Monzer Kahf
İslam ekonomisi kavramı, İslami bir toplumda erkeklerin ve kadınların ekonomik davranışlarına rehberlik eden bir değerler sistemi olarak sosyal, siyasi ve yasal ortamlardaİslami aksiyomların yürürlükte olduğu varsayımını temel alan bir çalışma alanı olarak tarif edilebilir. Bu haliyle İslam ekonomisi, kapitalist paradigma temelindeki ekonomi analizlerine “kapitalist ekonomi” denmesine benzer. Bu anlamda İslam ekonomisi, ekonomi biliminin bir branşı, ekonomik sistemlerden birinin araştırılması demektir.
Bu ekonomi dalı, İslami ekonomik sistemin paradigmasını, aksiyomlarını ve ilkelerini ele almalı ve böylece bunların ekonomik ölçümlere ve ekonomik faillerinin kararlarına etkisini incelemelidir. Farklı ekonomik sistemleri konu edinen farklı ekonomi dalları arasında olduğu gibi, İslam ekonomisi söz konusu olduğunda başka bir ekonomi dalının analiz araçları, İslami ekonomik sistemin aksiyomlarıyla uyumsuz olup, değiştirilmeyi gerektirebilir. Yine de, terminoloji ve yöntemdeki bir değişiklik nasıl Marksist veya kapitalist ekonomiyi birbirinden bağımsızlaştırmıyorsa, İslam ekonomisi de kendine başına bir bilgi dalı olarak, bazı Müslüman yazarların “geleneksel ekonomi” dedikleri disiplinle zıtlaşmak zorunda değildir.
Akram Khan((Akram Khan. (Hicri 1404) ‘Islamic Economics Nature and Need’, Journal for Research in Islamic Economics, 1 (2), s.55-61. Ona göre “İslam ekonomisi, insanın dünyanın kaynaklarının işbirliği ve katılım temelinde örgütlenmesi yoluyla kurtuluşunu (felah) araştırmalıdır.”)) ve Hasanuzzaman((S.M. Hasanuzzaman. (Hicri 1404) ‘Definition of Islamic Economics’, Journal for Research in Islamic Economics, (Hicri 1404) 1 (2), s.51-53. Ona göre “İslam ekonomisi, maddi kaynakların elde edilmesi ve kullanılmasında adaletsizliği önlemek, insanlara mutluluk sağlamak ve insanların Allah’a ve topluma karşı vazifelerini yerine getirmelerinin önünü açmak için Şeriat’ın kurallarının bilinmesi ve uygulanmasıdır.”)) gibileri bu çıkarımı doğru bulmayabilir. Onlara göre İslam ekonomisi, geleneksel ekonomi disiplininin yerine geçmelidir. Onlar İslam ekonomisini, sanki insanın ekonomik tutumları sadece İslami emirler altında ve Allah rızasına yönelik uygulanabilirmiş gibi, İslami hayat tarzının özgünlüğü -Khan için “felah” ilkesi, Hasanuzzaman için Şeriat- üzerinden tasvir ediyorlar. İkisi de, İslam ekonomisini genel ekonomi disiplininin bir alt-dalı olarak görmek yerine, bütünüyle bu disiplinin alternatifi olarak tanımlıyor.
Diğer yandaysa Muhammed Arif, İslam ekonomisini, sosyalist ekonomi ve kapitalist ekonomiyle aynı düzlemde, hepsi farklı paradigmalara sahip üç farklı ekonomik sistemi konu edinen dallar olarak sınıflandırmayı tercih ediyor(( Muhammad Arif, (Hicri 1405) ‘Toward a Definition of Islamic Economics’, Journal for Research. s.87-103. Ona göre “İslam ekonomisi, kurtuluşa (felah) ermek için kaynakların örgütleyen insan davranışlarının araştırılmasıdır.”)). Üstelik Arif, her ne kadar Robbins’egöre((a.g.e. s.91-91)) insan davranışını belirleyenin faydacılık olduğu varsayımını kabul etmese de, ekonominin geleneksel tanımına karşı çıkmıyor.
Seyfeddin Tag el-Din ise İslam ekonomisini, ekonomik sorunlara karşısında, Kuran ve Sünnet’in rehberliğindeki bir ekonomi politikası sistemi olarak tarif ediyor((Seif el-Din Tag el-Din. (1994). ‘What is Islamic Economics’ Review of Islamic Economics, 3 (2) s.97-100.)). Ona göre İslam ekonomisinin odağında, insan hırsının ve açgözlülüğünün gerekli kıldığı normatif müdahale politikaları vardır. Buna göre İslam ekonomisi, siyaset-yapıcıları aydınlatan bir alete dönüşmekte ve onlara doğru kararlar almaları noktasında yardımcı olmaktadır. Bu yaklaşımın sonucunda da, “olması gerekeni” ifade etmek isteyenin önce “olan”ı anlaması gerektiği gibi, ekonominin analiz boyutu ikincil bir gereksinim olmaktadır.
Zaidan Abu el-Makarim‘in yaklaşımı, her İslami araştırma alanını ayrı bir bilim veya ilim olarak tarif etme alışkanlığındaki Şeriat uzmanlarını hatırlatır (miras hukuku bilimi için feraiz ilmi, Kuran okuma bilgisi için tecvid ilmi gibi). Ona göre bir ilmi ilim yapan on husus vardır: İlmin ismi, tarifi, konusu ve kaynakları gibi((Zaidan Abu al Makarim. (1974). ‘Ilm al ‘Adl al Iqtisadi. Kahire: Dar al Turath. s.35.)). Abu el-Makarim bu kriterleri uygulayarak İslam ekonomisinin kesinlikle kendine has bir bilim olduğunu söyler((a.g.e. s.37. Abu Makarim’in tanımı: “her türlü ekonomik faaliyette adaletin gerçekleştirilmesi bakımından refahı ve refahın insanla bağlantısını ele alan bilim.)) ve bu bilimi, “ekonomik adalet ilmi” olarak adlandırır. Bu tarif, Zarqa’nın daha sonraları önereceği, “düzenlenmiş ve sınıflandırılmış herhangi bir bilgi türü” şeklindeki ilim tarifiyle uyum içindedir((Muhammad Enes Zarqa, ‘Tahqiq İslamiyyat ‘Ilm al Iqtisad’, s.38)).
Buraya kadar bahsettiğimiz yaklaşımlar, İslam ekonomisi meselesinde, tanımı, kapsamı, bir bilim olarak geçerliliği ve “ekonomi”nin başına “İslam”ın getirilmesi gerekliliği gibi hususlarda cevaplardan çok sorular üretmektedir.
İslam ekonomisi tariflerini, sarih olabilmek adına iki kategoriye ayrıştırabiliriz: İlk kategoriyi Hasanuzzaman ve Abu el-Makarim‘in, ekonomik faillerin davranış kalıplarını ve zeminlerini belirleyen Şeriat kuralları ve ilkelerine dikkat çeken tarifleri oluşturur. Bu tarz tarifleri Zarqa, “İslam ekonomisinin normatif boyutu”, yani insanların İslam’ın temel kaynaklarından ileri gelen emirleri dikkate aldığı bir durumda işlerin nasıl olması gerektiğine dair boyutu olarak adlandırır(( a.g.e. s.40)). Tag el-Din‘in makro-ekonomik siyasete ağırlık veren tarifi de bu kategoriye dâhildir. Bu normatif tanımlamalar, ancak ve ancak, İslam’ın yeryüzünde kurmaya çağırdığı İslami ekonomik sistem çerçevesinde geçerlidir((a.g.e. ve Muhammed Baqir al Sadr (1968) ‘Iqtisaduna’, ikinci baskı, Beyrut: Dar al Fikr, s.290.)).
İkinci kategorideyse Khan ve Arif’in önerdiği tarifler buluşur. Bu tariflerin odak noktasında, İslami ekonomik sistemin sağladığı çerçeve içinde insan davranışları vardır. Bu yaklaşımın İslami ekonomik sistem çalışmalarında giderek yaygınlaşması nedeniyle al-Sadr‘ın ve Zarqa’nın tarifleri de bu kategoriye dahil edilebilir. Al-Sadr İslam ekonomisine, “bilimsel görev” ve “doktrin görevi” dediği bir mükellefiyet yükler. Buna göre İslam ekonomisi, bir yandan gerçek hayattaki değişkenlerin İslami ekonomik sistemin uygulandığı bir toplumda alabileceği biçimleri keşfetmeli, diğer yandan da İslami ekonomik sistemin kendisini açığa çıkarmalıdır((Al Sadr, a.g.e.)). Zarqa da benzer şekilde İslam ekonomisini ikiye ayırır: İslam’ın ekonomik sistemini araştıran müspet kısım ve bu sistem içinde Müslümanların davranışlarını ele alan diğer kısım((M.A. Zarqa, a.g.e., s.31-39.)).
Kaynak: islamekonomisi.org