Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu
İslam’da mali siyasetin başlıca hedefleri olarak adil gelir bölüşümü ve fiyat istikrarını tespit edebiliriz. Gelirler ve harcamalar bu politikanın ana unsurudur. Batı iktisad tarihinde bu unsurlar büyük ölçüde sınıf mücadelelerinin belirlediği vetire içerisinde ve deneme-yanılma yoluyla bugünkü yapılarına kavuşmuş iken, İslam’da ilkeler ve bunların oluşturduğu sistem önemlidir.
Mali politikanın uygulanmasında devlete düşen yetki ve vazifelerin başında herkesin asgari ihtiyaçlarının temin edilmesi gelmektedir. Devlet gelirleri Allah’ın iradesine uygun olarak harcanır. Mesela zekatta devletin bu iradeye aykırı davranmaması gerekir. Mali teşkilat tıpkı adli teşkilat gibi muhtardır. Maliye memurları diğer memurlar gibi kendilerine tahsis edilen maaştan başkasını alamazlar. Devlet ancak kamu menfaat ve maslahatı gerektirdiğinde yeni vergiler koyabilir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam Devleti çerçevesinde bir kaza ve idare teşkilatı oluşturduğu gibi bir mali teşkilatta kurmuş, bulundukları bölgede vergileri toplamak, elde edilen meblağı aynı bölgenin muhtaçlarına dağıtmak artanı da beytül mala göndermek için de memurlar tayin etmiştir. İslam ülkesi genişleyince mali selahiyetin sahası da genişlemiş; zekattan başka harac, cizye, ganimet gibi gelir kaynaklarını da içine almıştır. bu kaynaklardan toplana gelirler Kur’an’a ve sünnete uygun olarak dağıtılır, belirli fert ve kümelere ait olanlara verilir, umuma ait olan da beytül mala gönderilir, oradan da halkın ihtiyaçları için harcanırdı.
Bazı gelirlerin tahsis edildiği harcama alanları bellidir. Böyle bir gelir olan zekat üretimin finansmanında ve sosyal adaletin sağlanmasında önemli olan mali bir ibadettir. Temel vergi türlerinden biri olan cizye ise müslümanların üstünlüklerini sembolize eden ve ideolojik vasıfları olan bir vergidir.
Kaynak: islamekonomisi.org