Abdurrahman El Maliki
Döviz konusunun vakıasına bakıldığında döviz bozdurma işlemlerinin mutlak olarak mübah olmasının, ülkelerin çıkarları ile de uyumlu olduğu görülür. Ancak döviz fiyatlarına resmi fiyat koyma ve döviz bulundurma ruhsatı gibi birtakım kayıtlar koymak tamamen zararlı bir harekettir.
Döviz kuru; iki farklı para birimi arasındaki değiştirme oranına denir. Bu oran belli bir miktar ile sınırlandırılırsa veya bozdurmaya resmi bir fiyat konulursa bu şartlar insanların bu oranlara bağlı kalmaları ve bu şartlara göre hareket etme mecburiyetinde oldukları anlamına gelir. Böyle bir durum ise ister ticaret mallarının fiyatları olsun isterse dövizlerin fiyatları olsun, eşyalara ait fiyatların tabiatına ters bir davranıştır. Çünkü fiyat, hangi mal olursa olsun devletin koyacağı kanun tarafından değil piyasa tarafından belirlenir. Bu fiyatın ticaret mallarına veya nakitlere ait fiyatlar olup olmaması durumu değiştirmez. Çünkü fiyatı sınırlandırmak, insanların devletten gizli ve gözetiminden uzak olarak parayı sattıkları gizli bir pazarın, karaborsanın açılmasına neden olur. Bu para biriminin fiyatı yükselme -eğilimi- gösterir. Bu ise, paranın gerçek değerinden daha yüksek bir fiyattan satılmasına ve bizim, yabancı paraya değerinden daha fazla ödemede bulunmamıza böylece de biz zarar ederken parasının değeri yükselen devletin kazanmasına neden olur. Bu nedenle sabit döviz kuru sistemini uygulayan ülkelerde, fertler arasındaki işlemlerde paraların alımının veya satımının veya yabancı hesapların resmi kurlardan tamamen farklı olarak işlem görmesine yol açmaktadır.
İnsanlar, yabancı bir paraya ihtiyaç duydukları zaman yüksek fiyattan satın almayı kabul etmektedirler. Bu işlem, dışarıda paramızın değerini düşürmekte, zayıflatmakta ve dünya piyasalarında ucuzlamasına neden olmaktadır. Bazı devletlerin döviz rezervlerini artırmak amacıyla insanlara bu iş için izin vermesi kendisini aldatmaktan başka bir anlam taşımaz. Çünkü bir ülke, yabancı parayı kendi parası ile satın aldığında piyasa fiyatından satın almak zorundadır. Piyasa fiyatı ise kendi belirlediği fiyattan daha düşüktür. Bu durumda devlet kesinlikle zarar eder; çünkü yabancı paraya kendi vatandaşına verdiğinden daha çok para ödemek mecburiyetinde kalır. Dolayısıyla da büyük miktarlarda zarar eder. Devlet böyle bir işlem yapmakla, zararı yüklenerek vatandaşlarına yabancı para temin ettiği için hizmet ettiğini zanneder. Gerçekte ise yüklendiği zarardan dolayı ülkenin zararına neden olmuştur. Bu zararı, ister devlet ödesin isterse fertler ödesin bu zarar ümmetin zararıdır. Bu nedenle de döviz kurlarını belli bir fiyatla sınırlandırmak ülkeye zarar verir.
Para ihracı olayı, çıkarılan paranın yabancı paralarla alımının ve satımının mübah olmasını gerektirir. Çünkü paranın değeri satın alma gücüne göre takdir olunur. Yani insanın elindeki para ile satın alabildiği mal ve hizmet miktarına göre belirlenir. Paranın çeşidi ne olursa olsun devlet bir para çıkardığı zaman toplumun mal ve hizmetleri değerlendireceği bir şeyi çıkarmış olur. Dolayısıyla çıkarılan bu şeyin para olarak kabul edilebilmesi için satın alma gücünün olması zorunludur. Yani ister ülke içerisinde olsun isterse ülke dışında olsun çıkarılan para vasıtası ile her insanın dilediği mal ve hizmeti elde edebilme gücüne sahip olması gerekir. Bu paraların altın, gümüş veya herhangi bir maden gibi zati gücü varsa bütün devletler nezdinde muteber bir para sayılır. Çünkü o para aracılığıyla sadece ait olduğu ülke sınırları içerisinde değil bütün dünyada mal ve hizmet elde etme imkânı olur. Bu nedenle böyle bir durumda kambiyo rejimini uygulamaya gerek de olmaz.
Dünyada altına ve gümüşe yani madene dayalı paralar kullanımda iken bu kural geçerli idi. Şayet bu paranın zati bir değeri yoksa, para olma özelliğini devletin herhangi bir şeyi “para” olarak kabul etmesinden alır. Böyle bir paranın, üzerinde yazılı değeri kadar ekonomik bir maddeden karşılığı olsun ya da olmasın, parayı elinde bulunduran kimsenin parayı ihraç eden ülkeden satın alabildiği mal ve hizmet miktarına göre yani paranın satın alma gücüne göre bu paranın bir değeri olur. Bu durumda ise devlet, parasına diğer devletlere kabul ettirebileceği belirli bir fiyat koyamaz. Parasının değerini diğer devletlere kabul ettiren şey paranın satın alma gücüdür. Yani parayı elinde bulunduran insanların o parayı ihraç eden ülkeden satın alabildikleri mal ve hizmet miktarı tarafından paranın değeri belirlenir ve bu değer diğer devletlere de kabul ettirilir. Bu nedenle belli bir paraya sahip olan kimse, elindeki para ile mal ve hizmet satın alamıyorsa devletin, ülke parasına ait döviz kurunu tahdit etmesinin bir anlamı yoktur.
Eğer parası ile mal ve hizmet satın alabiliyorsa bu defa da sınırlamaya gerek yoktur, bilakis anlamsız ve gereksiz bir iştir. Çünkü paranın değerine sınır koymak mümkün olmaz ve paranın değeri ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarına bağlı olur. Parayı ihraç eden ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarında meydana gelen değişmeye göre döviz kuru da değişir. Her devlet farklı olmayan, toplumun mal ve hizmetlerin değerini belirlemede kullanacağı özelliğe sahip bir para çıkarabilir. Yine ülke içerisinde vatandaşların mal ve hizmetlerin alımında ve satımında bağlı kalacakları muayyen bir değer de koyabilir. Ancak diğer devletleri belirlediği bu değeri kabul etmeye mecbur tutamaz. Ancak çıkarttığı paranın alım-satım gücü oranında diğer devletleri zorlayabilir. Bu nedenle paranın döviz kuru, yalnızca satın alma gücü tarafından belirlenir.
Satın alma gücünün dışında, kanunla veya bir başka şey tarafından tahdid edilemez. Satın alma gücü zayıf ise, ne döviz kurunun yükseltilmesi ne yabancı paralara veya ülkenin parasına birtakım kayıtların konulması paranın değerini yükseltmez. Paranın değeri ancak, parayı çıkaran ülkede paranın alım gücünün takviyesi ile yükselir. Sabit kur sisteminin zararı burada da açıkça görülmektedir. Zira paranın değeri gerçekten düşük olduğunda zorla onun değerini yüksek tutmak bir fayda sağlamaz. Bilakis paranın güçsüzlüğünü artırır. İnsanlar, ellerinde bulundurdukları yabancı bir ülkenin parasından memnun oldukları sürece yüksek bir bedel ödeme karşılığında olsa bile mal ve hizmete sahip olabilmek için yüksek fiyatla yabancı paraları satın almaya koşarlar. Bu durumda ise paranın değerini sınırlandırmak ülkenin parasının daha da zayıflamasına, karaborsada daha yüksek fiyat ödenmesi suretiyle mali zararlara ve ülkenin muhtaç olduğu mal ve hizmetlerden mahrum olmasına neden olur. Bu nedenle dalgalı kur sistemini serbest bırakmak gerekir. İnsanlara yabancı dövizlerin alım satımını da tamamen serbest bırakmak lazımdır.
Evet, bazı zamanlarda bir ülke, kasten bir başka ülkenin parasının değerini düşürmek için belli bir miktar satın alır ve çok ucuz bir fiyattan piyasaya sunarak insanları bunu satın almaya yöneltir. Böylece bu ülkenin parasının değeri yabancı paralara oranla düşer. Ancak, ülkenin parası altın, gümüş veya temsili kâğıt para ise böyle bir durum ülke parasını etkilemez. Eğer ülkede kullanılan para vesika kâğıt para ise, yabancı tüccarlara ülkenin kapılarının açılması ve malların fiyatlarının ucuzlatılması yoluyla böylesi bir problem çözülebilir. Bu durumda paranın dış değeri yükselir ve doğal haline geri döner. Çünkü para, ticaret malı gibi doğrudan doğruya arz ve talebe bağlı değildir. Paranın değeri satın alma gücü ile bağlantılıdır. Yani mal ve hizmet fiyatlarının düşmesi ile veya sürekliliği ile bağlantılıdır. Çünkü döviz kuru, arz ve talebe göre değil, parayı çıkaran ülkedeki malların fiyatlarına bağlı olarak değişir. Bir ülkedeki fiyatlar seviyesi diğer bir ülkeye oranla yükselirse iki ülke arasındaki döviz kurlarının değişmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla fiyatların yükseldiği ülkenin parasının dış değeri düşer. Şayet bir ülkedeki fiyatlar seviyesi diğer bir ülkeye oranla ucuzlarsa, fiyatlar genel seviyesinde düşme görülen ülkenin parasının dış değeri yükselecektir. Bu ise o ülkenin parasının değerinin yükselmesi demektir.
Özetle bir ülkenin çıkardığı paranın değerinin yükselmesini veya düşmesini arz ve talep değil, mal fiyatları etkiler. Arz ve talep ancak, arzın çok olması durumunda geçici olarak etkiler ve ardından da tekrar eski haline döner. Para bozdurma veya döviz kurları/kambiyo rejimi diye isimlendirilen konu ile ilgili hükümler bunlardır. Döviz bozdurmak, ister Müslüman olsun isterse olmasın, İslâm Devletinin bütün tebaasına mutlak surette mübahtır. Vatandaşların dışında kendileri ile anlaşma yapılanlara anlaşma şartlarına göre, muharip olanlara ise Halifenin görüşüne göre kayıtlar konulur. Tıpkı dış ticaret ile ilgili diğer hükümlerde olduğu gibi.
Kaynak: islamekonomisi.org