Prof.Dr. Ahmet Faruk Aysan
Küresel krizin 2008’ın sonlarında Lehman Brothers’ın batmasıyla patlak verdiğini söyleyebiliriz. Küresel kriz değişik veçheleriyle günümüze kadar geldi. Önceleri krize karşı alınabilecek ilk tedbirler, G20 yardımıyla uluslararası finansal ve parasal koordinasyon konuları tartışıldı. Özellikle gelişmiş ülkelerin Merkez Bankaları krize karşı parasal gevşeme politika tedbirleri benimsediler. FED ve ECB gibi gelişmiş ülke merkez bankalarının politika tedbirlerinin zaman içinde finansal istikrar problemleri doğurabileceğini düşünen gelişmekte olan merkez bankaları da geleneksel olmayan para politikası tedbirlerini ve makro ihtiyati tedbirlerini uygulamaya koydular. Zamanla küresel kriz kendini Avrupa Borç Krizi olarak gösterirken yine makroekonominin kadim borç problemi daha çok tartışılır oldu. Sonrasında ise Merkez bankalarının küresel krize verdikleri politika tedbirlerinden geri dönüşün nasıl yapılması gerektiği, bu geri dönüşün zamanlaması ve gelişmekte olan ülkelere etkisi tartışılır hale geldi. Günümüzde de bu tartışmaların devam ettiğini gözlemliyoruz. Tabi burada küresel krizinin farklı fazlarını ve bunların meydana getirdiği tartışma alanlarını uzun uzun anlatmak mümkün. Fakat bu konulara dair çok sayıda makale yazıldığı da aşikâr. Bu sebeple krizin serencamını anlatmak yerine bir an önce asıl bu makalenin konusu olan küresel krizin iktisat eğitimine etkisine gelmek istiyorum.
Küresel krizin dönüşüm hikâyesi iktisat eğitiminin şekillenmesi açısından çok önemlidir. Bu sebeple küresel kriz nasıl başladı, hangi sebeplerden kaynaklandı, krize karşı geliştirilen politika önlemleri başarılı oldu mu, küresel finansal koordinasyonda neredeyiz gibi sorular önemini korumaya ve üzerinde daha çok araştırma yapılmayı hak eden tartışma alanları olarak kalmaya devam ediyor. Bu tartışmalar genelde akademisyenler, politika yapıcılar, gazeteciler, politikacılar tarafından yapılsa da sonunda bu tartışma alanlarının yansımaları gerek lisans gerek lisans sonrası eğitimde karşılık bulmaktadır. Bu sebeple küresel krizin ilk şokları yavaş yavaş azalmaya başladığı bu günlerde İktisat ve Toplum dergisinin küresel krizin iktisat eğitimine etkisi konusunu gündeme getirmesi iktisat öğrencilerini ve akademisyenlerini yakından ilgilendirmektedir. Şimdiden dergide konuya dair yayınlanacak diğer çalışmaları okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
Küresel kriz iktisat eğitimine ilgiyi artırmış mıdır?
Küresel krizin iktisat eğitimine etkisini iki konu başlığı altında incelmek mümkündür. Birincisi küresel krizin iktisada ve iktisat eğitimine olan ilgiyi nasıl etkilediği konusudur. İkinci başlık ise küresel kriz sonrasında gerek lisans gerek lisansüstü iktisat eğitiminde müfredatta ne tür değişiklikler meydana geldiği konusudur. Her iki konu hakkında da krizin süresi ve devam eden doğası düşünüldüğünde kesin yargılara varmak pek mümkün gözükmemektedir. Fakat konunun özellikle iktisat öğrenceleri ve iktisat öğrenci adayları için ehemmiyeti bir takım spekülasyonlar yapmayı ilgi çekici kılmaktadır. O zaman ilk sorumuzla başlayabiliriz: Küresel kriz iktisat eğitimine ilgiyi artırmış mıdır?
Küresel krizin iktisada dair ilgiyi arttırdığı muhakkak olmasına rağmen iktisat eğitimine dair kesin bir yargıya varmak mümkün gözükmemektedir. Bu gözlemi özellikle ülkemizde 2001 krizi sonrasında yapmak daha kolaydır. 2001 sonrasında televizyonlardaki ekonomi programlarının televizyonların en çok seyredildiği saatlerde yayınlandığını biliyoruz. Bu programlara ilginin hiç de azımsanacak düzeyde olmadığını programa katılan iktisatçıların popülerliklerinden anımsayabiliriz. Zamanla Türkiye ekonomisi normalleşirken bu programların önemini yitirdiğini gözlemledik. 2008 küresel krizi nispeten Türkiye’yi 2001 yerel krizi kadar etkilemediği için bu programlara benzer ekonomi programlarının ana haber kanallarında 2001 krizi sonrası dönemde olduğu gibi yer bulamadığını biliyoruz. Türkiye’de iktisat eğitimi belirlenen kotalar üzerinden çalıştığı ve son yıllarda yeni açılan üniversitelerin çokluğu sebebiyle de iktisada kayıt yaptıran öğrenciler üzerinden Türkiye’ye dair hemen bir çıkarım yapmak da zor gözükmektedir.
İktisat konularının daha çok tartışılması her zaman da iktisat alanının değerini artıran bir tartışma zemini oluşturmamıştır. Küresel krizi çok az sayıda akademisyen iktisatçı önceden haber verebilmiştir. Bu iktisatçılardan ilk akla gelenler Robert Shiller ve Nouriel Roubini’dir. Bu akademisyenlerin kendi alanlarında önemli isimler olmalarına rağmen aynı zamanda pratiği de yakından takip eden endeks veya araştırma şirketleri sahibi olmaları, özellikle sırf akademik yazınlara yönelmiş akademisyenleri eleştirilerin hedefi haline getirmiştir.
Küresel kriz sonunda bir finansal kriz olarak başlayıp ekonomik bir kriz haline dönüştüğünde iktisat eğitimi de daha fazla eleştirilmiştir. Nobel ödüllü Paul Krugman 2009’da New York Times için uzun bir makale kaleme almış ve bu makalesinde makroekonomi modellerinin kurgulanmasına dair eksiklikleri dile getirmiştir.((Paul Krugman, “How Did Economists Get It So Wrong?”, New York Times 2009.)) Bir hayli ilgi çeken bu makalenin akademik bir dergi yerine daha popüler bir medya organında basılması da makroekonomi eleştirisinin ne denli ilgi çektiğini göstermesi açısından önemlidir. Benzer şekilde küresel kriz sonrasında Post-Keynesyenlerin en önemli isimlerin da olan Hyman Minsky ölümünden yıllar sonra yeniden keşfedilmiştir. Minsky’nin kitapları yeniden basılırken birçok dile çevrilmiştir.((Hyman Minsky “İstikrarsız Bir Ekonominin İstikrarı”, Efil Yayınları, Prof. Dr. Oğuz Esen (Çevirmen), 2013.)) Minsky’nin fikirlerini küresel kriz sonrasında dile getirmeyi kendine bir görev edinen Steve Keen ana akım makro iktisat teorilerini kıyasıya eleştirmiştir. Elbette belirtilen yazarlar dışında heterodoks iktisat akımının temsilcileri de küresel finansal piyasalara ve özellikle makroekonominin yöntemine dair eleştiriler dile getiren birçok makale ve kitap yayımladılar. Bu eleştirilerin bir kısmı daha yapıcı iken bir kısım yazarlar ekonomi düşüncesinin tümüne dair daha bütüncül, daha yıkıcı eleştiriler yapmayı tercih ettiler.
Ana akım iktisatta da daha genç iktisatçılar özellikle küresel krizi açıklayan, önemli ölçüde de davranışsal iktisattan yararlan modelleriyle ön plana çıktılar.((Bu konuda Alp Şimşek’in çalışmaları güzel bir örnek olarak verilebilir.)) Ampirik çalışmalarıyla küresel finansal krizin mikro finansal aksaklıklardan kaynaklandığını gösteren çalışmalarıyla Amir Sufi, Atıf Mian gibi iktisatçılar da krizin doğru ekonomik modellerle daha iyi anlaşılabileceğini gösterdiler. Ana akım iktisatçıların kriz sonrasındaki çalışmaları var olan literatürü eleştirse de daha yapıcı çalışmalardır. Bu gibi çalışmalar küresel kriz sonrasında makroekonomi literatürünün finansal aksaklıkları da modellere dâhil ederek doğru yolda olduğunu göstermesi adına ümit vericidir. Fakat geliştirilen bu yeni modeller iktisadı akademik yazını reel ekonomiye daha yakınlaştırırken iktisat düşüncesini daha karmaşık bir hale getirmişlerdir. Tabi bu tür finansal aksaklıkların ekonomi modellerine dâhil edilmesi iktisadı daha doğru bir noktaya getirirken iktisat eğitimini nasıl etkilemiştir? Tam da burada ikinci konumuzla bağlantı kurabiliriz: Küresel kriz iktisat eğitimini nasıl etkilemiştir?
Küresel kriz iktisat eğitimini nasıl etkilemiştir?
Küresel krize dair eleştireler daha çok makro iktisat modellerine dairdir. Bu sebeple küresel krizden daha çok makro iktisatçılar nasiplerini aldılar diyebiliriz. 2008 krizine kadar bir şekilde Neoklasik ve Yeni-Keynesyen uzlaşma((Blanchard, Olivier, (2000), What Do We Know About Macroeconomics That Wicksell and Fisher Did Not?, The Quarterly Journal of Economics.)) yerini daha çok finansal aksaklıkların modellendiği modellere bırakmıştır. Yeni-Keynesyen iktisadın kısmen vurguladığı finansal aksaklıklar daha detaylı bir şekilde modellenmeye başlanmış, davranışsal iktisadın ön plana çıkardığı önceleri çok da rasyonel gözükmeyen insan davranışları yeni makroekonomi modellerinde daha fazla yer bulur hale gelmiştir.((Akerlof, George A., (2002), Behavioral Macroeconomics and Macroeconomic Behavior , The American Economic Review, Vol. 92, No. 3, pp. 411-433.)) Mikro iktisatta da davranışsal ve ampirik modeller ön plana çıksa da bu dönüşüm küresel krizden çok daha önce başlamıştır. Belki küresel kriz daha pratik, hayata dokunan, politika yapıcıların kararlarını etkileyecek çalışmaların önemini artırması sebebiyle mikro iktisat araştırmalarını etkilemiş olabilir ama bu etki makro iktisattaki kadar mikro iktisatta küresel krize bağlanamaz.
Küresel krizin iktisat müfredatına dair etkilerinin daha çok mikro iktisat yerine makro iktisat alanında olduğunu düşünmemizin yanında konuyu incelerken bir ikinci başlık açmakta fayda vardır. Küresel krizin lisans ve lisans sonrası özellikle de doktora eğitimini aynı derecede ve zamanda etkilemesi beklenmemelidir. İktisat yazınındaki ilk değişiklikler kendisini öncelikle doktora eğitiminde gösterir. Doktora öğrencilerinin genelde alanın son değişikliklerini takip edip alana doktora tezlerinde özgün katkılarını sunmak durumunda olduklarından, iktisat yazınındaki son değişikleri daha yakından takip etmeleri beklenir.
Yıllar önce ilk yüksek lisans makro giriş dersini vermemi vesile kılıp dünyanın önde gelen iktisat doktora programlarında giriş makro dersi nasıl okutuluyor üzerine bir araştırma yapmıştık.((Ahmet Faruk Aysan & Yavuz Selim Hacıhasanoğlu & Gazi İshak Kara & Amaç Suner, “Dünyada önde gelen iktisat doktora programlarında temel makro iktisat eğitimi,” İktisat İşletme ve Finans, Bilgesel Yayıncılık, vol. 21(247), 28-42, 2006.)) Bu araştırma bize çoğu makro dersinde tek bir kitap takip edilmediğini, çoğu doktora dersinin makaleler üzerinden anlatıldığını göstermişti. Doktoranın ilk senesinde alınan bu makro dersleri çoğu zaman doktora öğrencilerinin doktora konusu bulmalarına yardımcı olmak ve daha iyi araştırma konularına yönelmeleri için doktora ders içeriklerinin sürekli olarak yenilendiği göstermişti. Küresel kriz sonrasında da benzer bir çalışma yapıp okunan makale listelerini ve küresel krizin bu okuma listelerini nasıl etkilediğini görmekte fayda var. Fakat tahminimiz odur ki küresel kriz sonrasında yazılan makaleler, çalışma tebliğleri çok hızlı bir şekilde özellikle önde giden doktora programlarındaki derslerin müfredatına dâhil edilmiştir. Nitekim doktora iş piyasasında küresel krizin gün yüzüne çıkardığı soruları doktora tez konusu edinen çalışmaların küresel kriz sonrası dönemde arttığını gözlemlemek mümkündür.
Küresel kriz elbette yüksek lisans müfredatını da etkilemiştir. Amerika’da çoğu okulda direkt iktisat yüksek lisans programlarının olmaması, yüksek lisansın doktora ile bütünleşik olarak verildiği düşünülürse yüksek lisans programlarının küresel krizden nasıl etkilendiğini incelemek için Avrupa’ya özellikle de İngiltere’deki yüksek lisans programlarına bakmak faydalı olacaktır. Gerçi bu yüksek lisans programlarının çoğu lisans programlarının bir devamı gibi düşünülecek olursa iktisat lisans programları için söyleyeceklerimizin yüksek lisans /master programları için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Küresel kriz sonrasında değişen iktisat literatürünün lisans ders kitaplarına girmesi vakit almaktadır. Belki bazı son sınıf lisans dersleri hariç iktisat lisans programları kitaplar üzerinden anlatılmaktadır. Küresel krize dair geliştirilen yeni modellerin zaman içinde kabul görmesi ve bu modellerin lisans müfredatında yer alması belli bir gecikme ile gerçekleşecektir. Tabi küresel kriz sonrasında tüm ders kitaplarının yeniden yazılmasını bekleyemeyiz. Fakat küresel kriz sonrasında bazı derslerin kitaplarında, örneğin makro iktisat, uluslararası ekonomi derslerinin kitaplarında daha fazla değişikliler bekleriz. İktisat lisans programları özellikle ülkemizde çok farklı şekilde verilmekte olsa da uluslararası düzeyde oturmuş bir standart olduğu söylenebilir. Bu standart eğitim müfredatında iktisat lisans öğrencilerinin reel ekonomiyi daha iyi anlamlandırabilmelerini sağlamadan önce, çok ciddi bir entelektüel/fikri altyapı yatırımı yapmaları beklenmektedir. Matematik, istatistik, ekonometri dersleri almaları beklenmekte, lisans makro derslerindeki modeller ise çoğu zaman reel hayattaki ekonomiyi anlama konusunda çok daha basit ve sınırlandırılmış kalmaktadır. Bu sebeple lisansını bitiren birçok öğrencimizden iktisat eğitimi sonunda reel hayata dair birçok konuyu hala kafalarında bir yere oturtamadıklarına dair şikâyetler alabiliyoruz. Hal böyle iken küresel krizi açıklayan daha kompleks modellerin lisans ders programlarına girmesi vakit alsa da, öğrencilerin modellerle reel ekonomi ve ekonomi politikaları arasında daha sağlıklı bir ilişki kurmasını sağlayacaktır.
Küresel kriz yöntemsel olarak reel ekonomiyi daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Küresel krizin iktisat ders kitaplarına girişi daha sözel, daha söylemsel, hikâyeci olabilir.((Colander, David, Arjo Klamer, (1987), The Making of an Economist, Journal of Economic Perspectives, Güz, 1(2), pp. 95-111.
Colander, David, (2005), What Economists Teach and What Economists Do, Journal of Economic Education, 36, 3; ABI/INFORM Global, pp. 249.)) Mesela Uluslararası İktisat dersi vermiş birisi olarak üçüncü nesil kriz literatürünün ve Asya Krizinin lisans düzeyinde daha hikâyeci anlatılmasına rağmen daha fazla ilgi çektiğini ve daha öğretici olduğunu görme fırsatı buldum. Nitekim küresel kriz de daha sözel, daha az analitik modellerle anlatılabilir. Bu anlatı daha çok ilgi çekecek ve öğrencilerin günlük hayatları ile ve reel ekonomi ile aldıkları iktisat eğitimi arasında daha yakın bir ilişki kurmalarını sağlayacaktır. Bu sebeple ben derslerimde küresel krizin ve ekonominin aslında hayatımızı nasıl etkilediğini daha iyi anlamaları adına birçok belgesel tavsiye ediyorum. Modeller nihayetinde hayatı daha sistematik olarak anlamak adına yapılan kurgulardır.((Colander, David, (2000), Telling Better Stories in Introductory Macro, The American Economic Review, Vol. 90, No. 2.)) Gerçek hayata dair hikâyeleri bilmeden bu model kurgularını anlamak da daha zor ve anlamsız hale geliyor. Bu sebeple özellikle kriz öncesinde önce modelleri anlayıp sonra hayatı, reel ekonomiyi anlama yöntemi yerine, küresel kriz bize direkt reel ekonomik hikâyeyi anlamamız ve sonrasında ekonominin işleyişine dair modelleri kurgulamamıza yardımcı olmuştur diyebiliriz.
Küresel kriz iktisat eğitimi için yeni fırsatlar sunabilir. Neden olmasın. Ben iktisat yazınının ve eğitiminin gidişatına dair gayet iyimserim. Formel modellere sıkışmış iktisat eğitimi yerine ekonominin ilk çıktığı nosyona dönüp gündelik hayatımıza dair bize daha fazla ipucu verdiğini düşünüyorum. Son yıllarda gerek makro iktisatta, gerek mikro iktisatta bu yönde olumlu gelişmeler olduğunu görüyorum. Davranışsal iktisat, deneysel iktisat ve ampirik çalışmalar iktisat politikalarına dair hayata daha fazla dokunan sonuçlar üretirken iktisat okumanın karar alma süreçlerinde faydalarını daha iyi görmekteyiz. İktisadi düşünce için küresel kriz iktisat politikalarını değiştirerek önemli bir alan açtı. Bu açılan yeni fırsatlar penceresinin iktisat eğitimine bir an önce yansıması dileklerimizle…
Bu yazı İktisat &Toplum dergisinin Mayıs 2017 sayısında basılmıştır.
Kaynak:http://www.ikam.org.tr/tr/gorusler/kuresel-kriz-sonrasi-iktisat-egitiminin-donusumu