Anasayfa Köşe Yazıları Modern Dönüşümler ve İktisadi Etkileri: Guénon’un Niceliğin Egemenliği ve Bizler

Modern Dönüşümler ve İktisadi Etkileri: Guénon’un Niceliğin Egemenliği ve Bizler

by

Zeyneb Hafsa ORHAN[1]

Rönesans, Reform, Bilimsel Devrim ve Endüstriyel Devrim gibi önemli gelişmelerle birlikte gerçekleşen dönüşümler neticesinde son birkaç yüz yıldır belirli bir bakış açısı insanların hayatlarını şekillendirmektedir. Bu bakış açısının özellikle iktisadi ilişkiler ayağı için temel özellikleri nelerdir? Okuduğum ve düşündüğüm kadarıyla metafizik (özellikle dini) öğelerden ayrışma, piyasa için üretim, pek çok şeyin parayla satılabilir hale getirilişi/metalaşması, niceliğin niteliğin önüne geçişi gibi hususlar, söz konusu temel özelliklerdendir.

Kanaatimce hem bahsi geçen dönüşümleri hem de yeni yapının temel özelliklerini eleştirel bir şekilde ortaya koyabilen yazılar daha çok batılı yazarlardan gelmektedir. Bu da dışarıdan bir göz yerine içten bir bakışın yani öz eleştirinin daha etkin bir araç olması sebebiyle olabilir.[2] Bu iddiama dair verebileceğim iki örnek, André Gorz (İktisadi Aklın Eleştirisi) ve Karl Polanyi’dir (Büyük Dönüşüm). Bunlara ilaveten her ne kadar Batının içerisinden bir göz olsa da Müslümanlığı seçerek dışarıdan bir bakışa da sahip hale gelen René Guénon, insanlığın kadim geleneklerin rayından çıkmasını ciddi bir şekilde eleştiren başka bir önemli isimdir.[3]

Guénon’un yazının başında dile getirdiğim dönüşümler hakkında çeşitli çalışmaları olmakla birlikte benim burada üzerinde durmak istediğim eseri, bu yazının da temel mevzusu yapmak istediğim konu yani niceliğin niteliğin önüne geçişi hakkındaki “Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri” isimli eseridir.[4]

Çalışmasına temel tanımlardan hareketle başlayan Guénon, nitelik ve niceliği sırasıyla öz ve madde olarak tanımlamaktadır (bunun yanı sıra suret ve madde, birincil ve ikincil sebep, fiil ve kuvvet olarak da açıklamaktadır). Fakat burada nicelikle açıklanan madde, yani bugün madde denen şey, eskinin tabiriyle ancak ikinci maddedir, öz değildir. Nitekim Skolastiklerin kullandığı matiere bugünkü anlamda madde değil özdür. Fark edileceği üzere bu kelimede dahi bir anlam kayması yaşamış durumdayız. Bu dönüşümün/anlam kaymasının temel sebebi, artık sadece duyumsal olan fiziksel dünyaya daha fazla yoğunlaşılmasıdır. Bu nokta, yazının girişinde zikredilen özelliklerden metafizik öğelerden ayrışmaya da işaret etmektedir. Zira odak, metafizik dünyadan fiziki dünyaya kaydırılmıştır. Fiziksel dünya ise niceldir. Fiziksel cisimler dünyası için nicelik elzemdir ancak niteliğin niceliğe (özün bugünkü anlamda maddeye) indirgenmesi söz konusu olunca problemler doğmaktadır. Bu problemlerden bazısına aşağıda değineceğim ama kısaca ilave etmek gerekirse Guénon bu söz konusu ayrışmadan hareketle birliğe karşı tek biçimciliğin, eski sanatlara karşı modern sanayinin ortaya çıkışını açıklamakta ve günümüze dair daha pek çok değişikliğe değinmektedir.

Şimdi gelelim niteliğin niceliğe indirgenmesinin günlük tezahürlerine… İnsanlık tarihi için lineer/düz ilerleme çizgisinin mevcut olduğunu savunanların,[5] büyümeyi temel amaç yapanların çoğunluğu için fark edilmese dahi aslında maddenin öze hâkimiyeti söz konusu demektir. Kâr ve fayda maksimizasyonu, performans sistemleri ve de yine aynı bakış açısının yansımalarını içermektedir. Peki bugün Müslümanlar ya da Müslümanların kurduğu iktisadi kurumlar (finansal kurumlar gibi) dahi bu kavramlardan kendilerini koruyabilmekte midirler? Maalesef hayır. Bundan korunmak oldukça zor olmakla birlikte kavramların asıllarının oturulması bir başlangıç olabilir. Nitekim Guénon ve benzeri görüşü takip eden gelenekçiler için ilk adım, kadim geleneği keşiftir. Fakat Burada gelenekselciliğin/perennializmin de kendi içerisinde eleştirilebilir yanları olduğunu şerh düşelim. Bahsi geçen kavramlara göre bakış açısı geliştirilmesi ve bunun da eyleme yansıtılması ise takip edilecek diğer adımlar olabilir (mesela bizim kendi bakış açımıza göre şekillenmiş kâr hedefimiz –nitelikli kâr mesela?- ya da performans değerlendirmemiz –nitelikli performans?- neden olamasın? Örneğin asgari geçim ücreti yerine insani geçim ücreti tanımlamasındaki gibi).

Niceliğin niteliğe hâkim oluşu, yine yazının başında geçen bir başka iktisadi dönüşüm olan “şeylerin metalaşması”yla da yakından ilgilidir. Örneğin Guénon’un bahsettiği sanat-sanayi ayrımında daha önce ilkine dâhil olan musiki/müzik artık çoklukla ikincisine girmektedir. Spor, özellikle futbol, bir başka örnektir. Netice itibariyle, şöyle bir fark ortaya çıkmaktadır/çıkacaktır: “Geleneksel anlayışta insanların etkinliklerini temel nitelikleri belirler; lâdînî anlayışta ise, aksine bu nitelikler artık hesaba bile katılmazlar, çünkü artık bireyler sadece, tamamen birer sayısal ve değiştirilemeyen “birimler” (unités) olarak değerlendirilmektedir.” (Guénon, a.g.e., ss. 80-81).[6] Bu, insansın değersizleşmesi ve istatistikselleşme ile de bağlantılı bir durumdur. Velhasıl bir önceki paragrafın sonunda dile getirilenlere benzer adımlar atılmadan, temel sorun olan şu durum belki de kötüleşerek devam edecektir: Aklını, gönlünü ve davranışlarını temelde metafiziksel olana, öze, niteliğe göre yönlendirmesi gereken Müslümanlar, metafiziği kabul etmeyen, yalnızca fiziki olana odaklı, niceliği ve maddeyi öne çıkaran bir bakış açısının kavramları ile düşünüp, hissedip eyleme geçecektir.

[1] İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi.

[2] Bu yorum, söz konusu dönüşümleri Batı dışındakilerin ve özellikle Müslümanların okuyamadığı anlamına gelmemektedir. Nitekim Batıya karşı sistemli eleştiriler getiren; Daryuş Şayegan (1935-2018) gibi öne çıkan isimleri zikredebiliriz.

[3] René Guénon (1886-1951) benim için ayrıca önemli bir isimdir zira onun Müslüman olmasına vesile olan kişi, haklarında detaylı araştırma yapmaya çalıştığım İsveçli mühtedilerin en öne çıkanlarından biri olan Ivan Aguéli’dir (1869-1917).

[4] İnsan Yayınları, 2020, Tercüme: Mahmut Kanık.

[5] Pozitivizmin kurucusu August Comte (1798-1857), bunun tam bir karşılığıdır. Böylece modern bilim metodolojisi ve madde-öz ilişkisine bakıştaki kayma arasındaki ilişki de ortaya çıkmaktadır. Oysa Guénon, lineer ilerlemenin aksine şöyle bir gidişat olduğu fikrindedir: “Bugünkü insanlığın gidişi, gerçekten de bir yokuşun tepesinden fırlatılan hareketli bir cismin inişine çok benzemektedir.” (s. 61).

[6] Bu, Marx’ın, emeğin yabancılaşması tabirine benzemektedir.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun