Anasayfa Tartışma Toprak Mülkiyetinde Eşitlik Düşüncesinin Yanlışlığı

Toprak Mülkiyetinde Eşitlik Düşüncesinin Yanlışlığı

by

Abdurrahman el-Maliki

İnsanlar arasında toprak mülkiyeti üzerinde eşitlik hiçbir zaman sağlanamamıştır, mümkün de değildir. İster toprak konusunda olsun isterse toprağın dışındaki mallar üzerinde olsun sahip olunan mal ve hizmetlerin tamamında eşitliğin sağlanması diye bir şey söz konusu olamaz. Diğer mallara oranla toprakta eşitliğin sağlanması şeklindeki bir konu ise hiç mümkün değildir.

Mülkiyette eşitliği sağlamanın imkânsızlığı şüphe götürmeyen bir husustur. Çünkü böyle bir olay hem akla uygun değildir hem de pratikte uygulanması mümkün değildir. İnsanlar yaratılışlarının gereği hem cismen hem de akıl olarak farklı güçte yaratılmışlardır. İhtiyaçlarını doyurmada da farklı yapıya sahiptirler. Dolayısıyla insanlar arasında eşitliğin sağlanması mümkün değildir. Eğer zor kullanarak insanlar arasında mal ve hizmetlere sahip olmada eşitlik sağlanabilse dahi sahip olunan bu mal ve hizmetleri kullanmada, üretmede ve faydalanmada eşitliğin sağlanması kesinlikle mümkün değildir. Yine insanlar arasında ihtiyaçlarının doyurulmasında eşitlik sağlamak da mümkün değildir. Bu nedenle insanlar arasında mülkiyet konusunda eşitliğin sağlanması kesinlikle mümkün değildir ve bu düşünce vakıaya uymayan pratiği olmayan teorik, hayali bir düşüncedir.

Güçlerinin farklı olmasına rağmen insanlar arasında mülkiyet hususunda eşitlik sağlamaya çalışmak adaletten uzaklaşmak demektir. İnsanlar arasında üstünlük, menfaatlara ve üretim vasıtalarına sahip olmada farklı seviyelerde olmak kaçınılmaz ve doğal bir iştir. Bu nedenle de sahip olma konusunda eşitlik sağlamaya çalıştığında, daha güçlü olan ve çalışmada daha fazla güç harcayan kimseyi güçsüz olan ve çalışma esnasında daha az güç harcayan bir kimse ile eşdeğerde tutmuş olursun ki bu durumda güçlü olan ve daha fazla güç harcayan kimseye zulmetmiş sayılırsın. Bu nedenle mülkiyet konusunda insanlar arasında eşitlik sağlamaya çalışmak zulümdür.

Yine insan bir şeye, ya üretmek ya tüketmek veya her ikisini birden gerçekleştirmek için sahip olur. Bu iki durumun dışında üçüncü bir durum yoktur. Üretmek, üretim işini yerine getirebilme gücü ile ilgilidir. Tüketim ise, tüketilmesi istenen şeyle ihtiyacın karşılanması, giderilmesi ile ilgilidir. Her ikisinin de eşitlikle veya eşitsizlikle alakası yoktur. Üretim açısından; var olan güç ile üretimin yapılıp yapılamayacağının, tüketim açısından ise sahip olunmak istenen şeyde ihtiyacı doyurabilme faydalanabilme imkânının varlığı ve yokluğu ile ve sahip olunmak istenen şeyin ne oranda doyurma kabiliyetine sahip olup olmaması ile ilgilidir. Bu ise kesinlikle eşitliğin varlığını gerektirmez. Dolayısıyla bu açıdan da eşitlik söz konusu olamaz.

Buraya kadar yapılan açıklamalar mutlak olarak mülkiyet ile birlikte toprak mülkiyetini de içine alan bir açıklama idi. Ancak özellikle toprak mülkiyetinde eşitliğin sağlanması gibi bir meseleyi ele aldığımızda ise şöyle tafsilat vardır: Saçların uzaması ve dişlerin çıkması nasıl insanın tabiatının gereği ve ondan ayrılmaz bir parça ise üretim de toprağın ayrılmaz bir parçasıdır. Herhangi bir kimse yetiştirmese dahi bitkiler tarımsal arazinin tabiatından bir parçadır. Yetişen ürünün, bitkilerin çeşidi bu durumu değiştirmez. Topraktaki ürün, tarımsal bir arazinin tabiatının ayrılmaz bir parçasıdır. Tarımsal arazi ancak tarımsal üretim için mülk edinilir ve mülkiyeti zirai üretimle sınırlı kalır. Tarımsal bir araziye sahip olma konusuna eşitlik meselesi girdiği zaman mesele tarım arazisine sahip olma meselesinden yani üretim meselesinden çıkar. Çünkü insanlar tarımsal araziye eşit miktarda sahip olmaya zorlandıkları zaman bu eşitlik, çalışmaktan aciz olanların, güçsüzlerin ve tembellerin sahip oldukları araziyi boş bırakmalarına ve üründe azalmaya yol açar. Her ümmette, toplumda aciz tembel ve zayıf kimselerin bulunması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durumda ise, toprakta eşitliğin gündeme getirilmesi, arazinin boş bırakılmasına ve üretim azalmasına yol açması kaçınılmazdır. Bu da tarımsal araziyi ilgi alanından yani üretmekten çıkarmak ve aynı anda sahip olunmayı yıkmak demektir. Çünkü tarımsal arazi ancak üretmek için mülk edinilir. Bu üretim atıl bırakılınca, işlenmezse onun mülkiyeti de yok edilmiş olur. Böylece toprağa sahip olmada insanlar arasında eşitlik sağlamaya çalışmak, üretimi durdurmaya ve zayıflatmaya yani büyük zararlara yol açar. Bu nedenle diğer maddelerin mülkiyetinde eşitlik şimdiye kadar asla görülmemiş olmasına ve vakıaya da uygun olmamasının yanında özellikle de toprak mülkiyetinde eşitlik her yönüyle zararlıdır ve kesinlikle de toprağa sahip olmada böyle bir şey araştırılmamalıdır, söz konusu olmamalıdır. Tam tersine tarımsal arazi mülkiyetinden bahsedildiğinde böylesi bir konudan tamamıyla uzaklaşmak gerekir. Bu nedenle toprak reformu diye isimlendirilen, arazinin insanlar arasında eşit bir şekilde dağıtılması düşüncesi ve yine geniş toprak sahibi kimselerin yani toprak ağalarının elindeki arazilerin insanlar arasında eşit bir şekilde dağıtılması düşüncesi hatalı bir düşüncedir. Çünkü toprak mülkiyetinde eşitlik tamamen zararlıdır. Toprak mülkiyeti konusundaki araştırma, toprağın azlığı veya çokluğu alanında yapılmaması gerekir. Toprak mülkiyeti konusu üretim üzerinde yapılmalıdır.

Kaynak: islamekonomisi.org

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun