşanır. Adeta hazlar kamçılanır. Kamçılandıkça kanar.
Sonuna gelindiğinde tüm iyi şeyler yok olur.
Her şey bir paçavraya dönüşür.
Ölüm bile anlamsızlaşır.
Kapitalizm budur. Değerli gibi sunduğu şeyleri değersizleştiren bir hayvan…
En sonunda Nana da ölür.
Kendi girdabının bütün pislikleri dökülür.
Yaşarken güzel olan kapitalizm ölürken tam bir ucubedir.
Varlığının destansı anlatıları son bulur.
Bir çukura atılmaya layıktır.
İnsan olmayı hatırlatan eylemler de ancak o ölüm döşeğindeyken ortaya çıkar.
Gerçekten kapitalizm böyledir. Çukura yuvarlanması gereken bir yıkım makinasıdır.
Sorun şudur ki Nana’ya son günlerinde iyilik elini uzatan ve ona ölüm döşeğinde yardım eden aslında başka bir tür Nana’dır.
Daha iyi değildir. Bir farkı da yoktur. Daha kontrollü, daha planlıdır. Komünizmdir. Kapitalizmin varisidir. Birinci Nana gidince meydan hep ikinci Nana’ya kalacaktır.
Zola, Fransız Cumhuriyetçilerindendi. Sonraları sosyalizme yakın bulundu. Nana’yla aslında sosyalizmin kapitalizmden bir farkı olmadığını en iyi o açıklamış oldu.
Yeni bir iktisadi modele ihtiyaç son beş asırdır hep var oldu. Çünkü seküler modeller hiçbir zaman vicdanlara sığmadı. Bu yüzden bugün hala yeni model arayışları Nobel alıyor.
İslam’ın iktisadi modelinden başka bir çözüm aramaksa hep aynı acılı sonucu verecek. İnsanı bir durağan tanım içine sıkıştırarak çözüm getirilemez.
Bu konuda Mehmet Niyazi’ye başvurulabilir. O meseleleri ele alırken psikolojik ve sosyolojik yanlarını göz ardı etmez. İktisadın yorumu da bu bağlamda ele alınmalıdır.